Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANONİM ŞİRKETLERDE PAY DEVRİNİN ESAS SÖZLEŞME İLE SINIRLANDIRILMASI

ANONİM ŞİRKETLERDE PAY DEVRİNİN ESAS SÖZLEŞME İLE SINIRLANDIRILMASI

1- Pay Devrinin Sınırlandırılması, Bağlam, Kavramı

Her ne kadar anonim şirketlerde esas olan pay devrinin pay sahibi tarafından serbestçe devir imkanının mevcudiyeti ise de gerek yasadan kaynaklanan gerekse esas sözleşmeden kaynaklanan birtakım kurallar, pay devrinin kısıtlanmasına sebep olabilmektedir.

Esas Sözleşme içeriğine yönelik düzenleme içeren TTK 339. madde 2. fıkrasında esas sözleşmede bulunan zaruri ve ihtiyari hükümler yazılmış olup bu fıkranın d bendinde “d) Pay senetlerinin nama veya hamiline yazılı olacakları; belirli paylara tanınan imtiyazlar; devir sınırlamaları.” denilmek suretiyle devir sınırlamalarının esas sözleşmede yer alabileceği açıkça hükme bağlanmıştır.

Pay sahiplerinin devir işlemlerine karşı konulan bu sınırlama, her ne kadar pay sahiplerine karşı yapılan kısıtlayıcı bir kural olsa da asıl amacı şirketi korumaktır. Yine pay devri sınırlamaları, bir yandan pay sahiplerinin devir özgürlüğüne karşı bir kural olsa da bir yandan pay sahiplerine pay sahibi olarak çevrelerinde yer alacak, ortak olacakları kişilere karşı bir seçim imkânı ve koruma da sağlamaktadır.

Bu yönüyle anonim şirketlerde pay devri sınırlaması terimsel bir tezatlık oluşturmaktadır. Zira anonim şirketlerin “anonim” olarak anılmasının sebebi sermaye şirketi olan bu şirketlerin ortaklardan ve ortakların, pay sahiplerinin, kişiliklerinden bağımsız ayakta duran bir ortaklık yapısı olmasından kaynaklanmaktadır. Pay devri sınırlamaları ile birlikte esas sözleşmede; payını devretmek isteyen pay sahibinin, payını kime devredeceğine bir müdahalede bulunularak kimlerle ortak olunacağının seçilmesi söz konusu olmaktadır.

Bu itibarla anonim şirkette şirketin adı ile bağdaşmaz bir şekilde pay sahiplerinin çevresinin anonimleşmesi önlenmektedir. [1] Bu yönüyle, terimlerin ve tezatlıkların büyük önem arz ettiği anonim şirketlerde pay devri sınırlanması konusu, anonim şirket ortaklığının Türk Hukuk Sistemi içerisinde yer alan diğer ortaklık türlerinden ayrışıp farklılaşmasına da sebebiyet vermektedir.

Türk Hukukunda pay devri sınırlaması için kullanılan yaygın terim “bağlam”dır, konunun asıl mevzuatı olan 6102 Sayılı güncel Türk Ticaret Kanunu’nda yer almasa dahi doktrinde ve karşılaştırmalı hukukta söz konusu olan bağlam kavramı; kelime anlamı itibari ile bağlanmış olan, bağlanan pay senetlerinden bahsetmekte, bağlam terimi ile sınırlanan pay senetlerinin bir nevi devredilmemesi için bağlanmış olduğu, tutulduğu dile getirilmektedir.

2- Bağlam Kurallarının Esas Sözleşmede Yer Alması ve Kaldırılması

Bağlamlar, kanundan ve esas sözleşmeden kaynaklı olanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bu incelemede, esas sözleşme ile söz konusu olan bağlam kuralları üzerinde durulacaktır. Esas sözleşmesel bağlamların şirket kurulurken esas sözleşmede yer alması mümkündür. Yine sonradan bağlama ilişkin kurallar getirilerek esas sözleşme değişikliği de söz konusu olabilir. TTK 421. madde 3. fıkrasında “Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır: a) Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi. b) İmtiyazlı pay oluşturulması. c) Nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması.” Denilerek pay devri sınırlandırılması yönündeki esas sözleşme değişikliği için sermayenin en az yüzde yetmiş beşini sağlayacak nisabın gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Bağlam kurallarının kaldırılması için gereken nisap için TTK 421. madde 1. fıkra hükmüne bakılmalıdır. İlgili hüküm “Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır. İlk toplantıda öngörülen toplantı nisabı elde edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilir. İkinci toplantı için toplantı nisabı, şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda temsil edilmesidir. Bu fıkrada öngörülen nisapları düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri geçersizdir.” şeklindedir.

Bu hükme göre esas sözleşmede yer alan bağlam kurallarının kaldırılmasına yönelik veyahut sınırlamaların hepsinin olmasa dahi bir kısmının ortadan kaldırılması, genel esas sözleşme değişiklik nisabı olan şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda oy çoğunluğu ile mümkün olacaktır. Elbette tüm bu belirtilen hususlar, şirket esas sözleşmesinde farklı bir hüküm bulunmadığı halde söz konusudur.

3- Nama ve Hamiline Yazılı Paylarda Bağlam Kavramı

Pay devri sınırlandırılmasının incelenmesi konusunda nama ve hamile yazılı pay ayrımı önem arz etmektedir. Bunun başlıca sebebi nama ve hamile yazılı payların devir şeklindeki farklılıktır. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri, herhangi bir kontrol, kayıt ve şart olmaksızın sadece zilyetliğin geçirilmesiyle yapıldığından ve bu senetleri ibraz edenler anılan senetlerin sahibi olarak kabul edildiğinden, bu senetlerin devrinin sınırlandırılması fiilen mümkün olamamaktadır. [2]

Esas Sözleşme ile sınırlama başlığı taşıyan TTK 492. madde 1. fıkrasında da “Esas sözleşme, nama yazılı payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğini öngörebilir.” hükmü ile nama yazılı paylar için esas sözleşmesel bağlam ifade edilmiş, hamiline yazılı pay madde hükmünde yer almamıştır. Bunun nihai sebebi, yukarıda da değinildiği üzere hamiline yazılı payların devrinin zilyetliğin devri yoluyla mümkün olmasıdır. Zira devir şekli olarak zilyetliğin devri yolu öngörülen payların sınırlandırılmasının söz konusu olması pay niteliği ile bağdaşmamaktadır, bunun yanı sıra alelade devrinin mümkün olduğu hamile yazılı pay senetleri için bağlam kontrolü mümkün görünmemektedir.

Kanunda yer alan bağlama dair diğer hükümlere bakıldığında da nama yazılı paylar üzerinden düzenlemeler yapıldığı açıkça görülmektedir. Bu düzenlemelerden biri de bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylarda bağlam ile ilgili TTK 491. maddesidir. Bu madde TTK’da belirtilen açık bir sınırlama niteliğindedir. Her ne kadar ilke olarak Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilir ise de kanuni sınırlama başlıklı TTK 491. maddede yer alan “Bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar, ancak şirketin onayı ile devrolunabilir; meğerki, devir, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla gerçekleşsin. (2) Şirket, sadece, devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemişse onay vermeyi reddedebilir.” bağlam hükmü ile bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı payların ancak şirket onayı ile devrolunabileceği düzenlenmiştir. Yukarıda da değinildiği üzere, pay devri sınırlandırılmasının esas sözleşmede yer alması yanında, kanunda belirtilen hallerde de söz konusu olması mümkündür.

Esas sözleşmede pay devrinin şekli öngörülebileceği gibi pay devrinin hangi hallerde mevcut olacağı da öngörülmüş olabilir. Gerçek anlamda bir sınırlamadan bahsedebilmek, pay devrinin şeklen belirlenmesinden ziyade maddi olgularla sınırlarının çizildiği hallerde söz konusu olmaktadır. Bu konuda en yaygın örnekler payın devredileceği, potansiyel ortak olan kişide aranan belli bir aileye mensup olunması gibi kişinin şahsında birtakım özellikler aranmasıdır.

Bu anlamda sınırlamalar, anayasal anlamda Anayasa m.35 ve m.48 hükmü ile, sözleşme hürriyeti ve mülkiyet hakkı ile yakından ilgili olup sözleşme hürriyeti ve mülkiyet hakkını sınırlar nitelikte sonuçlar doğurmaktadır. Bu sebeple pay devri sınırlamalarının ölçülü olması gereklidir. [3]

Hem anonim şirket yapısı itibari ile kavramsal çelişki olarak kurgulanan hem pay sahiplerinin pay devri, sözleşme hürriyeti, mülkiyet hakkına sınırlama getiren bağlam kurallarının elbette birtakım amaçları, gözettiği birtakım hususlar vardır. Esas ilke anonim şirketlerde pay devri serbestliği olmakla birlikte, pay sahiplerine sınırlama getirilmesindeki amaç şirketin korunması içgüdüsüdür. Ortaklarda aranan, sahip olunması gereken özellikler; şirketin yapısının bozulmaması, yabancılaşmaması gayesi taşımaktadır.

Yukarıda yer verilen TTK 492. maddesinin devamındaki TTK 493. maddede borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar başlıklı düzenleme “Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.” şeklinde olup devamındaki fıkra ise “pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur” şeklindedir.

Bu hükümler beraberinde, esas sözleşmesel bağlam konusunda en yaygın olan “belirli bir aileye mensup olma” sınırını değerlendirilmesi bu madde hükümleri çerçevesinde önemlidir. Zira yaygın sınırlamalardan bir diğeri olan belirli bir mesleğe sahip olunması gibi kişisel özelikler, şirketin işletme konusu ile birebir alakalı olabilirken belirli bir aileye mensup olma ilk bakışta şirketin işletme konusu veya ekonomik bağımsızlığı ile birebir ilgili görünmemektedir.

Bunun yanında ilk fıkrada yer alan pay sahipleri çevresi bileşimi ile belirli bir aileye mensup olanların pay sahibi olabilmesi uyumlu görünmekte, doktrindeki çoğunluk görüş nezdinde uyumlu kabul edilmektedir, bir aileye mensup olunması kuralı sınırlama için belirli bir kriter de sağlamakta, yorumdan uzak şeffaf bir sınırlama olarak doğmaktadır. [4]

TTK’da yer alan 493. madde ve gerekçesindeki birtakım ifadeleri ve neticeleri kavramanın, bağlantıları kurmanın zorluğu doktrinde farklı görüşleri doğurmuştur. Esas sözleşmede pay devri sınırlaması hükmünün yer alabileceği açıkça anlaşılsa dahi, bu bağlam kurallarının geçerli olup olmadığı, pay devrinin gündeme geldiği hallerde TTK esas sözleşmede yer alan önemli sebebe dayanarak devrin reddinin uygulanıp uygulanmayacağı asıl tartışma konusudur.

Burada sorun önemli sebebin ne olduğudur. İkinci fıkra hükmü ile önemli sebep açıklanmakta, hükmün gerekçesinde de bu durum görülmektedir. 2. fıkraya ait kanun gerekçesinde “İkinci fıkra: Bu maddedeki "haklı sebep" kavramı borçlar hukuku ile şahıs şirketleri hukukunda geçerli olan, ilişkiyi çekilmez hâle getiren haklı sebepten farklı olarak şirket yönünde önemi olan sebebi ifade eder.

Tasarı üç kategori öngörmüş olmasına rağmen, haklı sebepler sınırlı sayıda (numerus clausus) değildir. Hükümde haklı sebep kategorileri (1) pay sahipleri çevresinin bileşimi, (2) şirketin konusu ve (3) işletmenin bağımsızlığı olarak belirlenmiştir. Bunun yanında pay sahipleri çevresinin bileşimi de önemli sebep olarak sayılmıştır. Bu noktada aileye mensup olunması sınırlaması çevre bileşimi olarak kabul edilebilir görünmektedir.

Her ne kadar sermaye şirketi olan anonim şirketlerde bu sınırlamaların ortaklık yapısına aykırı düşeceği, çevre bileşimi kavramının altının doldurulmadığı yönünde  görüşleri yer alsa da konuya farklı bir yön ile yaklaşan, ortaklar arası güven ve sadakat ilişkisinin önemine binaen payını devretmek isteyen pay sahibinin diğer pay sahiplerinin menfaatini dikkate almasının, belirli aile fertleri tarafından kurulan şirketin yapısının sadakat yükümlülüğü gereği pay devri sınırlamasının mevcut olabileceği görüşü de mevcuttur. [5]

Son dönemlerde, aile mensuplarına yönelik sınırlamaların, (aile klozu) yalnızca ilgili aileye mensup olanların pay sahibi olacağının esas sözleşmede belirtilmesinin önemli sebep kabul edilmediği görüşleri de ağırlık kazanmıştır. Bunun belki de yegâne sebebi İsviçre öğretisinde de ağırlıklı olan Anonim Şirket yapısından uzaklaşılmak istenmemesi, şirket yapısının ve ekonomik kuralların ağırlık kazanması gerektiği yaklaşımıdır.

4- Sonuç

Sonuç olarak diyebiliriz ki Türk Hukuk Sisteminde belirli bir aileye mensup olmak pay devri sınırlamalarında etkin rol oynamaktadır. Bunun temelinde Türk kültür ve yaşantısında ailenin önemi bir yana “anonim şirket” yapısının Türk hukuk sistemindeki kavramsal yeridir. Bağlam kuralları esas sözleşmede yer alabileceği açıkça hükme bağlanmış olsa dahi ilgili kuralların geçerli olabilmesi için TTK kapsamında belirtilen önemli sebepler dikkate alınmalı, bağlam kurallarının esas sözleşmeye sonradan eklenmesi veyahut kaldırılması hususunda TTK’da yer alan nisaplar uygulanmaktadır.

Stj. Av. Melda İz

Kaynakça:

1. Dr. Tamer Bozkurt, Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması (Bağlam)

2. Mustafa Yavuz, Yeni TTK’ya Göre Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması

3. Dr. Tamer Bozkurt, Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Sınırlandırılması (Bağlam)

4. Tekinalp, Bağlam

5. N. Füsun Nomer, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Sadakat Yükümlülüğü

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN