Anayasa
mahkemesi 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 4. Maddesinde yer alan “…veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma
bulunmaması…” ibaresinin anılan fıkrada yer alan “…personelinde…”ve “…anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar…” ibareleri yönünden
Anayasa’nın 13, 48. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek Anayasa
Mahkemesi’nin 28/09/2022 tarihli 2022/76 E. 2022/112 K. Sayılı kararı kanundan
çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu kararla dolandırıcılık ve sahtecilik
suçlarından kovuşturması olan kişiler özel eğitim kurumalarında personel olarak
çalışabilme imkanını kazanmıştır.
1-
Anayasa Mahkemesi Kararıyla İptal Edilen Özel Eğitim Personelleri Hakkındaki
Kanun Maddesinin İncelenmesi
5580
sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 4. Maddesinde; Özel öğretim
kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının yönetim
organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; devletin egemenlik
alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, devletin güvenliğine
karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî
savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma,
hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan
kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel
dokunulmazlığa karşı suçlar ile 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan dolayı
kovuşturma bulunmaması şartının aranacağını öngörmüştür.
Yukarıda
özel eğitim personeli olarak çalışacak kişilerde haklarında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından dolayı kesinleşmiş
mahkeme hükmü bulunmamasına rağmen bu suçlardan dolayı kovuşturma dahi
bulunmaması şartının arandığı belirtilmiştir. Buna göre söz konusu şartı
taşımayan kişilerin özel eğitim kurumu personeli olarak çalışabilmesinin mümkün
olmadığı belirlenmiştir. Bu kanun maddesi gözetildiğinde Anayasa’nın 48. ve 49.
maddelerinde düzenlenen çalışma hakkı ve özgürlüğüne yönelik bir sınırlama
getirildiği görülmektedir.
Bu
tespitin ardından, temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren söz konusu
kural, Anayasa’nın 13. maddesi gereğince sınırlamanın kanunla yapılması,
Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması şartlarını
taşıyıp taşımadığı hususları yönünden de aykırılık teşkil ettiği tespit
edilmiştir.
1.1
Anayasa Mahkemesi İptal Kararının Anayasanın 48. Ve 49. Madde Bakımından
Değerlendirilmesi
Çalışma
ve sözleşme hürriyeti Madde 48 – Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel
teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini,
güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.
Çalışma
hakkı ve ödevi Madde 49 – Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. (Değişik fıkra:
3/10/2001-4709/19 Md.) Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,
çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı
desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve
çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.
Görüleceği
üzere çalışma hakkı en üst norm olan Anayasa’nın 48. maddesinde “Herkes,
dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir”, 49.
maddesinde de “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir” denilmek
suretiyle herkesin çalışma hakkı ile özgürlüğüne sahip olduğu hüküm altına
alınmıştır. Çalışma hakkı pozitif statü haklarının içinde olan bir haktır.
Pozitif statü hakları, devlete olumlu edimler yükleyen, bu hakların
gerçekleştirilmesi için devletin pozitif bir tutum takınması gereken haklar
olarak açıklanır. Bu haklar bireyi devlete karşı korumaktan çok, bireyin
devletten bazı istemlerde bulunmasını sağlayan haklardandır. [1]
Anayasa
mahkemesince iptal edilen kanun maddesinin Anayasanın 48 ve 49. Maddelerindeki
çalışma hakkı ve çalışma hürriyetiyle önemli ölçüde çeliştiği aşikardır. Pozitif statü haklarından olan çalışma
hakkında devletin olumlu bir tutum takınması gerekmektedir. Ancak bireylerin
herhangi kesinleşmiş bir suçu dahi bulunmadan sadece kovuşturma sebebiyle
çalışma hakkından yoksun bırakılması anayasaya açıkça aykırıdır.
1.2
Anayasa Mahkemesinin İptal Kararının Anayasanın 13. Madde Bakımından
Değerlendirilmesi
Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması Madde 13 – (Değişik: 3/10/2001-4709/2 Md.)
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
Ölçülülük
ilkesi, yasal önlemin öngörülen amaç ve araç arasındaki makul bir dengenin
bulunması gerektiğini ifade eder. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi
bir sınırlamanın demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte, başka bir
ifadeyle öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte temel haklara
en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olması
gerekmektedir. [2]
Ölçülülük
ilkesi; elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt başlıktan
oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı
gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından
müdahalenin zorunlu olmasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale
ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi
gerekliliğini ifade etmektedir. [3]
Özel
eğitim kurumaları kanundaki özel eğitim personeli olarak çalışacak kişilerde
haklarında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından dolayı kesinleşmiş mahkeme
hükmü bulunmamasına rağmen bu suçlardan dolayı kovuşturma dahi bulunmaması
gerektiği şartının açıkça Anayasanın 13.maddesinde belirtilen ölçülülük
ilkesine aykırı olduğu görülmektedir. Özel eğitim personelinin herhangi
kesinleşmiş bir hükmün varlığı söz konusu olmamasına rağmen böylesine ağır ve
ölçüsüz şekilde çalışma hakkından yoksun bırakılması anayasaya aykırıdır. Özel
eğitim kurumları kanundaki madde görüldüğü üzere orantısızdır. Ulaşılmak
istenen amaç ve araç arasında ölçüsüz durumun varlığı açıkça ortadadır.
Anayasa Mahkemesi 28/09/2022 tarihinde
2022/76 E. – 2022/112 K. Sayılı kararı ile
“
Kural, özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi
kurucularının yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde;
devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar,
devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve
casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına
fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık
suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile 11/10/2006 tarihli ve 5549
sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında
işlenen suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması şartının aranacağını öngörmekte
olup “…personelinde;…” ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar,…” ibareleri yönünden incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi, yakın tarihli
bir kararında 5580 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya
haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması,…” ibaresini, anılan
fıkrada yer alan “…personelinde;…” ve“…dolandırıcılık, sahtecilik,…”
ibareleri yönünden incelemiş ve söz konusu kuralla çalışma hakkı ve özgürlüğüne
sınırlama getirilirken hedeflenen amaca daha hafif bir tedbirle ulaşılması
mümkün olduğu hâlde daha ağır bir sınırlama aracının tercih edilmesinin
gereklilik ilkesiyle çeliştiği, bu itibarla sınırlamanın ölçüsüz olduğu
gerekçesiyle kuralı, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı bularak
iptal etmiştir “ [4]
gerekçesi
ile 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 4.
Maddesinde yer alan “…veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma
bulunmaması…” ibaresinin anılan fıkrada yer alan “…personelinde…”ve“…anayasal
düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar,…” ibareleri yönünden
Anayasa’nın 13., 38., 48. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline karar verilmiştir.
2-Özel eğitim kurumları 4. Madde “ Kural,
özel öğretim kurumlarının gerçek kişi kurucularında, tüzel kişi kurucularının
yönetim organlarında, kurucu temsilcilerinde ve personelinde; devletin
egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, devletin
güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı
suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve
casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına
fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kaçakçılık
suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile 11/10/2006 tarihli ve 5549
sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında
işlenen suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması şartının aranacağını
öngörmektedir.
Bu
madde uyarınca; özel eğitim personelleri çalışma olanağı olan ve iş imkânı bulduğu
eğitim kurumlarında kovuşturma aşamasında bulunan dolandırıcılık ve sahtecilik
suçları sebebiyle bu çalışma imkanından yararlanamamaktadır. Mevzuatta bulunan
bu madde ile kişilerin çalışma hakkı bir nevi engellenmekte ve
kısıtlanmaktadır. Anayasada bulunan ve koruma altına alınan çalışma hakkının bu
şekilde anayasaya aykırı şekilde engellenmesi söz konusu olmaktadır. En temel
insan haklarından olan çalışma hakkı toplumdaki her birey tarafından
kullanılabilir ve ulaşılabilir olmalıdır. Bir kişinin, içinde bulunduğu
toplumdan iş istemek ve çalışmak doğal hakkının bir ifadesidir. Devlete karşı
ileri sürülebilecek bir vatandaşlık yetkisidir. Böyle bir vatandaşlık
yetkisinin kısıtlanması anayasaya aykırılık teşkil etmektedir.
3-Anayasa Mahkemesi 28/09/2022 tarihinde
2022/76 E. – 2022/112 K. Sayılı kararı ile Özel eğitim
kurumları kanunu 4. Maddesinin birinci fıkrasında “…veya haklarında bu
suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması…” ibaresinin anılan fıkrada yer
alan “…personelinde…”ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar…” ibareleri yönünden Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek kanundan çıkarılmasına karar vermiştir.
Bu
Anayasa Kararıyla birlikte; Haksız ve kısıtlayıcı olan özel eğitim kurumları
kanunun 4. Maddesinin birinci fıkrası yürürlükte olduğu süre boyunca kendi
istekleri ve arzuları dışında belli haklardan mahrum bırakılan kişiler Anayasanın
13.,48. Ve 49. Maddelerinde belirtilen hak ve özgürlükleri kısıtlanan özel
eğitim personelleri bu hakları tekrar eksiksiz ve herhangi bir kısıtlamaya
maruz kalmadan kullanabilme imkanını geri kazanmışlardır.
Anayasa
mahkemesinin E. 2921/117 K.2020//10 kararında da “Kural, kişiler hakkında
dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından kovuşturma bulunmamasını, hem özel
öğretim kurumlarına alınma sırasında hem de bu kurumlardaki görevin yerine
getirildiği dönemde bulunması gereken bir şart olarak öngörmektedir. Kuralla
ulaşılmak istenen amaca, özel öğretim kurumlarına alım yönünden ilgili
makamlara takdir yetkisi tanımak ya da ilgili makamlara kovuşturma sonuna kadar
bekleme yetkisi vermek, halihazırda görev yapan personel yönünden ise
kovuşturma durumunun iş sözleşmelerinin askıda kalması hâllerinden biri olarak
kabulü gibi daha hafif tedbirlerle ulaşılması mümkündür. Nitekim buna benzer
tedbirler çeşitli meslek grupları bakımından mevzuatta düzenlenmiştir. Bu
itibarla kamu yararının sağlanması amacına daha hafif bir sınırlamayla
ulaşılması mümkünken kişiler hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından
kovuşturma bulunmaması şeklindeki sınırlamanın gerekli, dolayısıyla ölçülü
olduğu söylenemez” denilerek özel eğitim kurumlarındaki kanununun çalışma
hakkında yarattığı orantısızlığına ve ölçüsüzlüğüne dikkat çekilmiştir. [5]
4- Anayasa
Mahkemesi iptal kararlarında temel kural derhal etki kuralıdır. Buna göre iptal
kararları derdest davalara derhal uygulanmaktadır. Bu kuralın istisnası
kazanılmış haktır. Ayrıca iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi
kapsamında kesinleşmiş kararlara uygulanmayacağını ancak bazen bunun
istisnasının uygulanabileceği söylenebilir.
Bilindiği
üzere, Anayasa Mahkemesi kararları kural olarak yürürlüğe girdikleri tarih
itibariyle derhal etki göstermektedir. Ancak bazı durumlarda yürürlüğe gireceği
tarih ayıca kararlaştırılabilir. İptal kararlarının yürürlük tarihi Resmî
Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez. Ancak
uygulamada bazı iptal kararları yargı organlarınca hiç uygulanmazken, bazı
iptal kararlarının ise geçmişe etkili uygulandığı da tespit edilmektedir.
İptal
kararları yürürlüğe girmeden önce kesinleşen hukuki durumlar bu kararlardan
etkilenmezken, kesinleşmemiş hukuki durumların bu karardan etkilenmesi esastır. İptal
kararlarına göre sonuçlanması kuralı sadece açılmış davaları değil, görülmekte
olan dava başvuruları için de uygulanmaktadır. Görülmekte olan dava başvurusu
yapılmış ve henüz karar verilmemiş tüm davaları kapsar. Buna kısaca kesin hükme
bağlanmamış tüm işlemlere uygulanacağı ifadesini kullanmak da mümkündür.
Anayasa’nın
153. maddesinde Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geri yürümeyeceği açıkça
düzenlenmiştir. 153. maddede
aynen, “…İptal kararları geriye yürümez…” denmektedir. Yine
aynı maddede iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmî Gazetede
yayımlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı da düzenlenmiştir.
Anayasa
Mahkemesi 12.12.1989 tarih ve 1989/11 esas 1989/48 karar sayılı kararında da
“Türk Anayasa sisteminde Devlete güven ilkesini sarsmamak ve ayrıca Devlet
yaşamında karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği
kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda sonuçlar doğurmuş
bulunan durumların iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem
için geçerli sayılması sağlanmıştır…” demek suretiyle geriye yürümezliğin
gerekçesini ortaya koymuştur. [6]
Ancak
yukarıda da belirtmiş olmamıza karşın, Anayasa’daki bu açık hükme rağmen iptal
kararlarının geriye yürüyüp yürümeyeceği gerek doktrinde gerekse mahkeme
kararlarında tartışmaya neden olmuş ve mahkemeler bu konuda birbirinden farklı
ve birbiri ile çelişen kararlara yer vermiştir. İptal kararlarının geriye yürümemesi
kuralının mutlak bir şekilde uygulandığı hallerde iptal kararına kadar kanunun
uygulanmasından zarar görenler cezalandırılmış veya kanunun uygulanmasından
menfaat elde edenler imtiyaz elde etmiş olacak ve iptal kararı ile artık kanun
uygulanamaz hale geldiğinde eşitlik ilkesine aykırı bir durum meydana
gelecektir. Bu tip adaletsizlikleri gidermek için iptal kararlarının geriye
yürümemesine bir istisna getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin hukuka aykırı
bularak iptal etmiş olduğu maddenin o işlenen suçta sanık lehine bulunması
halinde uygulanması mümkündür. Dolayısı ile kanunda istisna olarak sayılmayan
bu şekildeki düzenlemeler mevcuttur.
Anayasa
Mahkemesi 2022/76 E. – 2022/112 K. Sayılı kararı ile Özel
eğitim kurumları kanunu 4. Maddesinin birinci fıkrasında “…veya haklarında
bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması…” ibaresinin anılan fıkrada yer
alan “…personelinde…”ve “…anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar…” ibareleri yönünden Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek kanundan çıkarılmasına 28/09/2022 tarihinde karar
vermiştir. Bu tarihten itibaren kanun maddesi değişmiş ve yeni düzenleme resmî gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe girmesinden itibaren özel eğitim
personelleri hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dolayı
kovuşturma bulunsa dahi bu o kurumda çalışmaya bir engel teşkil etmeyecektir.
5-Sonuç
Her
ne kadar iptal kararının geriye yürümezlik düzenlemesi bazı kişilere maddi veya
manevi anlamda haksız zarar vermiş olsa da devlete olan güven ilkesini
sarsmamak adına iptal kararlarının geriye yürümezlik kuralı genel ve en
kullanışlı olan, hakkaniyete en yakın seçenektir. Ancak gerek doktrinde gerekse
yargıtay kararlarında bu kurala istisnalar getirildiği de aşikardır. Bu
kapsamda iptal kararının geriye etkili olarak yürümesinin her somut olaya göre
değişiklik göstereceğini kabul etmek gerekir. Özel kurumlar Kanunu 4. Madde
birinci fıkrasındaki çalışma hakkı ve hürriyetinin kısıtlanması ve bu
kısıtlamanın kişilere verdiği zararlar göz önüne alındığında eşitlik ilkesine
aykırılıkların varlığından şüphe edilemez. Tüm bu hak ihlalleri dikkate
alındığında daha önce mahkemeler tarafından verilmiş ve kişilerin aleyhine olan
kararlara somut olayların da değerlendirilerek geçmişe etkili olarak
uygulanması hakkaniyete en uygun olan seçim olacaktır.
Stj.
Av. Enes Aktar
Kaynakça:
1. Abdurrahman Eren Anayasa Hukuku Ders
Notları (Genel Esaslar-Türk Anayasa Hukuku), İstanbul,2018
2. Eren, Abdurrahman, İstanbul, 2018
(Anayasa Hukuku Ders Notları)
3. Eren, Abdurrahman, İstanbul,
2018(Anayasa Hukuku Ders Notları)
4. Anayasa Mahkemesi’nin 28/09/2022
tarihinde 2022/76 E. 2022/112 K. Sayılı kararı
5. Anayasa Mahkemesi’nin E. 2921/117
K.2020//10 sayılı kararı
6.
Anayasa Mahkemesi 12.12.1989 tarih ve 1989/11 esas 1989/48 karar sayılı kararı