Haklı
nedenle fesih Türk Ticaret Kanunu madde 531’de düzenlenmiş fakat bu sebeplerin
neler olabileceği kanunda sayılmamıştır. Haklı sebeple fesih örnekleri gerek
mahkeme kararlarıyla gerekse de doktrindeki görüşlerle somutlaştırılmaya ve
sınırı çizilmeye çalışılmıştır. Haklı nedenle fesih hakkı, çoğunluğa karşı
azınlık hakkının korunduğu bir hukuki araçtır. Azınlığın bu hakkını kullanırken
her türlü sebebi haklı sebep göstermesi, bu sebeplerinin keyfi olması halinde
bu hakkın kullanılması Türk Medeni Kanunu m.2’ye yani dürüstlük kuralına
aykırılık oluşturacaktır. Bu hüküm azınlık hakkını koruyan en önemli haklardan
biri olmasıyla birlikte hâkime geniş bir takdir yetkisi vermektedir. Bu sebeple
haklı sebeple fesih hakkını çoğunluğa karşı tehdit aracı olarak kullanılmasını
engellemek amacıyla hâkim bu geniş takdir yetkisini kullanırken fazlasıyla
dikkatli davranması gerekmektedir.
Yargı
kararları ve doktrindeki görüşler göz önünde bulundurulduğunda haklı sebeple
feshin iki unsuru bulunmaktadır. Bunlar pay sahibinin haklarının ihlali ve
meşru menfaatlerinin zarar görmesi ile ortaklığın devamının davacı paydaş
ortaklar bakımından çekilmez hale gelmesidir. Haklı sebeple fesih halinin 3
farklı şekilde sınıflandırmak mümkündür.
Bunlar (i) çoğunluk gücünün kötüye kullanılması, (ii)ortaklığa ilişkin sebepler ve tartışmalı olmakla birlikte (iii) kişisel sebeplerdir. [1]
Uzun
Süredir Kar Dağıtımı Yapılmaması (Çoğunluk Gücünün Kötüye Kullanılmasına
İlişkin Sebep);
Öğretideki
görüşe göre çoğunluğun azınlığa zarar verme amacı bulunmaksızın kâr payının bir
süreliğine yedek akçeye aktarılmasıyla kâr payının dağıtılmaması haklı neden
oluşturmayacaktır. Çünkü yıllık karın yedek akçeye aktarılması şirketin
devamlılığı için gereklidir. Fakat bu aktarımın uzun yıllar sürmesi durumunda
azınlığın vazgeçilmesi mümkün olmayan mutlak kar hakkından yoksun bırakılmasına
neden olacağından haklı nedenle fesih sebebi teşkil edecektir. İsviçre Federal
Mahkemesi Grumser kararında uzun süre kâr payının dağıtılmaması nedeniyle
şirketin yok olmasına yol açmasını fesih için haklı sebep saymıştır. [2]
Yargıtay’a göre ise kar dağıtımının yapılmamasının sebebi, karın tamamının
yedek akçeye ayrılmasından kaynaklanıyorsa ve eğer tarafın pay sahiplerine
zarar verme kastı bulunmuyorsa, bu davranışı eşit işlem prensibine ve dürüstlük
kuralına uyuyorsa kâr payının birkaç dönem dağıtılmaması fesih için haklı sebep
teşkil etmemektedir.
Yargıtay’ın
görüşüne göre kâr payının dağıtılmamasının fesih nedeni teşkil etmesi için bu kâr
payının çok uzun yıllar boyunca dağıtılmaması gerekmektedir. [3] Anonim
şirketin kar elde etme ve bu karı dağıtma hakkı pay sahibinin vazgeçemeyeceği
bir haktır. Zira sermaye şirketi olan anonim şirket türünün kuruluş
amaçlarından biri de paydaşların kar elde etmesidir. Uzun süredir kar dağıtımı
yapılmaması, paydaşların kar hakkına erişiminin kısıtlanması anonim ortaklığın
kar elde etme amacını mutlak olarak ortadan kaldıracak sebeplerdir. Dolayısıyla
Yargıtay’ın uzun süredir kar dağıtımı yapılmaması hususunu haklı sebep
görmemesi isabetli değildir. Çünkü yukarıda da belirtildiği üzere anonim
şirketlerin varoluş amaçlarından biri de kar elde etmesidir. Kar elde edememe
çoğunluk açısından ortaklığı çekilmez hale getirmez iken azınlık için bu
yoksunluk ortaklığı çekilmez hale getirebilir.
Kaldı ki
haklı nedenle fesih davası çoğunluğa karşı azınlık için de getirilmiş kapsamlı
bir haktır. Ek olarak çekilmezlik kriterini bir süreye bağlayıp genellemek
mümkün değildir çünkü bu özellik her somut olay bakımından farklılık
göstermektedir. Somut olayda bu sebebin davacılar bakımından ortaklığın
devamının çekilmez hale getirip getirmediğine, genel kurul kararı ile yıllık kâr
payının yedek akçeye ayrılıp ayrılmadığına ve kâr payının dağıtılmamasında kötü
niyetli olunup olunmadığına bakılmaksızın davacının itirazının reddedilmesi
isabetli değildir.
Şirketin
Kötü Yönetimi Yüzünden Sürekli Zarar Etmesi (Ortaklığa İlişkin Sebep);
Şirketin
kötü yönetimi yönetim tarafından yerinde olmayan kararlar alınması, ortaklığın
ekonomik açıdan devam etmesine halel getiren davranışlarda bulunulması, pay
sahiplerinin menfaatlerine aykırı davranılması şeklinde tanımlanabilir.
Tekinalp’e göre kötü yönetim ihmalkâr, bilgiye ve teknik yöntemlere dayanmayan
plansız ve pervasız yönetim biçimleridir. [4] Öğretideki görüşe göre şirketin
kötü yönetimi; pay sahiplerinin ekonomik menfaatlerine zarar gelmesi, kar
kaybının sürekli olması ve bu kaybın çeşitli önlemlerle önleme imkânı
bulunmaması durumlarında haklı neden teşkil edecektir.
Fakat
elbette kuruluş zamanlarında kar elde edilememesi, ülke çapında ekonomik buhran
olması yüzünden zarara uğraması haklı nedenle fesih sebebi teşkil etmeyecektir.
Yargıtay’ın görüşüne göre de ortaklıkta uzun süre kar elde edilmemesi ve kar
elde etme ihtimalinin bulunmaması halinde şirket amacının imkânsız hale
geldiğini bu sebeple de ortaklığın ortadan kalktığını söylemektedir. [5]
Ertan’a göre ise TTK m.376 ve m.377 hükümlerinde olduğu gibi alınacak
önlemlerle ilgili özel düzenlemelerin bulunması halinde kötü yönetimden dolayı
mali sıkıntı içinde bulunduğu gerekçesiyle şirket için haklı sebeple fesih
davasının kabul edilmemesi, öncelikle özel hükümlerin uygulanması gerektiği
görüşündedir. [6]
Her ne
kadar şirketin kötü yönetimi haklı sebep teşkil etse de hâkim TTK. m.531’e göre
takdir yetkisini kullanıp şirketin feshine karar vermeden önce duruma uygun
düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar vermesi gerekmektedir. Çünkü
şirketin devamlılığının sağlanması önceliklidir ve fesih son çaredir. Zira
şirketin kötü yönetimi ilk bakışta davacılar açısından çekilmez kılacak
derecede fesih için haklı sebep gibi gözükse de önce yönetimdeki aksaklığın
çeşitli tedbirlerle giderilmesi amaçlanmalı, kötü yönetim halen devam ediyorsa
fesih yoluna gidilmelidir. Bu açıdan Yargıtay’ın davalıların kötü yönetimini
haklı sebep olarak görmemesi ve davacının iddiasını reddetmesi isabetlidir.
Paydaşların
Birbirleri Adına Hazirun Cetveline İmza Atması ve Güvensizlik Ortamı Oluşması
(Kişisel Sebep) ;
Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte genel görüşe göre kişisel sebepler haklı sebep teşkil etmemekle birlikte daha küçük ortaklı anonim şirketlerde veya aile tipi anonim şirketlerde kişisel sebeplerin haklı sebep kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Doktrinde Şahin’e göre kişisel sebeplerin haklı neden teşkil edebilmesi için bu ortaklığın daha çok kişisel özellikler göz önünde bulundurularak kurulması ve kişisel çatışmadan ötürü ortaklığın devamının davacı bakımından çekilmez hale gelmesi gerekmektedir. Doktrinde Erdem’e göre anonim şirket her ne kadar sermaye şirketi olsa da aslında kişisel ilişkilerin şirketin varlığını doğrudan etkileyeceği bu sebeple de kişisel sebeplerin haklı neden teşkil etmesi gerektiği görüşündedir. Doktrinde Ertan’a göre ise fesih için haklı sebeplerin objektif özelliğe dayanması gerektiği, sermaye şirketi olan anonim şirketin feshi için kişisel sebeplerin öne sürülmemesi gerekmektedir. [7]
Yargıtay’a
göre ise objektif ve subjektif sebeplerin her somut olayın kendi içinde
değerlendirilmesi gerekmektedir. Kanaatime göre her sebebin somut olay
içerisinde değerlendirilmesi gerektiğiyle birlikte kişisel sebeplerin bir
sermaye şirketi olan anonim şirketlerde fesih için haklı sebep teşkil etmemesi
gerekmektedir. Aksi takdirde hem anonim şirketin sermaye şirketi olma
niteliğine ters düşecek hem anonim şirket türünün varlığını sürdürmesi mümkün
olmayacak hem de her türlü kişisel sebep bahane edilerek bu hakkın kötüye
kullanılmasına yol açacaktır.
Fakat
paydaşlar arasındaki bu kişisel sebepler şirketin devamlılığını imkânsız hale
getirecek ve şirketin varlığının devam ettirilmesi azınlık için çekilemez
kılacak ise TTK m.531’e göre fesih için haklı sebebin varlığının kabulü
gerekmektedir. Yargıtay’ın güvensizlik ortamının haklı neden kapsamında
değerlendirmesi isabetlidir çünkü somut olayda davalının davacılar yerine sahte
imza atması kişisel sebep sınırını aşmıştır. Bu sebeple imzası taklit edilen
davacıların bu duruma katlanması olanaksız hale getirmiştir. Fakat bu durum
yalnızca davacı paydaşlar açısından şirketin devamlılığını çekilmez hale
getirmiş olup şirketin devamlılığını sürdürmesi açısından bir etkisi
bulunmamaktadır. Buradan hareketle davalının sahte imza atmasını haklı sebep
kabul edip şirketin feshine değil davacı paydaşların ortaklıktan çıkarılması
isabetli olacaktır.
Av. Deniz Demir
Kaynakça:
1. Şahin
Ayşe, “Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi’’, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2013
2. Erten Cengiz, “Anonim Şirketlerde Haklı
Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde
Değerlendirilmesi’’, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.195
3. 11.HD,2005/10060 E. 2006/13738 K.
21.12.2006 T. www.kazanci.com
4. Şahin Ayşe, “Anonim Ortaklığın Haklı
Sebeple Feshi’’, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2013,s.214
5. Şahin Ayşe, “Anonim Ortaklığın Haklı
Sebeple Feshi’’, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2013,s.216
6. Erten Cengiz, “Anonim Şirketlerde Haklı
Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde
Değerlendirilmesi’’, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.195
7. Erten Cengiz, “Anonim Şirketlerde Haklı
Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde
Değerlendirilmesi’’, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.205