Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNİN HUKUKİ BOYUTU VE VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNE TANINAN İSTİSNALAR

VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNİN HUKUKİ BOYUTU VE VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNE TANINAN İSTİSNALAR

I- GİRİŞ

İlk kez 4743 sayılı “Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunla” Türk finans sistemine dahil olan varlık yönetim şirketleri; finans sektörüne yönelik olarak, sorunlu varlıkların çözümlenmesinde, bu varlıkların piyasa koşulları doğrultusunda finansal ürünlere dönüştürülmesi amacıyla kurulan finansal kuruluşlar olarak açıklanabilir. [1]

2000’li yıllarda pek çok ülkeyle birlikte, ülkemizde de yaşanan bankacılık sektöründeki krizler, bankacılık sisteminin bir dönüşüm ve yapılandırma geçirmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Bankalar tarafından kullandırılan yüksek miktarlı kredilerin tahsil edilememesiyle birlikte çeşitli yapılandırma programları uygulanmaya başlanmıştır. Varlık yönetim şirketleri de bu yapılandırmalar kapsamında kurulan şirketlerden olmuştur.

Varlık yönetim şirketlerinin kurulmasıyla birlikte bankaların alacaklarını tahsili konusunda çalışmalar yapılmaya başlamıştır. Geçmişten günümüze Yönetmelikler ile düzenlenen bu alan günümüzde de 14 Temmuz 2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan “Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları ile Devralınacak Alacaklara İlişkin İşlemler Hakkında Yönetmelik” ve bu Yönetmeliğin dayanağı olan 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı “Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu” kapsamında düzenlenmektedir.

Varlık Yönetim Şirketleri, Türkiye’de başta bankalar olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve mali kurumların tahsili gecikmiş alacaklarını, alacağın temliki suretiyle devralmakta, bu varlıklardan doğabilecek riskleri üstlenmekte ve sorunlu kredileri tahsil etmek için çalışmaktadırlar. Varlık yönetim şirketleri sayesinde yönetmelikte belirtilen kurum ve kuruluşların zaman ve para israfına yol açan, kurumlara ayrıca bir maliyet yükleyen temerrüde düşmüş alacakları bilançolarından ayıklanmakta ve kurumların asıl faaliyetlerine yoğunlaşmaları sağlanmaktadır. Öte yandan; kurumlardan daha düşük bedelle devralınan alacaklar borçlulardan daha yüksek bir bedelle tahsil edilerek kar edilmesi amaçlanmaktadır. [2]

Bu çalışmada, varlık yönetim şirketlerinin hukuki boyutu kısaca ele alınacak ve varlık yönetim şirketlerine tanınan harç ve vergi muafiyetleri incelenecektir.

II- VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNİN HUKUKİ BOYUTU

2.1. Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş Şartları

Yönetmelikte “Kaynak kuruluşların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacına yönelik olarak faaliyet göstermek üzere Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre izin alarak kurulan şirketler” olarak tanımlanan varlık yönetim şirketleri, yalnızca anonim şirket olarak kurulabilmektedir. Yönetmelik’in “Kuruluş şartları” başlıklı 4. maddesinde, varlık yönetim şirketlerinin kuruluşu için gerekli hususlar sayılmış olup, Yönetmeliğin ilgili maddesi aynen;

“Kuruluş şartları

MADDE 4 – (1) Varlık yönetim şirketlerinin kuruluşlarına Kurulca izin verilir.

(2) Varlık yönetim şirketlerinin;

a) Anonim şirket şeklinde kurulması,

b) Nakden ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş sermayesinin elli milyon Türk Lirasından az olmaması,

c) Hisse senetlerinin tamamının nama yazılı ve nakit karşılığı çıkarılması,

ç) Ticaret unvanında "Varlık Yönetim Şirketi" ibaresinin bulunması,

d) Ana sözleşmesinin 6102 sayılı Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine uygun olması,

e) Kurucularının 5 inci maddede sayılan şartları taşıması, şarttır.

(3) Kuruluş için gerekli olan asgari sermaye tutarını arttırmaya Kurul yetkilidir.

(4) Faaliyet konuları farklı olan şirketler ana sözleşmelerini 6102 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak değiştirmek ve ikinci fıkrada belirtilen şartları taşımak üzere kuruluşta aranan belgelerle Kuruma başvurmak ve Kuruldan gerekli izinleri almak kaydıyla varlık yönetim şirketi olarak faaliyet gösterebilirler.”

Varlık yönetim şirketlerinin bankacılık ve finans sektöründeki önemi gözetilerek, kanun koyucu tarafından kuruluş şartları bu öneme göre belirlenmiştir.

2.2. Kurucularda Aranan Şartlar

Varlık yönetim şirketi kurabilmek için kurucularda aranan şartlar, Yönetmeliğin “Kurucularda aranan şartlar” başlıklı 5. Maddesinde düzenlenmiş olup, madde metni aynen;

Kurucularda aranan şartlar

MADDE 5 – (1) Varlık yönetim şirketi kurucuları ile tüzel kişi kurucuların sermayesinde yüzde on ve daha fazla paya sahip ortaklarının veya kontrolü elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilerin Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen şartları taşımaları zorunludur.” şeklindedir.

Madde metninden anlaşıldığı üzere; varlık yönetim şirketlerinin kurucularında aranan şartlar, Bankacılık Kanunu kapsamında düzenlenmiş olan bankaların kurucu ortaklarının sahip olması gereken şartlar ile aynı olup, varlık yönetim şirketleri özelinde ayrıca bir şart aranmamaktadır.

2.3. Kuruluş ve Faaliyet İzni

Yönetmelikte varlık yönetim şirketlerinin nakdi sermaye ile kurulacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla varlık yönetim şirketlerinin ayni sermaye ile kurulması mümkün değildir. Bunun nedeni ise ayni sermaye değerlemesinde bilerek veya bilmeyerek yapılacak hata sonucunda pay sahiplerinin, banka alacaklarının ve mevduat sahiplerinin zarar görmesini önlemektir.

Yönetmelik’in 6. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, varlık yönetim şirketinin kurulması veya mevcut bir şirketin varlık yönetim şirketine dönüşebilmesi için Yönetmelik’in ekinde belirtilen belgeler ile BDDK’ya başvurulması gerekmektedir. Yabancı uyruklu kişiler içinse Yönetmeliğin 6. Maddesi’nin 2. Fıkrası ile birlikte Yönetmeliği ekinde yer almakta olan hükümler kıyasen uygulanacaktır.

Varlık yönetim şirketinin Ticaret Siciline tescil ve ilanından sonra faaliyete geçebilmek için BDDK’dan izin alması gerekmektedir. Kurumca, faaliyet izni için başvuran varlık yönetim şirketinin sermayesinin her türlü muvazaadan ari olarak nakden ödenip ödenmediği ile planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek düzeyde olup olmadığı, uygun hizmet birimleri ile risk yönetimi, iç kontrol, muhasebe, bilgi işlem ve raporlama sistemlerinin kurulup kurulmadığı, bu birimler için yeterli personel kadrosunun oluşturulup oluşturulmadığı ve personelin buna uygun görev tanımları ile yetki ve sorumlulukların belirlenip belirlenmediği hususları incelenmektedir. Yapılan değerlendirmeler neticesinde faaliyet konularını yürütebilecek yeterliliğe sahip bulunduğuna hükmedilen varlık yönetim şirketlerine Kurulca faaliyet izni verilmektedir.

Faaliyet izninin alınmasını müteakip bir yıl içinde faaliyete geçmeyen ya da faaliyetlerine bir yıl süre ile kesintisiz ara veren varlık yönetim şirketlerinin faaliyet izni Kurulca iptal edilmektedir.

III- VARLIK YÖNETİM ŞİRKETLERİNE TANINAN İSTİSNALAR

Varlık yönetim şirketlerinin bankacılık ve finans sistemi bakımından sahip olduğu önem ve bu şirketlerin yüklü miktarda alacağı temlik alıp tahsil etme yönünde çalışmalar yaparak Kanun ve Yönetmelikte söz edilen mali kurumların finansal risklerini azaltıyor olmaları gözetilerek, varlık yönetim şirketlerine harç ve vergi konusunda birtakım muafiyet ve istisnalar sağlanmaktadır.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Varlık yönetim şirketi” başlıklı 143. maddesinin 6. fıkrası aynen;

“Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, (…)(1) 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, (…)(1) kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır.” şeklindedir.

14/10/2021 tarihli ve 7338 sayılı Kanunun 58 inci maddesiyle bu fıkrada yer alan “kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince” ibaresi ve “her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Düzenlemeden önce varlık yönetim şirketlerinin kendi yaptıkları işlemler, kendi düzenledikleri kâğıtlar ve kuruluş işlemleri açısından, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl için istisnalar mevcutken, yeni düzenleme ile bahsedilen süre koşulu kaldırılmıştır. 

Varlık yönetim şirketleri Katma Değer Vergisi istisnasına sahip olup, bu konuda uygulamada herhangi bir çatışma bulunmamaktadır. Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. Maddesinin 4. fıkrasının l bendi aynen;

“30.1.2002 tarihli ve 4743 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan varlık yönetim şirketlerinin bankalar, özel finans kurumları ve diğer mali kurumlardan devraldığı alacakların tahsili amacıyla bu alacakların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi ile aynı Kanuna göre finansal yeniden yapılandırma çerçeve anlaşmaları hükümleri kapsamında yeniden yapılandırılan borçların ödenmemesi nedeniyle bu borçların teminatını oluşturan mal ve hakların (müzayede mahallinde satışı dahil) teslimi,” şeklindedir.

Varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar bakımından 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre ödenecek damga vergisinden muaf olduğu Bankacılık Kanunu’nun 143. Maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, bu konuyla ilgili uygulamada herhangi bir tartışma bulunmamaktadır.

Varlık yönetim şirketlerinin yargı harçlarından muaf olup olmadığı konusunda ise uygulamada görüş birliği bulunmamaktadır. Zira; Yargıtay’ın bazı daireleri tarafından verilen kararlarda, varlık yönetim şirketlerinin vergi ve harçtan istisna olacağı hallerin istisna kurumunun doğası gereği kendilerinin yaptıkları işlemlerden ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan dolayı, hükümde sayılan kanunlar uyarınca vergi, harç veya kesinti borçlusu durumunda bulunacakları hâllerle sınırlı olacağı belirtilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/342 E. 2020/1030 K. sayılı 15.12.2020 tarihli kararı aynen;

“5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenlemede “muaflıktan” değil “istisna”dan söz edilmekte olup, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Görüldüğü üzere, bu hüküm varlık yönetim şirketlerinin vergiden istisna olacağı halleri istisna kurumunun doğasının da gereği olarak kendilerinin yaptıkları işlemlerden ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan dolayı, hükümde sayılan kanunlar uyarınca vergi, harç veya kesinti borçlusu durumunda bulunacakları hâllerle sınırlamıştır. Somut olayda, temyiz eden Turkasset Varlık Yönetim A.Ş.’nin yaptığı bir işlem veya bununla ilgili düzenlenmiş bir kağıt söz konusu olmadığından kendisinin ya da işleminin harçtan istisna veya muafiyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 tarihli ve 2008/12-715 E., 2008/717 K. sayılı kararı da bu yöndedir.” şeklindedir. [3]

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istisna hükmünün yargı harçlarını da kapsadığını belirttiği kararlar olsa da sonraki tarihli kararlarda Daire bu görüşünden vazgeçerek, yargı harçlarının istisna kapsamında olmadığı görüşünü benimsemiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2012/1753 E. 2012/23359 K. sayılı 03.07.2012 tarihli kararı aynen;

“Şikayetçi ... Varlık Yönetim A.Ş vekili, İstanbul 4. İcra Müdürlüğü'nün 2008/22722 E. sayılı dosyasının harçsız yenilenmesi için icra müdürlüğüne başvurduklarını, müdürlükçe taleplerinin reddedilerek harç alınmasına karar verildiğini ileri sürerek işlemin iptalini talep etmiş, mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir. 492 Sayılı Harçlar Kanununun "istisna ve muaflıklar " başlıklı 13.maddesinde harçtan müstesna işlemler düzenlenmiş, 59.maddesinde ise "harçtan müstesna tutulan işlemler" başlığı altında 12 madde halinde hangi işlemlerin harçtan istisna olduğu sıralanmış, son fıkrasında ise; "yukarıda yer alan istisnalara ilave olarak özel kanunlarda yer alan muafiyet ve istisnalara ilişkin hükümler saklıdır" düzenlemesi getirilmiştir. 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun "özel kanunlardaki hükümler" kenar başlıklı 123.maddesi ise; "özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz" hükmünü amir olup, 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766 Sayılı Kanun'un 11.maddesi ile bu maddede yapılan değişiklikle, istisna hükmü getirilmiş ve değişiklik gerekçesinde de bu istisnanın yargı harçlarını da kapsadığı açıkça ifade edilmiştir. Bu durumda 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 143.maddesinde yer alan "varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ... kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen 5 yıl süresince .. .492 Sayılı Harçlar Kanunu'na göre ödenecek harçlardan .. .istisnadır" hükmünün yargı harçlarını da kapsamına aldığında kuşku bulunmamaktadır (HGK.nun 25.11.2009 tarih, 2009/12-529 E., 2009/549 K. sayılı kararı). Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler dikkate alındığında, şikayetçi ...Varlık Yönetiminin takibine ilişkin olarak yenileme harcı tahsil edilmesi gerektiği yolundaki icra müdürünün anılan işleminde kanuna uygunluk bulunmadığından, mahkemece, bu işleme yönelik şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” şeklindedir. [4]

Ancak yukarıda da açıklandığı üzere; Daire bu görüşünden vazgeçerek yakın zamanlı bir kararında, yargı harçlarının istisna kapsamında olmadığı görüşünü benimsemiştir ve bu yönde hüküm tesis etmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2020/7089 E. 2021/2382 K. sayılı 03.03.2021 tarihli karar metni aynen;

“Varlık Yönetim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğinin 11. maddesinin 1. Fıkrasının (a) bendinde varlık yönetim şirketlerinin yapacakları işlemler sayılmakla devamında bu maddede belirlenen konular dışında faaliyette bulunamayacağı ifade edilmiştir. İlgili Yönetmeliği göre “Banka, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, diğer mali kurumlar ve kredi sigortası hizmeti veren sigorta şirketlerinin söz konusu hizmetlerinden doğan alacakları ile diğer varlıklarını satın alabilir, satabilir, satın aldığı alacakları tahsil edebilir, varlıkları nakde çevirebilir veya bunları yeniden yapılandırarak satabilir.” hükmünü içermekte olup, Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (alacağın temliki tarihinde yürürlükte bulunan) (b) bendinde bu yönetmelikte yer alan “… Diğer mali kurumlar: Ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları olan ve bu konulardaki özel kanunlara göre izin ve ruhsat ile faaliyet gösteren kurumlardan, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri gibi finansman sağlama veya ödünç para verme işleriyle iştigal eden tüzel kişileri,..” ifade eder şeklindedir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenlemede “istisna” dan söz edilmekte olup, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Somut olayda, kanun yoluna başvuran ... Yönetim A.Ş.’nin yaptığı bir işlem veya bununla ilgili düzenlenmiş bir kağıt söz konusu olmadığından kanun yoluna başvuru harcından muaf olmadığının kabulü gerekir.

Somut olayda, her ne kadar ilk derece mahkemesince alacaklı yana harç ve giderler hususunda muhtıra çıkartılmış ise de akabinde usulüne uygun olmayan bir şekilde "harçtan muaf olunması sebebiyle harç alınmasına yer olmadığına" şeklinde derkenar verilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, karar verildiği dolayısıyla alacaklı yanın harcı bu karara binaen tamamlamadığı görülmektedir.

O halde, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere alacaklı ... Yönetim A.Ş.‘nin kanun yoluna başvuru harcının ödenmesi konusunda muafiyet veya istisnası bulunmadığı nedenle Bölge Adliye Mahkemesince davalı alacaklıya, kanun yolu harcının kesin sürede ödenmesine ilişkin usulüne uygun ve meşruhatlı muhtıra tebliğ edilmek suretiyle gerekli harç ve tebliğ giderlerini yatırması için bir haftalık kesin süre verilmesi, verilen kesin süre içinde harç ve giderlerin tamamlanması halinde, istinaf başvurusunun incelenmesi aksi halde istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekirken belirtilen usul kurallarına uyulmaksızın istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.” şeklindedir. [5]

Benzer şekilde Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/13137 E. 2016/16960 K. sayılı 15.06.2016 tarihli kararında, varlık yönetim şirketlerinin tahsil harcından istisna tutulmadığı belirtilmiş olup, karar metni aynen;

“Şikayetçi şirketin yasal statüsü yönünden konunun değerlendirilmesine gelince; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143/5. maddesi, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur. Görüldüğü üzere, bu hüküm, varlık yönetim şirketlerinin vergiden istisna olacağı halleri -istisna kurumunun doğasının da gereği olarak- kendilerinin yaptıkları işlemlerden ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtlardan dolayı, hükümde sayılan kanunlar uyarınca vergi, harç veya kesinti borçlusu durumunda bulunacakları hallerle sınırlamıştır.

Somut olayda, şikayetçi şirketin yaptığı bir işlem veya bununla ilgili düzenlenmiş bir kağıt söz konusu olmadığından, uyuşmazlığın anılan hüküm kapsamında değerlendirilmesi de hukuken mümkün değildir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 15. maddesi uyarınca gerçekte borçluya ait olan tahsil harcının, konuya ilişkin bir başka düzenlemeyi içeren 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde yatırılan paradan alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir (Hukuk Genel Kurulu'nun 03.12.2008 tarih ve 2008/12-715 E., 2008/717 K. ile 15.01.2014 tarih ve 2013/12-2258 E. ,2014/7 K. sayılı kararları)

O halde, mahkemece, ihale ile satılan taşınırların satış bedeli üzerinden tahsil harcı alınmasına yönelik icra müdürlüğü işlemine karşı yapılan şikayetin açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçeyle hüküm tesisi yerinde değil ise de; sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.” şeklindedir. [6]

IV- SONUÇ

Bankaların bireysel ve kurumsal müşterilerine kullandırmış olduğu kredilerin tahsilatının zamanında ve düzenli olarak sağlanması banka faaliyetlerinin devamı ve finansal sistemin sağlıklı işlemesi adına son derece önemlidir. Bankalar tahsil edemedikleri alacaklarının getirmiş olduğu yükten kurtulmak amacıyla, tahsili geçmiş alacaklarını ihale ile belirli bir ıskontoyla varlık yönetim şirketlerine satmakta ve bu sayede borçlar yapılandırılarak ekonomiye kazandırılmaktadır.

Bankaların üzerinde yer alan kredi yükünün hafifletilmesi, bankaların asıl faaliyet konularıyla daha etkin bir şekilde iştigal etmesi, bankaların bilanço yapılarının düzeltilmesi konusunda büyük öneme sahip varlık yönetim şirketlerine başta Bankacılık Kanunu başta olmak üzere çeşitli istisnalar tanınmıştır. Varlık yönetim şirketlerinin taraf olduğu icra ve dava dosya sayısının oldukça fazla olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu şirketlerin yargılama harçlarından istisna olup olmadığının tespiti büyük önem arz etmektedir.

Zira; çalışma içeriğinde açıklandığı üzere, önceki tarihlerde varlık yönetim şirketlerinin yargılama harçlarından istisna olduğu kabul edilmişse de güncel kararlar bu şirketler için düzenlenmiş olan harç istisnası kapsamına yargı harçlarının dahil olmadığı yönündedir. Bu doğrultuda; varlık yönetim şirketlerinin icra ve dava dosyalarında işlem yaparken harç ödemelerini eksiksiz olarak yapması, olası bir denetim sonucunda uğranacak zararın önlenmesi bakımından son derece önemlidir.

Av. Gülşah Işık

 

 

Kaynakça:

1. Selimler, Hüseyin, Türk Bankacılık Sektöründe Sorunlu Kredilerin Varlık Yönetim Şirketlerince Tasfiyesi, Seçilmiş Ülkeler ve Türkiye Uygulaması, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul 2006

2. Azdiken, E. Merve, Varlık Yönetim Şirketlerinin Dünya Ülkelerindeki Uygulamalarından Örnekler ve Türkiye’deki Varlık Yönetim Şirketlerinin Gelişimine Yönelik Politika Önerileri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2019

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/342 E. 2020/1030 K. sayılı 15.12.2020 Tarihli Kararı (www.lexpera.com.tr)

4. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2012/1753 E. 2012/23359 K. sayılı 03.07.2012 Tarihli Kararı (www.lexpera.com.tr)

5. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2020/7089 E. 2021/2382 K. sayılı 03.03.2021 Tarihli Kararı (www.lexpera.com.tr)

6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/13137 E. 2016/16960 K. sayılı 15.06.2016 Tarihli Kararı (www.lexpera.com.tr)

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN