Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRKİYE’DEKİ BANKA ÇEKLERİ HUKUKİ ANLAMDA ÇEK NİTELİĞİNİ HAİZ MİDİR?

TÜRKİYE’DEKİ BANKA ÇEKLERİ HUKUKİ ANLAMDA ÇEK NİTELİĞİNİ HAİZ MİDİR?

1. Genel Olarak Çek

 

Çek, Kanun’un öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen bir kıymetli evraktır. Niteliği gereği bir ödeme aracı olan çek, bankalar tarafından bastırılır ve hesap sahibinin muhatap bankadaki hesabından istediği kişi ya da kişilere ödeme yapmasını sağlar. [1]

 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesine göre çekin zorunlu unsurları şu şekildedir:

1. Çek kelimesi

2. Muayyen bir meblağın kayıtsız şartsız havalesi

3. Muhatabın ticaret unvanı

4. Keşide tarihi

5. Keşidecinin imzası

6. Keşide yeri

7. Ödeme yeri

 

Bu unsurlar zorunlu olmakla birlikte; çekte açıklık yoksa muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir. Düzenlenme yeri gösterilmemiş olan çek ise düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Bu şekilde çek ayakta tutulmaktadır.

 

Aynı zamanda Çek Kanununa göre, çek defterinin her bir yaprağına; çek hesabının numarası, çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı, çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel kişinin adı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi kimlik numarası yazılır. Ancak, TTK'deki unsurları taşıması kaydıyla, çekin, bu maddede yer alan koşullara aykırı olması geçerliliğini etkilemez.

 

Öte yandan Türkiye’de ödenecek çeklerde muhatap ancak bir banka olabilmektedir, bu kapsamda banka harici diğer bir kişi üzerine düzenlenen çek yalnız havale hükmündedir. Dolayısıyla çek düzenleyebilmek için, çeki düzenleyenin muhatap banka ile bir çek anlaşması yapmış olması gerekmektedir. Bununla birlikte mevzuata göre muhatap banka, ancak Türkiye’de kurulup tüzel kişilik kazanmış bir banka veya Türkiye’de şube açmasına izin verilmiş yabancı bir banka olabilir.

 

2. Uygulamada Kullanılan Banka Çeklerinin Hukuki Değerlendirmesi

 

Önemine binaen belirtmek isteriz ki her iki para senedinde de havale ilişkisinin söz konusu olması yönüyle, poliçe ve çek birbirine oldukça benzemektedir. Hatta 6102 sayılı TTK’nın üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir. Bu kapsamda işbu başlık altında öncelikle poliçe ve çek arasındaki farka değinmemiz gerekmektedir. Buna göre;

 

1- Çek bir ödeme aracıyken poliçe ise bir kredi aracıdır.

2- Çekte muhatap banka, çeki kabul etme, ciro etme ve aval verme yetkisine sahip değildir. Poliçede ise muhatabın kabul yetkisi bulunmaktadır, bu kapsamda muhatap ciro edebilmekte ve aval verebilmektedir.

3- Çekte muhatap sadece banka olabilmektedir, poliçede ise böyle bir sınırlama bulunmamaktadır.

4- Çekte sadece kısa ibraz süreleri geçerlidir; ancak bir vade belirlenmemiştir. Çek, görüldüğünde ödenir. Dolayısıyla poliçenin aksine çekte vade yoktur.

5- Çek düzenleyebilmek için, çeki düzenleyenin muhatap banka ile bir çek anlaşması yapmış olması ve çek hesabında bir karşılığının bulunması gerekmektedir.

6- Çek hamiline düzenlenebilirken, poliçe hamiline düzenlenememektedir.

 

Çek ile poliçe arasındaki farklar bu şekilde açıklanmakla birlikte; fiiliyatta banka çeklerinin poliçeye ilişkin özellikleri taşıdığı, bu kapsamda hukuki anlamda çek özelliklerini taşımadıkları görülmektedir.

 

Örneğin her ne kadar hukuk sistemimizde çekin ödeme aracı olduğu, poliçe gibi bir kredi aracı olmadığı ve vadesiz olarak keşide edilmesi gerektiği düzenleme altına alınmışsa da; Çek Kanunu madde 3 fıkra 8 ile çek hukuku açısından çekin ödeme aracı olduğu ve kredi aracı olmadığına dair kurala aykırı bir düzenleme getirilmiştir.

 

Buna göre; üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707’nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.

 

Ancak çekin ödenmesine ilişkin genel kural Türk Ticaret Kanunu’nun 795. maddesi; “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir. Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir.” şeklinde olup çeklerin vadesiz olarak düzenlendiği bu bakımdan görüldüğü anda ödenmesi gerektiği beklenmesi gereken bir vade tarihinin bulunmadığı hususları açıkça düzenleme altına alınmıştır.

 

İlgili maddelerden de görüleceği üzere; Çek Kanunu m. 3/8 ile TTK m. 795’te belirtilen çekte vadenin olmaması ve görüldüğünde ödeneceği ilkesi değiştirilmiş, ileri tarihli (vadeli) çek müessesesi getirilerek uygulamada çekin kredi aracı olarak kullanılmasına zemin hazırlanmıştır. Bu kapsamda ülkemizde çek artık bir ödeme aracı olmayıp, çekin bu sıfatının kredi aracı olarak değiştiği görülmektedir. Üstelik getirilen bu müessese ile çekin vadesiz olması özelliği de devre dışı bırakılmış ve çek poliçeye bir adım daha yaklaştırılmıştır.

 

Gerçekten de hukuki anlamda çekin diğer senetlerden en önemli farkı ödeme aracı olması vade içermemesi olup; bunun nedeni ise, çekin sadece bankalar tarafından basımı mümkün olan ve çek hesabı sahibinin istediği kişilere ödeme yapmasına olanak sağlayan, görüldüğünde ödenen bir kambiyo senedi olmasından kaynaklanmaktadır. [2]

 

Yine dünya çapında çek hukukuna yönelik olarak iki farklı sistem bulunmakta olup bunlar: Anglo-Sakson sistemi ve Kara Avrupa sistemidir. Bu iki sistem arasındaki temel fark ise ileri tarihli çekler konusunda ortaya çıkmaktadır. İleri tarihli çek müessesesi gerçekte düzenlendiği günden daha ileri bir tarih taşıyan, gerçeğe aykırı keşide tarihli çekleri ifade etmektedir. Kara Avrupa sisteminde ileri tarihli çekin düzenlenme tarihinden önce ibraz edilmesi durumunda, çek hesabındaki miktarın ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu sayede çekin temel özelliği olan vadesiz olması gerekliliği korunmuş ve çekin ödeme aracı olarak kullanılması sağlanmıştır. Anglo-Sakson sisteminde ise ileri tarihli çekin, düzenleme tarihinden önce ibraz edilmesi halinde muhatap banka tarafından reddedileceği kabul edilmektedir. Bu sistemde çek, daha çok poliçe gibi ele alınmaktadır. [3]

 

Türk Hukuk sistemi de Kara Avrupa sisteminin içinde bulunmakta olup buna paralel olacak şekilde; TTK‘nun kıymetli evrak hukukuna ilişkin sistemi, kredi aracı olarak ‘bono ve poliçe’, ödeme aracı olarak da ‘çek‘ üzerine kurulmuştur. Nitekim açıklandığı üzere Avrupa ülkelerinde de çek, amacına uygun bir şekilde vadesiz olarak ödeme aracı niteliğinde kullanılmaktadır. 

 

Buna karşın, Türk hukuk sisteminde ‘ileri tarihli çek’; çekin kredi aracı olarak da kullanabilmesine olanak tanınması düşüncesiyle, istisna kapsamı içinde zımnen düzenlenmiş ve uygulamada geniş bir alanda kullanılmaya başlamıştır. Bu kapsamda ileri tarihli çek, Türkiye uygulamasında, bono ve poliçe yerine geçerek ödeme aracı vasfını yitirmiş, kredi aracına dönüşmüştür. Bunun sonucu olarak, ileri tarihli çek hem çek sistemini alt-üst etmiş, hem de kredi aracı olan bono ve poliçenin işlevsiz kalmasına yol açmıştır. Bu kapsamda ileri tarihli çek, bir yandan ‘ödeme aracı dairesinde‘ normal çeklere nazaran baskın bir görünüme kavuşarak ‘normal çekleri’, diğer yandan da ‘kredi aracı dairesini‘ işgal ederek, ‘bono ve poliçeyi‘ piyasanın dışına itmiştir. [4]

 

Nitekim T.C. Merkez Bankası da 07.07.1997 tarih ve 87443 sayılı yazısında “Bilindiği gibi çek bir kredi aracı değil, görüldüğünde ödenecek bir ödeme aracı olduğundan, dövizi natık çeklerin iştira edilmeleri (temlik cirosu ile devrolunmaları) bir kredi mahiyetinde değildir.” şeklinde görüş açıkladıktan kısa bir süre sonra görüşünü değiştirmiş ve 20.08.1997 tarih ve 103011 sayılı yazısında çeklerin iştira ya da iskonto edilmesi halinde Türk Lirası kredi açılması olduğu görüşüne varmıştır. Gerçekten de poliçe ve bonolar gibi, çeklerin de belli bir süre sonunda ibraz edilmek şartıyla iskonto ve iştira edilerek bedellerinin hamillerine ödenmesi Bankalar Kanunu’na göre bir kredi işlemi olarak kabul görmektedir. [5]

 

Buna paralel olarak 03.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanun ile birlikte 5941 sayılı Çek Kanunu değişikliğe uğramış ve bu değişiklik ile getirilen geçici 3. maddenin 5. fıkrası kapsamında ileri tarihli çekin, düzenleme tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazının, 31.12.2017 tarihine kadar geçersiz olacağı belirtilmiştir. Daha sonra bu tarih dört defa uzatılmış ve en son olarak 27.12.2023 tarihli ve 7491 sayılı Kanunun 65 inci maddesi ile 31.12.2025 tarihine kadar ileri tarihli çekin düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilemeyeceği düzenleme altına alınmıştır.  Böylece, çekin uluslararası alanda Kara Avrupa sisteminde kabul gören ödeme aracı niteliği kaldırılmış, çek tamamen “kredi aracına” dönüştürülmüş ve bu bakımdan Türk Hukuku Kara Avrupa sisteminde bulunmasına rağmen uygulamada Anglo Sakson sistemi ile paralel hale gelmiştir.

 

Nitekim Sayıştay Temyiz Kurulu’nun 36917/36897 sayılı 02.04.2013 tarihli kararında da;

 

“Hukuken mümkün olmamakla birlikte, uygulamada çeklere keşide tarihi olarak içinde bulunulan tarih değil de ilgili yazılı tutarın ödenmesi düşünülen tarih atılarak, düzenleme yapılmaktadır. Böylece çek, TTK'da belirtilen şeklin dışında yani ileri bir tarih atılarak, ödeme aracı yerine kredi aracı gibi kullanılmaktadır. Kurumun nakit sıkıntısı içinde bulunması nedeniyle katlanılan maliyetin, hiç ödeme yapılmaması nedeniyle oluşacak maliyetten daha düşük olması ve proje kapsamında yüklenici hak edişleri karşılığı verilen çeklerin vadelerinin uzatılmasının kısa süreli borçlanma gibi algılanması gerektiğinden, dilekçi iddialarının kabulü ile 1575 sayılı ilamın 16'ncı maddesiyle toplam 2.742.473,00 YTL.'ye tazmin hükmünün KALDIRILMASINA” [6]

 

şeklinde hüküm kurularak çekin ödeme aracı yerine kredi aracı gibi kullanıldığı hususu açıkça yargı nezdinde kabul edilmiştir.

 

Sonuç olarak çek, hukuken bir ödeme aracı olmasına rağmen ülkemizde, Avrupa ülkelerindeki durumunun aksine “kredi aracı” olarak kullanılmaya başlanmış olup uygulamada halen daha bu şekilde kullanılmaya devam edilmektedir.

 

Öte yandan açıklamış olduğumuz hukuki düzenlemeler gereğince, normalde çek keşide edebilmek için çek hesabında bir karşılığın bulunması gerekirken, ülkemizde “karşılıksız çek” olgusuna da sıklıkla rastlanmaktadır. Bu açıdan da ülkemizde banka çekleri, çeklerin hukuken haiz olması gereken özellikleri sağlamamakta ve uygulamada adeta poliçe gibi işlem görmektedir. Bu noktada önemle belirtmek isteriz ki yukarıda detaylıca izah etmiş olduğumuz ileri tarihli çek müessesesi karşılıksız çek olaylarının artmasının en önemli nedenini oluşturmaktadır.

 

Karşılıksız çek keşide etmeye ilişkin olarak 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesinde; “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması halinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da re’sen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.

 

Bu kapsamda 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5/1. maddesinde düzenlenen "çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunun maddi unsurları;

1- Suça konu çekin, 6102 sayılı TTK'de öngörülen zorunlu unsurları taşıması,

2- Çekin yetkili hamil tarafından, kanuni ibraz süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmiş olması,

3- Kanunda yazılı usule uygun şekilde ibraz edilen çek üzerinde banka tarafından "karşılıksızdır" işleminin yapılmasına fail tarafından sebebiyet verilmiş olmasıdır.

 

Ancak yukarıda da detaylıca izah edilmiş olduğu üzere; Çek Kanunu madde 3/8 gereğince üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu’nun 707’nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.

 

Bu kapsamda ibraz, çekte belirtilen tarih (düzenleme tarihi/vade) gelmese bile yapılabilecek banka hesapta para varsa ödeme yapacaktır. Fakat hesapta para olmaması halinde kanun üzerinde yazılı olan ibraz süresinin beklenmesi ve bu tarihe göre ibraz yapılması ile karşılıksız işleminin yapılabileceğini belirtmiştir. Bu anlamda karşılığı olmayan ileri düzenleme tarihli çeklerde, karşılıksızdır işlemi yapılamadığı gibi bu tarihe kadar hukuki takip de yapılamayacaktır. [7]

 

3. Sonuç

 

Açıklanan sebepler kapsamında hukuken poliçe ve çek arasındaki farklardan; çekin bir ödeme aracıyken poliçenin kredi aracı olması, çekin poliçenin aksine vadesiz olması ve çek hesabında bir karşılığının bulunmasının gerekmesi farkları 5941 sayılı Çek Kanunu ile bertaraf edilmiş olup; uygulamada Anglo Sakson Hukuk Sistemi’ne yaklaşılmış ve çekin poliçe gibi işlem görmesine yol açılmıştır.

 

Gerçekten de; ülkemizde banka çekleri kredi aracı olarak kullanılabilmekte, vadeli olarak keşide edilebilmekte ve karşılıksız bırakılabilmekte olup bu açıdan çekin hukuki özelliklerini değil poliçenin özelliklerini taşımaktadır.

 

Sonuç itibariyle; ülkemizde çekin, hukuken Kıta Avrupası Hukuk Sistemi’nin kurallarını taşımakla birlikte uygulamada Anglo Sakson Hukuk Sistemi’nin kurallarına göre işlem görmesi gibi çelişkili bir durum ortaya çıkmış olup Türkiye’deki banka çeklerinin hukuki anlamda çek olmadığı aksine poliçenin özelliklerini taşıdığı sonucuna ulaşılabilmektedir.

 

Av. Beyza Nur Göksel

 

Kaynakça:

1. Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s. 268

2. Soydemir, Muzaffer, “Çekte Vade Sorunu”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, sf 14.

3. Kendigelen, s. 14-15.

4. Ünal Tekinalp, Öneri, s. 925; Tekinalp, ., s. 46-47., Soydemir, Muzaffer, “Çekte Vade Sorunu”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, sf 38.

5. Prof. Dr. Seza Reisoğlu, “Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek”, Eylül, 1998, shf.107-108

6. Sayıştay Temyiz Kurulu’nun 36917/36897 sayılı 02.04.2013 tarihli kararı

7. Özülkü, Hacı Osman, “5941 sayılı Çek Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Karşılıksız Çek”, Yüksek Lisans Tezi, sf. 44-45

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN