Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TERDİTLİ DAVALARDA YARGILAMA HARÇ VE GİDERLERİNDEN SORUMLULUK

TERDİTLİ DAVALARDA YARGILAMA HARÇ VE GİDERLERİNDEN SORUMLULUK

1. Giriş

Arapça kökenli bir kelime olan "terdit" kavramının sözlük anlamlarından biri de “iki ihtimalle fikir anlatma” olarak karşımıza çıkar. HMK md. 111 uyarınca terditli dava, davacının aynı davalıya karşı aralarında hukuki veya ekonomik bağlantı olan birden fazla talebini aslilik ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesi içinde ileri sürebildiği dava türüdür. Terditli davada terdit ilişkisinden bahsedebilmek için davacının taleplerini asli ve feri talep olarak derecelendirmesi gerekir. Davacının asli talep olarak ileri sürdüğü talebin reddedilmesi durumunda mahkemeden feri talep veya taleplerinin değerlendirilmesi talep edilecektir.

Asli ve feri taleplerin hukuki veya ekonomik bağlantısı ile kastedilen husus ise talepler arasındaki bağlantının HMK md. 166/4 ile ifade edilen şekilde olması ve taleplerin aynı veya benzer hukuki ya da ekonomik amaca hizmet etmesidir. Bu kapsamda talepler arasındaki bağlantının aynı veya benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olması aranmaktadır.

2. Terditli Davada Hüküm

Davacının terditli olarak açtığı davada, ilk önce mahkemeden asli talebinin kabulüne karar verilmesini istemesi gerekmektedir. Zira HMK md. 112/2 gereği mahkemenin önce asli talebi incelemesi ve karara bağlaması gerekmektedir. Mahkemenin asli talebin esastan reddine karar vermesi halinde feri talebi incelemesi mümkün olacaktır. Yargıtay 13. H.D. 2015/22871 E. ve 4.12.2017 tarihli 2017/11869 K. sayılı kararı uyarınca [1];

“...Somut olayda, davacının öncelikli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi hakkında mahkemece bir hüküm kurulmadığı gibi kararın gerekçesinde de bu talep yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmiştir. Kaldı ki, davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilse dahi, davacı tarafından davalı yükleniciye ödenen 35.000,00 TL davalı arsa sahiplerinin kabulünde olup bu davalılar yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi hükümde davacının fazlaya dair taleplerinin reddine yönelik de bir karar verilmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece davacının öncelikli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi hakkında gerektiğinde yeterli araştırma da yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirir..."

şeklinde karar verilmiş olup mahkemenin davacının önce asli talebini inceleyip olumlu veya olumsuz bir karara bağlamadan feri talep hakkında karar verilmesi kararın bozulmasına neden olmuştur.

 

Mahkemenin esastan redde ilişkin kararını bir ara kararla açıklaması mümkün olmayacaktır. Mahkeme asli ve feri talepler bakımından tahkikat aşamasını ortak olarak yürütecek ve hem asli hem de feri talepler bakımından yargılama yapılacaktır. Nitekim aralarında bağlantı bulunan birden fazla talebin terdit ilişkisi kurularak dava açılmasındaki fayda zaten mahkemece tahkikatın birlikte yapılarak usul ekonomisine uygun olmasından kaynaklanmaktadır [2].

Bir diğer husus ise terditli davalardaki asli talebin feri taleplerin derdestliğine etki edip etmeyeceğidir. HMK md. 111 gereği feri talebin derdestliği asıl talebin kesin olarak reddedilmesi bozucu koşuluna bağlandığından, bu bozucu koşulun gerçekleşmesi durumunda feri talebin derdestliği geçmişe etkili olarak, diğer bir ifadeyle davanın açıldığı tarihten itibaren sona erecektir [3]. Yargıtay 23. H.D. 2015/3180 E. ve 29.03.2018 tarihli 2018/2506 K. sayılı kararı uyarınca [4];

"... Dava, arsa sahiplerinden bağımsız bölüm satın alanın açtığı tazminat, mümkün olmaz ise mesken bedelinin tahsili ve senet iptali istemine ilişkindir. HMK'nın 111/2 maddesi, “Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer'i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.” hükmünü içermektedir. Somut olayda mahkemece, davacının HMK'nın 111. maddesi uyarınca terditli olarak öne sürdüğü taleplerinden ilki kabul edilmiş, ancak, aynı maddenin 2. fıkrasına aykırı şekilde, bu talep ile birlikte, öne sürülen ikinci talep içerisinde yer alan, senet iptaline de karar verilmiş olmasında isabet bulunmamıştır..."

şeklinde karar verilmiş olup asli talebin hüküm altına alınması halinde feri talep hakkında herhangi bir karar verilmesini bozma sebebi olarak görmüştür.

Terditli davalarda karşımıza çıkabilecek bir diğer ihtimal ise asli talebin usulden reddedilmesi halidir. Bu durumda mahkemenin feri talepler hakkında incelemeye geçip geçmeyeceği hususu öğretide tartışmalı olup çoğunluğun görüşüne göre mahkemenin asli talebi usulden reddettiği takdirde, feri taleple ilgili karar verilip verilmeyeceği hususunu davacıya sorması ve davacının vereceği cevaba göre feri talep hakkında karar vermesi gerektiği öngörülmüştür [5].

3. Terditli Davada Yargılama Harç ve Giderlerinden Sorumluluk

HMK md. 323 uyarınca yargılama giderlerini oluşturan kalemler; a) Başvurma, karar ve ilam harçları, b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri, c) Dosya ve sair evrak giderleri, ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler, d) Keşif giderleri, e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler, f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler, g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri, ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti, h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler şeklinde sıralanmıştır.

Yine HMK md. 326/1 uyarınca kanunda yer alan istisnai haller dışında yargılama giderlerinin davada aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda aleyhine hüküm kurulan tarafın yargılama harç ve giderlerine mahkûm edilmesi, mahkemenin re’sen bu giderlerin kime yükletileceği hususunda vereceği karara bağlıdır.

3.1. Asli Talebin Kabulü Halinde

Asli talebin kabul edilmesi halinde mahkeme feri talep hakkında bir inceleme yapmadan karar vereceğinden, davalının feri taleplere ilişkin harç ve gider masraflarından sorumlu tutulması gerekmektedir. Doktrindeki bir görüşe göre davalı asli talebin kabulü nedeniyle davayı kaybetmiş olacağından feri talebe ilişkin ortaya çıkan masrafların davalıya yükletilmemesi gerekir. Zira davalı davayı feri talep yönünden kaybetmiş değildir. Davacı terdite başvurmak suretiyle feri taleplere ilişkin masraflara kendisi sebep olmuştur. Dolayısıyla feri talebe ilişkin yapılan giderlerin davacı üzerinde kalması gerekmektedir.

Doktrindeki diğer bir görüşe göre terditli davanın açılmasına davalının hukuka aykırı davranışları neden olmuşsa, yardımcı talep bakımından yapılan giderlerin de davalı üzerinde bırakılması mümkün olmalıdır. Örneğin, davacı işçi “İşe iade edilmeme, bunun mümkün olmaması durumunda, kıdem tazminatımın ödenmesine...” şeklinde bir talepte bulunduğu davada mahkeme bir yandan asli talebi incelerken, diğer yandan da kıdem tazminatının hesabı için de bilirkişiye başvurmuş, asli talebe göre davayı hükme bağlamışsa, davanın açılmasına neden olduğu gerekçesiyle bilirkişiye başvuru ücretinin davalı işverenin üzerinde bırakılması gerekir [6].

3.2. Asli Talebin Reddi ve Feri Talebin Kabulü Halinde

Terditli davada asli talebin reddi halinde mahkeme feri talep hakkında inceleme yapacak ve karar verecektir. Doktrindeki bir görüşe göre asıl talebin reddi ve feri taleplerden birinin kabulü halinde davacı sadece feri talep bakımından davayı kaybetmiş sayılacağından harç ve giderlerin tümü davalıya yükletilemez. Aksi yöndeki bir yöntem, asli talebe ilişkin ret durumunun göz ardı edilmesine yol açacaktır. Burada reddedilen asıl talebin kıymeti feri talebin kıymetinden fazla ise, davacının asıl ve feri talep arasındaki kıymet farkından meydana gelen fazla harç ve gideri yüklenmesi gerekir. Dolayısıyla bu ihtimalde harç ve giderler davacı ile davalı arasında paylaştırılmış olmaktadır [7].  

Harç ve giderin davacıya bırakılması durumunun terditli davanın amacıyla örtüşmeyeceği görüşü doktrinde mevcuttur. Zira kanun koyucu davacının birbirinin yerine ikame edilebilir birden fazla hakkının ihlal edilmiş olması halini öngörerek terditli davayı düzenlemiştir. Örneğin, davalı işveren hem işçiyi işten çıkarmış ve hem de işçinin kıdem tazminatını ödememişse, davacı işçi bu iki ihlal nedeniyle, terditli davayı açma hakkı elde etmektedir. Şayet, davalı işveren işçiyi işten çıkarırken, kıdem tazminatını ödemiş olsaydı, davacı işçi terditli dava açma imkânı bulamayacaktı ve dolayısıyla davalı işveren normal bir davaya göre daha çok gider ödemek zorunda kalmayacaktı [8]. Bunun yanında vekalet ücretine ilişkin Yargıtay 8. H.D. 2018/12122 E. ve 12.12.2018 tarihli 2018/20052 K. sayılı karar uyarınca [9];

ilk talep ...... iptal-tescil, bu talebin yerinde görülmemesi halinde 20.000 TL alacağa hükmedilmesine ilişkindir. Mahkemece ...... iptal-tescil talebinin reddine, alacağa yönelik talebin ise kısmen kabulü ile 20.000 TL'nin kabulüne, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından ıslah talebinin reddine karar verilmiştir. Terditli (kademeli) olarak açılan davalarda ilk talebin reddine bağlı olarak ikinci talep hakkında kabul kararı verilmesi durumunda iki ayrı dava için iki ayrı harç ve yargılama giderlerine hükmedilemez. İkinci talep hakkında verilen karara göre harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderleri hakkında hüküm kurulur.

 

şeklinde karar verilmiş olup terditli dava sonucunda mahkemece terditli olarak ileri sürülen taleplerden yalnız biri hakkında tek hüküm kurulacağı için haksız çıkan taraf aleyhine tek vekalet ücreti ödenmesi gerektiği hususu üzerinde durulmuştur.

 

Bunun yanında reddedilen asli talep bakımından ortaya çıkan harç ve giderlerin davalıya yüklenmesi hali davalının menfaatine uygun düşmemektedir. Nitekim davacının kasten veya ihmalen haklı olmayan bir talebi asli olarak ileri sürmesi ihtimal dahilinde olabilecektir. Ya da davacı zayıf durumda olan talebi asli hale getirerek davalıya daha fazla gider yükleme imkânı sağlayabilecektir.

3.3. Her İki Talebin Reddi Halinde

Terditli dava neticesinde mahkeme asli be feri taleplerden birinin kabulüne karar verebileceği gibi asli ve geri talebin her ikisinin de reddine karar verebilir. Her iki talebin reddi halinde davacı davayı tamamen kaybetmiş olduğundan hem asli hem de yardımcı talep için ödenen harç ve talepler davacıya yüklenecektir.

4. Sonuç

Özellikle terditli dava özelinde yargılama ve harç giderlerinin nasıl hesaplanacağına ilişkin kesin kanuni düzenlemeler bulunmadığından birtakım karışıklıklar yaşanmaktadır. Bu karmaşıklık, davaların uzamasına, süresinde adalete erişimin sağlanmasına engel olmaktadır. İşbu makalede terditli dava sonucunda verilecek kararla ilgili olarak yargılama giderlerinin nasıl hükmedileceğine ilişkin doktrin görüşlerine ve yargıtay kararlarına yer verilmiştir.

Stj. Av. Berfin Dicle Onar

 

Kaynakça:

1. Yargıtay 13. H.D. 2015/22871 E. ve 4.12.2017 Tarihli 2017/11869 K. Sayılı Kararı

2. Arslan/Yılmaz/Taşpınar-Ayvaz/Hanağası, s. 308

3. Atalı/Ermenek/Erdoğan, s. 356.

4. Yargıtay 23. H.D. 2015/3180 E. ve 29.03.2018 Tarihli 2018/2506 K. Sayılı Karar

5. Kılınç Ayşe, “Bir Yargıtay Kararı Işığında Terditli Dava ve Terditli Davada Hüküm Konusunun İncelenmesi”

6. “Rüzgaresen Cumhur, “Terditli Davada Yargılama Harç ve Giderleri” s. 14

7. “Rüzgaresen Cumhur, “Terditli Davada Yargılama Harç ve Giderleri” s. 15

8. “Rüzgaresen Cumhur, “Terditli Davada Yargılama Harç ve Giderleri” s.16

9. Yargıtay 8. H.D. 2018/12122 E. ve 12.12.2018 Tarihli 2018/20052 K. Sayılı Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN