Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

BOŞANMA DAVASININ AYRILIK KARARI İLE SONUÇLANMASI

BOŞANMA DAVASININ AYRILIK KARARI İLE SONUÇLANMASI

1.AİLE KAVRAMI

Aile bir toplumun yapısını oluşturan, ilişkilerini belirleyen belirli toplumsal kurumlar vardır. Toplumsal kurumların; toplumdan topluma değişen ve hatta aynı toplum içerisinde her birinin ayrı fonksiyonu ve ayrı rolleri vardır.

Ailenin yapılmış birçok tanımları söz konusudur. Yapılan her tanım, aileyi farklı bir kategori içerisine sokmaktadır. Bu tanımlardan her biri aileyi sosyal hayatın ana şekillerinden biri olarak kabul etmekle beraber, onu sosyal bir grup, sosyal bir birlik, sosyal bir örgüt, bir topluluk, sosyal bir kurum ve hatta sosyal bir yapı şekli olarak ayrı kalıplar içinde değerlendirmektedir.[1] Burada önemli olan aile tanımındaki farklılıklar değil, tüm tanımlarda yer alan ve ortak özellik, onun sosyal hayatın ana şekillerinden biri olmasıdır. Ailenin farklı kategoriler içerisinde değerlendirilmesi, onun her toplumda ve aynı toplumda değişik yapı ve özelliklere sahip olmasının doğal bir sonucudur.

Yapılan tüm tanımlardan ailenin bütün toplumlar için vazgeçilmez bir sosyal kurum olduğu açıkça anlaşılmaktadır.  Zira ailenin toplumsal yapıda üstlendiği biyolojik, ekonomik, psikolojik ve toplumsal görev ve sorumlulukların diğer toplumsal kurumlar tarafından yerine getirilmesinin mümkün olmadığı, bazı toplumlarda farklı zaman boyutları içerisinde yapılan çeşitli incelemeler ve denemelerde görülmüştür. Bu da ailenin her toplum için ne denli önemli bir toplumsal kurum olduğunu açıkça göstermektedir.

Medeni Kanunda da, amaç ailenin korunması olup, açılacak boşanma dadalarında hakime re’sen araştırma yetkisi verilmiştir. Anlaşmalı boşanma davaların da dahi hakim, tarafları bizzat dinlemekte,  tarların samimiyetlerini bizzat sorgulamaktadır. Kanun açılan anlaşmalı boşanma davalarını dahi reddetme yetkisine sahiptir. Tüm bu düzenlemeler ailenin koşturması amacı ile getirilmiştir.

2.AYRILIK KARARI

2.1.Genel Olarak

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda da sayıldığı üzere boşanma sebepleri zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır.

Bu sebeplerden biriyle dava açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse de ayrılık isteyebilmektedir. Yani boşanma sebeplerini, ispatlamak üzere ileri süren eş, boşanma davası açabileceği gibi evliliklerini yeniden değerlendirmek ve evliliğin bekası açısından kararlar almak üzere ayrılık davası da açabilmektedir.

Medeni Kanunun 170 maddesinde,  boşanma davasının ispatlanmış olması halinde hakimin boşanmaya veya ayrılığa karar vereceği düzenlenmiştir. Ancak açılan dava sadece ayrılığa ilişkin ise hakim boşanmaya karar veremez. Burada hakimin vereceği karar ya ayrılık ya da davanın reddi kararıdır.  Bu kural taleple bağlılık ilkesinin bir parçasıdır.  Ayrıca boşanma ayrılığa göre daha ağır bir hükümdür.

2.2.Ayrılık Kararı İçin Aranan Koşullar

Açılan dava sadece boşanma olsa da, hakim resen araştırma ilkesi kapsamında, tarafların ortak hayatı yeniden kurma olasılığını görür ve takdir ederse ayrılık kararı verebilir. 

Gerçekten de, aile söz konusu olduğunda, aile kurmanın zor süreçlerle beraber gerçekleştiğini göz önünde bulunduran kanun koyucu, eşlerin barışması yönünde bir ihtimalin bulunması takdirinde hakime ayrılık kararına hükmetme yetkisi vermektedir. Özellikle boşanma ve ayrılık davalarında geniş takdir yetkisine sahip olan hakimler, ayrılık süresini değerlendirmekte de kanunun onlara verdiği sınırlar çerçevesinde serbest bir karara sahiptirler. Ayrılık kararı bir yıldan üç yıla kadar bir süre için verile bilinir. Ayrılık kararının kesinleşmesi ile bu süre işlemeye başlar.  

Ayrılık davası ile eşler bir süre aynı konutu kullanmayarak ayrı yaşayacaklar ve taraflar kendi iç dünyalarında daha sağlıklı kararlar alabileceklerdir. Ancak belirtmek gerekir ki ayrılık davasında boşanma talep edilememektedir. Hakimin ayrılık kararına hükmedebilmesi için öncelik olarak boşanma sebepleri gerçekleşmeli ve bu sebeplerin varlığının çeşitli delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Şayet boşanmaya sebep olan durumların ispatlanmaması halinde hakim, ayrılık davasını reddedecektir.

Türk Medeni Kanununun 170.maddesinin bir getirisi olarak, hakimin ayrılığa karar verebilmesi için, koşulların gerçekleşmesiyle birlikte bir ayrılık davasının varlığı ya da boşanma davasının açılması halinde eşlerin yeniden bir araya gelme ihtimallerinin öngörülmesi gerekmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararınca boşanmanın, dolayısıyla da ayrılık kararının verilebilmesi için gerekli şartların gerçekleşmediği kanısına varılması nedeniyle boşanma davasının reddedilmesi gerektiğine karar verilmiştir. [2]

2.3. Yetkili Mahkeme

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

2.4.Tedbir Kararı

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, tarafların mağduriyetini önlemek amacıyla davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen almaktadır.

Mahkeme ayrıca ayrılık kararı devam süresinde kadın ya da adam lehinde  için tedbir nafakasına  hükmedebilir. [3]

2.5. Ayrılık Süresi

Ayrılık için öngördüğü sınırlar içinde somut olayın koşullarına göre bir yıldan üç yıla kadar ayrılık süresi kararını hakime bırakan kanun koyucu, ayrılık süresinin bitimini kapsayan 172.maddeyle birlikte ayrılık durumunun sürenin bitimiyle kendiliğinden sona ereceğini belirtmenin yanı sıra ortak hayatın yeniden kurulamaması halinde eşlerden her birinin boşanma davası açabileceğini de düzenlemiştir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulmaktadır.

Ayrılık kararı kapsamında hükmedilen ayrılık süresinin sona ermesi ile ayrılık durumu kandilinden sona erer. Bu sürenin sonunda taraflar yeniden bir araya gelerek evliliklerine kaldığı yerden devam edebilirler. Bunun için mahkemeye başvurmaları gerekmemektedir.

3. AYRILIK KARARININ SONUÇLARI

Ayrılık kararı verildiğinde, evlilik birliği devam eder, sadece ortak hayat belli bir süre için ertelenmektedir. Ayrılık kararı boyunca taraflar ayrı yaşasalar da,   evlilik birliği devam ettiği için sadakat yükümlülükleri de aynen devam etmektedir. Görüldüğü üzere, eşlerin evlilikleri devam ettiği için  evli olma statüleri devam etmekte, bu sebeple de  eşlerden birinin başka bir kimse ile cinsi münasebette bulunması yine zina sayılır, kadın,  ayrılık süresi içinde doğum yaparsa, çocuk evlilik içinde doğmuş sayılır.

Ayrılık süresi içerinde taraflardan birisinin evlilik birliğine aykırı davranışlarda bulunması halinde  bu yeni bir boşanma nedeni olmakta ve ayrılık süresinin sonunu beklemeden boşanma davası açabileceklerdir.

 

Av. Gülden Mehmed Altın 

 

Kaynakça: 

1. GÖKÇE, Birsen, “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1976, Cilt: 8, Sayı: 12, Ankara,

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.2011 tarihli ve 2011/3-635 E., 2011/688 K. sayılı ilamı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2013 tarihli ve 2012/13092 E., 2013/235 K. sayılı ilamı,

3. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23.12.2010 tarihli ve 2009/20557 E., 2010/21791 K. sayılı ilamı,

4. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2008 tarihli ve 2008/5569 E., 2008/2663 K. sayılı ilamı,

 

[1] GÖKÇE, Birsen, “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1976, Cilt: 8, Sayı: 12, Ankara

 

[2] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23.12.2010 tarihli ve 2009/20557 E., 2010/21791 K. sayılı kararında; “…Boşanma isteğiyle açılan davada, hakimin boşanma yerine ayrılığa karar verilebilmesi için; boşanma sebeplerinin gerçekleşmesi yanında ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının da bulunması gerekir. ( TMK.m.170/1,3 ) Toplanan delillerden davanın açılmasından sonra tarafların evlilik birliğini yürütmek amacıyla bir araya geldikleri anlaşılmaktadır. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Taraflar bir araya gelmiş olduklarından; önceki olayları affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamış olduklarının kabulü gerekir. Bu şekildeki affedilmiş veya hoş görülmüş sayılan olaylar boşanma nedeni olarak kabul edilemez. Öte yandan, dava açıldıktan sonra yeni bir kısım olayların gerçekleştiği anlaşılmaktaysa da; bu gibi yeni olaylar eldeki davanın değil, ancak ayrı bir davanın konusu ve nedeni olacağından; bu davada değer taşımaz. O halde boşanma koşulları, dolayısıyla ayrılık kararı verilmesi koşulları gerçekleşmemiştir. Davanın reddi yerine yazılı şekilde ayrılığa karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2008 tarihli ve 2008/5569 E., 2008/2663 K. sayılı kararında; “Oysa toplanan delillerden davalı kocanın eşine şiddet uyguladığı, müşte­rek haneden gönderdiği ve uzun zamandır ayrı yaşadıkları, evlilik birliğini eş­lerden sürdürmeleri beklenemeyecek derecede sarsıldığı sabittir. (TMK. md. 166) Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekliyle Türk Medeni Kanununun 170. maddesi uyarınca ayrılığa karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…”

[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.2011 tarihli ve 2011/3-635 E., 2011/688 K. sayılı ilamı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2013 tarihli ve 2012/13092 E., 2013/235 K. sayılı ilamı,

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN