Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

BEKLETİCİ MESELE KAVRAMI VE HUKUK MAHKEMESİNİN CEZA MAHKEMESİ KARARINI BEKLETİCİ MESELE YAPMASI

BEKLETİCİ MESELE KAVRAMI VE HUKUK MAHKEMESİNİN CEZA MAHKEMESİ KARARINI BEKLETİCİ MESELE YAPMASI

I. Genel Olarak

 

Bekletici meselenin öğretide farklı şekillerde tanımlamaları yapılmaktadır. Yargıtay 22. H.D. 2016/32592 E., 2016/29150 K. sayılı kararında “Bir davadaki asıl sorun hakkında karar verilebilmesi için daha önce çözülmesi gereken bir sorunun başka bir mahkeme tarafından başka bir davada karara bağlanması gereken hallerde bekletici mesele sözkonusu olur.
Derdest olan bir davanın sonuçlanmasının başka bir davada bekletici sorun yapılabilmesi için bekletici mesele yapılacak davanın başka bir mahkemede görülmekte olması ve iki dava arasında bağlantı bulunması gerekir.”
[1] şeklinde bekletici meseleyi tanımlamıştır.

 

Tanımdan anlaşıldığı üzere bekletici mesele yapılabilmesi için bazı şartlar mevcuttur. Bunlar; asıl davanın görüldüğü mahkemenin görev alanına girmeyen konuda bir başka davanın derdest olması, bu davalar arasında bir bağlantının bulunması gerekmektedir.

 

Bekletici mesele yapılması ihtiyaridir ancak bazı hallerde kanun bekletici mesele yapılmasını zorunlu tutmuştur. Buna göre;

 

a. Anayasa m.152 hükmü uyarınca, mahkeme önüne gelen uyuşmazlığa uygulanacak kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır, yani AYM’nin vereceği karar bekletici mesele yapılır.

 

b. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kurulması ve İşleyişi Hakkında Kanun m.18 hükmü “Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu resmi yazı ile kendisine bildirilen yargı mercii, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın görülmesini geri bırakır. Bu takdirde zamanaşımı süreleriyle öbür kanuni veya hakim tarafından verilen süreler, işin yeniden incelenmesine başlanacağı güne kadar durur.

 

Şu kadar ki, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğunu bildiren yazının alındığı günden başlamak üzere altı ay içinde bu Mahkemenin kararı gelmezse yargı mercii davayı görmeye devam eder. Ancak, esas hakkında son kararı vermeden Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı gelirse yargı mercii bu karara uymak zorundadır” şeklinde olup bekletici mesele yapılmasını zorunlu tutmuştur.

 

c. İcra İflas Kanunu m.68/4 hükmünün ilk cümlesi “Borçlu murisine ait bir alacak için takibedilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir.”  şeklinde olup, “murisine ait bir alacak nedeniyle takip edilmekte olan ve terekenin borca batık olduğunu ileri süren borçlunun görevli olan mahkemeden alacağı ilamı, icra mahkemesinin beklemesi ve nihai kararını bu belge geldikten sonra vermesi gerekmektedir.” [2]

 

İhtiyari bekletici meselede ise hâkim görev alanına girmeyen derdest diğer davayı bekletici mesele yapma konusunda takdir hakkına sahiptir.  Zorunlu bekletici mesele yapılması ile alakalı kanun hükümleri yukarıda belirtilmekle birlikte, bekletici mesele hususu esasen ihtiyari olup Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir.

 

HMK’nın bekletici sorun başlıklı 165. maddesi;

 

“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.

 

(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” şeklindedir.

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun 169. maddesinde ise “Bir davanın görülmesi sırasında ortaya çıkan ve bu davanın incelenebilmesi veya sonuçlandırılabilmesi için, mahkemenin görevi dışında kalması sebebiyle, görevli yargılama makamınca çözümlenmesine kadar beklenilmesi gereken sorunlara, bekletici sorun denir.” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiştir.

Bu kapsamda hukuk mahkemesi kendi görev alanına girmeyen fakat görülmekte olan davanın neticelenmesine etkisi olabilecek derdest bir başka davayı bekletici mesele yapabilir.

 

Ceza Muhakemesi Kanunu bakımından ise madde 218 hükmü ceza mahkemelerinin ek yetkisi başlıklı olup;

 

“(1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.

 

(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.” şeklinde düzenlenmiştir. Burada da hâkime takdiri bir yetki verilmiştir.

 

II. Ceza Mahkemesi Kararının Hukuk Mahkemesinde Bekletici Mesele Yapılması Durumu

 

Türk Borçlar Kanunu m.74 düzenlemesi;

 

“I. Ceza hukuku ile ilişkisinde

 

MADDE 74- Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

 

Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklindedir.

 

Bu madde ile görülmektedir ki ceza hukuku ile medeni hukuk arasındaki ilişki açısından “bağımsızlık prensibi” kabul edilmiş, hukuk hâkimine ceza hâkimi karşısında serbest hareket etme yetkisi tanınmıştır. “İster beraat ister mahkûmiyet kararı olsun, hukuk hâkimi, kusurun ve temyiz kudretinin tayini bakımından ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir.” [3] Ancak hukuk hâkimi, her ne kadar maddi olayı tespit etmeyen beraat kararı ile bağlı olmasa da ceza hâkimi tarafından verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.

 

Burada önemli olan maddi olgular olup hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin tespit ettiği maddi olgular ile bağlıdır. Bu doğrultuda;

 

“Nitekim, 6098 sayılı TBK’nın 74’üncü maddesi hükmü de benzer düzenlemeyi içermektedir. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.” [4] şeklinde Yargıtay kararları mevcuttur. Ancak failin fiili işlemediğinin tespiti yani illiyet bağının kurulamaması nedeniyle beraat kararında hukuk hâkimi işbu karar ile bağlı değildir. Nitekim bir eylemin suç teşkil etmemesi yani ceza hukuku bakımından bir yaptırımı olmaması, hukuk yargılamasında da bir yaptırım bulunmadığı anlamına gelmez. Zira bir haksız fiil suç teşkil etmese dahi hukuk hâkimi tarafından tazminat sorumluluğu bulunduğu yönünde karar verilebilir.

 

Bekletici mesele yapılmasına karar verilirken hangi mahkemenin uyuşmazlığın çözümüne daha yakın olduğuna dikkat edilmesi gerekmektedir. Nitekim bir davanın bekletici mesele yapılmasının olumlu yanları ile beraber olumsuz yanları da bulunmaktadır. Bu kapsamda hukuk davası sürerken yeni açılmış bir ceza davasının bekletici mesele yapılması yargılama sürecini uzatacak olup usul ekonomisine aykırı olacaktır. Zira Yargıtay da bir kararında;

 

“…Bu zorunlu hâller dışında, görülmekte olan davayla bağlantısının bulunması durumunda bekletici sorun yapılması mahkemenin takdirine bağlıdır. Böyle bir durumda, mahkemenin usul ekonomisi ilkesi ve davanın sürüncemede bırakılması amacıyla açılıp açılmadığı gibi hususları dikkate alarak, her davanın somut özelliğine göre bekletici sorun hakkında bir karar vermesi gerekir. Ayrıca bekletici sorun yapmak yargılamada beklenen yararı sağlamayacak ya da davayı gereksiz yere uzatacak ise bekletici sorun yapılmamalıdır.” [5] demek suretiyle bu duruma dikkat çekmiştir.

 

III. Sonuç

 

Bekletici mesele yapılmasının zorunlu olduğu bazı istisnai durumlar olmakla birlikte HMK m.165 uyarınca hâkime bir takdir yetkisi verilmiştir. Bu doğrultuda gerekli şartların bulunması halinde hâkim, dilerse görülmekte olan dava ile kendisinin görev ve yetkisi dışında olan ancak asıl dava ile bağlantısı bulunan ikinci davayı, asıl davanın neticelenmesinde etkili olacağını düşünüyorsa, bekletici mesele yapabilir. Bekletici mesele her ne kadar mahkemelerin çelişkili karar vermesinin önüne geçerek güven sağlamak açısından faydalı olsa da, özellikle asıl davanın davalısı hukuki menfaati bulunmamasına rağmen yargılama sürecini uzatmak saikiyle kötüniyetli olarak bekletici mesele yapılmasını talep edebilir. Bu nedenle bekletici mesele yapılmasının hakikaten gerekli olup olmadığı, usul ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak karar verilmesi gerekmekte olup şartları varsa yargılama süreci ileri aşamada olan davanın bekletici mesele yapılması daha doğru olacaktır.

 

Stj. Av. Pelin Yıldız

 

Kaynakça:

1. Yargıtay 22. H.D. 2016/32592 E., 2016/29150 K

2. Buket Sevin Aydın, Bekletici Mesele, 2012, sf.64

3. Buket Sevin Aydın, Bekletici Mesele, 2012, sf.33

4. Yargıtay HGK. E. 2017/92 K. 2018/1362 T. 27.9.2018

5. Yargıtay HGK. E. 2017/92 K. 2018/1362 T. 27.9.2018

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN