A.
Emisyon Priminin Tanımı ve Amacı
Anonim şirketlerde kuruluş veya sermaye
artırımı esnasında, pay senedinin üzerinde yazılı değerden yani itibari
değerden daha yüksek değerle çıkarılması halinde, bu itibari değer ile satış
bedeli arasındaki fark: AGİO veya EMİSYON PRİMİ olarak adlandırılır ve bu paya
da primli pay denir. Emisyon primleri ile amaçlanan öncelikle şirketlere
ihtiyaç duydukları mali kaynakların sağlanmasıdır. Özellikle sermaye
artırımının mümkün olmadığı hallerde şirketlerin gerek duydukları mali
kaynakları elde etmeleri için en uygun yollardan biri emisyon primleridir.
Emisyon primli pay çıkarıldığı zaman, artırılan veya konulan sermaye
miktarı şirket sermayesinin bir parçası haline gelir ancak emisyon primi
şirket sermayesine değil şirket malvarlığına katılacaktır. Bu nedenle primli
paylar, daha çok sermaye artırımı esnasında ortaya çıkmaktadır.
Tanımı biraz daha detaylandırmak
gerekirse, emisyon primli pay ihracı, daha çok bir şirkete yeni ortak alınması
veya şirketin borsada işlem görmeye başlaması yöntemlerinden biri olarak
kullanılmaktadır. Bu yöntemde, şirkete yeni girecek olan veya hissesini
artıracak olan ortak, artırılan sermayeyi temsil eden hisselerin nominal
bedellerini ödedikten başka, şirket değeri ile nominal sermaye arasındaki farka
göre hesaplanan emisyon primini de şirkete ödemektedir. Bu bakımdan emisyon
primi, ortaklar tarafından şirket sermayesinin nakit olarak arttırılması
niteliğini taşımaktadır. Dolayısıyla emisyon primi esasen şirkete yeni katılan
ortağın yatırdığı sermayeden başka bir şey değildir. Bu bakımdan emisyon primi,
İşletmenin ortakları yani sahipleri tarafından işletmeye ilave edilen
değerlerdir.
B.
7440 Sayılı Kanun İle Getirilen Ek Vergiye İlişkin Değerlendirme
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda
belirtildiği üzere belli durumlarda vergi istisnaları oluşmaktadır. Buna göre,
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde istisnalar
düzenlenmiştir. Bu maddenin 1/ç fıkrasında ise;
“Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar
vergisinden müstesnadır:
…
ç) Anonim şirketlerin kuruluşlarında
veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları
payların bedelinin itibarî değeri aşan
kısım.
…”
Belirtilen emisyon primi, Agio veya
hisse senedi ihraç primi kurumlar vergisinden istisna olduğu görülmektedir.
Ancak 12 Mart 2023 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanan 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un ile 2022 yılı kazançlarına
ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Kanunu'nda (KVK) yer verilen bazı istisna ve
indirim tutarları üzerinden %5 ve %10 oranlarında hesaplanacak ek bir vergi
ihdas edilmiştir. Ek vergiye tabi indirim ve istisnalar arasında emisyon primi
de bulunmaktadır. Fakat bu ek vergi yalnızca 2022 yılına ilişkin kurumlar
vergisi beyannamesi için geçerlidir. Zira 7440 sayılı Kanun’un ek vergiye
ilişkin diğer hükümler başlıklı 10. maddesinin 27. Fıkrası;
“(27) Kurumlar vergisi mükellefleri
tarafından, 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek
suretiyle, 5520 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler
uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları
ile aynı Kanunun 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi
matrahları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin %10 oranında,
5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
düzenlenen istisna ile yurt dışından elde edilen ve en az %15 oranında vergi
yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise %5 oranında ek
vergi hesaplanır ve bu verginin ilk taksiti kurumlar vergisinin ödeme süresi
içinde, ikinci taksiti bu süreyi takip eden dördüncü ayda ödenir. Özel hesap
dönemi tayin edilen mükelleflerde bu vergi, 2023 yılı içinde sona eren hesap
dönemi için verilmesi gereken beyannamelerde gösterilmek suretiyle uygulanır.
Bu vergi gider ve indirim olarak dikkate alınamaz ve hiçbir vergiden mahsup edilemez.”
şeklinde olup ilgili maddede açıkça
görüleceği üzere vergiden muaf indirim ve kazancın 2022 yılına ilişkin kurumlar
vergisi beyannamesinde gösterilmesi şartı aranmıştır.
Dolayısıyla halihazırda şirket hissedarı
olan bir kişi ilave hisse satın aldığında tekrardan şirkete emisyon primi
ödemelidir. Bu kapsamda bu emisyon primi 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi
beyannamesinde gösterildiyse ilave alınan hisseye ilişkin emisyon primi
üzerinden de ek vergi alınması gerekmektedir. Ancak bu emisyon primi 2023
yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterildiyse hiçbir şekilde ek
vergi alınması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.
Fakat yürürlüğe giren kanun açısından
emisyon primini vergiye tabi tutma düşüncesi temelde büyük bir sıkıntı teşkil
etmektedir. Emisyon primini iyi anlamak adına bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.
Aslında hissedarların ilave hisse alması durumunda kesinti veya stopaj
uygulaması söz konusu değildir. Kesinti veya stopaj genellikle gelir ve
kazançlar üzerinden yapılan vergi kesintilerini ifade eder. Hissedarların
sermaye artırımına katkıda bulunması genellikle şirketin iç finansmanını
iyileştirmeyi amaçlar ve bu nedenle gelir veya kazanç olarak değerlendirilmez.
Dolayısıyla, ilave hisse almak için yapılan ödemeler üzerinden kesinti veya
stopaj yapılmaz.
Kaldı ki 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanununun, vergiye tabi kurum gelirleri açısından istisnaları düzenleyen KVK m.
5’in birinci fıkrasının (ç) bendinde de emisyon primi kurumlar vergisinden
istisna olarak öngörmüştür. Yeni yürürlüğe giren kanun ile bu istisna tamamen
göz ardı edilmiş ve emisyon primi kazancı istisnasına getirilen ek vergi ile
ilgili tartışma Danıştay’a taşınmıştır. Henüz Danıştay tarafından bir karar
bulunmamakta olup ilk derece mahkemesince yürütmenin durdurulması talepleri
reddedilmiştir. Bu nedenle işbu ek vergi hususunda mükellef olan tarafların
ilgili vergiden sorumluluğu doğmaktadır.
Sadece
bu istisnanın aksine kanun çıkartılması değil, genel çerçevede işlendiğinde hem
anayasal hem vergi ilkeleriyle çelişen bir durum meydana gelmiştir.
Vergi Hukuku açısından, verginin
belirlenebilir/öngörülebilir olması ilkesinin kanun açısından değerlendirilmesi
gerekmektedir. Hukuk devletinin temel ilkeleri arasında yer alan belirlilik
ilkesi, vergi mükelleflerinin yükümlü oldukları vergileri önceden öğrenebilmesi
gerektiğini savunur. Yasal düzenlemelerin belirli, açık ve net olması hukuksal
güvenlik açısından önem arz etmektedir. Bu sayede devlete duyulan güven artar
ve bireyin öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmesi kolaylaşır. Belirli
olmayan bir vergi yükünün, vergi mükelleflerini ekonomik olarak zor duruma
sokacağı, bunun sebebinin ise öngöremedikleri yeni bir yükümlülüğe uygun
hazırlıklar içerisine girmelerinin zor olacağı aşikardır.
Yürürlüğe
giren kanun 12 Mart 2023 tarihlidir. Ancak vergiyi doğuran olay bu tarihten
önce gerçekleşmiştir. Dolayısıyla verginin geçmişe yürüdüğü gözler önündedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından ele alınmış olan vergi yasalarında geriye yürüme
yasağı, yürürlüğe giren yeni ek vergi kanunuyla ihlal edilmiştir. Vergiyi
doğuran olayın bulunduğu tarihteki kanunların uygulanması gerekmektedir.
Sonradan yürürlüğe giren kanunun, yürürlükte olduğu tarihten önceki vergi
doğuran olaylara etki etmesi hukuk devleti ilkesiyle paralel olmayan bir
düzenlemedir. Hukuki güvenlik ilkesi uyarınca geçmiş dönemlerdeki vergi yükünün
sonradan çıkartılan kanunlarla arttırılmaması önem arz etmektedir. Böyle bir
durumda toplumun devlete olan bakış açısının değişerek daha güvensiz bir ortam
yaratılacağı kuşkusuzdur.
Bahse konu emisyon primine getirilen ek
vergi mülkiyet hakkına ilişkin bir ihlal de teşkil etmektedir. SPK’nın
yayınlamış olduğu bilanço formatında görüleceği üzere emisyon primleri
sermayenin içerisinde görülmektedir. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı
düzenlenmektedir. Bu maddeye göre, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” şeklinde
mülkiyet hakkının hangi hallerde sınırlanabileceği belirtilmiştir. Bunun yanı
sıra AİHM mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesi için kamu yararını, hukuka
dayalı olmasını ve ölçülü olmasını aramaktadır.
Sonuç:
7440 sayılı Kanun ile getirilen ek
verginin hangi kamu yararı esasına ilişkin alındığı şüphelidir. Örnek olarak
1999 depreminden sonra ek vergi getirilmiş fakat bu ek verginin kamu yararı
amacıyla toplandığı açıkça belirtilmiştir. Ancak zaten mülkiyet hakkını sınırlandırır
nitelikte olan bunun yanı sıra kanunda istisnalar arasında sayılan emisyon
primine getirilen ek verginin Danıştay nezdinde nasıl değerlendirileceği merak
konusudur.
Stj. Av. Mustafa Emre Batmaz
Kaynakça:
1.Çolak, Mustafa, “Vergi Hukuku”, 2023, İstanbul,
2. https://www.inbusiness.com.tr/yazarlar/abdullah-tolu/2023/09/04/emisyon-primine-surpriz-vergide-gozler-danistayda