Bilişim
Suçları Nelerdir?
Bilişim
suçları, modern ve elektronik dünyanın gelişimi ile hukuk dünyasında kendini
göstermeye başlamıştır. Yapay zekanın gelişimi, cep telefonu, bilgisayar,
akıllı saatler gibi teknolojik cihazların hayatımızda daha çok yer edinmesiyle
birlikte işbu araçların suç dünyasında yer edinmesini doğurdu.
İşbu
bilişim aletleri ile birçok alanda varlığını sürdüren ve hayatını kolaylaştıran
insanlar elektronik ortamda alışveriş, satış vb. ticari eylemleri
gerçekleştirirken bir yandan da suç aleti olarak kullanmaya başladı.
Bilişim
suçlarını bu noktada siber güvenlik ihlaline sebep olabilecek; bilgisayar,
telefon, pos cihazları gibi teknolojik aletler vasıtasıyla elektronik ortamda
işlenen her türlü suç şeklinde tanımlayabiliriz. Öyle ki bilişim suçları;
elektronik bilginin elektronik ortamda ve teknolojik araçlar vasıtasıyla
fiziksel veya internet üzerinden bağlanmak suretiyle bilişim sisteminin ihlali
şeklinde oluşmaktadır.
Bilişim
sistemi denildiğinde ise Türk Ceza Yargılamasında, Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun 25.11.2014 tarihli, 2013/448 esas, 2014/524 sayılı kararı gereğince; “…Bilişim
sistemi TCK’nın 243. maddesinin gerekçesinde ‘verileri toplayıp yerleştirdikten
sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağı veren manyetik
sistemlerdir’’ şeklinde olduğu belirtilmiştir.
Bilişim Suçları Alman Hukuku içtihadında
şu biçimde tanımlanır: Bireylere veya birey gruplarına yönelik,
mağdurun onurunu zedelemeye veya mağdura fiziksel veya zihinsel olarak doğrudan
veya dolaylı olarak zarar verme suçu kastı ile İnternet (görüşme odaları,
epostalar, ilan sayfaları ve gruplar) ve cep telefonu (SMS/MMS) gibi çağdaş
iletişim araçları kullanarak zarar verme amaçlı saldırıların yapılmasıdır. [1]
Bu
suç tipi bazen ulusal bazen ise uluslararası güvenlik ve ekonomik hukuki
uyuşmazlıklara sebep olabilmektedir. Özel yaşamın gizliliği, telif haklarının
ihlali, dolandırıcılık, istismar, istihbarat suçları ve daha nice suç tipi
bilişim sistemleri yoluyla siber güvenlik açığını ortaya çıkarabilir.
Bilişim
Suçlarının Tarihçesi
İnsanlık,
bilişim ile uzun süredir iç içe olsa da teknolojinin suç aleti olarak
kullanılması, suç olarak tanınması ve yaptırıma bağlanması 1960’lı yıllarda
gerçekleşmiştir. Hem milletler hem de milletlerarası düzlemde yaşanan askeri ve
ekonomik yarışlar bilişim sisteminin gelişmesine ve işbu bilişim suçlarının
doğmasına sebep olmuştur.
İlk
olarak kişisel verilerin toplanması ve veri bankalarının oluşması gizliliğe
ilişkin sorunları doğurmuştur. 1970’lerden önce devletlerin kendi vatandaşları,
ardından diğer devletlerin bilişim sistemlerine sızabildiklerini fark etmeleri
ile siber suçlar işlenmeye başlanmıştır.
Hukuki anlamda bilişim suçlarının kanunlaşması ise 1977 yılında bilgisayarın anavatanı olan Amerika’da Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde ele alınması ve ilk kanun tasarısının oluşturulması ile ortaya çıkmıştır.
Uluslararası
Hukuk Sisteminde Bilişim Suçları
Uluslararası
hukuk sisteminde bilişim suçlarının işlenme şekli temelde iki kategoriye
ayrıldığı kabul edilir. İşbu suç tipinin; “bilgisayar ağı ve aygıtlarını
hedef alan suçlar” ve “bilgisayar ağları ve aygıtlarından faydalanarak
işlenen suçlar” şeklinde ikiye ayrıldığı kabul edilir. Öyle ki;
Bilgisayar
ağı ve aygıtlarını hedef alan suçlar;
·
Bilgisayar
virüsleri
·
Hizmet-dışı
bırakma saldırıları
·
Kötü amaçlı
yazılım
Bilgisayar
ağları ve aygıtlarından faydalanarak işlenen suçlar;
·
Siber
izleme
·
Dolandırıcılık
ve kimlik hırsızlığı
·
Bilgi çalma
·
Kişisel ağ
bilgilerinin çalınması (Kullanıcı adı, giriş şifresi, kredi kartı bilgileri
vb.)
şeklinde
ikiye ayrıldığı kabul edilmektedir.
Türk
Ceza Hukuku Sisteminde Bilişim Suçları
Bilişim
teknolojileri her alanda gelişim göstererek hayatımızın her yerinde etkili
olmaya başlamış ve bu da yeni birtakım suçların ortaya çıkmasına sebep
olmuştur. Birçok devlet bilişim alanında yasal düzenlemeler yapmak ve
mevzuatlarını güncelleyip değiştirmek durumunda kalmıştır. Türk Ceza Hukuku’nda
ise işbu suç tipi ilk kez 1991 yılında 3756 sayılı Kanunla girmiştir. 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nda ise bilişim suçlarına ilişkin maddeler “Bilişim Alanında
İşlenen Suçlar” başlığı altında incelenmiştir.
Türk
Ceza Kanunu’nun onuncu bölümünde bilişim alanında suçlar başlığı altında
bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya
değiştirme ile banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması konularında
düzenleme getirilmiştir.
Buna
göre Türk Ceza Kanunu’nda incelenen bilişim suçları;
·
Bilişim
sistemine girme suçu (TCK m.243),
· Sistemi Engelleme, Bozma, Erişilmez
Kılma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu (TCK m.244),
·
Banka veya
kredi kartının kötüye kullanılması suçu (TCK m.245),
· Yasak cihaz veya program kullanma suçu (TCK m.245/a) şeklindedir.
Sistemi
Engelleme, Bozma Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu
Türk
Ceza Kanunu’nun 244. maddesi,
“(1)
Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi bir yıldan beş
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)
Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez
kılan, sisteme veri yerleştiren var olan verileri başka bir yere gönderen kişi
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3)
Bu fiille bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşun ait
bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
(4)
Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin
kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç
oluşturmaması halinde iki yıldan altı aya kadar hapis ve beş bin güne kadar
adli para cezasına hükmolunur.”
hükmünü amirdir.
İşbu madde ile bilişim sistemlerine zarar verme durumu suç haline getirilmiştir. Bilişim sistemlerindeki veri ve programların kısmen veya tamamen tahribi, değiştirilmesi veya işlevleri üzerinde değişiklik yapılması bilişim sistemlerine karşı işlenen mala zarar verme suçunu oluşturmuştur. [2]
Banka
veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçu
Türk
Ceza Kanunu’nun 245. maddesi,
“(1)
Değişik:29.06.2005-5377-27.md) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını her
ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse kartı
sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın
bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç
yıldan altı aya kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır.
(2)
Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi
kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi
yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(3)
Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını
kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha
ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz
yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(4)
Birinci fıkrada yer alan suçun. a- Haklarında ayrılık kararı verilmemiş
eşlerden birisinin. b- Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın
hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın. c- Aynı konutta
beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili
akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(5)
(Ek Fırka: 06.12.2006-5560/11.md) Birinci Fıkra kapsamına giren fiillerle
ilgili olarak bu kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık
hükümleri uygulanır.” hükmünü
amirdir.
İşbu maddenin gerekçesinde ise banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması ile açığa çıkan hukuka aykırı eylemler yaptırıma bağlanmıştır. Ancak bu suç tipinde banka veya kredi kartı sahiplerinin zarara uğraması veya suçun faillerinin lehine bir sonuç doğması aranmaktadır.
Bilişim
Suçlarında Yasak Cihaz ve Programlar Kullanılması
Türk
Ceza Kanunu’nun 245/A. maddesi,
“(Ek:
24/3/2016-6698/30 md.)
(1) Bir cihazın, bilgisayar programının,
şifrenin veya sair güvenlik kodunun; münhasıran bu Bölümde yer alan suçlar ile
bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer
suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması durumunda, bunları imal
eden, ithal eden, sevk eden, nakleden, depolayan, kabul eden, satan, satışa arz
eden, satın alan, başkalarına veren veya bulunduran kişi, bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” hükmünü amirdir.
İşbu maddenin gerekçesinde ise; bir cihazın, bilgisayar programının, şifrenin veya sair güvenlik kodunun; özellikle bilişim suçlarının işlenebilmesi için ve ayrıca bilişim sistemlerini kullanarak işlenebilen diğer suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması durumunda; yukarıdaki maddede verilen fiillerden en az birinin gerçekleştirilmesi ile suç işlenmiş olacaktır.
Bilişim
Sistemine Girme Suçu
Makalemizin
konusunu teşkil eden işbu suç tipinde ise; Türk Ceza Kanunu’nun 243. maddesi,
“(1) Bir bilişim
sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada
kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.
(2) Yukarıdaki fıkrada
tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında
işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.
(3) Bu fiil nedeniyle
sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur.
(4) Bir bilişim
sisteminin kendi içinde ya da bilişim sistemleri arasında gerçekleşen veri
nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı izleyen kişi, 1
yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmüne amirdir.
İşbu hüküm ile bilişim sisteminin bütününe ve/veya bir kısmına hukuka aykırı olarak girilmesi, orada kalınmaya devam edilmesi suça sebebiyet verecektir. Bahse konu hükümde bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girilmesi yeterli görülmüş olup herhangi bir verinin işlenmesi veya sair işleme konu edilmesi ayrıca aranmamıştır. Bu husus ile görülmektedir ki somut hüküm ile sağlanmak istenen sisteme giriş olup bilişim sistemi güvenliğinin ihlal edilmiş olmasıdır.
Bilişim
Sistemine Girme Suçunun TCK m. 243 kapsamında değerlendirilmesi
TCK
m.243 bağlamında incelenen “Bilişim Sistemine Girme Suçu”, bilişim
sistemine hukuka aykırı girişi ve orada kalmaya devam edilmesi sonucu
oluşacaktır. İşbu maddenin 3. Fıkrasında yer alan “bilişim verilerinin yok
edilmesi veya değiştirilmesi” halinde ise suçun nitelikli halinin sübut
edeceği belirtilmiştir.
Bilişim sistemine girmek eylemi ile kastedilen bilişim sisteminde yer alan verilere direkt veya dolaylı yollar ile uzaktan bağlanılması ve erişilmesi anlamına gelmektedir.
Bilişim
Sistemine Girme Suçunun İşlenmesi
Bilişim
sistemine hukuka aykırı yollar ile giriş için birden farklı eylem söz
konusudur. Teknolojinin her gün soluksuz şekilde arttığı dijitalleşen dünyada
her geçen gün yeni bir güvenlik açığı oluşmaktadır.
En
çok bilinen sisteme giriş eylemleri ise; bilgisayar korsanlığı, oltalama
saldırıları, bilgisayar virüsleri ve solucanları, fidye amaçlı yazılımlar,
klavye işlemlerini kaydeden programlar, dağıtık hizmeti engelleme saldırısı,
sosyal mühendislik saldırıları, istem dışı alınan e-postalar, hukuka aykırı
içerik sunma, truva atı, mantık bombaları, ağ solucanları, gizli kapılar
gizlice dinleme, bilişim virüsleri kimlik hırsızlığı ve daha niceleri gibi
bilişim sisteminin zorlanması ve zayıf noktası bulunması halinde giriş
yapılması şeklinde oluşmaktadır.
Bu
noktada dikkat edilmesi gereken hukuki değerlendirme “giriş” eyleminin neyi
ifade ettiği ile ortaya çıkacaktır. İşbu hususta Yargıtay’da farklı görüşler
olsa da 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanuna
dayanılarak çıkarılan düzenlemeler ile “erişim” kavramı tercih edilmiş ve işbu
erişim kavramı ile “herhangi bir vasıtayla internet ortamına bağlanarak
kullanım olanağı kazanılması” anlamı ifade edilmiştir.
Nitekim
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 07.05.2014 tarihli ve E.2013/10402, K.2014/11836
sayılı ilamında giriş yerine erişim ifadesi kullanılmış, böylece bir açıklık
getirilmiş, aynı zamanda bu suçun başkasına ait sistemin açılarak içindeki
verilerin yakından veya uzaktan izlenmesi, hakkaniyete aykırı olacak şekilde
erişim sağlanması şeklinde tespit edilmiştir;
“...
Bilişim sistemine girmek, bir bilişim sisteminde bulunan verilerin bir
kısmına veya tamamına, fiziken ya da uzaktan başka bir cihaz yoluyla erişilmesidir.
Erişimi gerçekleştirmek için gevşek güvenlik önlemlerinden faydalanılabileceği
gibi, var olan güvenlik önlemlerindeki boşluklar da kullanılabilir. Ağ
üzerinden virüsler (komik resimler, kutlama kartları veya ses ve görüntü
dosyaları gibi ekler halinde), truva atı (trojan horse), macro virüsü,
solucanlar gibi kullanılarak veya sistemin açık kapıları zorlanarak giriş
yapılabilir. Bilgisayar veri ve sistemlerine yapılan izinsiz giriş, aynı
zamanda, “bilgisayara tecavüz”, “kod kırma” ya da “bilgisayar korsanlığı”
olarak da tanımlanmaktadır. Bu suç, başkasına ait bilgisayarın açılarak
içindeki verilerin görülmesi biçiminde olabileceği gibi, bir ağ aracılığıyla
bilişim sisteminde oturum açılması yoluyla da işlenebilir. Girmede, iletişimin
kablolu veya kablosuz olmasıyla mesafenin yakın ve uzak olması arasında da fark
yoktur. Bir bilişim sistemine eposta veya dosya gönderilmesi durumunda,
bilişim sistemine girme söz konusu olmayıp yalnızca veri gönderildiğinden, bu
durum girme kapsamında düşünülemez. Mağdurun kişisel bilgisayarına ait işletim
sistemine (Windows, Linux vs.), bir başka internet kullanıcısının, mağdurun
rızası olmaksızın girmesi de suç oluşturacaktır...”
İşbu
sisteme erişimin başkasına ait olup olmadığı hususunun ispatı açısından IP
adresleri büyük rol oynamaktadır. Öyle ki IP adresleri ile bilgisayarların
hangi sisteme bağlı olduğu, farklı bir sistem tarafından giriş yapılmak
istendiği, saat kaçta, ne zaman, nerede ve kim adına sistem üzerinden bir ihlal
gerçekleştirildiğine ilişkin belirleme yapılacaktır. İşbu IP adresleri suçun
tespiti açısından mağdur için büyük bir katkısı olup kimlik numarası gibi
bilgisayar programlarını birbirinden ayırt etmektedir. Anılan bu hususa ilişkin
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 16.04.2014 Tarihli ve 2013/4668 E,2014/9860 K. sayılı
ilamı gereğince;
“Öte yandan IP adreslerinin yeterli olmadığı hallerde GSM şirketleri tarafından bir IP adresi, birden fazla kişiye PORT yapılarak verilebilmektedir. Bilgisayar içindeki her program iletişim için ayrı ayrı port kullanmaktadır. Bu nedenle bilgisayardaki programların iletişimi için IP ve port numarası olmak üzere iki tane adres numarası gerekmekte, IP adresi ve port numarası olarak gösterilmektedir. Tutulmasında yasal zorunluluk bulunmayan Port bilgisine ulaşıldığında birden fazla kişiye verilen IP nin suçun işlendiği saatte kim tarafından kullanıldığının belirlenmesi mümkün olmaktadır.” hükmü kurulmuştur.
Bilişim
Sistemine Girme Suçu ile Korunan Hukuki Değer
Korunan
hukuki değer ile ifade edilmek istenen veri ve bilgileri ihlal edilen mağdurun
verileri sebebiyle sahip olduğu hak veya menfaat olacaktır. Bu kapsamda
şahısların bilişim sistemlerine girilmesi sonucu hem hukuka duyulan güven
zedelenecek hem de şahısların özel hayatına bir ihlal gerçekleştirilmiş
olacaktır.
Bu
bağlamda korunan hukuki değerin karma nitelikte olduğu aşikardır. Öyle ki
farklı görüşlere göre suçun hukuki konusunun mameleki bir değer olarak
öngörüldüğünü ileri sürülmekteydi. Farklı görüşlerde ise korunan hukuki değerin
‘karma’ nitelikte olduğu dile getirilmiş ve bunları toplum düzenini koruma,
özel hayat ve haberleşmenin gizliliği, sistem sahibi ve kullanıcının
menfaatleri, başka suçların işlenmesinin önlenmesi ve bilişim sisteminin güvenliği
şeklinde tanımlamışlardır. [3]
Bilişim sistemine girilmesi ile birçok kişinin özel hayatının ihlali söz konusu olduğu gibi işlenen suçun devamında malvarlığına ilişkin yapılan bir saldırı sonucu kişinin malvarlığı da zarar görmesi muhtemel olacaktır.
Bilişim
Sistemine Girme Suçunda Unsurlar
A.
Maddi Unsurlar
A.1. Fail
Bir
suçun faili, fiili gerçekleştiren kişi olarak anılmaktadır. İşbu suç tipinde
kanun maddesinde yer alan “...giren veya ... kalmaya devam eden kimse”
ibaresinin kullanılmıştır. Anlaşılmaktadır ki mağdurun bilişim sistemine giren
“her kimse” işbu suçun faili olacaktır.
Türk
Ceza Kanunu madde 20 gereğince her ne kadar ancak gerçek kişiler fail olarak
kabul edilebilir ve ancak gerçek kişiler hakkında cezai yaptırımlara
hükmedilirse de işbu suç tipinin failinin tüzel kişiler olması halinde tüzel
kişilere özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanması söz konusu olacaktır.
A. 2. Mağdur
Suçun
mağdurundan ise anlaşılması gereken bilişim sistemine hukuka aykırı ve rızası
olmaksızın girilen, erişim sağlanan ve bu sebeple hukuki menfaati
zedelenen/tehlikeye giren kişi anlaşılacaktır.
Failin
eylemi sebebiyle birden fazla kişinin suçtan zarar görmesi halinde işbu
kimselerin hepsinin mağdur sıfatına haiz olduğu anlaşılacaktır.
A. 3. Fiil
Seçimlik
hareketli bir suç olan işbu suç tipinde failin kanunda yer alan hareketlerden
herhangi birini gerçekleştirmesi ile suçun meydana geldiği kabul edilecektir. Kanuni
tanımda birbirinin alternatifi olarak gösterilen hareketlerden biri ile
işlenebilen suçlara “seçimlik (serbest) hareketli suç” adı verilmekte olup,
seçimlik hareketlerden hepsinin gerçekleştirilmesi beklenmeksizin, bunlardan
birinin icrasıyla suç oluşacaktır.
Bilişim
sistemine girildikten sonra orada kalmaya devam etmek, sisteme giren failin
sistem içinde bir süre kalması (bu arada sistem üzerindeki verileri kontrol
edebilir, veri akışını izleyebilir, veriler üzerinde oynama yapabilir veya
sistemi bozmaya yönelik işlemler icra edebilir veyahut hiçbir şey yapmayabilir)
şeklinde gerçekleşebilir. [4]
Fiil
başlığı altında incelenmesi gereken hususların başında failin bilişim
sisteminde ne kadar süre ile kaldığı veya kaldığı süre içerisinde mağdura zarar
verecek bir eyleminin var olup olmadığının önem arz etmemesidir.
Bu
husus ayrıca Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 26.03.2009 tarihli ve E.2008/18190,
K.2009/3058 sayılı kararında da;
“...
Sanığın, katılanın yetkilisi olduğu Z. T. İmalat Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketi’nin Türkiye E. Bankası Denizli şubesinde bulunan hesabına
internet üzerinden izinsiz giriş yaptığı, ancak şirkete ait hesaba girdikten
sonra bu hesapta oynama yaparak başka bir hesaba havale yapmadığının iddia ve
kabul olunması karşısında sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 243/1 inci
maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde (5237 sayılı
TCK.nun 244/4, 35/2 nci maddeleri gereğince) hüküm tesisi, yasaya aykırı olup
bozmayı gerektirmiştir. Suçun hareket suçu olduğu görülmektedir ...” açıkça ifade edilmiştir.
B.
Suçun Özel Görünüş Halleri
B.1. Teşebbüs
Türk
Ceza Kanunu’nun 35. Maddesinde yer alan teşebbüs gereğince ‘’Kişi, işlemeyi
kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da
elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu
tutulur.’’ şeklinde açıklanmıştır.
Hal
böyle iken failin bilişim sistemine girme veya erişme veya kalma suçunun
herhangi bir seçimlik hareketini, bilerek ve isteyerek, kısmen veya tamamen
girmesi suçun gerçekleşmesi ve oluşması için yeterli olacaktır.
İşbu
suç tipi “sırf hareket suçu ve neticesiz suç” olması sebebiyle
hareketlerin icrai niteliği ile suç direkt oluşacaktır. Suça başlanması ancak
elde olmayan sebepler icranın tamamlanamaması halinde ise teşebbüsün varlığı
mümkün olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki suçun oluşumunda netice aranmaması
ve hareketin icrası ile suçun oluşması sebebiyle işbu suç tipinde gönüllü
vazgeçmeden söz edilemeyecektir. [5]
B.2. İştirak
İştirak
hali ise, suç tipinin tek bir kişi yerine birden çok kişi ile işlenmesi
halidir. Bahse konu suç tipinde iştirake ilişkin genel hükümler uygulanacak ve
faillerden her biri “müşterek fail” sıfatı ile yargılanacaktır.
B.3. İçtima
Bu
hususta incelenmesi gereken husus fail tarafından birden çok suç işlenmesi
halinde bu durumun cezai yaptırıma nasıl yansıyacağına ilişkindir. İşbu hususta
da anılan yasa maddeleri (TCK m. 42-44) gereğince inceleme yapılacak ve somut
olay bazında değerlendirme yapılacaktır.
Bu
başlık altında dikkat çeken husus bilişim sistemine girme suçunun zincirleme
şekilde işlenmesi halinde doğacaktır. Mağdurun bilişim sistemine giren failin
aralıklarla aynı sisteme erişmesi, suçun zincirleme şekilde
gerçekleşebileceğine bir örnektir.
Bu
hususta Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin E.2014/3984, K.2014/13848 sayılı
kararında:
“...sanığın,
katılan şirketten ayrıldıktan sonra şirkete ait bilgisayar programına
girdiğini kabul etmesi ve değişik zamanlarda bu programa girdiğinin dosya
içerisindeki belgelerden anlaşılmış olması karşısında, 98 sanığın oluşan eylemi
nedeniyle bilişim sistemine izinsiz girme suçundan TCK’nin 243, 43. maddeleri
gereğince cezalandırılması...”
şeklinde hükmedilmesi emsal karar niteliğindedir.
İçtimaya
ilişkin hususta Yargıtay 12. C.D.’nin 15.09.2014 tarihli ve E.2014/649,
K.2914/17770 sayılı kararı dikkate alındığında; tek bir hareketle bilişim
sistemine giriş yapılması ve ardından kişisel verilerin ele geçirilmesi
kapsamında ek olarak bilişim suçundan da mahkûmiyet kararı verilmesi uygun
görülmüştür;
“...Katılanın
facebook hesabına giriş için kullandığı elektronik posta adresini, rızası
dışında ele geçiren sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya
ele geçirme suçundan mahkûmiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik
görülmemiş, bilişim sistemindeki katılana özel kısma girip, hukuka aykırı
olarak sistemde kalmaya devam eden ve katılanın bilişim sistemindeki kendisine
ait kısma erişimini engelleyen sanık hakkında, TCK’nın 244/2’nci maddesindeki
sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçundan ayrıca
mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ...” şeklinde hüküm kurulmuştur.
C.
Yaptırım ve Yetkili Merci
Bilişim
sistemine girme suçunun cezası; bir bilişim sisteminin bütününe veya bir
kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir
yıla kadar hapis veya adli para cezası verilmesi şeklindedir. Bu cezai
yaptırımlar, bilişim suçunun basit şekli için kanunda yer almaktadır. Suçun
basit hali ise bilişim sistemine girip sistemde hiçbir değişiklik yapmadan
çıkılması halinde oluşmaktadır.
Ancak
hükmün devamından anlaşıldığı üzere ilk fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli
karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza
yarı oranına kadar indirilecektir. Aksi takdirde ise failin fiili sebebiyle
sistemin içerdiği verilerde yok olma veya değişme halinde, altı aydan iki yıla
kadar hapis cezasına hükmolunur.
Bir
bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında gerçekleşen
veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı olarak
izleyen şahıs, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.
Söz
konusu bilişim sistemine girme suçuna ilişkin davalar “5235 Sayılı Adli Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun”un 11. maddesine göre asliye ceza mahkemelerinde
görülmektedir.
Yer
yönünden ise yetkili mahkeme 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bu hususu
düzenleyen 12 ve devamındaki madde hükümlerine göre “suçun işlendiği yer” mahkemesi
genel yetkili mahkeme olacaktır.
D.
Soruşturma Yöntemleri
Bilişim
sistemine girme suçu re’sen soruşturulması ve kovuşturulması gereken
suçlardandır. Bu sebeple işbu suç tipinin şikâyete tabi olmadığı görülecektir.
Kanun koyucu tarafından işbu suç tipinin şikâyete bağlı olmamasındaki en büyük
etken toplumda hukuka ve özel alanın dokunulmazlığına olan güveni kaybetmemeyi
amaçlamaktır.
Mağdurun
işbu fiile ilişkin şikayetinden vazgeçmesi suçun resen araştırılacak suçlardan
olması sebebiyle herhangi bir önem arz etmeyecek ve yargılamaya devam edilecektir.
Savcılık bu hususta bilişim sistemine erişilmesine ilişkin araştırma ve
soruşturmayı resen yapacaktır.
Bu
durumda savcı tarafından tespit edilmesi gerekilen başlıca husus sisteme
uzaktan mı yoksa fiziken mi erişim sağlanmaya çalışıldığına ilişkin olacaktır.
İşbu
suç tipinin aydınlatılması için birden çok bilişim tekniği kullanılsa da IP
adreslerinin kimliğinin belirlenmesi, log kayıtlarının incelenmesi, TCP/IP
modelinin internet katmanlarının incelenmesi, CGNAT kayıtları
ve benzeri yöntemler savcılık makamınca incelemeye alınacaktır.[6]
Bilişim
sistemine erişimin internet yoluyla yapılması halinde IP adresleri ve log
kayıtları ülkemiz yargılamasında en çok kullanılan delil yöntemlerinden
biridir. Somut olay bazında soruşturmada suça konu IP adreslerinin belirlenmesi
ve bu vesile ile faile ulaşılması mümkündür.
Bu
gibi durumlarda işyerleri gibi çoklu erişime olanak sağlayan IP noktalarından
işlenen suçların akıbeti tartışmaya açıktır. Birden çok kişinin erişim
sağladığı IP adresi üzerinden suçun failinin tespitinin mümkün olmadığı
hallerde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin varlığı kabul edilecektir. [7]
Aksi
halde failin/faillerin internet sağlayıcısından araştırılması sonucu adresleri,
adres oluşturma tarihleri ve kim tarafından oluşturulduğu dahi ortaya
çıkarılmaktadır. Bu hususların yanı sıra soruşturma kapsamında IP numarası ve
bilgileri ile hangi iş ve işlemlerin yapıldığının tespiti için ilgili Telekom
Müdürlükleri vasıtasıyla ulaşılması mümkündür.
Nitekim
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 07/05/2013 tarihli, 2014/19342 E., 2015/2322 K. sayılı
kararı gereğince;
“Somut olayda; sanığın, katılanın kullandığı ".......................@hotmail. com" e-posta adresi ile irtibatlı olan facebook adresine bilgisi ve rızası olmaksızın değiştirerek erişilmez kıldığından bahisle açılan davada, yapılan soruşturma ve kovuşturma yetersiz olup olaya ilişkin deliller toplanmadan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Sanığın suçlamayı kabul etmediği gibi hattına başkalarının girmiş olabileceği savunmasına ilişkin olmak üzere internet hattını sanık dışında başkalarının da kullanıp kullanmadığı ve kendisine ait olduğu belirtilen e-mail adresinin sanığa aidiyeti hususunda dosyada bir bilgiye rastlanmamıştır. Katılanın 27.05.2011 tarihinden itibaren e-mail adresine giremediğini belirttiğinin anlaşılması karşısında, anılan tarihten şikâyet tarihine kadar olan dönemde, bu adresin faal olup olmadığı, katılan tarafından kendi adresine erişim sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmemiştir. Sanık tarafından 22.05.2011 tarihinden sonra giriş yapılıp yapılmadığı, adrese ait şifrenin değiştirilip değiştirilmediği, şifre değiştirilmişse hangi tarihte ve hangi IP numarası ile erişim sağlanarak şifrenin değiştirildiği ilgili internet sağlayıcısından sorulmadan hüküm kurulmuştur.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ
Günümüzde
teknolojinin gelişimi ve kişilerin verilerini kayıt altında tutma, saklama
istekleri gün geçtikçe artmaktadır. Teknolojinin yaygınlaşması ile bilişim
sistemlerine yapılan veri kayıtları da artmaktadır.
Hal
böyle iken işbu bilişim sistemlerinin kullanımı doğrultusunda bilişim
sistemleri sebebiyle işlenen suçlar da artış göstermektedir. Böylece doğrudan
ya da dolaylı olarak Türk Ceza Hukuku sisteminde bilişim sistemine girme suçuna
ilişkin hukuki uyuşmazlıklar gerek içtihatlarda gerekse günlük hayatta
karşımıza çıkmaktadır.
Her
ne kadar ülkemiz Bilişim Hukuku kapsamında diğer ülkelere nazaran yeni bir
içtihat ve cezalandırma sisteminde eksiklere sahip olsa da her geçen gün
yapılan uluslararası düzenlemeler ve uygulamalar le kapsayıcı ve mağdurları koruyan
nitelikte ceza hükümleri Türk Hukuk sisteminde yerini almaktadır.
Av.
Esra Nur Kaya
Kaynakça:
1. HALDER, D., & JAİSHANKAR, K.,
2011, Cyber crime and the Victimization of Women: Laws, Rights, and
Regulations, Hershey, PA, USA: IGI Global. ISBN 978-1-60960-830-9.
2. YILMAZ Sacit, 5237 Sayılı TCK’nın 244.
Maddesinde Düzenlenen Bilişim Alanındaki Suçlar, Erişim Adresi: http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-92-669
3. ERDOĞAN, Yavuz, Türk Ceza Kanunu'nda
Bilişim Suçları, 2012/02 Baskı, XVIII+436 sayfa ISBN 978-605-4354-27-6.
4. ÖZGENÇ İzzet, 2014, Türk Ceza Hukuku
Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık.
5. KARAKEHYA, Hakan, Türk Ceza Kanunu’nda
Bilişim Sistemine Girme Suçu, TBB Dergisi, 2009, Sayı 81, s.19.
6. AKÖZ Burak Cesur, Türk Ceza Kanunu
Kapsamında Bilişim Suç ve Cezaları ile Örnek Yargısal Kararların Analizi ve
Mevzuat Önerileri, Bilişim Uzmanlığı Tezi, 2018, Ankara, ISBN
978-605-345-141-9. Erişim adresi: https://www.btk.gov.tr/uploads/thesis/burak-cesur-akoz-b-uzm-tezi-5d10d910e20e8.pdf
7. İLÇİM Tuncay, Ceza Muhakemesinde IP
Adresi, Log Kayıtları, Ekran Çıktısı ve CGNAT (HIS) Verilerinin İspat Değeri. Erişim
adresi: https://tuncayilcim.av.tr/v5/ceza-muhakemesinde-ip-adresi-log-kayitlari-ekran-ciktisi-ve-cgnat-verilerinin-ispat-degeri/