Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE ARTIRIMINDA KULLANILABİLECEK KAYNAKLAR

ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE ARTIRIMINDA KULLANILABİLECEK KAYNAKLAR

1. Anonim Şirkette Sermaye Kavramı ve Sermaye Sistemleri

Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından dolayı sorumluluğu malvarlığı ile, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye miktarı ile sınırlı ve yalnızca şirkete karşı olan ortaklıktır.

TTK 329 hükmü uyarınca, anonim ortaklık tanımında yer alan unsurlar; sermaye, şirketin malvarlığı ile sorumluluğu ve ortakların sınırlı ve şirkete karşı sorumluluğu şeklinde belirlenebilir. [1]

Sermaye konulmadan şirket kurulması mümkün değildir. Sermaye işletmenin amacını gerçekleştirebilmesi için sahip olması gereken para ve/veya mal gibi değerlerdir. Şirketin kuruluşu sırasında taahhüt edilen sermaye, ortaya çıkan tüzel kişiliğin ilk malvarlığını oluşturacaktır.

Ticaret Kanunu’nun 127. maddesi uyarınca, kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak; para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar, fikri mülkiyet hakları, taşınırlar ve her çeşit taşınmaz, taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları, kişisel emek, ticari itibar, ticari işletmeler, haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler, maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar, devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer konabilir. Ancak sermaye şirketlerine şahsi emek, ticari itibar veya mesleki bilgi ve parayla değeri ölçülemeyecek diğer şeyler sermaye olarak getirilemez. [2]

Anonim şirketlerde ayni sermaye, üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil malvarlığı unsurlarıdır. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar ise sermaye olamazlar. [3]

Anonim ve limited şirketlerde asgari bir sermaye miktarı taahhüdü kuruluş bakımından zorunlu iken, diğer şirket türlerinde asgari bir sermaye sınırı aranmamaktadır. TTK’da esas sermayenin en az 250.000 Türk lirası, kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş anonim ortaklıklarda ise başlangıç sermayesinin en az 500.000 Türk lirası olması öngörülmüştür.

Esas sermaye sistemi, kuruluş sırasında şirketin ana sözleşmesinde gösterilerek ticaret siciline tescil edilen ve daha sonra değiştirilebilmesi (artırılması veya azaltılması), ana sözleşme değişikliği gerektiren bir tek rakam vardır; o da esas sermayedir. Bu rakam, ana sözleşme değişikliği yapılmadıkça artmayacağı ve azalmayacağı için, sisteme, ‘‘sabit sermaye sistemi’’ de denilmektedir.

Kayıtlı sermaye sistemi, ana sözleşmede gösterilen alt ve üst limitler arasında, yönetim kurulu kararı ile ve ana sözleşme değişikliği usulüne uyulmaksızın sermaye artırımına izin veren bir sistemdir. Alt limite başlangıç sermayesi; üst limite kayıtlı sermaye ve bu ikisi arasında, fiilen ulaşılan, yani karşılığında pay oluşturulmuş olan rakama da çıkarılmış sermaye denmektedir. Bu sistemi benimseyen anonim şirketlerde, sermaye artırımı için ana sözleşme değişikliği usulüne uymak gerekmemekte; şirketin ihtiyaçları ve piyasa şartları doğrultusunda, yönetim kurulu kararları ile kolayca sermaye artırımı yapılabilmektedir.

2. Anonim Şirketlerde Sermaye Artırımı ve Sermaye Artırımı Yöntemleri

Anonim şirketin mevcut sermayesi artan iş hacminde yetersiz kalıyor ise şirket hali hazırdaki durumunu koruyabilmek veya piyasadaki payını artırabilmek için sermayesini artırma zorunluluğuyla karşı karşıya kalabilir. Bunun yanında şirketler geleceğe yönelik piyasa koşullarındaki beklentiler doğrultusunda genişleme yatırımları yapmak, finansman ihtiyaçlarını karşılamak, özkaynak benzeri fonları sermayeye dönüştürmek, sermayelerini güçlendirmek, azalan sermayelerini tamamlamak veya kanuni zorunluluğu yerine getirmek amacıyla sermaye artırımına giderler. Anonim şirketlerde sermayenin artırılması, TTK’da öngörülen usulün izlenmesiyle bilançodaki “esas sermaye” veya “çıkarılmış sermaye” kaleminin artırılmasıdır.

Artırıma, esas sermaye sisteminde genel kurul, kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu karar verir.

Sermaye artırımının ön şartları şu şekildedir; iç kaynaklardan yapılan artırım hariç, payların nakdi bedelleri tamamen ödenmediği sürece sermaye artırılamaz ve fonlar sermayeye dönüştürülmeden sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırımı (dış kaynaklardan artırım) yapılamaz.

Ana sözleşmenin ilgili hükümlerinin, gerekli olduğu hallerde izni alınmış bulunan değişik şekli, genel kurulda değiştirilerek kabul edilmişse, bunun bakanlıkça onaylanması şarttır.

Sermaye artırımı, üç ay içinde tescil edilmediği takdirde, genel kurul veya yönetim kurulu kararı ve alınmışsa izin geçersiz hale gelir.

TTK’da üç ayrı sermaye artırım yöntemi benimsenmiş olup bunlar sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı, iç kaynaklardan sermaye artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımıdır.

Sermaye Taahhüdü Yoluyla Sermaye Artırımı

TTK 46 uyarınca sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımında işletmeye konulacak para veya para dışındaki ekonomik değerler karşılığında yeni hisse senetleri ihraç edilir. Bu yöntemde her pay sahibi yeni çıkan payları mevcut paylarının sermayeye oranına göre alma hakkını haizdir. Buna rüçhan hakkı denilmektedir. Pay sahibinin rüçhan hakkı genel kurul kararıyla sınırlandırılabilir veya kaldırılabilir. Ancak bunun için halka arz, işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin devralınması ve işçilerin şirkete katılmaları gibi haklı sebepler bulunmalıdır, ayrıca rüçhan hakkının sınırlandırılması veya kaldırılmasıyla hiç kimse haklı görülmeyecek şekilde, yararlandırılamaz veya kayba uğratılamaz. TTK’da sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı; esas sermaye sisteminde sermaye artırımı ve kayıtlı sermaye sisteminde sermaye artırımı olmak üzere iki başlık altında düzenlenmiştir.

TTK’nın 456. maddesi uyarınca esas sermaye sisteminde sermaye artırımına genel kurul karar verir. Sermaye artışını temsil eden payların tamamı ya değiştirilmiş esas sözleşmede ya da iştirak taahhütnamelerinde taahhüt edilir. Kanun 459. maddesinde esas sermaye sisteminde sermaye artırımı sırasında nakdi sermaye taahhüdü, bedellerin ödenmesi, ayni sermaye konulması ve halka arz edilecek paylar için kuruluş işlemlerindeki ilgili maddelere atıf yaparak, bu maddelerin kıyas yoluyla uygulanmasını öngörmüştür. Buna göre, nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmi beşi esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararının ticaret siciline tescilinden önce, gerisi de tescili izleyen yirmi dört ay içinde ödenir. Ödemeler şirket adına açılacak olan özel bir hesaba yatırılır. Esas sermaye artırımında ayni sermaye de koyulabilir. Sermaye artırımında ayni sermaye olarak koyulabilecek unsurlar, şirket kuruluşunda ayni sermaye olarak koyulabilecek unsurlar ile aynıdır. Şirketin kuruluş aşamasında olduğu gibi sermaye artırımında da konulan ayni sermayeye bilirkişiler tarafından değer biçilir. Esas sermaye sisteminde payların halka arz edilmesi yoluyla da sermaye artırımına gidilebilmektedir. Bu durumda değiştirilmiş esas sözleşmede nakit karşılığı olarak taahhüt edilmiş olan paylar, değişik esas sözleşmenin ticaret siciline tescilinden itibaren en geç iki ay içerisinde halka arz edilmelidir.

Kayıtlı sermaye sistemi ise, esas sözleşmelerinde hüküm bulunması şartıyla, yönetim kurulu tarafından TTK’nın sermayenin arttırılması hükümlerine tabi olmaksızın belirli bir tavana kadar yeni hisse senedi çıkartarak sermayenin arttırılabilmesine olanak sağlayan bir sermaye sistemidir. Kayıtlı sermaye sistemi anonim ortaklığın kuruluşunda veya daha sonraki bir aşamada esas sözleşme değişikliği yapılmak suretiyle kabul edilebilir. Kuruluşta kayıtlı sermaye sisteminin kabul edilmesi, ortaklığın ilk esas sözleşmesinde bunun öngörülmesi ile sağlanmaktadır. Kayıtlı sermaye sisteminde sermaye artırım yetkisi yönetim kurulundadır. Bu kapsamda, kayıtlı sermaye sistemi şirketlerin esas sözleşme değişikliğine gidilmeksizin daha hızlı ve esnek bir şekilde sermaye artırımına olanak sağlar. Kayıtlı sermaye sisteminde üç ayrı kavram bulunmaktadır: kayıtlı sermaye, çıkarılmış sermaye, başlangıç sermayesi. Başlangıç sermayesi, kuruluşta veya daha sonraki bir aşamada bu sisteme geçilmesi sırasında sahip olunması gereken zorunlu sermaye miktarını belirtir. TTK m. 332 uyarınca kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi yüz bin Türk lirasından aşağı olamaz. Çıkarılmış sermaye ise sermaye paylarının tamamının itibari değerli toplamından oluşmakta olup; değerlendirmenin yapıldığı herhangi bir anda şirketin sahip olduğu sermaye tutarını ifade eder. Kayıtlı sermaye ise, sözleşme değişikliğine gidilmeksizin sermaye artırımına izin verilen azami miktarı belirtir. Kayıtlı sermaye sistemi, esas sözleşme değişikliği gerektirmeksizin sermaye artırımına olanak verirken aynı kolaylık sermaye azaltımı için öngörülmemiştir.

İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı

TTK’nın 462. maddesinde yer alan “iç kaynaklardan sermaye artırımı” yeni bir düzenleme olup Kanunun eski metninde yer almamaktaydı. Anılan madde uyarınca esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir. Anılan fıkra, TTK’da ve diğer mevzuatta yer alan iç kaynakları göstermekte ve mevzuattaki fonlara gönderme yapmaktadır. İç kaynaklar sınırlı sayı karakter taşımamaktadır. TTK’da yer alan iç kaynaklar esas sözleşme ve/veya genel kurul kararıyla ayrılmış (isteğe bağlı) yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbest kısımlarıdır. Diğer mevzuatta ise fonlar söz konusudur. Bunların örnekleri yeniden değerleme, iştirak ve taşınmaz satış hasılatı ve enflasyon fonudur.

Şarta Bağlı Sermaye Artırımı

Şarta bağlı sermaye artırımı ise, masraflı ve ağır işleyen genel kurul prosedürlerinden kaçabilmek, hızlı şekilde sermayeyi artırabilme ihtiyacını karşılayabilmek, değiştirilebilir tahvil uygulamasını mümkün kılmak ve sorunsuz hale getirmek için Alman öğretisi tarafından geliştirilmiş bir çözüm yöntemidir. Şarta bağlı sermaye artırımı, hisse senedi ile değiştirilebilir tahvil çıkarılıp sermaye artırımının kolayca uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu artırım türünde de sermaye artırımına genel kurul karar vermekle birlikte, sermaye artırım işlemi ve hisse senedi ihraç işlemi yönetim kurulu tarafından yapılmaktadır. Genel kurul tıpkı esas sermaye sisteminde olduğu gibi sermaye artırım kararı almaktadır, ancak alınan kararda artırım oranı ve miktarı belli değildir. Çünkü mevcut hisse senediyle değiştirilebilir tahvil sahiplerinden ne kadarının bu haklarını kullanacağını önceden bilmek mümkün değildir. Genel kurulun aldığı sermaye artırımı kararının icrası ileriki bir tarihe ertelenmektedir. Artırım kararının icrası hak sahibi üçüncü kişilerin (tahvil sahipleri, devralınan ortaklığın pay sahipleri, ortaklık çalışanları) haklarını kullanmak istemelerine bağlıdır. Tahvil sahiplerinin talebi üzerine yönetim kurulu tarafından sermaye artırımı işlemi gerçekleştirilir. Burada yapılan iş yönetim kurulu tarafından sermaye artırılması değil, genel kurulun daha önce almış olduğu artırım kararının yönetim kurulu tarafından icra olunmasıdır. Şarta bağlı sermaye artırımının ayırıcı niteliği; uygulamasının hem zaman açısından hem miktar açısından hak sahibi üçüncü kişilerin değiştirme, alma taleplerine bağlı olmasıdır. Sermaye, değiştirme veya alım hakkı kullanıldığı ve sermaye borcu takas veya ödeme yoluyla yerine getirildiği anda ve ölçüde kendiliğinden artar. Değiştirme ve alım hakları, esas sözleşmenin şarta bağlı sermaye artırımına ilişkin hükmüne gönderme yapan yazılı bir beyan ile kullanılır; mevzuat, ihraç izahnamesinin yayımlanmasını gerekli gördüğü takdirde, buna da göndermede bulunulur. Taahhüdün ifası, para yatırılması veya takas yoluyla bir mevduat veya katılım bankası aracılığıyla gerçekleştirilir. Pay sahipliği hakları sermaye taahhüdünün ifası ile doğar. Şarta bağlı sermaye artırımı TTK’nın 463 ila 472. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre esas sözleşmede şarta bağlı sermaye artırımına ilişkin bir hüküm bulunmalı, artırımın şartları ve kuralları bu hükümde yer almalıdır. [4] [5]

3. Sermaye Artırımında Kullanılabilecek Kaynaklar

Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesi’nin, 13.10.2023 tarihli ve 2022/1596 E., 2023/1639 K. sayılı kararında ‘‘…Sermaye artırımı, dış kaynaklardan ve iç kaynaklardan artırım olmak üzere ikiye ayrılır. Dış kaynaklardan sermaye artırımında şirkete yeni kaynak girmektedir; iç kaynaklardan sermaye artırımında ise, şirkete yeni kaynak girmemekte, bilançodaki kalemler yer değiştirmektedir. İç kaynaklardan sermaye artırımı, yedek akçelerin, dağıtılmamış kârların, yeniden değerleme değer artış fonlarının, iştiraklerin, gayrimenkullerin veya amortismana tabi diğer iktisadi değerlerin satışından elde edilen fonların sermayeye dönüştürülmesi suretiyle yapılan artırımdır. Bu tür artırımda, esas sermaye rakamı artmasına rağmen şirketin malvarlığı aynı kalır.’’ denilmektedir. [6]

Söz konusu kararda yapılan tespit göz önüne alındığında anonim şirketlerde sermaye artırımında kullanılabilecek kaynaklar yedek akçeler, birleşme veya devralmalardan doğan kazançlar, iştirak hisselerinin veya taşınmazların satışından doğan kazançlar, enflasyon düzeltilmesi farkı, önceki yıldan aktarılan kâr ve dağıtılmasına karar verilmemiş son yıl kârıdır. Sayılan bu kaynaklar, kanunun emredici hükümlerine aykırılık olmadığı ölçüde, sınırlı sayıda değildir.

3.1. Yedek Akçeler

Yedek akçe tabiri şirketlerin yıllık net kârları üzerinden belli bir oranda ayrılarak, ortaklara dağıtılmayıp şirkette yedek sermaye olarak tutulan parayı ifade eder.

Bununla birlikte yedek akçe kısaca “esas sermayeyi aşan net malvarlığı” şeklinde de tanımlanır. Yedek akçeler, esas sermaye gibi şirket özvarlığının bir parçasını oluşturmaktadır. Yedek akçeler genellikle şirketlerin sürdürülebilir büyümelerinin sağlanması, beklenmeyen zararlarının kapatılması, işsizliğin önüne geçilmesi ve düzenli kâr payı dağıtımı amacıyla ayrılmaktadır.

Yedek akçe ayrılmasının mantığı, şirket karının tamamının ortaklara dağıtılmayıp, bir kısmının risklere karşı koruma amaçlı ve acil durumlarda kullanılması amacına dayanır. Genel kurul, diğer tüm şartların sağlanması halinde yedek akçelerin sermayeye eklenmesine ilişkin de karar alabilir. Bu kapsamda ise yedek akçelerin sermaye artırımına konu olabilmeleri açısından üç grupta toplanması mümkündür: Kanuni yedek akçeler, İradi yedek akçeler, Açık yedek haline dönüştürülen gizli yedek akçeler.

3.2. Birleşme veya Devralmalardan Doğan Kazançlar

TTK uyarınca geçerli birleşme ve devralmalar sonucu oluşan kazançlar da sermaye artırımında kullanılabilir. Söz konusu durum, TTK m. 137 ve devamında düzenlenmekte olup; şirketin bir başka şirkete devir olması veya başka bir şirketle birleşmesi nedeniyle aktif ve pasiflerin değerlendirilmesinden kaynaklanan kazançların da sermayeye ilavesi yoluyla sermaye artırımı mümkündür.

Bununla birlikte, KVK m. 20/1’de belirtilen şartlara uyulduğu takdirde devrolan ya da birleşen kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilir; birleşmeden doğan kârlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez.

3.3. İştirak Hisselerinin veya Taşınmazların Satışından Doğan Kazançlar

İç kaynaklardan sermaye artırımında kullanılabilecek bir diğer kalem ise iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerin satışından elde edilen kazançlardır.

Konuya ilişkin olarak, KVK m. 5/1(e)’de gayrimenkul ve iştirak satış kazancına ilişkin düzenleme yer almaktadır. İstisnaya ilişkin düzenleme uyarınca; kurumların (kurumlar vergisi mükelleflerinin) en az iki tam yıl (730 gün) süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50'lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ise ziyaa uğramış sayılır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

Bununla birlikte sermayeye ilave edilen bu kazançlar GVK m. 94 uyarınca tevkifat yapılmaz. Ancak, şirketlerin faaliyet alanı menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti olması halinde bu istisnadan yararlanılamayacaktır.

3.4. Enflasyon Düzeltmesi Farkı

Ülkemizde sıklıkla yaşanan yüksek enflasyonun 2000’li yılların başına kadar sürmesi ve ekonomiyi mikro ve makro boyutlarda olumsuz etkilemesi, mali tablolarda fiktif kazançlara neden olması, kayıt dışılığı arttırması gibi sebeplerden dolayı enflasyon düzeltmesi uygulaması zorunlu hale gelmiştir.

Enflasyon düzeltmesi uygulaması, 5024 sayılı Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile birlikte VUK mükerrer m. 298’de düzenlenmiştir.

Enflasyon düzeltmesi uygulamasının getiriliş amacı, 5024 sayılı Kanun gerekçesinde; mali tabloların gerçek durumlarının yansıtılmasını sağlamak, kayıt dışılığı azaltmak gibi nedenlerle birlikte yabancı sermayenin ülkeden çıkışını engelleyebilmek ve özkaynakları ile ticari faaliyetlerini sürdüren kişilerin zararlarını telafi etmek olarak belirtilmiştir. VUK’un anılan maddesi uyarınca bilanço esasında defter tutan kurum ve gelir vergisi mükelleflerinin mali tablolarında yer alan ve parasal olmayan kıymetleri enflasyon değerlemesine tabiidir. Ancak mali tabloların enflasyon düzeltmesine tabi olması için şu şartların birlikte sağlanması gerekir: Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den fazla olması ve fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olması. Buradaki en önemli husus bu belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesidir. Aksi takdirde mali tabloların enflasyon düzeltmesine tabi olması mümkün değildir.

Söz konusu şartların sağlanması ile birlikte enflasyon düzeltmesi kurumlar için ihtiyari değil zorunlu bir hal alır. Bununla birlikte, VUK mükerrer m. 298/5’te enflasyon düzeltmesi farkının sermayeye eklenmesine ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir: “Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz”.

Ancak vergi idaresi tarafından verilen pek çok görüşte öz sermayeye ilişkin enflasyon farklarının, işletmelerin sermayeye eklenmesinden önce tasfiyeye girmesi, sermaye azaltımı yapması, daha önce sermayeye eklenmiş sermayenin işletmeden çekilmesi hallerinde vergilendirmeye tabi olacağı görüşü yer almaktadır.

3.5. Önceki Yıldan Aktarılan Kâr

Önceki yıldan aktarılan kâr, önceki yıllar safi kârlarından pay sahiplerine dağıtılabilir kısmının genel kurul kararı ile dağıtılmayıp ertesi yıla aktarılmasına karar verilen ve son hesap dönemi bilançosunda ayrı bir kalem olarak yer alan safi kâr bakiyesidir. Bu kapsamda, önceki yıldan aktarılan kâr bir nevi genel kurul kararıyla ayrılan ve yine genel kurul kararıyla serbestçe kullanılabilen bir çeşit olağanüstü yedek akçedir ve bu nitelik sebebiyle önceki yıldan aktarılan kârın dağıtılması da TTK m. 523’te belirtilen genel şarta bağlıdır. Olağanüstü kâr yedekleri ise, önceki yıl kararları ve son yıl kârı gibi adlarla belirtilen kâr yedeklerinin sermayeye eklenmesi nedeniyle ortaklarca iktisap edilen iştirak hisseleri mukayyet değerleriyle; hisse senetleri ise itibari değerleri ile ortakların kâr payını oluşturacaktır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 191 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği uyarınca önceki yıldan aktarılan kâr, bir kâr yedeği olması nedeniyle, bunun sermaye artırımında kullanılması sonucu çıkarılıp pay sahiplerine verilen ödemesiz paylar ve pay senetleri menkul sermaye iradı olarak gelir vergisi tevkifatına ve beyana tabi olacaktır. Anılan düzenleme şu şekildedir: “Olağanüstü kâr yedekleri, önceki yıl kârları ve son yıl kârı gibi adlarla belirtilen kâr yedeklerinin sermayeye eklenmesi nedeniyle ortaklarca iktisap edilen iştirak hisseleri mukayyet değerleriyle, hisse senetleri ise itibari değerleriyle ortakların kâr payını oluşturacaktır.

3.6. Dağıtılmasına Karar Verilmemiş Son Yıl Kârı 

İç kaynaklardan sermaye artırımında kullanılabilecek bir diğer kaynak da ortaklığın son hesap dönemi kâr-zarar hesabına göre bilançoda ifadesini bulan ve henüz pay sahiplerine dağıtılmasına karar verilmemiş olan safi kârdır. Bu kalemin sermaye artırımında kullanılmasına ilişkin TTK veya SPK’da herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte, dağıtılmasına karar verilen son yıl kârının sermaye artırımında kullanılması ise aynı şekilde kolay değildir. Nitekim, dağıtılmasına karar verilen son yıl kârı dağıtıma ilişkin karar ile birlikte artık pay sahiplerinin ortaklığa karşı alacak niteliğini kazanmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; TTK’da kâr payının nakit olarak dağıtılmasına ilişkin bir düzenleme yer almaz ve fakat II-19.1 sayılı Kâr Payı Tebliği (“Kâr Payı Tebliği”)’nde “payları borsada işlem görmeyen ortaklıkların kâr payını tam ve nakden dağıtmaları” zorunludur şeklinde düzenleme yer alır. Görüleceği üzere payları borsada işlem gören şirketler için kâr payının nakit olarak dağıtılmasına ilişkin bir zorunluluk öngörülmez. Ancak payları borsada işlem görmeyen ortaklıklar kâr payını tam ve nakden dağıtmalıdır. Bu kapsamda dağıtılmasına karar verilen son yıl kârının sermaye artırımına tahsisi için her bir pay sahibinin muvafakati, yani iştirak taahhüdünde bulunması şarttır. Genel kurul, daha önce almış olduğu kâr dağıtım kararını, bu kârı sermaye artırımında kullanmak için yeni bir kararla geri de alamaz. Safi kârın yalnızca pay sahiplerine dağıtılabilecek kısmı sermaye artırımında kullanılabilir. Pay sahiplerine dağıtılabilecek kâr ise TTK m. 523/1’de “Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.” şeklinde belirtilmiştir.

Söz konusu hüküm, SPK m.19/2 ve Kâr Payı Tebliği m. 4 ve 5 ile birlikte değerlendirildiğinde pay sahiplerine dağıtılabilecek rakamın bir diğer deyişle sermaye artırımında kullanılabilecek safi kârın tespiti için bilanço kârından, varsa öncelikle geçmiş yıllar zararının, arkasından başta kurumlar vergisi ve kaynak kullanımı destekleme fonu olmak üzere her türlü vergilerin, daha sonra birinci tertip (%5) kanuni yedek akçenin, esas sözleşme ile öngörülen yedek akçelerin, müstahdem ve işçiler yararına yardım akçelerinin, yönetim kurulu üyelerinin ve diğer kişilerin kazanç paylarının, intifa senedi sahipleri ile kâra iştirakli tahvil sahiplerinin kâr paylarının düşülmesi ve sonra kalan miktarın genel kurul kararıyla sermaye artırımında kullanılabilmesi söz konusu olabilecektir.

Son olarak, belirtmek gerekir ki TTK m. 523/2 uyarınca yukarıda belirtilen kalemlerin ayrılmasından sonra, elde kalan safi kârdan genel kurul kararıyla olağanüstü yedek akçe ayrılması da mümkündür. [5]

4. Sonuç

Anonim şirketler neden sermaye artırımına ihtiyaç duyarlar? Makalenin ilk bölümünde ele alındığı üzere, anonim şirketler mevcut sermayesi artan iş hacminde yetersiz kalması durumunda şirketin hali hazırdaki durumunu koruyabilmek veya piyasadaki payını artırabilmek, geleceğe yönelik piyasa koşullarındaki beklentiler doğrultusunda genişleme yatırımları yapmak, finansman ihtiyaçlarını karşılamak, özkaynak benzeri fonları sermayeye dönüştürmek, sermayelerini güçlendirmek, azalan sermayelerini tamamlamak veya kanuni zorunluluğu yerine getirmek gibi gerekçelerle sermaye artırımı yoluna giderler. Sermaye artırımına gidilmesini gerektiren, şirketin zarar görebileceği veya şirketin mevcut durumunu iyileştirebilecek durumların ortaya çıkması halinde şirketin bekası için sermaye artırımına gitmeleri zarureti doğar.

Yukarıda da bahsedildiği gibi, TTK’da üç ayrı sermaye artırım yöntemi benimsenmiş olup bunlar sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı, iç kaynaklardan sermaye artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımıdır.

Sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı, işletmeye konulacak para veya para dışındaki ekonomik değerler karşılığında yeni hisse senetlerinin ihraç edildiği ve çıkan paylardan her pay sahibinin mevcut paylarının sermayeye oranına göre rüçhan hakkına sahip olduğu sermaye artırımı yöntemidir. Bu yöntem kendi içerisinde esas sermaye sisteminde sermaye artırımı ve kayıtlı sermaye sisteminde sermaye artırımı olarak ikiye ayrılır. Artırıma, esas sermaye sisteminde genel kurul tarafından, kayıtlı sermaye sisteminde ise yönetim kurulu tarafından karar verilir. Esas sermaye sisteminde sermaye artışını temsil eden payların tamamı ya değiştirilmiş esas sözleşmede ya da iştirak taahhütnamelerinde taahhüt edilir. Ayrıca bu sistemde payların halka arz edilmesi yoluyla da sermaye artırımına gidilebilmesi mümkündür. Kayıtlı sermaye sistemi ise, esas sözleşmelerinde hüküm bulunması şartıyla, yönetim kurulu tarafından TTK’nın sermayenin arttırılması hükümlerine tabi olmaksızın belirli bir tavana kadar yeni hisse senedi çıkartarak sermayenin arttırılabilmesine olanak sağlayan bir sermaye sistemidir. Kayıtlı sermaye sistemi anonim ortaklığın kuruluşunda veya daha sonraki bir aşamada esas sözleşme değişikliği yapılmak suretiyle kabul edilebilir. Kuruluşta kayıtlı sermaye sisteminin kabul edilmesi, ortaklığın ilk esas sözleşmesinde bunun öngörülmesi ile sağlanmaktadır.

Yeni bir düzenleme olan iç kaynaklardan sermaye artırımı, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermayenin iç kaynaklardan artırılmasıdır.

Şarta bağlı sermaye artırımı ise masraflı ve ağır işleyen genel kurul prosedürlerinden kaçabilmek, hızlı şekilde sermayeyi artırabilme ihtiyacını karşılayabilmek, değiştirilebilir tahvil uygulamasını mümkün kılmak ve sorunsuz hale getirmek için geliştirilmiş bir çözüm yöntemidir. Şarta bağlı sermaye artırımı, hisse senedi ile değiştirilebilir tahvil çıkarılıp sermaye artırımının kolayca uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu artırım türünde de sermaye artırımına genel kurul karar vermekle birlikte, sermaye artırım işlemi ve hisse senedi ihraç işlemi yönetim kurulu tarafından yapılmaktadır.

Yargıtay kararlarında sıklıkla zikredildiği üzere sermaye artırımında kullanılan kaynağın niteliğine göre, artırım, dış kaynaklardan ve iç kaynaklardan artırım olmak üzere ikiye ayrılır. Dış kaynaklardan sermaye artırımında şirkete yeni kaynak girmektedir; iç kaynaklardan sermaye artırımında ise, şirkete yeni kaynak girmemekte, bilançodaki kalemler yer değiştirmektedir.

Anonim şirketlerde sermaye artırımında kullanılabilecek kaynaklar; yedek akçeler, birleşme veya devralmalardan doğan kazançlar, iştirak hisselerinin veya taşınmazların satışından doğan kazançlar, enflasyon düzeltilmesi farkı, önceki yıldan aktarılan kâr ve dağıtılmasına karar verilmemiş son yıl kârıdır. Bu kaynaklara makalenin 3.bölümünde detaylıca değinilmiştir. Sayılan bu kaynaklar, kanunun emredici hükümlerine aykırılık olmadığı ölçüde, sınırlı sayıda değildir. Kanuna uygun olma koşuluyla makalede sayılan, iç ve dış kaynak olarak sayılan kaynakların yanı sıra kanunla örtüştüğü ölçüde farklı kaynakların da sermaye artırımına kaynaklık edebileceğini söylenebilir.

Stajyer Öğrenci Tuğba Nur İlan

Kaynakça:

1. Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, İstanbul, 2022, s. 96

2. Ahmet Tok, ‘‘Halka Açık Şirketlerde Sermaye Azaltımı ve Özellikli Durumlar’’, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 159, 2022, s. 398

3. Karaman Çoşgun, Özlem, Anonim Şirketlerde Sermaye Kavramı ve Ayni Sermaye Değerinin Belirlenmesi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi 18/2, 2012, s. 334

4. Arabacı, Özlem, ‘‘Anonim Şirketlerde Sermaye, Sermaye Artırımı Sistemleri ile Yöntemleri Hakkında Genel Bilgi ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’yla Konuya İlişkin Getirilen Temel Yenilikler’’, Gümrük ve Ticaret Dergisi, Sayı 1, 2023, s. 56-64

5. Özge Kısacık, İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı ve Vergisel Açıdan Özellik Arz Eden Unsurlar (İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2022), s. 30-49

6. Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesi’nin 13.10.2023 Tarihli ve 2022/1596 E., 2023/1639 K. Sayılı Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN