Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNA GÖRE HAKEM KARARININ İPTALİ DAVASI, HAKEM KARARININ İCRASI VE İCRANIN DURDURULMASI

6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNA GÖRE HAKEM KARARININ İPTALİ DAVASI, HAKEM KARARININ İCRASI VE İCRANIN DURDURULMASI

1. Giriş

 

Tahkim, tarafların; aralarında doğacak olan uyuşmazlıkların devletin resmi yargı organları yerine, taraflarca belirlenen hakemlerce çözümlenmesini kararlaştırdığı bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Devletlerin resmi yargısının, tahkim yargılamasına göre daha yavaş ilerlemesi, öngörülebilir olmaması ve sair sebeplerle, gerek tüzel kişiler gerek gerçek kişiler akdetmiş oldukları sözleşmelere tahkim şartı koyarak meydana gelecek olan uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesini tercih edebilmektedirler.

 

Tahkimin, milletlerarası tahkim olup olmaması; iptal davasının veya hakem kararının icrasının 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’na (“MTK”) mı yoksa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (“HMK”) mı tabi olması konusunda önem arz etmektedir. Milletlerarası tahkim kavramı MTK’nin 2. maddesinde ve milli tahkim kavramı HMK’nin 407. maddesinde düzenlenmiş olup MTK’nin 2. maddesi aynen;

“Aşağıdaki hâllerden herhangi birinin varlığı, uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığını gösterir ve bu durumda tahkim, milletlerarası nitelik kazanır.

1. Tahkim anlaşmasının taraflarının yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması.

2. Tarafların yerleşim yeri veya olağan oturma yerinin ya da işyerlerinin;

a) Tahkim anlaşmasında belirtilen veya bu anlaşmaya dayanarak tespit edilen hâllerde tahkim yerinden,

b) Asıl sözleşmeden doğan yükümlülüklerin önemli bir bölümünün ifa edileceği yerden veya uyuşmazlık konusunun en çok bağlantılı olduğu yerden,

Başka bir devlette bulunması.

3. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşmeye taraf olan şirket ortaklarından en az birinin yabancı sermayeyi teşvik mevzuatına göre yabancı sermaye getirmiş olması veya bu sözleşmenin uygulanabilmesi için yurt dışından sermaye sağlanması amacıyla kredi ve/veya güvence sözleşmeleri yapılmasının gerekli olması.

4. Tahkim anlaşmasının dayanağını oluşturan asıl sözleşme veya hukukî ilişkinin, bir ülkeden diğerine sermaye veya mal geçişini gerçekleştirmesi.

21.1.2000 tarihli ve 4501 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.” şeklindedir.

 

HMK’nin 407. maddesi ise;

“Bu Kısımda yer alan hükümler, 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.” şeklindedir.

 

Buna göre MTK’nin 2. maddesine göre yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği hakem kararlarının icrası ve iptali HMK uyarınca yapılacaktır.

 

HMK’ye göre hakem tarafından verilen karara karşı istinaf veya temyiz kanuna başvurulması mümkün değildir. Ancak HMK’nin 439. maddesi hakem kararına karşı iptal davasını düzenlemekte olup işbu dava hakem kararına karşı kanun yolu niteliğindedir. Zira HMK m.439/1 “Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir.” hükmünü amirdir. İşbu yazımızda hakem kararının icrası, icrasının durdurulması ve iptal davasının HMK’de yer alan hükümler kapsamında incelemesi yapılacaktır.

 

2. Hakem Kararının İcrası ve İcranın Durdurulması (Geri Bırakılması)

 

Yukarıda belirtildiği üzere, tahkimin milli tahkim ve milletlerarası tahkim olabilmesi söz konusudur. Milli hakem kararının icraya konulabilmesi adına icra edilebilirlik şerhinin alınması gerekmemektedir. Yani milli hakem kararları; Türkiye’de kararın verilmesiyle birlikte icraya konu olabilmektedir. Milli hakem kararları tıpkı mahkeme kararları gibi icra daireleri tarafından icra edilir. Hakem kararına karşı iptal davasının açılması icraya engel teşkil etmemektedir.

 

Hakem kararının icraya konulmasıyla birlikte, borçlu tarafın icrayı ne şekilde durdurabileceği ise HMK m.439/4’te düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme; “...Hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir.” şeklindedir.

 

Hakem kararının icrasının durdurulmasında, mahkeme kararlarının icrasının durdurulmasının aksine 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 36. maddesinde yer alan icranın geri bırakılması prosedürü işletilmeyecek olup HMK m.439/4’te yer alan prosedür işletilecektir. Zira İİK m.36’da ilama karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuran borçlunun icranın geri bırakılması kararı alabileceği düzenlenmiştir. Ancak hakem kararının iptali davasının istinaf veya temyiz kanun yolu olmadığı aşikardır. Bu kapsamda İİK m.36’nın işletilmesi mümkün olmayacaktır.

 

HMK m.439/4’e göre iptal davasını açan davacı, davayı açtığı Mahkemeden dava dilekçesiyle birlikte icranın durdurulmasını talep edebilecektir. Davacı tarafından icranın durdurulmasının talep edilmesi halinde; Mahkeme tarafından, icra takibi durdurulacak ise, davacıya teminat yatırılması üzerine süre verilir, davacı tarafından Mahkeme’ye belirlenen teminat depo edildikten sonra; Mahkeme tarafından, ara karar tesis edilerek kararın icrasının dava sonuna durdurulmasına (geri bırakılmasına) karar verilir. Burada önem arz eden husus ise hakem kararının icrasının, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının kesinleşmesine kadar durdurulmaması olmaktadır.

 

Mahkeme tarafından tesis edilen ara kararla birlikte icra dosyasına müzekkere yazılarak hakem kararının icrası durdurulabilecektir. Mahkeme tarafından icra dosyasındaki güncel dosya hesabı kadar teminat istenebileceği gibi dosya hesabının %15’i, %20’si şeklinde başkaca bir tutarda da teminat istenebilecektir. Söz konusu teminat, nakit teminat olarak depo edilebileceği gibi kesin ve süresiz bir teminat mektubu olarak da depo edilebilecektir.

 

Kanımızca, Mahkeme tarafından bir hak kaybının yaşanmaması adına, başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden önce icranın durdurulması kararı verilmesi gerekmektedir. Ancak HMK’de icranın durdurulmasına ilişkin kararın ne sürede verileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamakta olup hak kaybı yaşanmaması adına kanaatimizce böyle bir düzenlemenin yer alması gerekmektedir. Ayrıca HMK 439/4’te yer alan “…kararın icrası durdurulabilir.” ifadesiyle Mahkeme’ye icranın durdurulması talebini reddetme yetkisi de tanınmıştır. Yine kanaatimizce, davacı tarafından teminat yatırıldığı takdirde icranın durdurulmasına yönelik karar verilmesine ilişkin bir düzenlemenin de yer alması gerekmektedir. Zira borçlu tarafından depo edilen teminat sebebiyle alacaklının hak kaybına uğraması söz konusu olmayacaktır.

 

3. Hakem Kararının İptali Davasında Taraflar, Davanın Açılmasındaki Hak Düşürücü Süre, Yetkili ve Görevli Mahkeme, Yargılama Usulü ve Harçlar

 

Hakem kararının iptali davasında taraflar, tahkim yargılamasının davacısı ve davalısı olup hukukumuzda hakemin veya hakem heyetinin davaya taraf olması söz konusu değildir. Hakem kararının iptali davasının hangi sürede açılması hususu ise HMK m.439/4’te düzenlenmiş olup “İptal davası, bir ay içinde açılabilir. Bu süre, hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.” şeklindedir. Yani, iptal davası, hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara tebliğinden itibaren bir ay içerisinde açılmalıdır.

 

Görevli ve yetkili mahkeme ise HMK m.439’da “İptal davası, tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılır” hükmüyle tahkim yerindeki bölge adliye mahkemesi olarak düzenlenmiştir. Yani tahkim yerindeki bölge adliye mahkemesi, hakem kararının iptali davasını ilk derece mahkemesi sıfatıyla görmektedir.

 

Hakem kararının iptali davası HMK m.439’a göre öncelikle ve ivedilikle görülür. Bu durum tahkimin hızlı olmasının iptal davasına yansımasıdır. Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından aksi yönde karar verilmedikçe dosya üzerinde inceleme yapılarak duruşmasız olarak karar verilir ve dava basit yargılama usulüne göre görülür.

 

Hakem kararının iptali davasında yatırılması gereken harç ise, nispi harç olmayıp maktu harçtır. Ayrıca belirtmek gerekir ki söz konusu dava UYAP üzerinden açılmamakta olup Bölge Adliye Mahkemesi’nde yer alan ön bürodan elden açılmaktadır.

 

4. Hakem Kararının İptali Sebepleri ve İçtihadı Birleştirme Kararı

 

HMK m.439/2’de iptal sebepleri sayılmış olup maddenin ilgili kısmı aynen;

 

“(2) a) Tahkim sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğu,

b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu Kısımda öngörülen usule uyulmadığı,

c) Kararın, tahkim süresi içinde verilmediği,

ç) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği,

d) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,

e) Tahkim yargılamasının, usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme bulunmaması hâlinde, bu Kısımda yer alan hükümlere uygun olarak yürütülmediği ve bu durumun kararın esasına etkili olduğu,

f) Tarafların eşitliği ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği,

g) Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,

ğ) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu,

tespit edilirse, hakem kararları iptal edilebilir.” şeklindedir.

 

Kanun’da iptal sebepleri sınırlı sayıda sayılmış olmakla birlikte, kanunda sayılan hallerin somut olaya ilişkin uygulanması farklılık arz etmektedir. Zira, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/4691 E., 2012/1757 K. 20.03.2012 tarihli kararında;

 

“Hal böyle olunca, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliğini etkileyebilecek ve yüklenicinin taraf ehliyeti bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesini gerektiricek nitelikte olayların varlığı iddiasıyla yürütülen ceza soruşturmasının sonucu beklenmeden hakem heyetince verilen 23.07.2010 tarihli kararın kamu düzenine aykırı olduğu gözetilerek, davacı iş sahibi Botaş tarafından açılan hakem kararının iptâli istemine ilişkin davanın mahkemece kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” [1] ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılmasının gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Görüldüğü üzere maddede sayılan iptal hallerinin geniş yorumlanabilmesi mümkündür.

 

Ayrıca belirtmek gerekir ki; hakem tarafından yapılacak yargılamanın, taraflar arasında akdedilen tahkim sözleşmesinde ve görev belgesinde belirlenmiş olan maddi hukuka uygun olacak şekilde yürütülmesi zorunludur. Hakem kararının iptali talebiyle açılan davalarda, hakemin belirlenen maddi hukuk kurallarına uygun olarak karar verip vermediği hâkimin denetimine açıktır. Konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 1993/4 E. 1994/1 K. sayılı 28.01.1994 tarihli kararında yer alan açıklamalardan bir kısmı aynen;

 

“Türk öğretisinde de, hakemlerin maddi hukuk kurallarına göre karar vermelerinin gerektiğine ve bu kurala uyulmaması halinde bunun bir temyiz nedeni olarak ileri sürülebileceğine ilişkin bazı görüşler açıklanmıştır. Bu konu üzerinde ayrıntılı açıklamalar yapan Alangoya: "Tahkimin Niteliği ve Denetlenmesi" adlı eserinde özet olarak şunları söylemektedir: Yasalarımızda, hakemlerin maddi hukuka bağlı olmayacakları ve hakkaniyete göre karar verecekleri hususunda bir kural yoktur. Tahkim bir yargı niteliğinde olduğuna göre, kural yasaların uygulanmasıdır. Hakemde dava açan kimse, kendi yasal hakkına dayanmış demektir. Yani, yasa uygulamasını istemektedir.

Hakemler, görev ve yetkilerini tarafların yapmış olduğu hakem sözleşmesi veya şartından alırlar. Demek ki hakemler, hakem sözleşme veya şartına uymak zorundadırlar. Hakemlerin, hakem sözleşmesi veya şartının dışına çıkmaları veya bu sözleşme veya şartı eksik yahut yanlış uygulamaları durumunda, hakemlerin görev ve yetkilerini aştıkları veya eksik yahut yanlış kullandıkları sonucuna varılır. Hatta bazı hallerde de, bu yanlış uygulama nedeniyle, hakemler bilinçli veya bilinçsiz olarak hakem sözleşmesi ve şartındaki maddi hukuk kurallarına aykırı karar vermiş olabilirler. İşte, hakem sözleşmesi veya şartında öngörülen maddi hukuk kurallarına hakemlerin uyup uymadıkları hususunun denetimini, yani hakem kararının temyizini tarafların istemeleri hali, taraflar için en tabii bir hak olmalıdır. Çünkü, taraflar, hakemlere maddi hukuk kurallarına uygun biçimde karar vermek üzere görev ve yetki vermişlerdir. Maddi hukuk kurallarına göre karar verilmesi hususu sadece mahkemelerin görev ve yetkisi içinde değildir. Bu uygulama için tarafların hakemlere görev ve yetki vermeleri ve hakemlerin de bu görev ve yetkilerini maddi hukuk kuralları çerçevesinde kullanmaları gerekir.

 …

Taraflar, uyuşmazlığın çözümü için "Maddi hukuk kuralları" koşulu üzerinde anlaşmaya varmakla, hakemlerin karar verme yetkilerini sınırlamış olmaktadırlar. Bunun olağan sonucu olarak, hakemlerin maddi hukuk kuralları dışına çıkmak suretiyle karar vermeleri halini yetkilerinin aşılması saymak gerekir. Yargıtay'ın bu hali denetlemesi, aynı zamanda, taraflar arasındaki hakem sözleşmesinin yerine getirilmesi gerektiği amacına da uygundur. Özellikle hakemlerce, İçtihadı Birleştirmenin konusunu oluşturan veya uyuşmazlıkta uygulanması öngörülen maddi hukuk kuralları bir yana bırakılarak karar verilmesi veya bu kurallara aykırı karar oluşturulması da, bir tür yetki dışına çıkılması sayılmalıdır.

Bütün bu açıklama ve kabulden şu sonuç çıkarılabilir: Hakem sözleşmesinin tarafları, hakem sözleşmesi veya şartında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde maddi hukuk kurallarının uygulanması gerektiğini öngörmüşlerse, artık hakemler bu kurallar uyarınca karar vermelidirler. Maddi hukuk kurallarının uygulanmasında, başta Anayasa olmak üzere kamu düzenine ilişkin kurallar ile öğretideki bilimsel görüşler ve bu konudaki Yargı tay uygulaması da gözönüne alınmalıdır. Hakemlerin öngörülen bu maddi hukuk kurallarına uymadığı hususu tarafların herhangi biri tarafından ileri sürülerek bir temyiz nedeni yapılabilir. Ve bu temyiz isteminin de Yargıtay'ca mahkeme kararları gibi temyizen incelenmesi gerekir.”  [2] şeklindedir.

 

Yukarıda yer verilen içtihadı birleştirme kararı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin kararlarına yansımış olup Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/1149 E. 2015/3897 K. sayılı 02.07.2015 tarihli kararı aynen;

 

“Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu 28.01.1994 gün ve 1993/4 Esas-1994/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında taraflar hakem sözleşmesi veya tahkim şartında hakemlerin uyuşmazlığı maddi hukuk kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri taktirde buna aykırı karar verilmesinin temyiz nedeni oluşturacağı kabul edilmiştir. Yanlar arasındaki sözleşmenin 67 ve 80. maddelerinde uyuşmazlığın Türk Tahkim Kanun, nizam, usul ve kaidelerine uygun olarak çözümleneceği kabul edilmiştir. Bu nedenle temyize konu hakem kararı HUMK'nın 533. maddesinde sayılmış bulunan nedenlerle ve yasa ile sözleşme hükümlerine aykırılıklar halinde de bozulabileceğinden dosya ve temyiz nedenlerinin bu doğrultuda incelenmesi gerekli görülmüştür.” [3] şeklindedir.

 

Doktrinde de hakem kararının denetiminin yapılırken; taraflar arasında akdedilen tahkim sözleşmesinde, uygulanacak olan maddi hukuk seçilmişse, hakem tarafından verilen kararın maddi hukuka uygun olup olmadığının incelenmesi gerektiği görüşü yer almaktadır. “Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da ifade edildiği üzere, taraflar, uygulanacak maddi hukuku belirlemişse, hakemlerin karar verme yetkilerini de sınırlamış olmaktadırlar. Eğer hakemler, tarafların belirlediği maddi hukuk kurallarının dışına çıkmak suretiyle karar vermişse, o zaman yetkilerini aştıklarını kabul etmek ve bu sebebe istinaden hakem kararının iptali için mahkemeye başvurma hakkını taraflara tanımak gerekir (HMK md.439/2-ç).” [4]

Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının HUMK’nin yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olmasının kanaatimizce bir önemi bulunmamaktadır. Zira Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında, maddi hukuk açısından da denetim yapılması; hakemin yetkisinin sınırlandırılması/hakemin yetkisini aşması temeline dayandırılmıştır. Gerek mülga HUMK’ta yer alan düzenlemede gerek de HMK’da yer alan düzenlemede, hakemin yetkisini aşarak karar vermesi halinde söz konusu kararın bozulması/iptal edilmesi düzenlenmiştir. 1086 sayılı Hukuk Usul Muhakemeleri Kanunu’nun hakem kararının iptal sebeplerini düzenleyen 533. maddesinin 3. fıkrası; “Hakemlerin salahiyetleri dahilinde olmıyan meseleye karar vermeleri,” iken HMK’nin 439/ç-d hükümleri, “ç) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği, d) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,” şeklindedir. Hal böyle olunca, kanaatimizce Bölge Adliye Mahkemesi tarafından denetim yapılırken taraflar arasında akdedilen tahkim sözleşmesinde, uygulanacak olan maddi hukuk seçilmişse, hakem tarafından verilen kararın maddi hukuka uygun olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

 

5. Bölge Adliye Mahkemesi Tarafından Verilen Karara Karşı Temyiz Kanun Yolu ve İcranın Geri Bırakılması

 

HMK m.439/6’da yer alan “İptal davası hakkında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz incelemesi, bu maddede yer alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle karara bağlanır. Temyiz, kararın icrasını durdurmaz.” hükmüyle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Yine ilk derece mahkemesinde (Bölge Adliye Mahkemesi) olduğu gibi, Yargıtay tarafından da inceleme iptal sebepleriyle sınırlı olarak ivedilikle gerçekleştirilmelidir.

 

Davacının davasının reddedilmesi halinde, icra takibi hususunda ise davacı tarafından uygulamada İİK m.36 kapsamında tehiri icra (icranın geri bırakılması) kararı alınmaktadır. Zira hakem kararının iptali davasında; icranın durdurulması kararı, ilk derece yargılamasının sonuna kadar verilmekte olup kararın kesinleşmesine kadar verilmemektedir. Uygulamada; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın reddi yönünde karar verilmesi halinde, davacının yatırmış olduğu teminat, karar kesinleşmeden davacıya iade edilmemektedir. Yani davacı tarafından kararın icrasının durdurulması için Bölge Adliye Mahkemesi tarafından belirlenen teminat tutarının yanı sıra icra dosyasındaki üç aylık kapak hesabı tutarında da teminat yatırılabilmesi söz konusu olabilecektir.

 

6. Sonuç

 

HMK m.407’de belirtilen milli hakem kararlarında, HMK m.439/2’de sayılan iptal sebeplerinin varlığı halinde HMK m.439/4 kapsamında hakem kararının iptali davası; hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde ikame edilebilecektir. Milli hakem kararları tıpkı mahkeme kararları gibi kararın verildiği andan itibaren icra edilebilmektedir. Davacı, davayı açtığı Mahkemeden dava dilekçesiyle birlikte icranın durdurulmasını talep edebilecektir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından belirlenecek olan teminatın yatırılmasıyla hakem kararının icrasının dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilebilir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından icranın durdurulması talebi reddolunabilir.

 

Hakem kararının iptali sebepleri HMK 439/4’te sayılmış olmakla birlikte, maddede yer alan hükümlerin somut olaya göre geniş yorumlanması mümkün olabilmektedir. 1994 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun kararına göre taraflarca akdedilen tahkim anlaşmasında uyuşmazlığa ilişkin uygulanacak maddi hukukun belirlenmesi halinde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından; hakem tarafından verilen kararın maddi hukuka uygun olarak verilip verilmediğinin de incelenmesi gerekmektedir. Kanaatimizce Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun işbu kararı kanun maddesinin özünün değişmemesi sebebiyle günümüzde halen geçerliğini korumalıdır.

 

Stj. Av. Umut Alperen Öztürk

 

Kaynakça:

1. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/4691 E., 2012/1757 K. 20.03.2012 Tarihli Kararı

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 1993/4 E. 1994/1 K. Sayılı 28.01.1994 Tarihli Kararı

3. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/1149 E. 2015/3897 K. Sayılı 02.07.2015 Tarihli Kararı

4. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Tahkim, Prof. Dr. Nuray Ekşi, 1. Baskı s.196-200

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN