I.
GİRİŞ
İşbu
dava, bir şirketin iflas riski ile karşı karşıya olduğu ve kay payının Mahkeme tarafından
1986 tarihli İflas Kanunu`nun 423. maddesinin alacaklılara zarar vermeyi
amaçlayan düşük değerli işlemde bulunulması sebebiyle ihlal edildiği durumda, şirket
yöneticilerinin, kâr payının ödenmesine ilişkin sorumluluğuna ilişkindir.
Birleşik
Krallık Yüksek Mahkemesi`nin BTI v Sequana & Diğerleri kararında şirket
yöneticilerinin, şirketlerinin finansal sıkıntıda olduğu durumlarda
alacaklıların ve şirket ortaklarının menfaatleri arasındaki dengenin
gözetilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
II.
DAVANIN KONUSU
Dava, BTA Industries`in (“BAT”) iştiraki
olan BTI 2014 LLC (“BTT”) tarafından Sequana S.A. (“Sequana”) ve Windward
Prospects Limited`in (“AWA”) eski yöneticilerine karşı açılmıştır.
Kararın
115. Paragrafında olaya ilişkin vakalar şu şekilde açıklanmaktadır:
“2009 yılı mayıs ayında AWA`nın
yöneticilerinin kararı ile mayıs ayı kâr payının tek ortak olan Sequana`ya
dağıtılmıştı. Daha önce Sequana`nın AWA`ya borçlu olduğu daha büyük bir borcun
neredeyse tamamı mahsup yoluyla kapatılmıştı. (…) Mayıs ayı kâr payı dağıtıldığında gerek
bilanço bakımından gerek ise nakit akışı bakımından, AWA borcunu ödeyebilecek
durumdaydı. Varlıkları (aktifi),
borçlarından (pasifinden) fazlaydı ve borçlarını vadesi geldiğinde ödeyebiliyordu.
Ancak aktifinde yer alan bir sigorta portföyünün değerine ilişkin belirsizlik
ile belirsiz tutarda uzun vadeli kirliliğe ilişkin şarta bağlı borçları vardı.
Bu nedenle AWA gelecekte henüz belirişiz, yakın olmayan bir tarihte müflis
olabileceğini ilişkin bir ihtimal ötesine geçen hakiki bir risk yaratmakta idi.
AWA, neredeyse 10 yıl sonra 2018 yılı Ekim ayında iflas idaresine geçti.”
BAT`ın Sequana`ya karşı İflas Kanunu`nun
423. Maddesine dayanarak kâr payını geri almak için açtığı davada, yerel
mahkeme ve istinaf mahkemesi davacı BAT lehine karar vermiştir. Ancak Sequana
kararın gereğini yerine getirmemiştir. Buna dayanarak, eski AWA yöneticileri
aleyhine kâr payının ödenmesine ilişkin verdikleri karar sebebiyle alacaklıya karşı
yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle BTI tarafından dava açılmıştır. Hem
yerel mahkeme hem de istinaf mahkemesi davayı reddetmiştir. Ret kararının
gerekçesi olarak, yöneticilerin, söz konusu şartlarda alacaklarının
menfaatlerine gözetme yükümlülüğü bulunmaması gösterilmiştir. Davacı kararı
temyiz etmiştir.
Yüksek
Mahkeme`nin incelemesine konu uyuşmazlık, AWA yöneticilerinin mayıs ayı kâr
payının ödemesine karar verirken, alacaklılarının menfaatlerini yeterince veya
hiç dikkate almayarak yükümlülüklerine ihlal edip etmediklerine
ilişkindir. BTI, yöneticilerin, benzer
durumlarda kâr payının ödenmesine karar verir iken, alacaklıların (ve ortakların)
çıkarlarını göz önünde bulundurmak ile yükümlü olduğunu ileri sürmüştür. Mevcut
koşullar, AWA için hakiki, gerçekleşmesi imkânsız olmayan bir iflas riskini
içeriyordu.
Bu
iddiaya cevap olarak, mayıs ayı kâr payı ödemesine karar veren eski yöneticiler
şunları savunmuştur:
i.
Alacaklıya karşı herhangi bir
yükümlülükleri yoktur.
ii.
Böyle bir yükümlülükleri var ise
dahi, yasa uyarınca yapılan kâr payı ödemesi için geçerli değildir.
iii.
Alternatif olarak, böyle bir yükümlülük
fiili veya muhtemelen yakın bir iflasın olmadığı bir durumda yerine
getirilemez.
iv.
Yukarıdakilerinin tümüne
alternatif olarak, hakiki bir iflas riski, bir iflas olasılığı bile söz konusu
olmadığından, alacaklıya karşı yükümlülüklerin yerine getirilmesini
gerektirmez.
III. MAHKEMENİN KARARI VE DEĞERLENDİRME
Yüksek
Mahkeme`nin kararı, beş farklı yargıca ait dört ayrı karardan oluşmaktadır.
İşbu kararların gerekçeleri ve öne çıkardığı noktalar birbirinden farklı
olmakla birlikte, kararlar aşağıdaki hususlarda ortaklaşmaktadır:
●
Şirket
yöneticilerinin alacaklıya karşı yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük, tek
başına alacaklarına karşı bir yükümlülük değildir. Bu yükümlülük esasen şirkete
karşıdır. Bu yükümlülük Anglo-Sakson Hukuku`ndan kaynaklanmakta ve 2006 tarihli
Şirketler Kanunu`nun 172. maddesi 3. fıkrası gereğince korunmaktadır. Bu
yükümlülük, ayrıca, yöneticinin dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne
düzenleyen 172. Maddesinin farklı bir uygulaması olarak da anlaşılabilecektir.
●
Bu
yükümlülük, fiili iflasın olmadığı noktada ortaya çıkar. Ancak bu noktaya
gelindiğinin kabul edilmesi için, hakiki iflas riskinin mevcut olması yeterli
değildir.
● Alacaklıya
karşı yükümlülüğün kapsamı, bir kez ortaya çıktığında, kâr payı ödemesi gibi
bir karar alınır iken bir bütün olarak şirket alacaklılarının menfaatlerinin
yanı sıra ortaklarının menfaatlerinin dikkate alınmasını içerir.
●
Ortakların
yöneticilerin kararlarını ve fiillerini onaylama hakkı, alacaklıya karşı
yükümlülük yerine getirilirken ortadan kalkar.
●
Alacaklıya
karşı yükümlülük, eğer bir kez ortaya çıkmış ise, kâr payı beyan etme ve ödeme
kararları için geçerlidir.
Yüksek Mahkeme, alacaklıya karşı yükümlülüğün bulunduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca, şirket yöneticilerinin karar alırken şirket alacaklarının yanı sıra, ortakların da menfaatlerinin göz önünde bulundurulması gerektiği görüşündedir. Bu kararların kapsamına kâr payının dağıtımı ve ödenmesi de girmektedir. Alacaklıya karşı yükümlülüğün gerekçesi ekonomik olup, iflasa yaklaşan şirketin alacaklılarına bir pozisyon yaratmak amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte, karar belirli hususları da açıklamadan bırakmıştır. Öncelikle, alacaklıya karşı yükümlülüğün tam olarak hangi zamanda ve/veya noktada ortaya çıkacağı açıklanmamıştır. Hakiki iflas riskinin (real risk of insolvency) bazı Avustralya ve İngiltere makamlarınca kabul edilmesine rağmen, Yüksek Mahkeme tarafından kabul edilmediği açıktır. Bunun yerine, Yüksek Mahkeme yargıçları tarafından zaman için farklı kavramsallaştırmalar önerilmiştir. Bunlar içinde, “yakın iflas” (yöneticilerin bildiği veya bilmesi gereken, gelmekte olan ve gerçekleşecek iflas) veya iflas tasfiyesi ihtimali veya “iflas sınırında olmak” vardır. Bu kapsamda, iflas riskinin yakın ve iflas tasfiyesinin muhtemel olmadığı durumlarda, alacaklıya karşı yükümlülük uygulanmayacaktır. Ancak bir yöneticinin bu riskin ve/veya ihtimalin oluştuğuna nasıl veya nelere dayanarak karar vereceği hususu açık olmayıp, her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilme yapılacağı anlaşılmaktadır.
Kaynak: https://www.engage.hoganlovells.com/knowledgeservices/news/creditor-duty-the-position-after-the-supreme-court-decision-in-bti-v-sequana-and-others
Çeviren ve Hazırlayan: Av. Erse Kahraman
Kararın
tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.supremecourt.uk/cases/docs/uksc-2019-0046-judgment.pdf