Anayasa
Mahkemesi 15/9/2021 tarihinde, 2018/35120 başvuruda, Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Mahkemenin
değerlendirmesi şu şekilde olmuştur;
“Rızaen
ödenmeyen alacakların tahsili amacıyla oluşturulan ve bu çerçevede kamu gücü
yetkileriyle donatılan cebri icra organlarının bu görevini yerine getirirken
alacaklı, borçlu ve hacizli malı satın alan tüm tarafların menfaatlerinin ve
icra işlemine konu mülkün korunmasına yönelik birtakım tedbirler alması
gerekebilir. Alınması gereken tedbirlerin neler olduğu, her somut olayın kendi
koşulları içinde değişebilmektedir
Resmî
ihale ile satılan aracın satışı sırasında araçta hukuki ve maddi ayıbın
varlığının devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerle ilişkili olmadığı
söylenemez. Bu kapsamda trafik sicilinin gerçeğe uygun tutulmaması nedeniyle
oluşan kayıt ve maddi vaka uygunsuzluğu ve bu uygunsuzluk nedeniyle sicile
güven ilkesinin işlevsiz kılınması gibi icra ve ihale sürecinin öncesine
yönelik ve idareye izafe edilebilecek işlem, eylem ve eylemsizliklerin de
idarenin pozitif yükümlülüğüyle ilintili olduğu açıktır. Diğer bir ifade ile
bir aracın trafik tescil kaydının doğru tutulması ve bu kayda güvenerek hareket
eden iyi niyetli kişilerin mülkiyet hakkının korunması devletin pozitif
yükümlülüğünün gereğidir.
Öte
yandan iyi yönetişim ilkesi gereği uygun zamanda, uygun yöntemle ve
her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmeleri gerekmekte olan kamu
görevlilerinin bu ilkenin dikte ettiği bir gerçeklik olarak ihalenin
taraflarının mağduriyetlerini önleyebilme noktasında kullanabilecekleri çeşitli
enstrümanlar mevcuttur. Bu kapsamda aracın trafiğe tescili, muayenesi ve ihale
aşamalarında yer alan kamu görevlilerinin iyi yönetişim ilkesi
uyarınca hareket ederek araçtaki usulsüzlüğü ortaya çıkarma yükümlülüğü ve buna
bağlı olarak ihalenin bu şekilde sonuçlanmasına engel olma imkânları
bulunmaktadır. Buna mukabil benzeri inceleme ve tespit işlemlerini yapma
imkânından önemli derecede yoksun bulunan başvurucunun kamu görevlilerinin
yükümlülüklerine uygun hareket ettiklerine güvenerek ihaleye katıldığı da
unutulmamalıdır.
Somut
olayda ilk derece mahkemesi, ilgili mevzuatı yorumlamış ve ihalenin resmî bir
makam tarafından yapılmasının başvurucuda haklı bir güven oluşturacağı
kanaatiyle meydana gelen sonuçtan devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu
sonucuna varmıştır. Buna karşın idarenin sorumluluğunu yalnızca İcra Müdürlüğü
görevlilerinin kusurunun bulunması şartıyla sınırlayan Dairenin yorumu ise
başvurucuya hile ve kusurunun bulunmadığı bir işlemle yüklenen külfetin
hafifletilerek dengelenmesini önlemiştir. Öte yandan böyle bir olayda idari
kusura dayalı iddianın incelenebileceği diğer bir etkili yolun tespit
edilememesi karşısında icra dairesindeki görevlilerin bireysel kusuru bulunmasa
dahi aracın mevcut nitelikleri tespit edilip alıcıların bunu öğrenmelerine
fırsat tanınmadan şartnameye uygun olmayan bir aracın ihalesinin yapılmasının
da idari işleyiş yönüyle kusur olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin
bu davada tartışılması da gerekir.
Sonuç
olarak Dairenin, dava konusu araçta yapılan şasi numarası değişikliğinin ancak
alanında uzman kişilerce anlaşılabilecek nitelikte olduğu ve İcra Müdürlüğünün
herhangi bir kusurlu eylemi bulunmadığı gerekçesiyle idarenin tazmin
sorumluluğunun bulunmadığı yolundaki yorumu dolayısıyla başvurucu, uğradığı
zararı ve idarenin işlem ve eylemleriyle zarar arasındaki illiyet bağının
varlığını ispatlayarak tazminat elde etme ve bu suretle yüklendiği külfetin
dengelemesi imkânından mahrum kalmıştır. Buna göre hem ihale şartnamesine uygun
olmayan bir araç için ihale düzenlenmesi hem de başvurucunun idarenin
düzenlediği açık artırmada iyi niyetli olarak satın aldığı ve kendisine teslim
edilen çalıntı aracın yine idarece kendisinden geri alınmasına rağmen tarafına
herhangi bir ödeme yapılmamasının başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale teşkil
ettiği, bu müdahale sebebiyle oluşan zararın ise giderilmediği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla müdahale ile başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfetin
yüklendiği, kamu yararı amacı ile mülkiyet hakkının korunması arasında olması
gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü
olmadığı sonucuna varılmıştır.”
Kaynak: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/35120?BasvuruNoYil=2018&BasvuruNoSayi=35120