Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2021 tarihli 2020/8078 E. -2021/513 K. sayılı Değişen İçtihatında;
“İİK’nun 337/a maddesi ile yaptırıma bağlanan eylemin, tacirin ticareti terk etmesi değil, 44. maddesine göre terk keyfiyetini 15 günlük süre içinde kayıtlı bulunduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanında bulunmaması olduğu” şeklinde tanımlamış, akabinde de “sermaye şirketlerinin İİK 44. maddesinde belirtilen mal beyanında bulunma zorunluluğunun olmadığı, madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, ticareti terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi anlamına gelmekte olduğu, kaydın silinmesinden önce tasfiye sürecinin başlaması gerekmekte olduğu, bu kapsamda şirketin aktif ve pasifleri belirlendiği, varsa mal varlığının değeri saptandığı, aktif mal varlığı satılarak borçları ödendiği, kalan bir para olduğu takdirde hissesi oranında ortaklarına dağıtılmakta olduğu, buna ilişkin hazırlanan bilanço ile birlikte ticaret sicili müdürlüğüne başvurularak şirketin kayıtlardan silinmesinin (terkini) sağlandığı, Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesi fiilen mümkün olamayacağından, mal beyanında bulunmadığından bahisle mahkûmiyetine karar verilmesi Kanuna aykırı olacağına” hükmetmiştir.
Açıklanan nedenlerle de “İİK’nun 44 ncü maddesindeki mal beyanında bulunma yükümlülüğünün gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığı” ve bu itibarla sermaye şirketi yetkilisi hakkında mahkumiyet kararı verilemeyeceği yönünde hüküm tesis etmiştir.