I. Giriş
Geçici
hukuki koruma kavramı, öğreti de kullanılmakla birlikte, ilk kez 6100 sayılı
HMK’de yer almaştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 389-406 maddeleri arasında
“Geçici Hukuki Korumalar” başlığı; ihtiyati tedbir, delil tespiti ve diğer
geçici hukuki korumalar şeklinde düzenlenmiştir. [1]
Geçici
hukuki koruma tedbiri, genellikle acil durumlarda başvurulan, bir davada nihai
karar verilene kadar tarafların haklarını korumak amacıyla, davanın sonucuna
etki etmeden mahkeme tarafından verilen tedbirlerdir.
Geçici
hukuki koruma tedbirleri, Türk Hukukunda sadece Medeni Usul Hukuku’na özgü
olmayıp çeşitli dallarda kendini göstermektedir. İcra Hukukunda ihtiyati haciz;
ceza yargısında tutuklama ve emniyet tedbirleri; idari yargıda yürütmenin
durdurulması ve anayasa yargısında yürürlüğün durdurulması kararı da geçici
hukuki koruma tedbirlerine birer örnektir. [2]
Geçici
hukuki koruma tedbirlerinden bazılarını kısaca tanımlayacak olursak;
a)
İhtiyati Tedbir
İhtiyati
tedbir, telafisi zor veya imkânsız zararların ortaya çıkmasını engellemek için
dava açılmadan önce veya yargılama aşamasında konusu para alacağı dışındaki
uyuşmazlıkların hakkında başvurulabilecek geçici bir hukuki koruma tedbiridir. İhtiyati tedbir müessesi, 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 10. kısmında Geçici Hukuki Korumalar
başlığı altında 389 ile 399. maddeler arasında düzenlemiştir. Kanun koyucu
ihtiyati tedbir kavramının tanımını yapmamış olsa da bu tanım HMK’nın 389.
Maddesinden çıkartılabilir. HMK’nın 389. Maddesi aynen;
“Mevcut
durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin
önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya
gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe
edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı
verilebilir.” şeklindedir.
b)
İhtiyati Haciz
İhtiyati
haciz, bir para alacağına ilişkin hâlihazırda mevcut veya ileride açılacak bir
icra takibinin sonucunu güvence altına almak maksadıyla mahkeme kararıyla
borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz müessesi,
İcra İflas Kanunu’nun 257-268. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
c) Delil
Tespiti
Delil
tespiti, ileride açılacak veya açılmış olan bir davayla ilgili delilerin
bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını
sağlamak amacıyla kabul edilmiş bir kurumdur. Delil tespiti, HMK'nın 10. kısım 2. bölümünde 400.
ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
II.
Geçici Hukuki Koruma Tedbirlerine Başvururken Harç Ödeme Zorunluluğu
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 73/3 maddesi "Vergi, resim, harç ve benzeri
mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır."
hükmünü içermektedir. Buna göre; kamu kurum ve kuruluşları tarafından sunulan
hizmetlerin karşılığı olarak alınan harç yasaya dayalı olarak alınmalı ve
yükümlüsü de kanunun amacına uygun olarak bu hizmetten yararlanan kişiler
olmalıdır. Bu zorunluluk, Yargıtay İçtihadı Birleştirme YİBK'nın 07.12.1994
tarihli 1964/3 E., 1964/5 K. sayılı ve Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1987 tarihli
ve 1986/20 Esas-1987/9 Karar sayılı ilamlarında da gerekçe kısmında
belirtilmiştir.
Anayasanın
harç alınmasındaki kanunilik ilkesi gereğince, Harçlar Kanunu'nun 1. maddesinde
alınacak harçlar arasında yargı harçları da sayılmıştır. Yargı harcı, devletin
mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, bu hizmetten yararlananların sağladığı
katkıdır.
Harçlar
Kanunu’nda yargı harcı çeşitleri olarak başvurma harcı, celse harcı, karar ve
ilam harcı gibi çeşitli harç türleri yer almaktadır. Geçici hukuki koruma
yolları ile ilgili taleplerden alınan harç başvurma harcının bir türü olarak
düzenlenmiştir. Nitekim bu husus Yargıtay 3. Hukuk
Dairesi’nin 2022/1582 E., 2022/5882 K. sayılı, 16.06.2022 tarihli
kararında;
“6100
Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389 vd.
maddeleri uyarınca, esas hakkındaki hükme kadar taraflar açısından davanın
uzamasından kaynaklanan sakıncaları gidermeyi ve geçici hukuki koruma sağlamayı
amaçlayan ihtiyati tedbir talepleri, Harçlar Kanunu'na bağlı (1) sayılı
Tarife uyarınca başvurma harcına tabidir.” [3]
şeklinde açıklanmıştır.
Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2013/17313 E., 2014/1855 K.
sayılı 10.02.2014 tarihli kararında;
“Başvuru
harcı; dava açılırken veya davaya müdahale, ihtiyati tedbir, ihtiyati
haciz, delil tespiti talebinde bulunanlar tarafından peşin olarak ödenmesi
gereken harçtır. 492 sayılı Harçlar Kanunun 2.
maddesinde; “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede
yazılı olanları, yargı harcına tabidir.” 11. maddesinde; “Genel olarak
yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen
kişiler ödemekle mükelleftir” 27.maddesinde; “(İ) sayılı tarifede yazılı maktu
harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir.” [4] şeklinde
açıklanmıştır.
Harçlar
Kanunu’nun 32. maddesi;
“Yargı
işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak
ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam
olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet
kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde
olup harçların ödenmedikçe devamındaki işlemlerin yapılmayacağı belirtilmiştir.
Görüldüğü
üzere, geçici hukuki koruma yollarına başvururken Harçlar Kanunu’nda belirtilen
başvurma harcı ödenmelidir. Keza
taraflar harcın ödenmesini açıkça istememiş olsa bile mahkeme kendiliğinden
ödenmesine karar verir.
Zira bu
husus yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/1582 E.,
2022/5882 K. sayılı, 16.06.2022 tarihli kararında;
“Yargılama
giderleri hakkında hüküm verilebilmesi için tarafların dilekçelerinde yargılama
giderlerini açıkça istemiş olmalarına gerek yoktur. Mahkeme talep olmasa dahi
yargılama giderlerine ve vekalet ücretine de kendiliğinden karar vermekle
yükümlüdür.” şeklinde açıklanmıştır.
III.
Geçici Hukuki Koruma Tedbirlerine Başvururken Harcın Eksik Yatırılması veya
Ödenmemesi Durumu
Harcın
eksik ödenmesi hususunda dikkate alınacak en önemli maddelerden birisi Harçlar
Kanunu madde 30’dur. Zira Harçlar Kanunu 30. Madde aynen;
“Muhakeme
sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla
olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden
celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı
tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye
konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklindedir.
Harçlar
Kanunu’nun 30. maddesi ve 32. maddeleri incelendiğinde, özetle eksik olan harç
tamamlanmadıkça devamındaki işlemlerin yapılamayacağı belirtilmiştir. Buna göre
başvurma harcı ilgilisince ödenmeden ihtiyati tedbir talebi incelenemeyecektir.
Mahkemenin, ihtiyati tedbir talep edene başvuru harcını tamamlaması için süre
vermesi gerekmektedir. Zira bu husus Yargıtay 3. Hukuk
Dairesi’nin 2022/1582 E., 2022/5882 K. sayılı, 16.06.2022 tarihli
kararında;
“Harçlar
Kanunu'nun 32. maddesinde; yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe
mütaakıp işlemler yapılamayacağı belirtildiğine göre, başvurma harcı
ilgilisince ödenmedikçe ihtiyati tedbir talebinin incelenmesi olanağından söz
edilemez. Buna göre mahkemece yapılacak iş; ihtiyati tedbir talep edene
başvuru harcını tamamlaması için usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu
sürede harç tamamlanırsa ihtiyati tedbir talebinin esasının incelenmesi
olmalıdır.
Bu
açıklamalara göre, davanın açılması sırasında veya dava sırasında, Harçlar
Kanunu'na bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olan başvuru harcı yatırılmadan
ihtiyati tedbir talep edilmesi halinde, ihtiyati tedbir talep edene başvuru
harcını tamamlaması için usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu sürede
harç tamamlanırsa ihtiyati tedbir talebinin esasının incelenmesi gerektiğinden,
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin, başvuru harcı yatırılmadan
talep edilen ihtiyati tedbirin usulden reddine dair kararı, usul ve kanuna
uygun değildir.” şeklinde açıklanarak ancak harç tamamlanırsa
ihtiyati tedbir talebinin esasen incelenebileceği belirtilmiştir.
Yine
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2018/5525 E., 2020/5591 K. sayılı, 30.09.2020 tarihli
kararında bu durum şöyle açıklanmıştır:
“Böyle
bir durumda, mahkemece yapılacak iş; harcın tamamlanması için verilen sürede
harcın tamamlanmaması halinde, HMK'nin 150. maddesi uyarınca dosyanın
yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına; maddede
belirtilen sure içerisinde harcın yatırılmadığı, dosyanın yenilenmediği
anlaşıldığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinden
ibarettir...." [5]
IV. Bölge
Adliye Mahkemesi’nin Harç Eksikliği Durumlarında Verebileceği Kararlar
Harç
eksikliği hususunu incelemeden önce Bölge Adliye Mahkemesi’nin genel olarak verebileceği
kararları incelemekte fayda olacaktır. Bölge Adliye Mahkemesi’nin önüne gelen
bir dosyada verebileceği kararlar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer
almaktadır. İstinaf mahkemelerinde asıl incelemeden önce bir ön inceleme
aşaması vardır. Ön inceleme aşamasında başvuru şeklen incelenir. Bu aşama HMK
madde 352’de yer almaktadır:
“(1)
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme
sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar
verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge
adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b)
Kararın kesin olması
c)
Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç)
Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç
gösterilmemesi
(2) Ön
inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön
inceleme sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.”
Eğer HMK
madde 352’de sayılan sebeplerden birisi yoksa esastan istinaf incelemesine
geçilir. Bölge Adliye Mahkemeleri genel olarak istinaf başvurusunun reddi, ilk
derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve dosyanın ilk derece mahkemesine
gönderilmesi, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve davanın kısmen
veya tamamen kabulü, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırılarak
düzeltilmesi, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın esastan
reddi gibi kararlar verebilir. HMK madde 353 incelendiğinde;
“(1) Ön
inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a)
Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın
kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren
mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine
ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak
karar verir:
1) Davaya
bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri
sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3)
Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik
kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen
davaya bakmış bulunması
4) Diğer
dava şartlarına aykırılık bulunması.
5)
Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına,
davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, karar verilmiş olması.
6)
(Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili
olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması
ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b)
Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1)
İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu
anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2)
Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata
edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya
kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.”
Madde
353/1-a’daki durumlarda Bölge Adliye Mahkemesi, esası incelemeden ilk derece
mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk
derece mahkemesine gönderilmesine duruşma yapmadan karar verir.
Madde
353/1-b’deki durumlarda ise Bölge Adliye Mahkemesi, dosyanın esasına girerek
duruşma yapmadan karar verecektir.
Bölge
Adliye Mahkemesi, ihtiyati tedbir talep edilirken ödenen başvuru harcının eksik
olduğu durumlarda çeşitli kararlar verebilmektedir. Bazı kararlarda, ilk derece
mahkemesi ihtiyati tedbir talebi için başvuru harcının ödenip ödenmemesine
bakmaksızın esastan karar verebilmektedir. Böyle durumlarda, dosya Bölge Adliye
Mahkemesinin önüne geldiğinde, Bölge Adliye Mahkemesinin ne şekilde karar
vereceğine dair çeşitli Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları
bulunmaktadır.
Bazı
kararlara göre, harcın eksikliği durumunda ihtiyati tedbir talep eden kişiye
uygun bir süre vermeden esastan incelemeye geçilip karar verilmesi hukuka uygun
olmayıp ihtiyati tedbir talep eden kişiye harcı tamamlaması için uygun süre
verildikten sonra esastan incelemeye geçilmesi için dosya ilk derece
mahkemesine geri gönderilmelidir. Nitekim bu hususu destekleyen T.C. Konya
Bölge Adliye Mahkemesi’nin 6. Hukuk Dairesi 2024/1622 E., 2024/1864 K. sayılı,
19/11/2024 tarihli kararında;
“…bu
nedenle davanın açılması sırasında veya dava sırasında, Harçlar Kanunu’na
bağlı(1) sayılı tarifede yazılı olan başvuru harcı yatırılmadan ihtiyati tedbir
talep edilmesi halinde, ihtiyati tedbir talep eden davacılara ihtiyati
tedbir harcı yatırması için uygun bir kesin mehil verilmesi, mehle uymamanın
neticelerinin açıkça ihtar olunması, verilen mehil içinde harcın yatırılması
halinde ihtiyati tedbir talebinin esasının incelenmesi gerekirken , harç
alınmadan karar verilmesi doğru olmadığından, mahkemece her bir davacıya
ihtiyati tedbir talep harcı yatırması için uygun bir mehil verilmesi, mehle
uymamanın neticelerinin açıkça ihtar olunması, verilen mehil içinde harcın
yatırılması halinde ihtiyati tedbir talebinin esasının incelenmesi
gerekirken anılan husus nazara alınmaksızın karar verilmesi yerinde
görülmediğinden, ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekilinin istinaf başvuru
talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi
kararının kaldırılmasına, dosyanın belirtilen şekilde işlem yapılmak
üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” [6]
şeklinde
karar vererek aslında esasa girmeden harç eksikliğini tamamlaması için
başvurana süre verilmesi gerektiğini gözeterek dosyayı ilk derece mahkemesine
geri göndermiştir.
Bazı
kararlarda ise Bölge Adliye Mahkemesi’nin eksik harcın tamamlanması için
ihtiyati tedbir talep eden kişiye uygun bir süre verilmesi gerektiği, bunun
için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine gerek olmadığı
belirtilmektedir. Zira bu hususu destekleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin
2022/1582 E., 2022/5882 K. sayılı 16.06.2022 tarihli kararında;
“Bu
açıklamalara göre, davanın açılması sırasında veya dava sırasında, Harçlar
Kanunu’na bağlı(1) sayılı tarifede yazılı olan başvuru harcı yatırılmadan
ihtiyati tedbir talep edilmesi halinde, ihtiyati tedbir talep edene
başvuru harcını tamamlaması için usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu
sürede harç tamamlanırsa ihtiyati tedbir talebinin esasının incelenmesi
gerektiğinden, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin,
başvuru harcı yatırılmadan talep edilen ihtiyati tedbirin usulden reddine dair
kararı, usul ve kanuna uygun değildir.” şeklinde açıklanarak Bölge Adliye
Mahkemesi’nin de harcı tamamlaması için ihtiyati tedbir talep edene harcı
tamamlaması için uygun bir şekilde süre vermesi gerektiğinden bahsetmiştir.
Kanaatimizce
de Bölge Adliye Mahkemesi, önüne gelen dosyada ihtiyati tedbire başvurulurken
yatırılan başvuru harcının eksikliği durumunda, dosyayı ilk derece mahkemesine
göndermesine gerek olmaksızın harcı tamamlamak için başvuran tarafa süre
vermelidir. Zira yukarıda da
değindiğimiz üzere, HMK m. 353/1-a’da Bölge Adliye Mahkemesi’nin dosyayı ilk
derece mahkemesine yeniden yargılama yapmak amacıyla gönderebileceği haller
düzenlenmektedir. HMK 353/1-a esas davaya ilişkin kararlara uygulanırken,
geçici tedbirler bir dava niteliğine haiz olmadıkları için, bu tedbirler bakımından
var olan eksikliklerde, bu maddenin uygulanması geçici hukuki koruma
tedbirlerinin hem niteliğiyle hem de amacıyla bağdaşmayacaktır. Çünkü geçici
hukuki koruma tedbirleri, nitelik olarak tarafların haklarının davanın sonucuna
kadar geçici olarak korunmasını sağlamaktır. Esas dava ile
karşılaştırıldığında, geçici tedbirlerin amacı, daha kısa süreli, ihtiyati ve
geçici çözümler sunmaktır. Geçici hukuki koruma tedbirlerinin, bir dava süreci
olmadan da uygulanabilmesi, onları hukuk sistemindeki esnek ve hızlı çözümler
sunan önemli bir mekanizma yapmaktadır.
Zira
Yargıtay tarafından benimsenen görüşe göre HMK m.353/1-a kapsamında Bölge
Adliye Mahkemesi tarafından dosyanın geri gönderilmesine ilişkin sebepler
sınırlı sayıdadır.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi’nin 2019/2900 E. , 2019/8223 K. sayılı, 04.07.2019 tarihli
kararında ;
“Bu
itibarla yukarıda belirtilen gönderme kararı HMK 353/l-a-6 maddesine istinaden
verilmiş bir gönderme kararı değildir. HMK 353/1-a maddesinde bölge adliye
mahkemesinin ilk derece mahkemelerine dosyayı gönderme sebepleri tahdidi
(Sınırlı) olarak sayılmış ve sadece bu durumlarda verilecek gönderme kararının
kesin olduğu ifade edilmiş olup”. [7]
Aynı
yönde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2019/7303 E.,2020/887 K. sayılı, 06.02.2020
tarihli kararında;
“…Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesinde, bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk
derece mahkemesine geri gönderme sebepleri tadadi olarak değil tahdidi olarak
sayılmıştır…” [8]
IV. Sonuç
Kanaatimizce
geçici hukuki koruma tedbirleri birer dava olmayıp istinaf mahkemelerinin
kuruluş amaçlarından birinin de yargılamanın aşamalarının daha hızlı ilerlemesi
olduğu gözetildiğinde, harcın eksik yatırılması durumunda dosyanın ilk derece
mahkemesine gönderilmesi yerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından harcın
tamamlanması için uygun bir süre verilmesi daha uygun bir seçenek olacaktır. Zira bu usuli eksiklik Bölge Adliye Mahkemesi
tarafından giderilebilecek bir eksikliktir.
Stj. Av.
Ayça Alemdaroğlu
Kaynakça:
1. Karslı,
Abdürrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2020, s.733
2. Yılmaz,
Ejder, Arslan, Ramazan, Taşpınar, Sema, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları,
Ankara, 2020, s. 581
3.Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/1582 E., 2022/5882 K.
sayılı, 16.06.2022 tarihli kararı
4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2013/17313 E., 2014/1855 K.
sayılı, 10.02.2014 tarihli kararı
5. Yargıtay
8. Hukuk Dairesi’nin 2018/5525 E., 2020/5591 K. sayılı, 30.09.2020 tarihli
kararı
6. Konya
Bölge Adliye Mahkemesi’nin 6. Hukuk Dairesi 2024/1622 E., 2024/1864 K. sayılı,
19.11.2024 tarihli kararı
7. Yargıtay
2. Hukuk Dairesi’nin 2019/2900 E., 2019/8223 K. sayılı, 04.07.2019 tarihli
kararı
8. Yargıtay
2. Hukuk Dairesi’nin 2019/7303 E.,2020/887 K. sayılı, 06.02.2020 tarihli kararı