Yargıtay, gizli şekilde alınan telefon kaydını dosyada delil olarak kullanan kişinin yasak kanıt niteliğindeki delili kullanamayacağına hükmetti.
Yüksek mahkemece ses kaydının yasak kanıt niteliğinde olduğu hususu, Yerel Mahkemece göz önünde bulundurulmadan yasak kayda dayanarak verilen hükmün bozulmasına karar verildi.
Bu karar ile birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 8. Maddesi gereği özel yaşamın gizliliği korunmuştur. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre özel yaşamın gizliliği ilkesine aykırı olarak elde edilen delillerin anılan sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil edeceği kabul edilmiştir.
Ceza yargılamasında, hukuka aykırılıktan kasıt, tüm pozitif hukuk kuralları ile birlikte hukukun kabul edilmiş evrensel ilkelerine aykırılıktır. Bu anlamıyla yasa dışılıktan daha geniş bir içeriğe sahiptir. Anayasal haklara ağır bir müdahale söz konusu ise, özel kişiler tarafından hukuka aykırı bir şekilde elde edilen delillerin de delil yasakları kapsamına girmesi gerekir.
Kararın gerekçesinde; “Özel konuşmaları kaydedilen kişilerin en temel hakları ihlal edilmiştir. Çünkü Anayasanın 20. maddesinde özel hayatın gizliliğine dokunulamaz, 22. maddesinde ise haberleşmenin gizliliği esastır kuralı yer almaktadır. Bu yol bir kez açılacak olursa, hukuk devletinin temel kurallarından birisi olan ve varlığını Anayasanın 2. maddesindeki ‘hukuk devleti ilkesinden alan delil yasaklarına ilişkin kanun maddesi tüm etkisini yitirecektir. Usul hukukumuzdaki ilkelerden olan "dürüst işlem ilkesi" de bu şekilde elde edilen bir delilin kullanılmasına olanak vermez. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil/dürüst yargılanma hakkı, kişilerin hukuk devletinin kuralları çerçevesinde yargılanmalarını öngörür. Bu kurala aykırılık, işlemin adil olmasını ve dürüst işlem ilkesini ihlal edecektir.” denilerek hukuka aykırı olarak elde edilen delilin delil yasakları kapsamına girdiğine hükmetmiştir.
Kaynakça:
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2017/21973 E. 2019/3037 K. 26.02.2019 tarihli ilamı