1.CMR’ye Genel Bir Bakış
CMR (Convention Marchandise Routier) Uluslararası
karayolu taşımacılığına ilişkin olarak akdedilen milletlerarası bir sözleşmedir.
Bu sözleşme 1956 yılında imzaya açılmış, Türkiye’de ise 1995 yılında imzalanmış
ve yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin 1.maddesinde uygulama alanı
düzenlenmiştir. Buna göre yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin, en az
biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve
milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan
taşınmasına ait her uyuşmazlığa uygulanacaktır.
Sözleşme kapsamında taşıt sözcüğü motorlu
taşıtlar, dizi halinde taşıtlar, römorklar ve yarı römorklar anlamına gelir.
Uluslararası posta anlaşmaları gereğince yapılan taşımalarda, cenaze
taşımalarında, ev eşyası taşımalarında ise bu sözleşme uygulanmayacaktır.
2. CMR Kapsamında Taşıyıcının Sorumluluğunun
Hukuki Niteliği
CMR’ de taşıyıcının sorumluluğu madde 17'de
düzenlenmiştir. Buna göre taşıyıcı yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye
kadar, yüklerin kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan sorumludur.
Taşıyıcının, kayıp ve hasara yol açılması halinde sorumluluktan kurtulması ise
ancak CMR m. 17/2 ve 17/4’te belirtilen sebepler ile sınırlandırılmıştır.
Böylece taşıyıcı, zarara sebep olan olayın meydana gelmesinde kusuru
bulunmadığını ispat etse dahi sorumluluktan kurtulamayacaktır; sadece bu
sınırlı sayıdaki kurtuluş hükümlerinden birinin varlığı halinde sorumluluktan
kurtulabilecektir.
Bu konuya ilişkin düzenlemeler, taşıyıcının
sorumluluğunun hukuki niteliği konusunda hem ulusal alanda hem de uluslararası
alanda çeşitli tartışmalar doğurmuştur.
Bir görüş bu sorumluluğun ‘kanıt yükü ters
çevrilmiş bir kusur sorumluluğu’ olduğu, diğer bir görüş ‘özen borcu
ağırlaştırılmış bir kusur sorumluluğu’ olduğu, başka bir görüş ‘yumuşatılmış
kusursuz sorumluluk’ olduğu ve son görüş "haksız fiil veya ihmal sorumluluk
olmadığı, ispat yükü ters çevrilmiş bir objektif sorumluluk olduğu"
şeklindedir. Bu görüşlerden bazılarına açıklık getirmek gerekirse:
Bu sorumluluğun kanıt yükü ters çevrilmiş
bir kusur sorumluluğu olduğu görüşüne göre; CMR madde 17'deki düzenleme
doğrultusunda taşıyıcının sorumluluğu, taşıyıcının yükü teslim aldığı andan,
teslim edinceye kadar olan süreç içindir. Yükte bir hasar oluşması halinde bu
hasarın bu süreçte oluşup oluşmadığını davacı-gönderici ispat etmek zorunda
kalmayacaktır. Taşımacı ancak CMR madde 17/2 17/4’teki şartların
gerçekleştiğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir. Böylelikle bu
durum, ispata ilişkin kurala istisna getirir nitelikte olup taşımacının
kusurunun gerekliliğini inkâr etmemektedir. Yalnızca sorumluluğa ilişkin ispat
yükü ters çevrilmiş olup taşımacı ilgili şartları sağlayarak kusursuzluğunu
ispat edebilmektedir. [1]
Özen borcu ağırlaştırılmış bir kusur sorumluluğu
olduğu görüşüne göre ise taşıyıcının
kusursuz olduğunu ispat etmesi onu sorumluluktan kurtaramamaktadır. Ayrıca
taşıyıcı, yalnız mücbir sebeplerin varlığını ispat ederek de sorumluluktan
kurtulamamaktadır. Bu sebeplerden ötürü, sözleşmede düzenlenen sorumluluğun
alelade bir kusur sorumluluğu olduğu söylenememektedir. Ancak taşıyıcının bu
sorumluluktan kurtulabilmesi için en üst düzeyde özeni göstermesi gerektiğinden
bahsedilebilir. Bu nedenle de bu görüşü savunanlar, özen borcu ağırlaştırılmış
bir kusur sorumluluğunun varlığından bahsedilebileceği fikrindedir. Bu görüş
savunucularına göre kusursuz sorumluluktan ise bahsedilmez zira taşıyıcının
sorumluluktan kurtulmasını, taşıyıcının kendisinin üst düzey özen göstermesine
bağlı olması durumu kusursuz sorumlukla bağdaşmamaktadır. [2]
Sorumluluğu yumuşatılmış kusursuz
sorumluluk yaklaşımını benimseyen görüşte ise taşıyıcı, sorumluluktan
kurtulma sebepleri olan madde 17/2 ve 17/4’te yer alan şartlardan birinin
oluştuğunun ispatı ile sorumluluktan kurtulabilecektir. İlgili hükümler
şöyledir:
“…(2) Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek
sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek
sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşımacının
önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşımacı sorumlu
tutulamaz.
(4) Madde 18 paragraf 2 ila 5'e uygun olmak üzere
kayıp veya hasar durumları aşağıda belirtilen koşullardan bir veya bir kaçının
doğal sonucu olan özel risklerden doğmuş ise, taşımacı sorumlu tutulamaz.
a) Kullanılmasında anlaşmaya varılmış ve sevk
mektubunda açıkça belirtilmiş olduğu üzere, madeni levha ile kaplanmamış açık
taşıtlar kullanılması,
b) Ambalajlanmadıkları veya kötü
ambalajlandıkları zaman, özellikleri gereği fire veren veya hasara uğrayan
malların ambalajlanmaması veya hatalı ambalajlanmış olması,
c) Yükün gönderici, alıcı veya bunlar adına
hareket eden kişiler tarafından alınması, taşınması, yüklenmesi, yığılması veya
boşaltılması,
d) Özellikle kırılma, paslanma, çürüme, kuruma,
normal fire yahut da güve ve haşerattan kısmen veya tamamen zarar görebilecek
malların özelliği,
e) Sandık veya paketlerin üzerindeki marka veya
numaraların yetersiz veya hatalı oluşu,
f) Canlı hayvan nakli, …”
Ancak taşımacının, madde 17/2 ye göre
sorumluluktan kurtulabilmesi için en üst düzeydeki özenin gösterilmiş olmasına
rağmen, kötü sonuçların önlenememiş olduğunu ve neticesinde de hasarın meydana
geldiğini ispat etmiş olması gerekmektedir. [3]
Yani taşıyıcının meydana gelen hasarda
kusursuzluğunu değil, hasarın Konvansiyon 17/2 ve 17/4 fıkralarında yazan
sebeplerden ileri geldiğini; kaçınamayacağı veya sonuçlarını önleyemeyeceği bir
durumdan ileri geldiğini iddia etmesi halinde de kendisine düşen en üst özeni
göstermiş olmasına rağmen hasarın meydana geldiğini ispat etmesi gerekmektedir.
3. CMR'ye
Göre Taşıyıcının Gecikmeden Doğan Sorumluluğu
CMR madde 19' da gecikmenin varlığı şu şekilde açıklanmıştır:
"Yük kararlaştırılan zaman limiti içinde
teslim edilmemiş ise veya kararlaştırılmış zaman limiti olmadığı hallerde,
taşımanın normal süresi ve özellikle parçalı yüklerde tüm yükü bir araya
getirmek için gerekli zaman, gayretli bir taşımacıya gerekli zamanı geçiyor ise
teslimde gecikme var demektir."
Yani geç teslim, eşyanın teslim alınan süreden
teslim edilen süreye kadar geçen zamanın sözleşmede kararlaştırılandan daha
uzun bir süreye karşılık gelmesi, sözleşmede kararlaştırılmadıysa da olası
teslim süresinden daha uzun bir sürenin geçmiş olmasıdır. Geç teslimden bahsedilebilmesi
içinse her halükârda bir teslim olmalıdır. CMR madde 20/1 de ayrıca;
"Kararlaştırılan zaman limitinin sonra
ermesini izleyen 30 gün içinde veya kararlaştırılan zaman limiti yoksa,
taşımacının yükü almasından sonra 60 gün içinde yükün teslim edilmemiş olması,
bunların kaybolduğuna kesin kanıt oluşturup ve bunun üzerine hak sahibi yükü
kaybolmuş varsayacaktır."
şeklinde bir düzenleme yapılarak taşıyıcının geç
teslimine bir sınır getirilmiştir. Böylece taşıyıcı teslim süresinin üzerinden
60 gün geçtikten sonra artık geç teslimden sorumluluk hükümlerine değil yükün
zıyaa uğramış olması halinde, taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin hükümlere tabi
olacaktır.
Ancak yükün tesliminin sözleşmede kararlaştırılan
süreyi geçmiş olması veya basiretli bir taşıyıcıdan beklenen makul sürenin
sonunda teslim edilmemiş olması, tek başına taşıyıcının geç teslimden sorumlu
olması için yeterli değildir. Sürenin aşılmasıyla beraber zararın oluşması ve
ayrıca sürenin aşılmasıyla zarar arasında illiyet bağının varlığı halinde
taşıyıcı, CMR kapsamında gecikmeden sorumlu olacaktır.
3.1. Geç
Teslimden Doğan Sorumluluğun Şartları:
A. Taşıma Süresinin Aşılmış Olması
CMR madde 17 /1:
"Taşımacı, yükü teslim aldığı andan, teslim
edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan
sorumludur."
şeklindedir. Bu hükümden taşıma süresinin yükün
teslim alındığı andan teslim edilinceye kadar geçen süre anlamına geldiği
görülmektedir.
Taşıma süresine ilişkin sözleşme yapılabilir, zira
CMR madde 19’da tarafların bu süreyi serbestçe kararlaştırabileceği
düzenlenmiştir. Sözleşme, her ne kadar bu konuda tarafları serbest bırakmışsa
da bu serbestlik CMR'nin asıl amacına ters düşecek şekilde kullanılmamalı ve
aşırı uzun süreler kararlaştırılmamalıdır. Zira aşırı sürelerin varlığı
taşıyıcının gecikmeden kaynaklı olan sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırır
nitelikte olacaktır. Bu durum ise anlaşmanın geçersiz olması sonucunu
doğuracaktır. Taşıyıcının borcunu ifa etmesini imkânsız hale getirecek aşırı
kısa sürelerin kararlaştırılması halinde de yine bu anlaşmanın geçersiz sayılması
gerekmektedir.
Taşıma süresinin kararlaştırılmış olması halinde
bu sürenin sevk mektubunda yer alıp almaması gerektiği madde 6 da
açıklanmıştır. İlgili hüküm:
"(1) Sevk mektubu şu bilgileri içerecektir: ...
(2) Gerekli durumlarda sevk mektubu şu bilgileri
de ayrıca içerecektir:
...f) Taşımanın tamamlanması için anlaşmaya
varılmış zaman süresi, ..."
şeklindedir. Görüldüğü üzere, hükmün ilk
fıkrasında sevk mektubunda yer verilmesi zorunlu unsurlar sayılmıştır.
Anlaşmaya varılmış süre ise hükmün ikinci fıkrasında ‘gerekli durumlarda sevk
mektubunda yer alacak hususlar’ içinde sayılmıştır.
Görüldüğü üzere; CMR m. 6/II/f’ye göre taşıma
süresinin sevk mektubuna geçirilmesi gerekmekte ise de bu hususun sevk
mektubunda yer almaması taşıma sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez. Zira, CMR
madde 4’te, sevk mektubunun yokluğu, usule aykırı oluşu veya kaybolması, CMR’ye
tabi olacak taşıma sözleşmesinin varlığını ve geçerliliğini etkilemeyeceği
düzenlenmiştir. CMR m. 9/I’de ise “sevk mektubunun, taşıma mukavelesinin
akdine, mukavelenin koşullarına ve yüklerin taşımacı tarafından kabulüne,
karine teşkil edeceği” düzenlenmiştir.
Ancak, bu durumun aksi her zaman ispat
edilebilir. Sonuç olarak ,sevk mektubunun yokluğunun taşıma sözleşmesinin
geçerliliğini etkilememesinden ve CMR madde 9/1’deki karinenin aksinin ispat
edilebilir oluşundan yola çıkarak, taşıma süresinin sevk mektubuna yazılmamış
olmasının bir geçersizlik sonucu doğurmayacağını söyleyebiliriz. [4]
Ayrıca sevk mektubunda süre net bir şekilde
kararlaştırılmamış olsa dahi süreyi anlaşılabilir kılır durumlar sürenin
taraflarca belirlendiği anlamına gelir. Bu duruma başka bir sefere
yetiştirilmesi gereken yük örnek verilebilir. Bu halde taşıma sefer tarihinde
kadar gerçekleştirilmiş olmalıdır.
Taşıma süresine ilişkin herhangi bir sözleşmenin
olmaması halinde ise CMR madde 19 uygulanacaktır. Buna göre, sözleşme ile
taşıma süresinin kararlaştırılmadığı hallerde süre ‘gayretli bir taşımacıya
gerekli zaman’ dır.
Yükün kimin tarafından yükleneceği ve boşaltılacağı
hususları, yükün teslim alınması ve göndericiye teslim edilmesi hususlarında
önem taşısa da bu kavramlar CMR'de açıklanmamıştır. O halde ilgili uyuşmazlığa
Türk hukukunun uygulanacağı hallerde yükleme ve boşaltma hususlarına TTK madde
863 uygulanmalıdır. İlgili hüküm şu şekildedir:
"(1) Sözleşmeden, durumun gereğinden veya
ticari teamülden aksi anlaşılmadıkça; gönderen, eşyayı, taşıma güvenliğine
uygun biçimde araca koyarak, istifleyerek, bağlayarak, sabitleyerek yüklemek ve
aynı şekilde boşaltmak zorundadır. Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme
güvenliğine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. "
Bu düzenlemenin mantığı, göndericinin yükün
niteliklerine taşıyıcıya göre daha çok hakim olması ve dolayısıyla yükün nasıl
yüklenmesi, boşaltılması, istiflenmesi gerektiği konusunda daha çok bilgili olacak
olmasıdır. Görüldüğü üzere, ilgili hükümde bu durumun istisnaları olduğu da
belirtilmiştir. Bu düzenleme aynı zamanda Almanya Ticaret Kanunu madde 412 ile
de örtüşmektedir. [5]
B. Zararın Meydana Gelmesi
CMR'de taşıyıcının gecikmeden doğan sorumluluğu,
tazminat sorumluluğu şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla tazminattan
bahsedebilmek için zararın oluşması gereklidir.
Nitekim Yargıtay 11. H.D. 19.06.2000 tarih
2000/4859 E. ve 2000/5755 K. sayılı kararı aynen şöyledir:
“… davacı taşıyıcının malların teslimini taahhüt
ettiği 19.08.1996 tarihinden 4 gün sonra 23.08.1996 tarihinde teslimi
gerçekleştirdiği, bu gecikmeden CMR 19. madde uyarınca taşıyıcı davacının
sorumlu olacağı, ancak davalının gecikmeden ötürü bir zarara uğradığını
kanıtlayamadığı, bu nedenle davacının navlun ücreti talep etmekte haklı olduğu
gerekçeleriyle, … yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın
onanması gerekmiştir.”
Zarar, gecikme olmasaydı hak sahibinin
malvarlığının bulunacağı durum ile eşyanın geç teslim edilmesi sonrasında
bulunduğu durum arasındaki negatif fark dikkate alınarak tespit edilecektir,
zira CMR'de zararın tespitine ilişkin özel bir düzenleme mevcut olmadığından
genel hükümlere göre zarar tespit edilecektir.
Yükün geç teslimi aynı zamanda yükün ziya veya
hasarına sebep olabilir. Bu konuda önemli bir tartışma vardır. Hem geç teslim
olduğunda hem de eşyanın ziya veya hasarı olduğunda taşıyıcının hangi
kapsamdaki sorumluluğuna gidilecektir? [6]
Bir görüşe göre, bu iki durumun aynı anda olduğu
hallerde taşıyıcı hasardan sorumlu olmalıdır. Diğer bir görüşe göre ise,
gecikmenin, eşyanın hasarına yol açtığı durumlarda, hakların yarışması söz
konusu olacaktır. Bu durumda her iki sorumluluğa ilişkin hükümler de
uygulanabilecektir. Bir diğer görüşe göre, gecikme nedeni ile iki tür zarar
meydana gelebilir. Bunlar dolaylı zararlar olarak da ifade edebileceğimiz ve
hak sahibinin malvarlığında oluşan zararlar ve taşıma konusu eşyanın hasara
uğramasından doğan zararlardır. Bu nedenle, gecikme sebebiyle hak sahibinin
maruz kaldığı doğrudan ve dolaylı tüm zararlar gecikme sorumluluğu kapsamında olacaktır.
Son görüşe göre ise, gecikme zararları ziya veya
hasar dışında kalan zararlardır. CMR'de de hasar veya ziyanın gerçekleştiği
zaman dilimine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Dolayısıyla da gecikmenin
eşyanın hasarına neden olduğu hallerde taşıyıcı, ziya veya hasara ilişkin
hükümlere göre sorumlu olacaktır.
C. İlliyet Bağı
Bilindiği üzere, illiyet bağı olaylar arasındaki
sebep sonuç ilişkisidir. Taşıyıcının gecikmeden sorumlu tutulması için oluşan
zararın yaşanmış gecikmeden kaynaklı olması gereklidir. Hak sahibi CMR madde
23/5 doğrultusunda açtığı davada bu illiyet bağını da ispatlanmalıdır. İlliyet
bağının varlığının kabulü içinse hayatın olağan akışı göz önünde
bulundurulacaktır. Buna göre hayatın olağan akışında, mevcut zararın yaşanmış
gecikmeden kaynaklı olabileceği söylenebiliyor ise illiyet bağı kurulmuş
olacaktır.
3.2. Gecikme Sonucu Tazminat İstemi
CMR madde 23/5'te: "Gecikme halinde, hak
sahibi zarar ve ziyanın bundan ileri geldiğini kanıtlarsa, taşımacı bu zarar ve
ziyan için taşıma ücretini geçmemek üzere tazminat öder." şeklinde bir
düzenleme yapılmıştır.
Görüldüğü üzere madde hükmünde, gecikmenin ayrıca
bir zarara neden olması halinde, navlun ücretiyle sınırlı olarak taşıyanın
sorumluluğu düzenlenmiştir. Taşıyanın, gecikmeye rağmen taşıma ücretine tam
olarak hak kazandığı kabul edilmiştir. Zira yukarıda da bahsedildiği üzere, geç
teslimden bahsedilebilmesi için her halükârda bir teslimin gerçekleşmiş olması gereklidir.
Bu teslim gerçekleştirildiği sürece taşıma ücretinin ödenmemesi söz konusu
olmamalıdır.
Nitekim İstanbul BAM, 13. HD., E. 2018/876 K.
2019/1083 T. 11.9.2019 tarihli kararında:
"Uyuşmazlığının tabi olduğu CMR
Konvansiyonu’nun 23’ncü madde hükmünde, gecikmenin ayrıca bir zarara neden
olması halinde, navlun ücretiyle sınırlı olarak taşıyanın sorumluluğunu
düzenlemiş olup, gecikme halinde taşıyanın navlun ücretine hak kazanmayacağı
gibi bir düzenlemeye yer verilmemiş, taşıyanın gecikmesine rağmen taşıma
ücretine tam olarak hak kazandığı kabul edilmiştir. Somut olayda, davalının
ayrı bir dava, karşı dava açmadan ve takas mahsup talebi olmadan davalının
gecikme cezası olarak kestiği fatura bedelinin navlun bedelinden mahsup edilip
edilemeyeceğinin çözüme kavuşturulması gerekmektedir." ifadesi yer almaktadır.
Ancak kararın devamında da görüleceği üzere, bu
tazminat istemi takas yolu ile elbette taşıma ücretinden mahsup edilebilecektir.
Bu durum TBK madde 143 çerçevesinde gerçekleşebilecektir.
İlgili hüküm şöyledir:
"Takas, ancak borçlunun takas iradesini
alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas
edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. "
Bu doğrultuda tazminat hakkı sahibi, tazminatın
taşıma ücretinden mahsup edilmesi istemini CMR doğrultusunda açılan dava
sırasında karşı tarafa bildirmelidir. Zira yukarıda da açıklandığı üzere,
gecikmenin varlığı taşıma ücretinin ödenmesine engel değildir.
SONUÇ
Uluslararası bir konvansiyon olan CMR'de karayolu
taşımacılığında taşıyıcın yükün kayıp, hasar ve gecikmesinden kaynaklı
sorumluluğu düzenlenmiştir. Konvansiyon kapsamında, taşıyıcının gecikmeden
kaynaklı sorumluluğundan söz edebilmek için yükün göndericiye tesliminin
mutlaka gerçekleşmiş olması gerekli olup ayrıca taşıma süresinde aşım sonucu
bir zararın oluşmuş olması gereklidir. Taşımacının bu zarar karşılığı taşıma
ücretini geçmeyecek miktarda tazminat ödemesine hükmedilebilecektir. Gecikme
halinde taşımacının taşıma ücreti ödenmemesi gibi bir durum söz konusu
olmayacaktır. Ancak taşımacı TBK'da düzenlenmiş takas hükümleri doğrultusunda
takas istemini öne sürmüş olmak kaydıyla taşıma ücretiyle tazminat
yükümlülüğünün takas edilmesini isteyebilecektir.
Stj. Av. Duygu Yaren Yıldırım
Kaynakça:
1. Akıncı,
s.87; Özdemir, Uluslararası Eşya Taşıma Hukuku, Ziya ve/veya Hasar Sorumluluğu,
s.126, 127
2. Akıncı,
s.87; Aydın, s.34
3. Arkan,
Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu s.44
4. Dağ,
Elif, T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi CMR’ye Göre
Taşıyıcının Gecikmeden Doğan Sorumluluğu, sayfa 25,26
5. Oyal,
Dr. Ahmet Batuhan, Taşıyıcının Yüklemenin İşletme Güvenliğine Uygun Olarak
Yapılmasını Sağlama Yükümlülüğü, s. 1264-1266
6.
Gençtürk, Gecikme, s. 159-160