I- GİRİŞ
Teknolojik gelişmeler daha önce deneyimlemediğimiz
kadar büyük bir hızda yaygınlaşıp gelişmekte ve hayatımızın pek çok alanını
değiştirip dönüştürmektedir. Meydana gelen her değişimden etkilenen yavaş da olsa
yeniliklere ayak uydurmaya çalışan hukuk sistemleri de hiç şüphesiz ki;
teknoloji alanında meydana gelen gelişmelerden önemli ölçüde etkilenmektedir.
Değişen
hayat koşulları hukuk sistemlerini de değiştirmektedir. Teknolojiyle değişen
günümüzdeki kültür ve medeniyet olgularının neticesinde, “Dijital Hukuk” süreci
başlamıştır. [1] Hukuk sitemleri, her geçen gün hayatımıza dâhil olan
yeniliklerin beraberinde getirdiği sorulara cevap armaya çalışmaktadır.
Teknolojide
yaşanan gelişmelere hukuki anlamda uyum sağlanabilmesi için genellikle tek bir
hukuk disiplini çerçevesinde değerlendirme yapmak mümkün olmamaktadır. Kalıcı
ve etkili çözümler getirebilmek için var olan duruma birden çok hukuk disiplini
çerçevesinde yaklaşmak zorunluluk haline gelmiştir.
Hayatımıza
girişi yeni sayılabilecek blokzincir teknolojileri ve blokzincirin bir alt türü
olan NFT’ler de hukuki açıdan cevaplanması gereken pek çok soruyu beraberinde
getirmektedir. Bu incelemede kısaca blokzincir teknolojilerinin gelişiminden,
Web 3.0’ın bahsedilecek, blokzincirin alt türlerinden biri olan NFT
(Non-Fungible Token) kavramına değinilecek ve NFT’ler özelinde hukuki bir
değerlendirme ortaya konacaktır.
II- BLOKZİNCİR TEKNOLOJİSİ
2.1. Web 3.0 Kavramı ve Blokzincir
Teknolojisi ile İlişkisi
İnternetin
erken dönemi olan Web 1.0 kullanıcılara tek yönlü, sınırlı ve pasif bir deneyim
sunmuştur. Web 1.0 döneminde sayılı web siteleri bulunmakta ve kullanıcılar
sadece kendilerine sunulan bilgiyi almakta ve sınırlı sayıda olan statik web
siteleriyle tek yönlü bir ilişki içerisinde bulunmaktaydılar.
1999
yılından itibaren ise internet kullanıcılarının pasif olduğu ve yalnızca okuyan
konumunda bulunduğu dönemin dışına çıkılarak aynı zamanda içerik üreten
kullanıcıların bulunduğu Web 2.0 dönemine geçiş başlamıştır.
Web
2.0 dönemi ile birlikte statik olan web siteleri yerini dinamik web sitelerine
bırakmaya başlayarak, web siteleri kullanıcılar tarafından üretilen içeriklerle
beslenmeye başlamıştır. Facebook, Instagram, Twitter, LinkedIn, Youtube vb.
gibi sosyal medya platformlarının insanların hayatının bir parçası haline
gelmeye başlamasıyla kullanıcılar tarafından üretilen içerikler büyük bir
ivmeyle artmıştır.
Web
1.0 döneminde web sitelerinin bulunduğu sunucular varken, Web 2.0 dönemine
geçişle birlikte artık sunuculara gerek kalmamıştır. Çünkü sunucuların yerini
platformlar almış ve kullanıcıların yapması gereken tek şey bu platformlarda
bir hesap açmak olmuştur. Web 2.0; kullanıcıların internet ortamında karşılıklı
bir şekilde içerik, bilgi ve veri paylaşımı yapabildikleri, sosyal ağ ve sanal
arkadaşlıklar kurabildikleri, bireysel etkileşime imkân veren uygulamaları
kapsayan yeni nesil web teknolojisidir. [2]
Web
3.0 ise herhangi aracı bir platform olmaksızın kullanıcılar arasında merkeziyetsiz
bir bağlantı kurmayı sağlamayı vaat etmektedir. Web 3.0 ile birlikte uygulama
geliştiriciler geliştirdikleri uygulamaları ve verileri tek bir veri tabanında
saklamak yerine merkezi bir oluşum tarafından yönetilmeyen, ağı oluşturan
herkes tarafından yönetilen blokzincirlerde geliştirebilecektir.
2014
yılında ortaya çıkmış olan Web 3.0 kavramının temeli ise blokzincir
teknolojilerine dayanmaktadır. Blok zinciri, dağıtık, paylaşılan, şifrelenmiş,
geri dönüşü olmayan ve bozulmayan bir bilgi deposudur. [3]
Blokzincir
sisteminde gerçekleştirilen her işlem, şifreleme algoritmaları ile bloklara
işlenir ve belli kurallar doğrultusunda oluşturulan bu bloklar sistemde
tutulur. Yeni blok oluşturulurken bir önceki bloğun özeti ile birlikte bu
bloklar birbirine bağlanır. Sistemde olan her kullanıcı bir düğümü simgeler ve
sistemde var olan her düğüm iki kişi arasında geçekleşen işlemi onaylayarak
kayıt altında tutulur. Bu sistem sayesinde sisteme dâhil olan her düğüm,
herhangi bir aracı olmaksızın veri tabanına sahip olur.
Blokzincir
sisteminde bir aracının ve merkezin bulunma zorunluluğu olmadığı için merkezi
otoriteye de ihtiyaç duyulmamaktadır. Verilerin kişiler arasında bir aracıya
ihtiyaç duyulmaksızın aktarılabildiği bir altyapıya sahip olan bu sistemde
kimlik gizliliğinin bulunması, sistemin şeffaf olması, bünyesinde bulunan
kayıtların değiştirilemez olması sisteme olan talebi gün geçtikçe
artırmaktadır.
Blokzincir
teknolojilerinin merkeziyetsiz yapısı sayesinde tüm işlemler herhangi bir aracı
olmaksızın gerçekleştirilebilmektedir. Bu doğrultuda verilerin bir merkez
tarafından kontrol edilmesi ve değiştirilebilmesinin önüne geçilmektedir.
Blokzincirinde
pek çok platform yer almaktadır. Bunlara örnek olarak; Bitcoin, Ethereum,
Ripple, Hyperledger, Corda gibi platformlar gösterilebilir. Herkes tarafından
bilinen blokzincir platformu olan Bitcoin, kripto para odaklı bir platform
iken; yine çok yaygın olan Ethereum ise kriptolara olarak kullanılmasının
yanında uygulama geliştiricilerin kendi, merkezi olmayan uygulamalarını
geliştirmesine ve çalıştırmasına da olanak sağlayan, akıllı kontrat desteği
sağlayan açık blokzincir sınıfından bir platformdur. [4]
Ethereum
platformu tıpkı Bitcoin gibi aracısız işlem yapılmasını sağlamanın yanında
akıllı sözleşmeler ile uygulamalar geliştirmektedir. Bu platform herhangi bir
merkezi otoriteye yahut yasal sisteme ihtiyaç duymaksızın, taraflar arasında
yapılan işlem ve anlaşmaları güvenilir ve tutarlı bir şekilde yürütebilen,
geriye dönük değişimin mümkün olmadığı bilgisayar programlarından oluşmaktadır.
III- NFT (NON-FUNGIBLE TOKEN) KAVRAMI
Varlıkların
simgeleştirilerek benzersiz bir şekilde kimliklendirilmesi veya sahipliğinin
benzersiz şekilde kanıtlanabilmesine imkân veren, Non-Fungible Token (NFT) adı
verilen ve biricik veya eşsiz token’lar olarak tanımlanabilecek olan NFT’ler,
Ethereum blokzinciri üzerinde geliştirilmiş olan ERC 721 standına bağlı olarak
üretilmektedir. [5] NFT,
dijital bir varlığın benzersiz olduğunu ve bu nedenle birbirinin yerine
geçemeyeceğini onaylayan, blokzinciri adı
verilen bir dijital defterde depolanan veri birimi olarak tanımlanabilir.
NFT’ler, dijital veya fiziki varlığı olan bir ürün
üzerinde kurulan hak sahipliğini blokzincir aracılığıyla kayıt altına alarak
ilgili ürünün “biricikliğini” belgelemektedir. NFT’lerin blokzincir teknolojisi
üzerinden üretiliyor olması sebebiyle kripto paralar ile karıştırılması
olasıdır. Ancak NFT’ler kripto para olarak kullanılamamakta ve kripto paralar
gibi bir değişim aracı olarak kullanılamamaktadır. NFT’lerin en önemli özelliği
olan değiştirilemezlik onların değişim aracı olarak kullanılmasını
engellemektedir.
Kripto paralar birbirleri yerine ikame
edilebilirken, NFT’ler ise birbirlerine benzemeyen ve eşsiz olarak
nitelendirilen varlıklardır. Örneklendirmek gerekirse elimizde olan 5 adet 20
TL’yi 1 adet 100 TL ile değiştirdiğimizde, var olan para değişmesine rağmen
sahip olduğumuz değer aynı kalmaktadır. Ancak NFT’ler söz konusu olduğunda
böyle bir ayniyet sağlanamayacaktır. Çünkü bu varlıklar yalnızca kendilerine
ait olan benzersiz bir kimliğe sahiptir.
NFT’lerin sahip olduğu bu yapı, onların özellikle
dijital sanat eserlerinin üretilmesi ve dolaşımında tercih edilmesini
sağlamaktadır. NFT’ler sayesinde dijital olarak meydana getirilen bir eser blokzincir
teknolojisi sayesinde güvence altına alınabilmektedir. Sanat eserlerinin bu yol
ile güvence altına alınması oldukça yaygın olsa da NFT’ler sanat eserleri
dışında da pek çok kullanım alanı bulmaktadır.
Hayatımıza dâhil olan her gelişme gibi NFT kavramı
da hukuki açıdan cevaplanması gereken pek çok soruyu beraberinde getirmektedir.
Bu varlıklar üzerinde kurulan mülkiyetin korunması ve bu korunmanın ne şekilde
sağlanacağı, varlıkların devri, vergilendirilmesi, uyuşmazlık çıkması halinde
çözümün nasıl sağlanacağı cevaplanmayı bekleyen sorulardan bazılarıdır.
3.1. Fikri Mülkiyet Boyutu ve
Hakların Devri
NFT olarak dijital ortamda bulunan bir eserin sahibi
blokzincir teknolojisi sayesinde şeffaf ve doğru bir şekilde tespit edilebilmektedir.
Ancak tespit edilen husus eserin kim tarafından NFT sistemine kaydının
yapıldığı olacaktır. Öte yandan kesin bir şekilde bir eserin fikri emek
sahibinin kim olduğunu tespit etmek mümkün olmayacaktır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B
maddesinde eser, aynen;
“Madde
1/B – (Ek: 21/2/2001 -4630/2 md.)
Bu
Kanunda geçen tanımlardan;
a) Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve
ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan
her nevi fikir ve sanat mahsullerini,” şeklinde
tanımlanmıştır.
Sahibinin özelliklerini taşıyor olması ve tek olması
nedeniyle NFT’lerin eser vasfına sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Dolayısıyla NFT olarak üretilmiş yahut sonradan NFT’ye dönüştürülmüş eserler
uluslararası mevzuat ve Türk hukuku doğrultusunda hukuki korumaya sahip
olacaktır. Eser sahibi, eserinden ekonomik olarak fayda sağlamak, manevi
varlığını korumak haklarını kullanabilecektir.
Eser üzerinde kurulan mali haklar ayrı ayrı
gösterilmek suretiyle devredilebilmektedir. Öte yandan Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu, manevi hakların devrine imkân tanımamaktadır.
NFT niteliğinde olan bir eserin satın alınmasıyla
birlikte; telif hakkı sahipliği açısından bir devir olarak anlaşılmamalıdır. Burada
devredilen şey kripto varlık olarak NFT olacaktır. Taraflarca Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’na uygun olarak, söz konusu eserin ayrıca mali haklarının da
devredildiği kararlaştırılmamışsa eser sahibi, eser üzerinde telif hakkı sahibi
konumunda olmaya devam edecektir. Uygulamada çoğunlukla bir kripto varlık olan
NFT’nin sahipliği devredilmekte, NFT’ye dönüştürülmüş eserin fikri mülkiyet
hakları devredilmemektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre bir eserin
mali haklarının devri yazılı şekil şartına bağlanmıştır. Kanunun 52. Maddesi
aynen;
“IV
– Şekil:
Madde 52 – Mali
haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların
ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” şeklindedir.
Her
ne kadar NFT’lerin satışı akıllı sözleşmeler aracılığıyla gerçekleşse de bu
sözleşmelerin Kanunda düzenlenen yazılı şekil şartını karşılayıp
karşılamayacağı tartışmalıdır.
3.2. Uyuşmazlıkların Çözümü ve Yetki
Sorunu
Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu, eser sahibine manevi ve mali açıdan pek çok hak tanımaktadır. Bu hakların ihlal edilmesi halinde, eser sahibi
tecavüzün men’i davası, tecavüzün ref’i davası, maddi ve manevi tazminat
davası, hak sahipliği veya tecavüze ilişkin tespit davası, haksız kazancın
iadesi davası gibi davalar açabilmektedir.
NFT’nin bağlı olduğu blokzincir teknolojisinin
özelliği olan merkeziyetsizlik, bu hakların nasıl kullanılacağı konusunda
birtakım zorlukları beraberinde getirebilecektir. Belirli bir merkezin ve
yöneticinin olmaması, korumanın kimden ve nasıl talep edileceğini belirsiz
kılmaktadır. NFT sahiplerinin sahip olduğu haklar farklı hukuk sistemlerinde
değişiklik gösterecek ve bu anlamda karışıklığa sebep olacak durumlar meydana
gelebilecektir.
Öte yandan eser sahibinin yukarıda yer verilen
davaları açıp, mahkemenin bu konuda bir karar vermesi halinde, bu kararların
icrasının ne şekilde gerçekleştirileceği de başka bir belirsizlik olarak
karşımıza çıkacaktır. Blokzincir sisteminin herhangi bir devletin yahut
merkezin kontrolünde olmaması nedeniyle, NFT’lerin cebri icraya konu olmasıyla
ilgili yerleşmiş bir uygulama yahut düzen bulunmamaktadır.
3.3. Vergilendirme Sorunu
NFT olarak üretilen yahut sonradan NFT’ye
dönüştürülen eserlerin satışından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi
konusunda da belirsizlik hâkimdir. Faaliyet alanı fark etmeksizin gelir elde
eden her vatandaş vergilendirmeye tabi tutulmaktadır.
Ancak henüz hakkında herhangi bir Kanuni düzenleme
bulunmayan, tanımı yapılmamış varlığın satışından elde edilecek gelirin
vergilendirilmesi konusunda yorum yapmak oldukça güç olacaktır. Verginin
yasallığı ilkesi gereğince herhangi bir kanuni düzenleme olmaksızın
vergilendirme yapılması açıkça hukuka aykırı olacaktır.
Diğer blokzincir teknolojilerine bağlı olarak var olan varlıklar gibi; NFT’ler de herhangi bir merkezi olmayan dağıtık ve merkeziyetsiz bir yapıya sahip olan varlıklardır. Bu nitelik, gelecekte bu alanda vergilendirme düzenlemelerinin var olması halinde, hangi vergilendirme yönteminin kullanılacağı sorununu da beraberinde getirmektedir.
IV- SONUÇ
Günümüzde dijital eserlerin kolaylıkla
kopyalanabilir ve eser sahiplerinin haklarının kolayca ihlal edilebilir olması
sebebiyle, eserin orijinalliğini belgeleyen değiştirilemez varlıklar olan
NFT’ler gittikçe yaygınlaşmaktadır. Kişiler NFT eserlerinin alım satımı ile
birbirleriyle hukuki ilişki içerisine girmekte ancak bu hukuki ilişki herhangi
bir yasal düzleme oturtulamamaktadır. NFT’ler de dâhil olmak üzere
merkeziyetsiz bir yapıya sahip olan blokzincir teknolojilerine ilişkin herhangi
bir düzenlemenin var olmaması hukuki güvenliği tehlikeye sokmakta ve hukuki bir
boşluk yaratmaktadır. Bu boşluğun bir an evvel giderilmesi için aynı zamanda
teknik bilgiye sahip hukukçuların, kendine has pek çok nitelik taşıyan bu
teknolojilerin ruhuna uygun olan bir yasal çerçeve çizmek için çalışması
gerekmektedir.
Stj. Av. Gülşah Işık
Kaynakça:
1. Uşaklıoğlu, A. Y. (2021). Dijital Hukuk. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
2. Kırık, A. M. (2013) Gelişen Web
Teknolojileri ve Sosyal Medya Bağımlılığı
3. Hossein Kakavand, N. K. (2017, Ocak 5). The
Blockchain Revolution: An Analysis of Regulation and Technology Related to
Distributed Ledger Technologies. SSRN:
4. Dursun, T. (2020, Şubat 05). Blokzincir Teknolojisi. Blokzincir
Araştırma Ağı
5. Şenkardeş, 2021 Blokzincir Teknolojisi ve NFT'ler:
Müzik Endüstrisi Üzerine Bir İnceleme