7499 sayılı
“Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”,
bir diğer adıyla 8. Yargı Paketi, 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlandı. Söz konusu yasa değişikliği ile birlikte, Türkiye’de
hukuk alanında önemli bir adım atılarak; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ve diğer bazı kanunlarda köklü değişiklikler yapıldı. Hukuk
alanında atılan bu önemli adımlar kapsamında işbu makalemizde, 8. Yargı Paketi
ile getirilen değişiklikler incelenecektir.
1. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda
Yapılan Değişiklikler:
1.1. 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununun “Müddetler” başlıklı 19’uncu maddesi;
“Gün
olarak tayin olunan müddetlerde ilk gün hesaba katılmaz.
Ay veya sene olarak tayin olunan
müddetler ayın veya senenin kaçıncı günü işlemeye başlamış ise biteceği ay veya
senenin aynı gününde ve müddetin biteceği ayın sonunda böyle bir gün yoksa ayın
son gününde biter. Müddet, hafta
olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta içindeki karşılık gelen günde
biter.
Bir müddetin sonuncu günü resmi
bir tatil gününe rastlarsa, müddet tatili takibeden günde biter.
Müddet, son günün tatil saatinde
bitmiş sayılır.”
şeklinde
güncellenmiş ve altı çizili cümle ilgili maddeye eklenmiştir.
Söz
konusu değişiklikle; İcra ve İflas
Kanunu'nda kanun yoluna başvuru süreleri hafta olarak belirlendiği için
sürelerin daha açık ve adil bir şekilde belirlenmesi amaçlanmış, bu nedenle
müddetler Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki hükümler ile uyumlu olacak şekilde
düzenlenmiştir.
1.2. 2004
sayılı İcra İflas Kanunu’nun 309/p maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir;
“Tasdik veya ret kararına karşı
borçlu ve tasdik duruşması sırasında itirazda bulunmuş olan alacaklılar; tebliğ
tarihinden itibaren iki hafta içinde istinaf yoluna, istinaf incelemesi üzerine
verilen karara karşı da tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz
yoluna başvurabilir.
Tarafların itirazı ile istinaf ve
temyiz maktu harca tâbidir.”
İlgili
düzenleme ile hak arama özgürlüğünün daha etkin bir şekilde kullanılması için,
İcra ve İflas Kanunu'nda yer alan kanun yollarına başvuru sürelerinin Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'na uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır.
1.3. Son
olarak Kanun’un 364’üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi de altı
çizili cümle eklenerek; “Birinci fıkrada
belirtilen kararlara karşı, tebliğ
tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir;
temyiz yoluna başvurma ve incelemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre
yapılır.” şeklinde değiştirilmiştir.
İlgili
değişiklik ile İcra ve İflas Kanunu'na göre, bölge adliye mahkemesi hukuk
dairelerince verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulmasına yönelik
sürede düzenleme yapılarak, kanun yoluna başvuru süresi Hukuk Muhakemeleri
Kanunu ile uyumlu hale getirilmiştir.
Bu noktada
önemine binaen belirtmek gerekir ki, ilgili düzenlemeler 12.03.2024 tarihli ve
32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte; 1 Haziran 2024 tarihinde
yürürlüğe girecektir.
2. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda
Yapılan Değişiklikler:
2.1. Anayasa Mahkemesi 22.03.2023 tarihli, 2022/105 E. ve
2023/54 K. sayılı kararıyla hükümlüye vasi atanmasını ve vasiliğin sona
ermesini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.407 ve 471’in iptaline
karar vermiş olup, bu karar 23.06.2023 tarihli ve 32230 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır. 8. Yargı Paketi ile de, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararı
doğrultusunda Türk Medeni Kanunu'nda yer alan ilgili maddelerde değişikliğe
gidilmiştir.
Bu kapsamda
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü
bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanacağını öngören 407’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir;
“Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza
infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya
kendisine kayyım atanır.
Toplam beş
yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz
kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya
malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilir.
Cezayı yerine getirmekle görevli makam hapis cezasının infazına başlandığını
derhâl vesayet makamına bildirir.
Vesayet makamı karar vermeden önce hükümlüyü dinler.
Bu Kanunun kayyımlığa ilişkin hükümleri niteliğine
uygun düştüğü ölçüde bu madde için de uygulanır.”
İlgili
düzenleme ile özgürlüğü bağlayıcı ceza sebebiyle kısıtlanma kurumu
değiştirilerek, ceza infaz kurumunda bulunma hali doğrudan kısıtlama nedeni
olmaktan çıkarılmıştır. Buna göre, kesinleşmiş hapis cezasının infazı
amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin kişinin kısıtlanması ancak kendi
isteği ile mümkün olabilecekken; toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis
cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişinin,
isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya mal varlığının korunması bakımından
gerekli görülmesi halinde kısıtlanabileceği öngörülmüştür. Ancak Vesayet
makamının karar vermeden önce her türlü hükümlüyü dinleme zorunluluğu bulunmaktadır.
Vasiliğin
sona ermesini düzenleyen 4721 sayılı Kanunun 471’inci maddesi ise yeniden
güncellenerek; özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan
kişi üzerindeki vesayetin yalnızca hapis hâlinin hukuka uygun bir şekilde sona
ermesiyle ortadan kalkacağına ilişkin hüküm genişletilerek, hapis halinin
devamı halinde vasiliğin sona ermesine ilişkin birtakım düzenlemeler
getirilmiştir.
Buna göre Hapis
hâlinin devamı süresince de aşağıdaki şartların varlığı hâlinde vesayet hali
sona erdirilebilecektir:
1. Toplam beş
yıldan az olan hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen kısıtlama
kararları bakımından kişinin isteminin bulunması,
2. Toplam beş
yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazına bağlı olarak verilen
kısıtlama kararları bakımından kişinin talebi üzerine kişiliğinin veya
malvarlığının korunması sebebinin ortadan kalkması.
Getirilen bu
düzenlemeler ile hükümlü kişinin kendi iradesine üstünlük tanınarak, hükümlünün
şahsi gözetimi ve mal varlığının idaresi adına özel hayatı ve mülkiyet hakkına
ölçüsüz müdahalenin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
2.2. Öncelikle
belirtmek isteriz ki, Anayasa Mahkemesinin T: 25.01.2023, E: 2020/30, K:
2023/12 sayılı kararı ile; 4721 sayılı Kanunun 436. maddenin (6) numaralı
bendinin “... ve gerektiğinde kişi, hekim
ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna
yerleştirilebilir." bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline,
iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay
sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir (RG. 27.06.2023; S: 32234).
8. Yargı
Paketi ile, AYM kararıyla iptal edilen cümle kanun maddesinden çıkarılmamakla
birlikte; ilgili AYM kararında tespit edilen hukuka aykırılığın giderilmesi amacıyla
436’ncı maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilerek kişi ve yakınlarına sağlık kuruluna yerleştirme kararına itiraz
etme hakkı tanınmıştır.
“Resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin
amacıyla; kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle kıl,
tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir, kişiye gerekli tıbbi müdahaleler
yapılabilir ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün
süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilir. Hekim ön raporu üzerine
verilen yerleştirme kararı derhâl ilgiliye ve yakınlarına bildirilir. İlgili
veya yakınları, bu karara karşı bildirimden itibaren on gün içinde denetim
makamına itiraz edebilir, yapılan itiraz kararın icrasını durdurmaz. İtiraz
denetim makamınca ivedilikle karara bağlanır.”
Söz konusu
değişiklik ile hekimlerin vermiş olduğu sağlık kuruluşuna yerleştirme kararları
denetime açılmıştır. Bu kapsamda ilgili kişi veya yakınları, verilen
yerleştirme kararına karşı itirazda bulunma hakkına sahip olmakla birlikte, yapılan itiraz, kararın icrasını durdurmayacaktır.
Bununla
birlikte hak kaybının önlenmesi amacıyla söz konusu itirazın ivedilikle
değerlendirilmesi öngörülmüştür. Bu itibarla itiraz süreci, denetim makamınca
ivedilikle karara bağlanacak ve sonuç ilgili kişiye bildirilecektir. Bu
düzenleme, AYM kararı kapsamında kişilerin sağlık haklarının ihlal edilmesinin
önüne geçmek ve yargı süreçlerini daha etkin hale getirmek amacıyla yapılmıştır.
3. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda
Yapılan Değişiklikler:
3.1. Kanunun adli para cezalarının düzenlendiği 52. maddesinde
değişiklik yapılmıştır. Söz konusu değişiklik ile, suçla daha etkin mücadele
edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanarak, bir güne karşılık gelen
adli para cezasının alt ve üst miktarında artış yapılmıştır. Buna göre, bir
günlük adli para cezası alt tutarı 20 Türk lirasından 100 Türk lirasına, üst
tutarı ise 100 Türk lirasından 500 Türk lirasına yükseltilmiştir.
İlgili
düzenleme 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmakla
birlikte; 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.
3.2. Anayasa Mahkemesi, 8 Aralık 2023
günü Resmi Gazete’de yayımlanan 26/10/2023 tarihli ve E: 2023/132; K: 2023/183
sayılı iptal kararında; TCK 220/6. maddesinde yer alan “Örgüte Üye Olmamakla
Birlikte Örgüt Adına Suç İşleme” maddesinin “kanunilik” ilkesine ve bu ilkenin
yansıması olan öngörülebilirlik ve belirlilik kriterlerine aykırı olduğu
gerekçesiyle, kararın yayımı tarihinden 4 ay sonra yürürlüğe girmek üzere, söz
konusu kararın iptaline karar verdi.
Söz konusu
AYM kararı kapsamında ise, 8. Yargı Paketi ile; örgüte üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işleme fiili, TCK m. 220/6 maddesinde ve TCK’nın “Silahlı
örgüt” başlıklı 314. maddesinde “müstakil suç” olarak düzenlenmiştir.
Bu itibarla, 5237
sayılı Kanunun 220’nci maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir;
“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyen kişi, ayrıca iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar
indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında
uygulanır.”
İlgili
değişiklik ile kişinin örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağına ilişkin
atıf içeren cümle kaldırılarak, suç konusu cezanın açıkça belirlenmesi yoluna
gidilmiştir.
Bağlantılı
olarak Kanunun 314’üncü maddesine de, ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir;
“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyen kişi, ayrıca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.”
Söz konusu
düzenlemeyle, 314’üncü madde kapsamındaki silahlı örgütler bakımından örgüte
üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiili, müstakil bir suç olarak
kabul edilmiştir. Bu kapsamda artık, örgüt adına suç işleyen kişi hem işlediği
suçtan hem de bu fıkrada düzenlenen örgüt adına suç işleme suçundan ayrı ayrı
cezalandırılacaktır.
4. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler:
4.1. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde yapılan
değişiklikle, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemlerinin kapsamı oldukça
genişletilmiştir. Maddede yer alan birinci fıkrada yapılan değişiklikle,
yakalama ve tutuklama işlemleri yanında adli kontrol işlemlerine karşı da
kanunun öngördüğü başvuru imkânlarından yararlanamayan kişilerin tazminat
taleplerinde bulunabilecekleri düzenleme altına alınmıştır.
Bu kapsamda, konutu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı
veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak
dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etme
şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilenlerin, tazminat
isteminde bulunabilmelerine imkân tanınmıştır.
Kanunun
142’nci maddesinde yapılan değişiklik ile de koruma tedbirleri nedeniyle
yapılacak tazminat istemlerinin, kurulan Tazminat Komisyonuna yapılması
öngörülerek bu istemlerin idari başvuru yoluyla hızlı biçimde sonuçlandırılması
amaçlanmıştır. Yine işbu hükümler de 1
Haziran 2024'te yürürlüğe girmek üzere Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
4.2.
Bilindiği üzere; Anayasa Mahkemesi 01.08.2023
tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 01.06.2023 tarih ve 2022/120
E. 2023/107 K. sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231.
maddesinin 5 ila 14. fıkralarında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kurumuna ilişkin hükümlerin iptaline karar vermiş olup ilgili iptal
kararının 1 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe girmesiyle beraber HAGB kurumunun
hukuk sistemimizden kalkması gerekmektedir.
Ancak 8. Yargı Paketi ile, AYM kararıyla iptal edilen HAGB
kurumu kanun kapsamından çıkarılmamakla birlikte; ilgili AYM kararında tespit
edilen hukuka aykırılığın giderilmesi amacıyla; hükmün açıklanmasının geri
bırakılması (HAGB) kurumunun düzenlendiği CMK m.231’de bazı değişiklikler yapılmış,
ilgili kanun maddesinin beş ilâ on dördüncü fıkraları değiştirilmiştir.
8. Yargı paketinde hükmün açıklanmasının geriye
bırakılması sanığın kabulüne bırakılmaktan çıkarılmış ve ilgili karara karşı
istinaf kanun yolu getirilmiştir. Buna göre sanığa, HAGB’yi kabul edip etmediği
sorulmayacak; mahkeme, şartların oluştuğu kanaatinde ise sanığın talep ve
kabulüyle bağlı olmaksızın re’sen HAGB kararı verebilecektir. Hükmün
açıklanmasının geriye bırakılabilmesi için, sanığın önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm
olmamış olması gerekmektedir. Ayrıca, mahkeme sanığın kişisel özelliklerini ve
duruşmasındaki tutumunu göz önünde bulundurarak, yeniden suç işlemeyeceğine
dair kanaat oluşturmalıdır. Suçun mağdur veya kamuya verdiği zararın da tamamen
giderilmiş olması gereklidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumunda,
sanığın 5 yıl boyunca denetim altında tutulması öngörülmektedir. Denetim süresi
içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içerisinde mahkeme tarafından sanık
hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmetmesi de mümkündür. Bu kapsamda denetimli
serbestlik tedbiri olarak; sanığın, 1 yıldan fazla olmamak üzere, meslek veya
sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir
başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, belli yerlere
gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü
kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar
verilebilmektedir. Ayrıca, denetim süresi içerisinde dava zaman aşımı da durmaktadır.
Bununla birlikte, dava süresince suçun mağduru veya kamuya verilen zararın
taksitler halinde ödenmesi de mümkündür.
Denetim süresi içinde yeni bir suç işlenmemesi ve
denetimli serbestlik koşullarına uyulması durumunda açıklanması geri bırakılan
hüküm ortadan kalkacak ve davanın düşmesine karar verilecektir. Ancak, denetim
süresi içinde yeni bir suç işlenmesi veyahut denetimli serbestlik koşullarına
aykırı davranılması durumunda; mahkemenin, sanığın denetimli serbestlik
sürecindeki durum ve davranışlarına göre, hükmü açıklaması veya yeniden hüküm tesis
etmesi gündeme gelecektir. Bu durumda, cezanın kısmen infaz edilmemesi veya
hapis cezasının ertelenmesi gibi alternatif yaptırımlar da uygulanabilecektir.
Ayrıca, mahkeme tarafından açıklanan hükme veya verilen yeni kararlara itiraz
hakkı da mevcuttur.
Bununla birlikte, 8. Yargı Paketi ile HAGB kararına
karşı istinaf kanun yolu öngörülerek mahkemenin re’sen karar vermesinin
herhangi bir hak kaybı oluşturmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
İstinaf incelemesinde, ilgili kararın hem usul ve
hem de esas yönlerinden hukuka aykırı olup olmadığı incelenecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararının, ilk derece mahkemesi sıfatıyla, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay
tarafından verilmesi halinde temyiz yolu da öngörülmüştür. İstinaf ve temyiz
kanun yoluna, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde
başvurulabilecektir. Aynı zamanda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler, Anayasada koruma
altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlara ilişkin uygulanmayacaktır.
İlgili hükümler 1 Haziran 2024 tarihi itibariyle yürürlüğe girecektir.
4.3. 8. Yargı Paketi ile Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yer
alan istinaf ve temyiz süreleri değiştirilmiştir. 5271 sayılı Kanunun “İstinaf
İstemi ve Süresi” başlıklı 273’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün”
ibaresi “hükmün gerekçesiyle
birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta” şeklinde,
üçüncü ve beşinci fıkralarında yer alan “yedi gün” ibareleri “iki hafta”
şeklinde değiştirilmiş ve maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
İlgili
düzenlemeler kapsamında, ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları
da, yargı çevresi içerisindeki asliye mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın
o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren 2 hafta içinde
başvurabilecektir. Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, istinaf yoluna
başvurma gerekçelerini yazılı isteminde belirtmesi ve bu istemlerin ilgililere
tebliğ edilmesi gerekmektedir. İlgililer de, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta
içinde bu hususa ilişkin cevaplarını bildirebilecektir.
Aynı şekilde,
“Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291’inci maddenin birinci fıkrasında yer
alan “hükmün açıklanmasından itibaren on
beş gün” ibaresi “hükmün
gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta” şeklinde
değiştirilmiş ve maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Temyiz eden
kişinin, hükmün neden bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda açıkça göstermesi
gerekmektedir. Yine, Cumhuriyet savcısı da temyiz isteğinin sanığın yararına
veya aleyhine olduğunu açıkça belirtmelidir.
Bu hükümler
de 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte; 1
Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.
5. 6384 Sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun’da Yapılan Değişiklikler;
Öncelikle, 6384
sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat
Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un adı “Tazminat Komisyonunun Görevleri
ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun” olarak değiştirilmiş olup; ilgili
kanunla yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılacak
manevi tazminat taleplerinin Tazminat Komisyonu tarafından karara bağlanacağı
düzenleme altına alınmıştır.
Getirilen
kanun ile yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılacak
müracaatın şekli ve süresi de düzenlenmiş olup, buna göre Komisyona
müracaat; soruşturma, kovuşturma veya yargılama sürecinde ya da en geç bunların
kesin bir kararla sonuçlandığının öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde
yapılır. Haklı bir mazeret nedeniyle süresi içinde müracaat edemeyenler,
mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretlerini
belgeleyen delillerle birlikte müracaat edebilirler.
Müracaatta
bulunan kişinin dilekçesinde, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemi,
zararın nitelik ve niceliğini belirtmesi ve bunların belgelerini dilekçesine
eklemesi gereklidir. Komisyon, dilekçedeki bilgi ve belgelerin yetersizliği
durumunda eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin
reddedileceğini ilgiliye bildirir. Dilekçedeki eksikliğin süresinde
tamamlanmaması halinde müracaat, Komisyonca reddolunur.
Koruma
tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin getirilen usul ve esaslara göre
ise; Komisyona müracaat, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme
tarihini izleyen bir yıl içinde yapılabilmektedir.
Komisyonun,
tazminat istemlerine ve tazminatın geri alınmasına ilişkin yapacağı
değerlendirmede Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümleri uygulanacak, yine Komisyon
tarafından verilen tazminatlarla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının tazminatın
geri alınmasına ilişkin yazılı istemleri de Komisyona yapılacaktır. Yapılan
müracaatlar hakkında 9 ay içinde karar verecek olan Komisyon, ayrıca Anayasa
Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek
suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verecektir.
Ceza hukuku
kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku
kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılan
manevi tazminat istemleri bakımından:
a) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde inceleme
süreci devam eden bireysel başvurular için; başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren, müracaatta bulunan
kişinin kimlik bilgileri ve adresi ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve
numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle üç ay içerisinde Komisyon’a müracaat
edilebilecektir.
b) Anayasa
Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği
gerekçesiyle düşme kararı verdiği bireysel başvurular için; bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten veya düşme kararının tebliğinden itibaren, müracaatta
bulunan kişinin kimlik bilgileri ve adresi ile Anayasa Mahkemesine başvuru
tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle üç ay içerisinde Komisyon’a
müracaat edilebilecektir.
c) Anayasa
Mahkemesinin incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği
gerekçesiyle verdiği düşme kararı üzerine veya 10/10/2023 tarihinden itibaren
doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular için; bu
Mahkemenin münhasıran iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine
dayanan kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul
mektubu, başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat
edenin kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle üç ay içerisinde
Komisyona müracaat edilebilecektir.
Bununla
birlikte, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında
kalan istemler bakımından ise, Tazminat Komisyonuna 1 Haziran 2024 tarihinden
sonra müracaat edilebilecektir.
6. 6698 Sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler;
8. Yargı
Paketi ile özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları ve yurt dışına aktarılması
usulü güncel ihtiyaçlar ve Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü nazara
alınarak yeniden düzenlenmiştir. Kanun ile özel nitelikli kişisel verilerin
işlenmesinin yasak olduğuna dair genel anlayış devam ettirilirken özel
nitelikli kişisel verilerin işlenebileceği haller de sayılmıştır.
İlgili
düzenlemeler ile kişisel verilerin, yurt dışına aktarılabilmesi artık Kişisel
Verileri Koruma Kurulu tarafından verilecek olan yeterlilik kararına bağlı
olacaktır. Kurul tarafından verilen yeterlilik kararının aynı zamanda Resmî
Gazete’de de yayımlanması gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu
yeterlilik kararının en geç 4 yılda bir tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu değerlendirme sonucunda yeterlilik kararı gerekirse ileriye etkili olarak
değiştirilebilecek, askıya alınabilecek veya kaldırılabilecektir.
Yeterlilik
kararı verilirken; kişisel verilerin aktarılacağı ülke, ülke içerisindeki
sektörler veya uluslararası kuruluşlar ile Türkiye arasında kişisel veri
aktarımına ilişkin karşılıklılık durumu, kişisel verilerin aktarılacağı ülkenin
ilgili mevzuatı ve uygulaması ile kişisel verilerin aktarılacağı uluslararası
kuruluşun tâbi olduğu kurallar, kişisel verilerin aktarılacağı ülkede veya
uluslararası kuruluşun tâbi olduğu bağımsız ve etkin bir veri koruma kurumunun
varlığı ile idari ve adli başvuru yollarının bulunması, kişisel verilerin
aktarılacağı ülkenin veya uluslararası kuruluşun, kişisel verilerin korunmasıyla
ilgili uluslararası sözleşmelere taraf veya uluslararası kuruluşlara üye olma
durumu, kişisel verilerin aktarılacağı ülkenin veya uluslararası kuruluşun,
Türkiye’nin üye olduğu küresel veya bölgesel kuruluşlara üye olma durumu ve Türkiye’nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmeler öncelikle değerlendirilecektir.
Yeterlilik
kararının bulunmaması durumunda ise, kişisel veriler ancak üç şartın birlikte
varlığı halinde yurt dışına aktarılabilecektir;
1- Kişisel
verilerin işlenme şartları ile özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartlarından
birinin varlığı
2- Kişisel
verileri aktarılacak kişinin aktarımın yapılacağı ülkede de haklarını kullanma
ve etkili kanun yollarına başvurma imkânının bulunması
3- 6698
sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen güvencelerden
birinin taraflarca sağlanması
Bu kapsamda,
söz konusu şartlardan biri dahi somut olayda mevcut değilse, kişisel verilerin
yurt dışına aktarılması hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Söz konusu
değişikliklerin de, 8. Yargı Paketi’nde yer alan diğer düzenlemelerle paralel
olarak, Yasa ile öngörülmüş olan düzenlemelerin Kişisel Verileri Koruma Kurulu
tarafından hazırlanmasına ve sistemlerin geliştirilmesine olanak sağlamak
amacıyla, 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.
Av. Beyza Nur Göksel
Kaynakça:
1. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/03/20240312.pdf