1- Giriş
Aktif deprem kuşakları
üzerinde yer alan ülkemizde, “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”, kentsel dönüşüme ilişkin ihtiyaçların
karşılanabilmesi amacı ile 31/05/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. [1]
9 Kasım 2023 tarihli ve 32364
sayılı Resmî Gazete’de “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun” yayımlanmıştır. [2]
Bahsi geçen değişiklikler ile
6306 sayılı Kanunda yer alan riskli alan, riskli yapı ve rezerv yapı alanına
ilişkin tanım ve uygulamalarda bazı değişiklikler öngörülmüştür. İşbu yazımız
bu kanun değişiklikleri doğrultusunda rezerv yapı alanı tanımı ve uygulamasındaki
değişiklikler ve sonuçlarını ele alacaktır.
1.1. Değişiklik İle Rezerv
Yapı Alanlarına İlişkin Öngörülen Yeni Tanım Ve Uygulamalar:
1.1.1. Rezerv yapı alanları,
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği ile tanımlanmış olup, güvenli yaşama
çevrelerini teşkil etmek ve Kanunda öngörülen amaçlar çerçevesinde
kullanılmak üzere; riskli alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapılarda ikamet
edenlerin nakledileceği rezerv konut ve işyerlerini ifade etmektedir. [3]
Kanun ve uygulama
yönetmeliğinde yer alan rezerv yapı alanı tanımından hareketle; rezerv yapı
alanları, riskli yapı ve riskli alanlarda bulunan kişilerin konut ihtiyaçlarını
karşılamak amacı ile oluşturulacak olan alanlardır.
Yeni kanun değişikliği ile
birlikte, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanunun 2/1-c bendinde yer alan “rezerv yapı alanının” tanımına ilişkin
maddedeki “yeni yerleşim alanı olarak” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Yapılan düzenleme ile,
9/11/2023 yürürlük tarihinden itibaren rezerv yapı alanları, 6306 sayılı Kanun
uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya
İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanları ifade
etmektedir.
“Yeni yerleşim alanı olarak”
ibaresinin kanun metninden çıkarılmasına ilişkin değişiklik teklifinin
gerekçesinde de açıklanan biçimde, rezerv yapı alanlarının tarifi
genişletilmiş, halihazırda yerleşim yeri olan meskûn alanlar da dahil olmak
üzere tüm yerleşim yerlerinin rezerv yapı alanı ilan edilmesinin önü
açılmıştır.
Son kanun değişikliği
kapsamında rezerv yapı alanlarının tanımı genişletilmiş olsa da, kanunun
değişiklik öncesi metninde de rezerv yapı alanının tanım ve kapsamının
ayrıntılı olarak belirlenmediği görülmektedir. Son değişiklik ile meskûn
mahallerin de rezerv yapı alanı ilan edilmesinin önü açılmış, bu düzenleme ile
rezerv yapı alanı tanımının, riskli alan ve riskli yapı kavramlarından ayırt
edicilik vasfı azalmış, bahsi geçen kavramların kapsamı birbirine
yaklaşmıştır.
Her ne kadar 6306 sayılı
Kanun ile, rezerv yapı alanının tanımı ve kapsamı bakımından ayırt edici
kriterler belirlenmemişse de, kanunun amacından hareketle rezerv yapı alanı
ilan edilecek alanların bazı zorunlu unsurlara sahip olması gerekeceği yorumu
getirilebilecektir.
Bu kapsamda rezerv yapı alanı
ilan edilecek bölgelerin; tercihen boş arazi olması, tercihen kamu mülkiyetinde
bulunan araziler üzerinde belirlenmesi, ilişkilendirildiği riskli yapı ve
alanlara yakın olması, afet risklerine karşı önlem alınarak yapılanmaya uygun
ve yeni yerleşim alanı olarak kullanılmaya elverişli alanlar olması
gerekmektedir. [4]
Nitekim son değişiklik
uyarınca meskûn mahallerde rezerv yapı alanı ilanının hangi kriterlere göre
yapılacağı kanun ve yönetmelik kapsamında belirlenmediğinden, şehir
merkezlerindeki yüksek değerli bölgeler, kentlerdeki tarihi dokular veya
kültürel miras özelliğine sahip yapıların da dahil olduğu birçok alan rezerv
yapı alanı ilan edilme riski ile karşılaşabilecektir. Yıllardır bu bölgelerde
ikamet eden kişiler ve mülkiyet sahibi kişilerin ise bu bölgelerden ayrılmak
zorunda bırakılması kişilerin mülkiyet, konut ve barınma haklarının ihlaline
sebebiyet verecektir.
1.1.2. Kanun değişikliği ile, Kanunun 3/7.
Fıkrasında; gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerince mülkiyetlerindeki
taşınmazların rezerv yapı alanı olarak belirlenmesi talebinde bulunulabilmesi
için; bu taşınmazların yapılaşmaya esas arsa metrekaresinin yüzde otuzunun
mülkiyetinin devrine muvafakat edilmesi veya aynı miktarın değerinin dönüşüm
projeleri özel hesabına gelir olarak kaydedilmek üzere Kentsel Dönüşüm
Başkanlığı’na verilmesi hususları düzenlenmiştir.
1.1.3. Kanun değişikliği ile, mevcut yerleşim
alanlarında da rezerv yapı alanı ilan edilebilmesinin önü açılmış olduğundan
dolayı, 6306 sayılı Kanunun “Tahliye ve Yıktırma” başlıklı 5. maddesinin
kapsamının rezerv yapı alanı ilan edilen yerleşim yerlerini de kapsayıp
kapsamayacağı belirsizdir.
Zira maddenin 4. Fıkrasında
yer alan düzenleme uyarınca “Kanun kapsamındaki yapıların tahliyesinin
engellenmesi durumunda; Başkanlıkça/İdarece talep edilmesi hâlinde, mülki idare
amiri tarafından verilecek yazılı izne istinaden yeterli kolluk kuvveti marifetiyle
kapalı kapıları/alanları açmak veya açtırmak suretiyle tahliye
yapılır/yaptırılır.” denilerek, kanun kapsamında riskli yapı veya rezerv yapı
alanı ilan edilen bölgelerde ikamet eden kişilere kolluk kuvvetleri tarafından
yapılacak müdahalelerin mülkiyet ve barınma hakkına orantısız müdahale teşkil
etme riski söz konusudur.
1.1.4. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanlığı, 6306 sayılı Kanun kapsamındaki uygulamalara ilişkin imar ve
parselasyon planlarını yapma yetkisini haizdir. Önceki düzenleme ile, 6306
sayılı Kanun kapsamındaki alanlar ve parsellere ilişkin olarak onaylanan imar
ve parselasyon planlarının ilan süresi 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca 30 gün
iken, yapılan son değişiklik ile birlikte ilan süresi 15 güne indirilmiştir. Bu
değişiklik ile ilgili kişilerin imar plan ve uygulamalarına yönelik itiraz
süreleri kısaltılmış olup, hak arama özgürlüğü kısıtlanmıştır.
1.1.5. 6306 sayılı Kanun değişikliği öncesindeki
düzenlemelerde de merkezi yönetimin rezerv yapı alanı ilan edilen bölgelerde
imar plan ve uygulamalarını yapma yetkisi bulunsa da, Kanun kapsamında rezerv
yapı alanı tanımının genişletilmesi ile birlikte merkezi yönetimin yetkileri
artmıştır. Bu durum yerel yönetimlerin imar mevzuatı yönünden yetkilerini
kısıtlamakta, Anayasa’nın yerel yönetimlerin özerkliği ilkesine zarar
verebilecek uygulamalara sebebiyet verebilmektedir.
2- Sonuç
6306 sayılı Kanunun kamu
yararı ve sosyal devleti sağlama amacı göz önünde bulundurularak, rezerv yapı
alanı uygulaması ile riskli alanlarda yaşayan insanların kamu mülkiyetindeki
alanlarda yapılacak sosyal konut projelerine taşınmalarının amaçlanması gerekmektedir.
Ancak kanun değişikliği
kapsamında rezerv yapı alanının tanımının genişletilmesi ile afet riski teşkil
etmeyen yerleşik alanların da bu uygulama kapsamına alınması, Anayasa’mızda
düzenlenen mülkiyet, konut ve barınma haklarının ve yerel yönetimlerin özerklik
ilkesinin ihlalini doğurmaktadır.
Av. Sena Subaşı Örnek
Kaynakça:
1. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
2. Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
3. 6306 sayılı Kanunun Uygulama
Yönetmelı̇ğı̇
4. Ünal, Yücel, Türk Şehir Planlama Hukuku, 2020, İstanbul