Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

MARKA TECAVÜZÜ DURUMUNDA AÇILABİLECEK DAVA TÜRLERİ VE SONUÇLARI

MARKA TECAVÜZÜ DURUMUNDA AÇILABİLECEK DAVA TÜRLERİ VE SONUÇLARI

1-Marka Hakkına Tecavüz Durumu

Sınai Mülkiyet Kanunu madde 4 kapsamında marka “bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” şeklinde nitelendirilmekle, markanın asli amacının ayırt edicilik unsuru oluşturmak olduğu söylenebilir.

SMK md. 4’ten yola çıkılarak marka hakkına tecavüz; bir markanın aynısının ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerinin 3. kişilerce izinsiz olarak kullanılması durumu şeklinde nitelendirilebilir.

Marka Tecavüzü halleri Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesinde sayılmıştır. Tecavüz teşkil eden haller: 

a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7’nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. 7. Maddedeki durumlar

b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.

c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” şeklinde sıralanmışsa da; bu haller sınırlı sayı ilkesine tabi değildir. Kanunda düzenlenmeyen farklı durumlar da marka tecavüzü olarak tespit edilebilecektir.

Marka tecavüzü halinde açılabilecek davalar; tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi şeklinde olup, hukuki sorumluluğun yanı sıra ayrıca SMK md. 30 ile cezai sorumluluk da öngörülmüştür.

2- Marka Hakkına Tecavüz Kapsamında Açılabilecek Davalar

a. Tecavüzün Tespiti Davası ve Kapsamı

Tecavüzün tespiti davası ile SMK md. 149/1-a kapsamında HMK’nın 106’ncı maddesinde düzenlenen tespit davasında öngörüldüğü gibi bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespiti değil, bir fiilin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı incelenmektedir. Bununla birlikte, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149’uncu maddesi kapsamında marka hakkı sahibi, hukuki yararına bağlı olarak ayrıca veya diğer taleplerle birlikte (men, tazminat vb.) tecavüzün tespitini isteyebilir.

Tecavüzün tespiti için eylemi işleyenin kusurlu olması ve eylem sonucu bir zararın meydana gelmesi gerekmemektedir. Davalı aleyhine önceden ihtar gönderilmeksizin, uyarı yapılmaksızın marka hakkına tecavüzün tespiti talepli dava açılabilir. Eyleme son verilmiş olması halinde de marka hakkı sahibinin hukuki yararı mevcut olduğundan tespit davası açılabilir. Asıl olarak tecavüzün tespiti davası; marka hakkı sahibinin markasına yönelik gerçekleştiğini düşündüğü ihlallerin içeriklerinin tespiti ve tecavüzün varlığının kesinliğini ortaya koyma amacıyla ikame edilmektedir. İhlal içerikleri tespit edildikten sonra marka hakkı sahibi marka hakkına ilişkin ihlallerin ve oluşan zararların giderilmesi için kanunda öngörülmüş diğer davaları açabilecektir.

b. Tecavüzün Önlenmesi Davası ve Kapsamı

Marka hakkı sahibi, gerçekleşmek üzere olan ya da tekrarlanma ihtimali bulunan bir tecavüzün önlenmesini SMK’nın 149/1-b maddesi gereğince mahkemeden talep edebilir. Tecavüzün önlenmesi davası açılabilmesi için tecavüz tehlikesi gerekmektedir. Tecavüz tehlikesi, tecavüz fiilinin tekrarlanması ya da gerçekleştirilmesi konusunda güçlü emarelerin bulunması halidir. Dolayısıyla tecavüzün önlenmesi davasının açılması için tehlike unsuru yeterli olduğundan kusur ve zarar unsurları aranmamaktadır.  

c. Tecavüzün Durdurulması Davası ve Kapsamı

Marka hakkı sahibi başlamış ve devam eden bir tecavüzün durdurulmasını SMK’nın 149/1-c maddesi gereğince talep edebilir. Tecavüzün durdurulması davası ise tecavüz devam ettiği sürece açılabilir ve bu süre içerisinde zamanaşımı işlemez. Tecavüz sona ermiş ise tecavüzün durdurulması talep edilemez. Bundan sonra ancak muhtemel tekrarın önlenmesi ve maddi sonuçlarının ortadan kaldırılması talep edilebilecektir.

d. Tecavüzün Kaldırılması Davası ve Kapsamı (Tecavüzün Giderilmesi/Ref’i) 

Marka hakkı tecavüze uğrayan kimse, mahkemeden eski durumun geri getirilmesini, tecavüzün maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasını SMK’nın 149/1-ç maddesi çerçevesinde isteyebilir. Bu maddeye göre dava açabilmek için tecavüzün devam etmekte olması şart değildir ancak ihlalin başlamış ve devam ediyor olması gerekir. Tecavüzün giderilmesi (ref’i) talebi tecavüz veya tecavüzün sonuçları devam ettiği sürece yapılabilir. Tecavüz sona erdikten ve tecavüzün sonuçları da ortadan kalktıktan sonra tecavüzün giderilmesi talebinde bulunulamaz.

Bu dava ile amaçlanan sonuç tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması ve eski hale dönülmesi olup, kaldırılması istenebilecek sonuçlar da her somut olaya göre değişiklik gösterecektir. Bu dava için de ihlal eden kişinin kusuru aranmaz. Bu dava ile ileri sürülebilecek talepler; üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyayı üretmeye yarayan araçlara el konulması, el konulan ürün üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, gerekli diğer tedbirlerin alınması, markaların silinmesi, ürün ve araçların imhası vb. sonuçları doğurabilecektir.

e. Zarar Tazmini Davası ve Kapsamı

SMK’nın 150/1 maddesine göre marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. SMK’nın 150 ve 151’inci maddelerinde düzenlenen tazminat sorumluluğu özü itibariyle borçlar hukuku anlamında haksız fiil sorumluluğudur. Marka hakkına tecavüz aynı zamanda bir haksız fiil olması sebebiyle de her türlü delille ispatlanabilir. 

Marka hakkı tecavüze uğrayan kimse SMK md. 151’e göre “sebep olduğu zarar”ı talep edebilecektir. Sebep olunan zarar kavramı hem meydana gelen fiili zararı hem de marka hakkı sahibinin bu eylem nedeniyle yoksun kalınan karı içermektedir.

f. Marka Tecavüzü Durumunda İstenebilecek Diğer Talepler 

Marka tecavüzüne maruz kalan marka hakkı sahibi, yukarıda belirtilen davaların yanı sıra, ayrıca tecavüz konusu taklit marka ürünlerin imhası, delillerin tespiti, ilgili tecavüz tespit edilip kesinleştiği takdirde kesinleşen mahkeme kararının günlük gazete vb. vasıtalarla yayımlatılması taleplerinde de bulunabilir.

SMK md. 159’a göre marka ihlali için dava açan veya açacak olan kişiler, dava konusu markanın kendi marka haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde Türkiye’de kullanılmakta olduğunu veya kullanılması için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, davanın etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilecektir.

SMK md. 149/1 (d)’ye göre marka sahibi, marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara, tecavüze sebebiyet veren ürünlerin üretilmesine engel olacak şekilde el konulması talebinde bulunabilecektir.

SMK md. 149/1 (e)’ye göre marka sahibi bu hükmün (d) bendine göre el konulmuş eşyanın mülkiyetinin kendisine tanınmasına karar verilmesini talep edebilecektir. Marka hakkı sahibine mülkiyet hakkı tanınması halinde, söz konusu ürünlerin değeri tazminat miktarından düşülecektir. 

SMK md. 149/1 (f) ile marka sahibinin imha talebi düzenlenmektedir. Bu hükme göre marka sahibi, marka hakkına tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması ile maddenin (d) bendine göre el konulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası talebinde bulunabilecektir. Taklit edilen markanın mallardan sökülmesi kolay ise malların imha edilmesi istenemeyecektir. 

SMK md. 149/1 (g)’ye göre marka hakkı ihlal edilen marka sahibi mahkemeden, kararın, ilgili kişilere tebliğini ve yayınlanmasını talep edebilecektir. Madde metninde yer aldığı üzere “haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması halinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” söz konusu olacaktır. 

Marka hakkına tecavüzün devamının önlenebilmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için alınabilecek en önemli tedbirlerden biri de internet alan adının terkinidir. İnternet alan adı yoluyla marka ihlali durumunda da marka hakkına tecavüz söz konusu olmakta, marka sahibi dışında yaptırılan internet alan adı tescilleri terkin yaptırımı ile karşı karşıya kalabilecektir. Alan adı terkin taleplerinde mahkemeler genellikle .com.tr uzantılı alan adlarının terkinine karar vermektedirler. Türk mahkemelerinin verdiği alan adı iptali ya da terkini kararlarının, yurt dışında terkini ise tenfize ilişkin bir konudur.

Marka tecavüzü durumunda başvurulabilecek hukuki talepler tek başına ileri sürülebilecekleri gibi birden fazla talebin aynı dava içerisinde görülmesi de mümkündür.

Konuya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/3692 E., 2022/7831 K. Sayılı kararı;

“Bölge adliye mahkemesince, yargılama gideri, vekalet ücreti ve harç konularında yeniden hüküm kurulmasının gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davalının ticari takdim şekli dikkate alındığında davalının davacıya ait tescilli marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm fıkrasının masrafı davalıdan alınarak Türkiye çapında yayın yapan tirajı yüksek üç gazeteden birinde bir kez ilanına, mahkemece verilen 17/04/2015 tarihli tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde halen piyasada davalının ihlal teşkil eden yargılamaya konu ürünü bulunduğu takdirde TTK 56/4. madde kapsamında bulunduğu yerden toplatılması suretiyle imhasına karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…”

3- Marka Hakkına Tecavüz Durumunda Cezai Sorumluluk

Marka tecavüzünün tespiti neticesinde SMK md. 30 ile belirlenen cezai hükümler doğrultusunda tecavüze sebebiyet veren tarafın cezalandırılması talep edilebilir. Bu madde kapsamındaki suçlar, marka hakkı sahibinin haklarını korumak ve marka sisteminin işleyişini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. SMK md. 30 hükmü ile marka sahibinin münhasıran yetkisinde olan markayı kullanma hakkına, başkaları tarafından tecavüz edilmesini engellemek amacıyla markanın sağladığı haklara tecavüz oluşturan fiiller tahdidi olarak sayılmıştır. Ancak marka hakkına tecavüze ilişkin eylemler sınırlı sayıda olmayıp, ilgili maddenin dışındaki fiiller de marka tecavüzü kapsamına girebilmektedir.

SMK md. 30; “(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. (2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. (3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. (4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. (5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır. (6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. (7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.” şeklindedir.

Madde kapsamındaki suçların oluşması için marka hakkının tescilli olması, suçun başkasına ait marka hakkına tecavüz teşkil etmesi; suçun iktibas, iltibas, marka koruması olduğunu belirten işareti kaldırma, marka hakkı üzerinde yetkisiz tasarrufta bulunma veya markanın tanınmışlığına tecavüz şeklinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan suçlar, şikâyete tabidir. Dördüncü fıkradaki suç ise şikâyete tabi değildir.

Marka hakkı sahibi haklarına tecavüz edildiğini iddia eden kişi sıfatıyla suç duyurusunda bulunacaktır. Ancak suç duyurusunda bulunma hususunda kimlerin şikâyet hakkına sahip olduğu ve vekilleri aracılığıyla suç duyurusunda bulunacak kişilerin ise vekiline hangi yetkileri verdiği önem arz etmektedir. Aksi halde davanın usulden reddi gerekecektir. 

Konuya ilişkin Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/22209 E., 2021/12970 K. sayılı kararı;

Katılanlar … Electronics Co Ltd., Apple Inc. ve … firmaları vekilinin şikayeti üzerine, sanığa ait işyerinde yapılan aramada üzerlerinde katılan firmalar adına tescilli markaların bulunduğu taklit ürünlerin satışa arz edilmiş halde ele geçirildiği iddiası ile sanık hakkında marka hakkına tecavüz suçundan kamu davası açılmışsa da; marka hakkına tecavüz suçlarında şikâyet hakkı, münhasıran marka sahibine ait olup, tescilli markanın sahibi olan ve marka korumasından doğan hakları tecavüze uğrayan gerçek veya tüzel kişiler şikâyetçi olabilir. Diğer bir ifade ile şikâyet hakkını kullanacak marka sahibi Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tutulan marka sicilinde, adına markanın tescil edildiği gerçek veya tüzel kişidir. Şikâyet hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan bu hakkın başkaları tarafından kullanılması mümkün değildir.

4- Marka Hakkına Tecavüz Davalarında Zamanaşımı

SMK md. 157 hükmü “Sınai mülkiyet hakkı veya geleneksel ürün adından doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Dolayısı ile marka tecavüzüne ilişkin talepler bakımından Borçlar Kanunu’na dair zamanaşımı süreleri geçerli olacaktır. Burada uygulanacak süreler; marka tecavüzü niteliği itibariyle haksız fiil olarak nitelendirildiğinden, haksız fiillere ilişkin zamanaşımı süresidir. Yani burada 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. Hatta bu süre, fiilin aynı zamanda bir cezayı gerektirdiği ve ceza zamanaşımı süresinin daha uzun olduğu hallerde, daha uzun olarak uygulanabilecektir.

5- Marka Tecavüz Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Marka Hakkına tecavüze ilişkin hukuk davalarında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’dir. Bu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Yetkili Mahkeme hususunda ise seçimlik bir yetki bulunmakta olup Marka sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.

Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılabilecek ceza davalarında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’dir. Eğer ki yetkili yargı çevresinde Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi yok ise Asliye Ceza Mahkemeleri görevli olacaktır. Yetki hususunda ise Sınai Mülkiyet Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmadığından Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki genel ve özel yetki kuralları göz önünde bulundurulacaktır.

Yukarıda arz ettiğimiz hususlar tescilli marka sahibinin haklarını kapsamakta olup marka tescilli değil ise; marka sahibi, tecavüzlere ilişkin Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet hükümlerine dayanarak dava açabilecektir.

6- Sonuç

SMK’nın 4’üncü maddesi ile tanımlanan markanın en önemli işlevi, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamaktır. Marka koruması bakımından kural olarak tescil sistemi geçerli ise de markanın tescil zorunluluğu bulunmadığından tescilsiz markalar da korunabilecektir. Ancak markasını tescil ettiren marka sahipleri 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında daha geniş ve daha güçlü bir koruma elde etmektedir.

Bu kapsamda, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile birlikte marka hukuku alanında korunum bakımından hukuki belirsizlik ortadan kaldırılmış, marka koruması uluslararası sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmiştir. 

Av. Merve Hilal Menteş

 

Kaynakça:

1. Cahit SULUK, Rauf KARASU, Temel NAL, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017

2. Sınai Mülkiyet Kanunu

3. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/3692 E., 2022/7831 K. Sayılı kararı

4. Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 2021/22209 E., 2021/12970 K. Sayılı kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN