İş kazası, kişinin çalışma hayatında
5510 sayılı Kanunda sayılan hallerden birinde meydana gelen ve sigortalıyı
bedenen veya ruhen engelli hale getiren olaylar şeklinde tanımlanmaktadır. İşverenler
iş kazalarını önlemek amacıyla her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri
noksansız bulundurmak, işin yürümesi için gereken düzenleme ve denetlemeleri
yapmak ve işçilerin iş sağlığı güvenliği önlemlerine uyup uymadıklarını
denetlemekle yükümlüdürler. Ancak bazı hallerde işveren ve işçiler tarafından
tüm bu önlemlere uyulmasına rağmen yine de kazalar meydana gelmektedir. Bu
haller de iş kazası olup, kaçınılmazlık ilkesinin bir sonucudur.
Kaçınılmazlık
ilkesi ne yapılırsa yapılırsın, ne önlem alınırsa alınsın iş kazasının yine de
meydana gelmesidir. İş kazasının meydana gelmesinde işverenler, sorumlular ve
işçiler kendilerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirseler de meydana gelen
kazadan kaçınamamaktadırlar. Yağmur, fırtına, sel, buzlanma, kalp krizi ve
beyin kanaması gibi olaylar kaçınılmaz olay kabul edilir. Örneğin; korona virüs
covid-19 bulaşmaması için tüm önlemlerin alınmasına rağmen virüsün mutasyona
uğrayarak maskelerden geçmesi durumunda da kaçınılmazlık ilkesinin gündeme
gelip gelmeyeceği günümüzde tartışma konusudur. Covid-19’a ilişkin her türü
önlem alınsa da işçilerin kalabalık toplu taşıma araçları ile iş yerine
gelinmeye zorlanılması, bunun sonucunda işçinin covid-19 virüsünü kaparak
hastalanması kanaatimizce iş kazası olarak değerlendirilmedir.
Özel hukukta
sözleşme ilişkilerinde veya haksız fillerde borçlunun ya da failin
sorumluluğunu belirlerken fille (ya da sebeple) sonuç arasında bulunması
gereken uygun illiyet bağ kurulamaz, ya da kesilir ise borçlu ya da fail,
sonuçtan sorumlu tutulamaz. Uygun
illiyet bağını kesen sebepler başlıca üç tanedir;
- Mücbir sebep,
- Zarar görenin kusuru,
- Üçüncü kişinin kusuru.
Kaçınılmazlık,
uygun illiyet bağını kesen sebeplerden en önemli olanı olup mücbir sebebin bir
unsurudur. Doktrinde mücbir sebep; genel bir davranış normunun veya borcun
ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan öngörülemez, karşı konulamaz
ve dışarıdan gelen olağanüstü bir olay olarak tanımlanır. Mücbir sebep
çoğunlukla yıldırım düşmesi, kasırga, deprem, sel gibi bir doğa olayı olabileceği
gibi bazen savaş, genel grev, askeri darbe gibi beşeri ya da sosyal bir olay ya
da kamulaştırma gibi hukuki bir olay da olabilir. Mücbir sebep teşkil eden
olay, umulmayan hale göre daha şiddetli ve mutlak bir kaçınılmazlık arz
ederken, umulmayan hal daha sınırlı bir etkiye sahiptir. Mücbir sebep borçlu
veya sorumlunun işletme veya faaliyetine yabancı, dışarıdan gelen bir olay
iken, umulmayan hal işletme veya faaliyet içi bir olay da olabilir.
Kaçınılmazlık
durumunda ne işçinin ne işverenin kusuru vardır. Ancak Yargıtay yerleşik
içtihat haline getirdiği son kararlarında zararın paylaştırılması gerektiğine
hükmetmiştir. Yargıtay, kaçınılmazlığın yükünü taraflardan sadece birine
yüklemenin adalet duygusunu zedeleyeceğini, her iki taraf bakımından önlenemez
olduğundan sonuçlarına her iki tarafın katlanması gerektiği görüşündedir. Bu
kapsamda işverenin sanki %60 işçinin ise sanki %40 kusuru varmış gibi
değerlendirme yapılmaktadır. [1]
5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21’inci Maddesinde;
“İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin
kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı
bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine
bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan
gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya
hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere,
Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık
ilkesi dikkate alınır.”
hükmü yer
almaktadır.
Dolayısıyla,
sigortalının (işçinin) iş kazasına maruz kalması veya meslek hastalığına
yakalanması halinde, işverenin
sorumlu olup olmadığının tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
Kaçınılmazlık
ilkesi Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 45 inci maddesinde;
“Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği
tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere
rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren
alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz
edilemez.”
şeklinde
açıklanmıştır.
Yönetmeliğin söz
konusu hükmü gereğince de iş kazası veya meslek hastalığının meydana
gelmesinde, işveren tarafından alınması gerektiği halde alınmamış herhangi bir
tedbir tespit edilirse, işveren olayın kaçınılmaz olduğunu ileri
süremeyecektir. Bu halde kaçınılmazlık ilkesinin alınması gereken tüm
önlemlerin alınmadığı hallerde ileri sürülebileceğinden bahsedilmesi mümkün
olmayacaktır. [2]
Özetle
kaçınılmazlık ilkesinden bahsedilebilmesi için tarafların sorumluluğuna düşen
her görevi yerine getirmesi ve iş kazasının meydana gelmesinde taraflardan
kaynaklanan ihmalin bulunmaması gerekmektedir. Bu hallerde beyin kanaması, kalp
krizi gibi sağlık sorunları neticesinde yaralanma veya ölüm ile sonuçlanan iş
kazalarında kaçınılmazlık ilkesi nazara alınarak her iki tarafın da kusuru
varmış gibi değerlendirme yapılmalıdır.
Uyuşmazlık,
sigortalının malûliyetine neden olan iş kazasının meydana gelmesinde kötü
tesadüf veya kaçınılmazlığın etkisinin bulunup bulunmadığı noktasında
toplanmaktadır. Kurum, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde sigortalılara
ve bunların ölümü halinde hak sahibi kimselerine sağlamakla ödevli olduğu
sosyal sigorta yardımlarını, gene Sosyal Sigortalar Kanunu’na dayanarak
ödettirme hakkına sahiptir. Bu ödettirme hakkı Kanunun 10 ve 26. maddelerinden
kaynaklanmaktadır. Gerçekten, Kurum “işe giriş bildirgesi” verilmeksizin
çalıştırılan sigortalıya yapmış olduğu yardımları 10.maddeye dayanarak işverene
ödettirebilmekte; 26.maddeden yararlanarak da “işe giriş bildirgesinin”
verilmiş olup olmadığına bakılmaksızın, belirli sorumluluk hallerinin ve kusur
durumunun gerçekleşmesi takdirinde zarara neden olanlara başvurabilmektedir. [3]
Keza Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre iş
kazasının meydana gelmesinde kaçınılmazlık faktörünün rol oynadığından
bahsetmek ve işverenin rücu ile sorumlu olduğu miktarın belirlenmesinde
kaçınılmazlığı dikkate almak mümkün değildir. Yapılması gereken, mevzuat
uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp
alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönlerinin yargısal
denetime elverir biçimde irdelendiği rapor alınarak sonucuna göre hüküm
kurmaktır. Genel Kurula göre, işverenin İSG mevzuatına aykırı hareketi tespit
edilmiş ise kaçınılmazlıktan söz edilemez.
Kaldı ki,
işyerinde gereken önlemler alındığında bile kaçınılamayan bir etkenin
(kaçınılmazlığın), önlemler alınmadığında bu etkiyi sağlayamayacağını kabul
edebilmek mümkün değildir. Dikkat
edilmesi ve üzerinde durulması gereken husus, kaçınılmazlığın kavramsal olarak
olaya etki edip edemeyeceğinden çok, ortaya çıkan zarara hangi oranda katkı
sağladığıdır. Dolayısıyla işyerinde İSG önlemleri alınmış olsun
olmasın, kaçınılmazlık bundan bağımsız olarak değerlendirilmeli ve olaydaki
somut etkisi uzmanlarca tespit edilmeli ve hükme esas alınabilecek nitelikte
bilirkişi raporu bulunmalıdır.
Av. Ş. Gizem
Keskin
Kaynakça:
1. Çenberci, Mustafa, Sosyal Sigortalar
Kanunu Şerhi, s.290
2. Alper Yusuf, Sosyal Sigortalar 2003,
4. Baskı, s.250
3. Tuncay, Can, Kurumun İşverene Rücuu-
Olayda Kaçınılmazlık Durumu, MESS Sicil Dergisi, Aralık 2006, s.185-187