Teknolojinin gelişmesi ve internetin yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olması ile birlikte kişiler yeni sorunlar ile karşı karşıya gelmektedir. Unutulma hakkı (the right to be forgotten) henüz kanunlarımıza girmese de Avrupa Adalet Divanı, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarında bahsedilmesi sonucu yakın zaman içerisinde kanunlaşacağı öngörülen, kişilerin geçmişlerinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesi sorununa çözüm olacak bir hak olarak tanımlayabiliriz.
İlk olarak altı çizilmesi gereken yer Unutulma Hakkı ile Kişisel Verilerin Korunması, Özel Hayatın Gizliliği, Haberleşme, İfade ve Basın Özgürlüğü ve Anayasamızda düzenlenen Şeref ve İtibarın Korunması Hakkı iç içe olduğudur.
İnternet hiçbir şeyi unutmayan dijital bir hafızadır. İnternet sayesinde bireylerin kişisel verilerine çok rahat bir şekilde ulaşılmaktadır. Kişisel veriler ise bir kişiyi belirli kılan karakterize eden verilerdir. İnternete yüklenen bir fotoğraf, video veya haber dünya üzerinde yaşayan herkesin erişimine sunuluyor ve tüm dünya da insanlar yeni tanıştıkları iş yapmayı planladıkları insanların isimlerini arama motorlarına yazarak o kişi hakkında bilgi edinmeye çalışıyorlar ve çıkan haberler olumsuz ise “bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” diyerek o kişi hakkında önyargıya sahip oluyorlar. İşte unutulma hakkı insanların bu sorununa hukuki bir çözüm getirmesi bakımından önemli bir gelişmedir.
Her bireyin onurlu ve saygın yaşama hakkı vardır. Bu Yargıtay ve Danıştay kararlarında sıkça dile getirilmektedir. Bireylerin başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerinin rızasına aykırı olarak internet ortamında uzunca bir süre ve gereksiz biçimde yer almasının ve silinmemesinin, kamuoyunda hakkında şüphe ve tereddütlerin doğmasına yol açabileceğini dolayısıyla onurlu ve saygın bir şekilde yaşamını sürdürmesine engel olabileceğini söyleyebilirim.
Unutulma Hakkı’nın temelini Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Google Kararı oluşturmaktadır. Bu kararın ardından Unutulma Hakkı gündeme gelmiş Google Avrupa Birliği ülkelerinde kişilerin bu hakkını kullanması için başvuru formları oluşturmuştur. Ülkemizde de Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları ile Unutulma Hakkı hukukumuzda yer etmeye başlamıştır. Bu kararları incelemek gerekirse;
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Google Kararı
2014 yılında Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) tarafından verilen karar yukarıda da belirttiğim gibi Unutulma Hakkı’nın temellerini oluşturmaktadır. Karara ilişkin olay ise şu şekildedir: Ocak ve Mart 1998’deki iki haberde Mario Costeja adlı bir avukatın ismi, Google adlı arama motoruna yazıldığında Mario Costeja’nın sosyal güvenlik borçları için mülkünün satılmasından bahsedilmekteydi. Mario Costeja bu haberlerin kaldırılması için mahkemeye başvurmuş mahkeme linklerin kaldırılmasına hükmetmiştir. Ancak bu kararın gazetenin internet sitesine bir yaptırım içermemesi nedeni ile Google tarafından temyiz edilmiş ve dava önce İspanya Yüksek Ulusal Mahkemesi’ne ardından da ABAD’a ulaşmıştır.
ABAD 13 Mayıs 2014’te verdiği bu kararda unutulma hakkından bahsetmiştir ve kararın dayanağı olarak 95/46 sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif’in ilgili hükümleri gösterilmiştir. Direktif’te belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı olarak tanımlanan bu hak ABAD kararında unutulma hakkı olarak tanımlanmıştır.
Kararda özetle arama motorunda yapılan aramada çıkan sonuçlar “geçersiz, eksik, tamamen ilgisiz veya sonradan ilgisiz hale gelmiş” ise amacını aşan ve arama motorları tarafından internet ortamına yüklenen söz konusu kişisel verilerin ve buna ilişkin sonuç listesinde yer alan bilgilerin silinmesi gerektiği belirtilmektedir.
Google içeriklerin silinmesinin kamunun bilgi edinme hakkını engelleyeceğini savunsa da ABAD; ilke olarak kişinin özel hayatının gizliliği hakkının, arama motorunun ekonomik çıkarı ile söz konusu kişi adına yapılan arama üzerine kamunun bilgiye erişim hakkının diğer bir ifadeyle bilgi alma hakkının üzerinde olduğu, bu kuralın yalnızca kamunun bilgiyi öğrenmede üstün bir yararı bulunmakta ise uygulanmayacağını belirterek Google’ın savunmasını yerinde görmemiştir.
Belirtmek gerekir ki AB Genel Veri Koruma Tüzüğü 14 Nisan 2016 tarihinde onaylanmıştır. Bu tüzükle birlikte Google kararının dayanağı olan Direktif ilga edilmiştir. Tüzüğün 17. Maddesinde Unutulma Hakkı tanımlanmıştır ve hangi hallerde uygulanacağı açıklanmıştır. Fakat ABAD’nın Google kararı bu tüzük yürürlüğe girmeden önce verilmesi dolayısıyla Unutulma Hakkı için temel oluşturmaktadır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2015 tarihli 2014/4-56 E. 2015/1679 K. Sayılı Kararı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 17 Haziran 2015 Tarihli 2014/4-56 E. 2015/1679 K. sayılı kararında unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlenmesini isteme hakkı olarak ifade edilmiştir.
Yargıtay kararında bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine de etkisi tartışılmazdır diyerek unutulma hakkının gereği gibi sağlanmasının bireye faydası olduğu kadar topluma da faydası olduğunu vurgulamıştır. Aslında bu şekilde ifade ve basın özgürlüğü vb. haklarda kamu yararı gözetildiği gibi unutulma hakkı içerisinde de kamu yararının gözetildiğini söylememize olanak sağlamıştır.
Anayasa Mahkeme’sinin 2013/5653 Başvuru Numaralı 03.03.2016 Tarihli Kararı
Başvurucu bir ceza yargılaması sonucu adli para cezası ödemeye mahkûm edildiği olay ile ilgili bir basın yayın organının internet sitesinde 1998 ve 1999 yıllarında kişinin uyuşturucu kullanırken yakalandığına ilişkin haberler yapıldığı ve bu haberlerin gerçeğe aykırı veya uydurma haberler olduğunu ileri sürmemekle birlikte, bu haberlere ulaşımın çok kolay olması, özel ve iş hayatını olumsuz etkilemesi ve itibarını zedelemesi sebebiyle bu haberlerin kaldırılmasını talep etmiştir.
Kararda özetle müdahale edilen şeref ve itibar hakkı ile içeriğin yayından çıkarılması halinde müdahale edilecek olan ifade ve basın özgürlükleri arasında adil bir denge kurulması gerektiği, bunun yanında bu denge kurulurken ifade ve basın özgürlüğünün yanında haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün de göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkeme kararını ” Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberin yaklaşık on dört yıl önceki bir olaya ilişkin olduğu ve böylelikle güncelliğini yitirdiği açıktır. İstatistiki ve bilimsel amaçlar yönünden de yukarıda ifade edilen gerekçelerle bu bilgilere internet ortamında kolaylıkla ulaşılmayı gerekli kılan bir neden bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmayan başvurucu hakkında internet ortamında yayınlanan haberlerin kolaylıkla ulaşılabilirliğinin başvurucunun itibarını zedelediği açıktır.” şeklinde gerekçelendirerek başvuruyu unutulma hakkı kapsamında değerlendirmiş ve haberlerin kişinin Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2016/15510 E. 2017/5325 K. sayılı 05.06.2017 Tarihli Kararı
Yargıtay’ın yukarıda dosya numarası yazılı kararına konu olayda kişilerin 2007 yılında gözaltına alınması haber yapılmış ve bu kişiler hakkında gözaltına alınmalarına sebep dava da beraat kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Dosya da internet yoluyla (2007 yılında) yapılan ve başvuru anına (2016 yılında) kadar (yaklaşık 9 yıldır) erişime açık olan yayın içeriğindeki haberlerin, talep edenlerin "kişilik haklarını" bu haliyle ihlal edip etmediği, başvuranlar hakkında yapılan haberin güncelliğini yitirmesinin bu duruma bir etkisi olup olmadığıyla, güncel olmasa bile sadece gerçekleri yorumsuz biçimde yazan haberlerin erişiminin engellenip engellenemeyeceği sorunu basın ifade özgürlüğü ve kişisel verilerin korunması bağlamında unutulma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Yargıtay tarafından yapılan değerlendirme sonucu karar bozma talebi;
“-Başvuranların beraat etmesi, aradan dokuz yıl geçtiği için, haberin güncellik değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı,
-Habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği,
-Başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı
-Haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceği” şeklinde gerekçelendirilerek kabul edilmiştir.
Mahkemeler unutulma hakkını değerlendirirken diğer haklarla birlikte değerlendirmişlerdir. Bu da demektir ki bazı olaylarda ifade ve basın özgürlüğü, kamu yararı unutulma hakkından üstün tutulabilir yani her somut olay kendi içinde değerlendirerek karar verilmelidir.
Kişilere beyaz bir sayfa açma hakkı veren unutulma hakkı özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması için önemli bir gelişmedir. Sonuç olarak henüz kanunlarımızda düzenlenmeyen unutulma hakkının Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında değinilmesi ile birlikte yakın zamanda kanunlaşması gerektiği kanaatindeyim.
Stj. Av. Mustafa Burak Nalbant
Kaynakça:
1- Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2016/15510 E. 2017/5325 K. sayılı 05.06.2017 Tarihli Kararı
2- Anayasa Mahkeme’sinin 2013/5653 Başvuru Numaralı 03.03.2016 Tarihli Kararı
3- Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2015 tarihli 2014/4-56 E. 2015/1679 K. Sayılı Kararı
4- Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 13.05.2014 Tarihli Google Kararı