ANONİM ŞİRKETLERDE REKABET YASAĞI
I. GİRİŞ
Günümüzde hâkim olan liberal ekonomi sistemi temel itibariyle serbest rekabet anlayışına dayanmaktadır. Anayasa’nın 48. maddesinde de herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmektedir. Ne var ki, kanun koyucu rekabetin kötüye kullanılmasının önlenmesi amacıyla bu özgürlüğe bazı sınırlamalar getirmiştir. Rekabet yasağı bu sınırlamalardan biri olup mevzuatımızda birçok farklı şekilde düzenlenmiştir. Bu çalışmada rekabet yasağı, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri ve pay sahipleri açısından incelenecektir.
II. YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Anonim şirketler hukukunda şirketin karar alma mekanizmasında, yani yönetiminde bulunan kişilerin şirketin faaliyet alanında şirketten bağımsız olarak ticari işlemler gerçekleştirmesi veya bu alanda faaliyet gösteren başkaca bir ticari oluşuma dahil olmaları kural olarak yasaklanmıştır. Bunun ilk sebebini, yönetim kurulu üyeleri için öngörülen özen ve sadakat yükümlülüğü oluşturmaktadır. TTK m. 369’da yönetim kurulu üyeleri ile yönetimle görevli üçüncü kişilerin görevlerini özenle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kuralına uyarak gözetmekle yükümlü oldukları belirtilmektedir. Ayrıca yönetim kurulu üyelerinin yönetimsel görevleri sebebiyle vakıf oldukları şirkete ait sırları kullanarak başka şirket lehine iş ve işlemler gerçekleştirilmesi sonucu haksız rekabet oluşturabilecek durumların önlenmesinin amaçlandığını da söylemek yanlış olmayacaktır. TTK m. 369 hükmünde yer aldığı üzere, anonim şirket yönetiminin murahhas müdürlere devredilmiş olması durumunda bu kişiler de özen ve sadakat yükümlülüğüne tabi olmakla, rekabet yasağı bu kişiler açısından da geçerli olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 396/1. maddesinde bu husus “Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Belirtmek gerekir ki, TTK m. 396’da yönetim kurulu üyeleri için öngörülen rekabet yasağı emredici nitelikte değildir. Bir hukuk kuralının emredici nitelikte olması, taraflarca aksinin kararlaştırılmasının mümkün olmaması, her durum ve koşulda uyulmasının kanunen zorunlu olduğunu ifade etmektedir. Yönetim kurulu üyeleri için getirilen rekabet yasağı ise genel kurulda izin verilmesi durumunda ortadan kaldırılabilmektedir. Dolayısıyla TTK m. 396’da düzenlenen anonim şirket yönetim kurulu üyelerine ilişkin rekabet yasağının aksinin kararlaştırılabilmesi, yani bu yasağın ortadan kaldırılabilmesi hukuken mümkündür.
Yönetim kurulu üyeleri için öngörülen rekabet yasağına ilişkin olarak TTK m. 396’da iki tür eylemden söz edilmektedir. Bunlardan ilki, “şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden işlem yapılması” olarak ifade edilmiştir. Burada rekabet yasağı kapsamında öngörülen yönetim kurulu üyesinin şirketin işletme konusuna giren her türlü iş veya işlemi kendisi veya başkası hesabına ticari amaçla gerçekleştirmesidir. Şirketin işletme konusuna giren ticari işlerin, fiilen faaliyet gösterilen alanlarla sınırlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Zira, uygulamada çoğu zaman şirketler sık sık esas sözleşme değişikliğine muhatap olmamak amacıyla daha sonra yapılması muhtemel işleri de esas sözleşmeye dahil edebilmekte olup böyle bir durumda rekabet yasağı esas sözleşmedeki tüm işler için değil, şirketin fiilen faaliyet gösterdiği alanlarla sınırlı olacaktır.
Kanuni düzenlemede öngörülen diğer eylem ise “aynı tür işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak olarak girmek” olarak ifade edilmiştir. Bu düzenleme ile anonim şirket yönetim kurulu üyesinin başka bir şirkete girmesi yasaklanmaktadır. Adi şirketler de bu yasak kapsamında olmakla birlikte “aynı tür işlerle uğraşma” şartı öngörüldüğünden şirket ile aynı türden ticari işletme işleten adi şirketler bu yasak kapsamında olacaktır. Dolayısıyla anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketle fiilen aynı türden işle uğraşan adi ve kolektif şirkete ortak, komandit şirkete komandite ortak ve kooperatiflere şahsen ve sınırsız sorumlu ortak olarak giremeyeceğini söylemek mümkündür. Buna karşılık bu kişilerin, kooperatiflerde sınırlı sorumlu ortak ve komandit şirkette komanditer ortak, anonim ve limitet şirketlerde ise ortak olmaları bu yasak kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunması sonucunda şirketin, yönetim kurulu üyesinden tazminat isteme veya yapılan işlemin şirket adına yapılmış sayılması ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmek hususunda seçimlik hakları bulunmaktadır. Bu haklardan birinin seçilmesi rekabet yasağına aykırı davranan yönetim kurulu üyesi dışındaki üyelere ait olacaktır.
Kanun koyucu tarafından yönetim kurulu üyesine karşı bu hakların kullanılmasına ilişkin olarak da TTK m. 396’nın 3. fıkrasında hak düşürücü süreler öngörülmüş olup buna göre bu haklar, bahse konu ticari işlemlerin yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.
III. PAY SAHİPLERİ
TTK düzenlemesinde anonim şirketlerde kanuni rekabet yasağı, yukarıda açıklandığı üzere, yalnızca yönetim kurulu üyeleri için öngörülmüş olup pay sahiplerinin kanundan kaynaklanan rekabet etmeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Doktrinde bazı yazarlara göre anonim şirket pay sahiplerinin de sadakat yükümlülüğü olduğu, bu nedenle rekabet yasağının pay sahipleri açısından da geçerli olacağına ilişkin görüşler mevcut olsa da kanaatimizce bu görüş isabetsizdir. Zira, kanun koyucu tarafından TTK m. 396’da yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüş olup pay sahiplerinin de bu kapsamda görülmesi durumunda bu madde metninde yer verilmesi gerekeceği şüphesizdir.
Pay sahiplerinin şirkete karşı sadakat yükümlülüğü bulunmadığı şeklinde ifade edilen hususu detaylandırmak gerekirse; anonim şirket pay sahiplerinin ortaklığı desteklemek ve/veya onunla rekabetten kaçınma zorunluluğu bulunmamaktadır. Doktrinde pay sahiplerinin sadakat yükümlülüğü bulunduğu görüşünü benimseyen yazarlara göre, tüm ortaklıklarda olduğu gibi anonim ortaklıkta da belli bir amaç için bir araya gelindiği ve bu amaca aykırılık teşkil edecek davranışların kabul edilemeyeceği ifade edilmektedir. Belirtmek gerekir ki, pay sahiplerinin ortaklık amacına aykırılık teşkil edecek, ortaklığı zarara uğratacak davranışlardan kaçınması gerektiği isabetli olmakla birlikte, kanaatimizce bu yükümlülüğün hukuki temeli şirkete karşı sadakat yükümlülüğü değil, TMK m. 2’de düzenlenen dürüstlük kuralıdır. Dürüstlük kuralı herkesin uymakla yükümlü olduğu, hukukun temel ilkelerinden biri olup pay sahiplerinin dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlüğü, pay sahiplerinin sadakat yükümlülüğü bulunduğu görüşünü açıklamakta yetersiz kalacaktır.
Anonim şirket pay sahiplerinin kanuni rekabet yasağı kapsamında olmadığının kabulüyle birlikte, pay sahiplerine sözleşme ile böyle bir yasak getirilip getirilemeyeceği hususu da ayrıca tartışmalıdır. Zira, TTK m. 329/2’de pay sahiplerinin anonim şirkete karşı yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarının ödenmesi ile sorumlu oldukları belirtilmektedir. Bununla birlikte TTK m. 480/1’de yer alan “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez.” şeklindeki düzenleme ile pay sahibine kanunda öngörülen istisnalar dışında bir borç yüklemeyeceği açıkça belirtilmektedir.
Tek borç ilkesi olarak da ifade edilen bu kuralın tek istinasını aynı maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenen “Pay devirlerinin şirketin onayına bağlı olduğu hâllerde, esas sözleşmeyle pay sahiplerine sermaye taahhüdünden doğan borçtan başka, belli zamanlarda tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine getirmek yükümlülüğü de yüklenebilir.” şeklindeki hüküm oluşturmaktadır. Bu hüküm gereğince pay sahiplerine taahhüt edilen pay bedeli ödeme borcunun haricinde belli zamanlarda tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine getirmeye ilişkin “tali yükümlülükler” yüklenebileceği ifade edilmişse de rekabet yasağının bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün gözükmemektedir. Zira, TTK m. 480/4’te öngörülen istisnada, “belli zamanlarda tekrarlanan”, dönemsel nitelikteki edimlerden söz edilmekte olup rekabet yasağının niteliği gereği devamlı olma özelliği bulunduğundan bu hükmün dışında kalmaktadır.
Dolayısıyla pay sahiplerinin şirkete karşı tek kanuni yükümlülüğü taahhüt edilen sermaye paylarının ödenmesi olmakla birlikte bunun haricinde pay sahibine esas sözleşme ile başkaca borç yüklenemeyeceği açıkça hüküm altına alınmış olduğundan pay sahipleriyle akdi rekabet yasağı sözleşmesi imzalanması durumunda, bu sözleşmenin hukuki geçerliliği tartışmalıdır. Nitekim kanunda açıkça özen ve sadakat yükümlülüğü ile rekabet yasağı öngörülen yönetim kurulu üyeleri açısından bile bu yasak mutlak nitelikte değildir. Genel kuruldan izin alınması veyahut esas sözleşmede buna izin verilmesi durumunda yönetim kurulu üyeleri de rekabet yasağına tabi olmayabilmektedir.
Pay sahiplerine sözleşmeyle rekabet yasağı getirilebileceği görüşünün kabul edilmesi hâlinde ise, bu yükümlülüğün sözleşmede süre, yer ve yasağa tabi olacak işlerin türü bakımından sınırlandırılmış olması gerekmektedir. Bu sınırlamaların yer almadığı sözleşmeler hukuka uygun olmayacaktır. Zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2015 tarihli, 2014/11565 E. 2015/8187 K. sayılı kararında 15 yıllık bir süre için öngörülen rekabet yasağının ekonomik özgürlüğü kısıtlayıcı nitelikte ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle hukuken geçersiz olduğuna hükmedilmiştir.
IV. SONUÇ
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına tabi olacağı ve fakat bu kuralın yasağın emredici nitelikte olmadığı kanuni düzenlemeden anlaşılmaktadır. Şirket yönetiminin yönetim kurulu üyesi ve hatta şirket ortağı dahi olmayan üçüncü kişilere devredilmesi durumunda, bu yasak bu kişiler açısından da geçerli olacaktır. Öte yandan, yönetimsel bir görevi olmayan pay sahipleri açısından sadakat yükümlülüğü ve dolayısıyla rekabet yasağı bulunup bulunmadığı hususu epeyce tartışmalı olmakla birlikte kanaatimizce bu kişiler için, yönetim kurulu üyeleri açısından öngörülen rekabet yasağı söz konusu değildir. Ancak bu tespit pay sahiplerinin ortaklığın zararına olabilecek faaliyetler içerisine girebileceği anlamını taşımamakla birlikte buradaki sınır, dürüstlük kuralı çerçevesinde gerçekleştirilecek tutum ve davranışlardır. Dolayısıyla pay sahipleri açısından da ortaklığın zararına olmayacak, haksız rekabet oluşturmayacak ölçüde ortaklıkla rekabet oluşturacak faaliyetler gerçekleştirilmesinde hukuki bir engel olmadığını söylemek mümkündür.
Av. Selin Kurt
Kaynakça:
Fatih Aydoğan, Ticaret Şirketlerinde Rekabet Yasağı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2004.
Pınar Aşık, “Anonim Şirketlerde Rekabet Yasağı (TTK m. 396)”, Ankara Barosu Dergisi, 2017/4, s- 165-202, http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2017-4/7.pdf (Son Erişim Tarihi 12.05.2020).
Yaşar Can Göksoy, “Ortaklıklar Hukukunda Rekabet Yasağının Kapsamı”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:9, Özel Sayı, 2007, s. 633-681, https://hukuk.deu.edu.tr/dosyalar/dergiler/dergimiz9ozel/cgoksoy.pdf (Son Erişim Tarihi 12.05.2020).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2015 tarihli, 2014/11565 E. 2015/8187 K. sayılı kararı.