GENEL OLARAK
Kişilik hakkı kapsamında yer alan birçok hak temel haklar yer almasına rağmen üçüncü kişilerce ihlal edilmesi en olası haklardandır. İnsan hakları kapsamında yer alan vücut bütünlüğü hakkı ve yaşama hakkı aynı zamanda kişilik haklarındandır. İnsan hakları evrime tabidir. Bu sebeple özünde tek olan bu kavramın yer ve zamana göre bir takım değişiklikler göstermesi kaçınılmazdır.
Bundan önceki bölümde sıkça karşılaşılan kişilik hakkı ihlalleri açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu ihlaller sayılanlarla sınırlı değildir ve her geçen gün yeni gelişmeler, yeni saldırı yöntemlerinin ortaya çıkması da kaçınılmazdır.
KİŞİLİK HAKKININ İHLALİNDEN DOĞAN SORUMLULUK
A. GENEL OLARAK SORUMLULUK
Sorumluluk, kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesidir.
Hukuki sorumluluk ise, bir kişinin başka birinin uğradığı zarara sebebiyet vermesi dolayısıyla, bu zararını tazmin etmekle yükümlü tutulmasıdır.
B. SORUMLULUK TÜRLERİ
Hukuki sorumluluk öğretide üç farklı anlamda kullanılmaktadır. Buna göre geniş anlamda sorumluluk denildiğinde, hem akdi sorumluluk hem de sözleşme dışı sorumluluk ifade edilmektedir. Dar anlamda sorumluluk denildiğinde ise sadece sözleşme dışı sorumluluk anlaşılmaktadır. Öğretide ve uygulamada çoğunlukla uygulanan en dar anlamda sorumluluk ise genel hükümlere dayanmayan fakat ağırlaştırılmış sorumluluklar öngören, özel kanunlarda düzenlenmiş olan sebep ve tehlike sorumluluğudur.
C. KİŞİLİK HAKKI İHLALLERİNDE SORUMLULUĞUN TAYİNİ
Bilişim ortamında kişilik hakkı ihlalleri çoğu zaman bir haksız fiil sorumluluğunu gerekli kılar. Medeni Kanun kişilik haklarıyla ilgili hukuki durumu bazı yönleriyle düzenlemiş ve diğer yönleri atıf yoluyla Borçlar Kanununa bırakmıştır. Bu durumda Borçlar Hukuku kurallarının Medeni Hukuk ilişkisine uygulanması doğrudan doğruya bir uygulama niteliği taşır.
Tüm bu yönler birlikte ele alındığında gerek bilişim ortamında gerekse basın yayın yoluyla ve gerekse gündelik yaşamda olsun kişilik hakkı ihlalleri haksız fiil niteliğindedir ve haksız fiil sorumluluğunu gerekli kılar. Sorumluluğun tayini ise Borçlar Kanununa göre yapılır.
HAKSIZ FİİL SORUMLULUĞU
A. GENEL OLARAK
Haksız fiiller, hukuka aykırı fiiller olarak da belirtilebilir. Buna göre hukuka aykırı fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı, hukuki olarak tasvip edilmeyen fiillerdir.
Haksız fiilleri, genel olarak iki grupta toplayabiliriz. Geniş anlamda haksız fiil, sözleşmeye ve borca aykırı davranışlardan kaynaklanır. Dar anlamda hukuki sorumluluk ise, taraflar arasında önceden bir hukuki ilişki mevcut olmaksızın kanunun herkese yüklediği görevlere aykırı hareket edilmesidir.
B. HAKSIZ FİİLİN UNSURLARI
Türk Borçlar Kanunumuzun 49. maddesine göre:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
İlgili maddeye göre haksız fiilin unsurlarını; fiil, zarar, uygun illiyet bağı, kusur ve hukuka aykırılık olarak sıralayabiliriz.
1. Fiil (Eylem)
Eylem, haksız fiilin kurucu unsurlarındandır. Bir fiil olmadan hiç kuşkusuz o fiilin hukuka aykırılığı da söz konusu olamaz. Sorumluluğun ilk şartı hukuka aykırı bir fiilin varlığıdır. Burada bahsi geçen eylem, bir şeyi yapma şeklinde olabileceği gibi yapmama şeklinde bir davranış da olabilir.
2. Zarar
TBK m. 49 uyarınca sarf edilen fiilden bir zarar meydana gelmemişse haksız fiil sebebiyle tazminat talebinde bulunulamaz.
3. Uygun İlliyet Bağı
Haksız fiil işleyen kimse, uygun illiyet bağı çerçevesinde verdiği bütün zararlardan sorumludur.
4. Kusur
Hukuka aykırı olan bir fiilin, sorumluluğu gerektirebilmesi için kişinin aynı zamanda kusurunun da bulunması gerekir.
5. Hukuka Aykırılık
Bir eylem, yürürlükteki hukukun kapsamına giren açık bir kuralı ihlal ettiği zaman, o eylem hukuka aykırıdır. Eylemin bu niteliğinin (hukuka aykırılığının) haksız fiili gerçekleştirence bilinmesi gerekli değildir.
KİŞİLİK HAKKI İHLALLERİNDEN DOĞAN HUKUK DAVALARI
Kişilik hakkı ihlalleri neticesinde açılabilecek hukuk davalarını TMK m. 25 uyarınca koruyucu davalar, tazminat davaları ve vekaletsiz iş görme davası şeklinde üçe ayırarak incelemek mümkündür.
A. KORUYUCU DAVALAR
Koruyucu davalar, kişilik hakkı ihlallerinin zararlı sonuçlar doğurmasını engellemek için açılabilir. Bu davaların açılabilmesi için bir kişinin kişilik hakkının hukuka aykırı bir fiile maruz kalması ya da maruz kalma tehlikesinin olması gerekir.
1. Kişilik Hakkı İhlalinin Önlenmesi (Önleme) Davası
Kişilik hakkının herhangi bir şekilde ihlali henüz mevcut olmamakla beraber, somut bir takım fiil ve olgulardan hareketle, çok yakın bir gelecekte gerçekleşmesi kuvvetli bir ihtimal dahilinde olduğu gözlenen hukuka aykırı saldırılara karşı kişilik hakkı ihlalinin önlenmesi davası açılabilir.
2. Kişilik Hakkı İhlaline Son Verilmesi (Durdurma) Davası
Kişilik hakkına yönelmiş ve hala devam etmekte olan hukuka aykırı saldırıların durdurulması veya tekrarına engel olunması için kişilik hakkı ihlaline son verilmesi davası açılabilir.
3. Kişilik Hakkı İhlalinin Hukuka Aykırılığının Tespiti (Tespit) Davası
Kişilik hakkı ihlali sona ermiş olsa bile etkileri devam ediyorsa, kişilik hakkı ihlalinin hukuka aykırılığının tespiti istenebilir. Burada üzerinde durulması gereken konu “hukuki yarar” şartıdır. Bu itibarla kişi eğer önleme veya durdurma davası açabiliyorsa, ayrıca tespit davası açmakta hukuki bir yararı yoktur. Yani özetle, kişinin diğer davaları açmasına artık imkan yoksa ancak o zaman tespit davası açabilecektir.
B. TAZMİNAT DAVALARI
Bilişim yoluyla kişilik hakları ihlal edilen ve bu suretle zarar gören kimse mahkemeye bu zararın tazmini için dava açabilir. Maddi ve manevi tazminat olmak üzere iki çeşit dava açabilen kişi, kişilik haklarına yapılan saldırılar neticesinde meydana gelen zararlı sonuçları yok etmeyi, onarmayı ve düzeltmeyi amaçlar.
1. Maddi Tazminat Davası
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, kişilik hakkını ihlal eden, kişilik hakkı ihlal edilenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, kişilik hakkı ihlali meydana gelmeseydi, kişilik hakkı ihlal edilen, malvarlığı açısından hangi durumda olacak idiyse, o durumun yeniden kurulmasıdır.
2. Manevi Tazminat Davası
Kişilik hakkı ihlal edilen kişinin, kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmelerin, yani manevi zararın giderilmesi ve telafi edilmesi amacıyla öngörülmüş bir davadır.
C. VEKALETSİZ İŞ GÖRME DAVASI
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak ihlal edilen kimseler, hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazançların iadesini, vekaletsiz iş görme hükümlerine göre isteme olanağına sahiptir.
D. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
1. Görevli Mahkeme
Özel bir kanun hükmü ile açıkça Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği bildirilmeyen ve konusu para ile ölçülemeyen dava ve işler genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Bu sebeple koruyucu davalardan olan önleme, durdurma ve tespit davalarında, maddi ve manevi tazminat davaları ve ayrıca vekaletsiz iş görme davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir
2. Yetkili Mahkeme
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesine göre yetkili mahkeme; özel bir kanun hükmü ile açıkça belirtilmemişse, davalı gerçek ya da tüzel kişinin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeridir.
Medeni Kanunun 25. maddesinin son fıkrası uyarınca; kişiliğin korunmasına ilişkin davalarda yetkili mahkemeyi belirleyen özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenleme gereğince davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilmektedir.
Av. Pınar Yar Karaata