1.Giriş
Tarihte hükmün açıklanmasının geri
bırakılması veya hükmün gibi kurumlar 1800’lü yılların ortasından itibaren
çeşitli hukuk sistemlerinde yerini bulmaya başlamıştır. Bu kurumlar ortaya
çıktıkları ilk dönemlerde daha çok hafif suç suçluları ve çocuk suçlular
bakımından düzenlenilmiştir. Kurumun amacı nispeten hafif nitelikte suçları
işleyen suçluların toplumdan koparılmaması ve bu tipteki suçluların cezaevlerindeki
yoğunluğu arttırmaması olarak ifade edilebilir.
2.Hukukumuzda HAGB
Hukukumuzda hükmün açıklanmasının geri bırakılması
(HAGB) kurumu 15.07.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. İlgili kurum ilk başta tarihsel süreçteki ile paralel şekilde çocuk
suçlular bakımından uygulanacak şekilde yürürlüğe girse de daha sonradan
yapılan değişiklik ile yetişkinler bakımından da uygulanması
kararlaştırılmıştır. Hukukumuzdaki düzenleme, son hali ile 2006 yılında 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 231’de yer yerini almıştır.
İlgili hükme göre, sanığa isnat edilen
suçtan ötürü yapılan yargılama sonunda verilen ceza iki yıl veya daha az süreli
hapis cezası veya adli para cezası niteliğinde ise mahkemece hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. Mahkemenin geri
bırakma kararı verebilmesi için kanunda sayılan şartların mevcut olması
gerekir. Bu şartlar CMK madde 231/6’da sayılmıştır.
Ayrıca, bu kararın uygulanması için
sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi gerekir. Sanığın
kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu uygulama
alanı bulmaz ve hüküm açıklanır. HAGB kararını kabul etmeyen sanık mahkemece
kendisi adına hükmedilen suç için istinaf kanun yoluna gidebilecektir.
Bir diğer ihtimal sanığın HAGB kararına
itiraz etmesidir. İtiraz yetkili mercii tarafından reddedilirse HAGB hükümleri uygulanır.
İtirazın kabul edilmesi halinde ise ilgili hüküm açıklanır ve sanık hükme karşı
istinaf kanun yoluna gidebilir. Mahkemece geri bırakma kararı verilir ve
sanıkça kabul edilirse veya sanığın itirazı reddedilirse hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kurumu uygulama alanı bulur.
CMK madde 231/8’e göre hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması durumunda sanık 5 yıl süre ile denetime tabi
olacaktır. Bu 5 yıl içerisinde 1 yılı geçmeyecek şekilde mahkemece denetimli
serbestlik tedbirine karar verilebilir. Sanık beş yıl boyunca kasten suç
işlemez ve mahkemece belirlenen denetimli serbestlik tedbirlerini ihlal etmez
ise, açıklanması geri bırakılan hüküm hiç var olmamışçasına ortadan kalkar.
3.HAGB’nin Uygulanamayacağı Haller
Yukarıda da belirtildiği üzere HAGB’nin
uygulanması için belirli şartlar mevcut olmalıdır. İlk olarak HAGB’nin
uygulanabileceği bir suçun mevcudiyeti gerekir. HAGB kararı verilemeyecek bazı
durumlar CMK’da ve bazı diğer özel kanunlarda düzenlenilmiştir. Örneğin 5941
sayılı Çek Kanunu’nda yer alan “Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu” bakımından HAGB
kurumu uygulama alanı bulmayacaktır. Benzer şekilde CMK 231/14’teki düzenleme
sebebiyle Anayasa madde 174 ile korunan inkılap kanunlarında yer alan suçlar
bakımından da HAGB hükümleri uygulanmayacaktır. Bu tür özel düzenleme ile saf
dışı bırakılan haller haricinde şartlarının mevcut olması halinde HAGB’nin
uygulanmasına mahkemece karar verilebilinecektir.
4.HAGB’nin Uygulanabilmesi İçin Gerekli
Şartlar
HAGB’nin uygulanabilmesi için öncelikle
ilgili kararın hükmettiği cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli
para cezası olması gerekir. İkinci bir koşul, sanığın daha önce kasıtlı olarak
işlediği bir suçtan hüküm giymemiş olması gerekir. Bu bakımdan sanığın
kesinleşmiş ve kasten işlediği bir suçu bulunup bulunmadığına bakılır.
Dolayısıyla sanığın böyle bir suçtan yargılaması devam ediyorsa veya böyle bir
suçtan hüküm giymiş ama sicilinden silinmiş ise yine de HAGB uygulanabilir.
Üçüncü olarak HAGB kararı alacak mahkemece sanığın tutum ve davranışlarına göre
bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirilmesi gerekir. Dördüncü olarak sanığın
işlediği suç nedeniyle mağdurun ve kamunun uğradığı zararı tamamen gidermesi
gerekir. Son olarak, yukarıda da belirtildiği üzere sanığın HAGB kararını kabul
etmesi gerekir. Belirtilen koşulların gerçekleşmesi ve mahkemece HAGB kararı
verilmesi üzerine sanığın bunu kabul etmesi ile HAGB süreci başlayacaktır.
Sanık 5 yıllık süreyi kasti bir suç işlemeyerek geçirirse ilgili hüküm ortadan
kalkar ve dava düşer.
5.Tartışmalar
HAGB kurumu ilk bakışta hakkaniyetli
bir sistem olarak gözükmeyebilir. Bunun sebebi kişinin işlediği suçun cezasını
tazmin etmemesi hatta beş yıllık süre sonunda bu suç hiç işlenmemiş gibi olacak
olmasıdır. Ayrıca sanık bakımından daha yargılama tamamlanmadan HAGB kararı
verilmesi ve sanığın bu konuda kararını bildirmesinin istenilmesi de sakıncalı
gözükmektedir. Henüz deliller tam anlamıyla toplanmadan ve yargılama sona
ermeden sanığın böyle bir seçime zorlanması adeta sanığa kendi yargılamasını
tahmin edip bir seçim yaptırmak olarak gözükmektedir.
Buna ek olarak, sanığın HAGB’yi kabul
etmesi halinde geri kalan süreçte temyiz denetimi mekanizmasından mahrum
kalacak olması da ceza hukuku prensipleri açısından sorunlu gözükmektedir. Diğer
yandan hafif suçlar sebebiyle cezaevi yoğunluğunun artmasının önüne geçilmesi
ve hafif suç işleyen kişinin toplumdan koparılmaması HAGB’nin pozitif yönleri
olarak görülebilir. Fakat dikkat edilmelidir ki, özel düzenlemeler ile bertaraf
edilen bazı suçlar dışında her suç bakımından 2 yıl ve altı ceza kararı
verilmesi ve şartların sağlanması durumunda HAGB uygulanabilecektir.
Bu sebeple HAGB’nin uygulanabileceği
dava sayısı oldukça fazladır. Nitekim Bakanlık Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğü’nün 2020 verilerine göre, verilen HAGB kararlarının verilen mahkûmiyet
kararlarının dörtte birini oluşturduğu göze çarpmaktadır. Aynı şekilde yaklaşık
on yıllık bir süreç içerisinde HAGB kararlarına yapılan itirazların kabul
oranının %10,4 olduğu anlaşılmaktadır [1]. Belirtilen hususlar göz önünde
bulundurulduğunda HAGB kurumunun doktrince bolca eleştiriye maruz kalması pek
de şaşırtıcı değildir.
6.Anayasa Mahkemesine Başvuru ve Karar
Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi de bu
paralelde hareket ederek HAGB kurumunun anayasaya aykırı olduğunu iddia ederek hükmün
iptalini Anayasa Mahkemesi’nden talep etmiştir. Başvuruda mahkemece HAGB
uygulamasının Anayasa’nın 17. Maddesine aykırı olduğu iddia edilmiştir.
Başvurunun temel dayanağı HAGB hükümlerinin faillerin eylemlerinin cezalarını
yeteri kadar tazmin edememesine yol açması ve bu tazminin mağdurlar açısından
da yeterli giderimi sağlamamasıdır.
Buradan yola çıkarak HAGB hükümlerinin
Anayasanın 17. Maddesinde düzenlenen devletin kişilerin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü ihlal eder nitelikte
olduğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu doğrultuda yaptığı inceleme
sonucunda Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin başvurusunu yerinde bulmuş ve 2022/120
esas ve 2023/107 karar sayılı kararıyla HAGB düzenlemesinin Anayasaya aykırı
olduğuna ve bu düzenlemenin iptaline karar vermiştir. Bu karar üzerine yeni
tartışmalar ortaya çıkmış ve bu sefer Anayasa Mahkemesi kararının ne zaman
yürürlüğe gireceği ve halihazırda mevcut olan HAGB uygulamalarının ne olacağı
soruları ortaya çıkmıştır.
7.
Anayasa Mahkemesi Kararının Uygulanışı ve Tartışmalar
Anayasa 153/3 uyarınca Anayasa
Mahkemesi gereken hallerde verdiği iptal kararları bakımından kararın yürürlüğe
gireceği tarihi kararlaştırabilecektir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete’de
yayınlandığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde olmalıdır. Keza HAGB
kurumunun iptaline konu olan Anayasa Mahkemesi kararında da bu süre azami sınır
şeklinde, yani bir yıl olarak belirlenmiştir.
Şöyle ki, HAGB’yi iptal eden karar Resmî
Gazete’de yayınlandığı tarihten (1 Ağustos 2023) bir yıl sonra (1 Ağustos 2024)
yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla 1 Ağustos 2024 tarihinden önce HAGB kurumu
varlığını sürdürecektir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye
yürümezliği ilkesi Anayasa madde 153’te düzenlenmiştir. İlgili hükümde iptal
kararlarının geriye yürümeyeceği açıkça hükme bağlanmıştır.
Her ne kadar Anayasa madde 153’in lafzı
açık ve kesin gözükse de çeşitli yargı kararları bu kuralın uygulanmasının
istisnalarının var olabileceğini göstermiştir. Örneğin Danıştay İdari Dava
Daireleri Genel Kurulu’nun 30.10.2013 tarihli ve 2010/2292 E., 2013/366 K.
sayılı kararında özellikle mahkemece iptali istenen ve AYM tarafından iptal
edilen hükümlerin derhal ve geriye etkili olarak geçerli olması gerektiğini,
aksi halde hükmün Anayasa’ya aykırı olduğunu ilk etapta tespit ve iddia eden
mahkeme bakımından tutarsız bir durum ortaya çıkaracağını söylemektedir.
Şöyle ki, mahkemenin anayasaya aykırı
olduğunu düşündüğü ve bu sebeple AYM’ye başvurduğu hüküm AYM tarafından
anayasaya aykırı görülüp iptaline karar verilse bile, örneğin bir yıl sonra
yürürlüğe girilmesine karar verilen senaryoda mahkeme bu iptal olunacak hüküm iptal
olmamışçasına yargılamasını tamamlamak zorunda kalacaktır. Ancak ve ancak,
anayasa madde 152/3’teki husus gerçekleşirse ve AYM kararı esas hakkındaki
hüküm kesinleşene kadar yürürlüğe gelirse mahkeme bu iptali gözetebilecektir.
Paralel şekilde Yargıtay 11. Hukuk
Dairesi’nin 21.02.2005 tarihli ve 2004/4849 E., 2005/1452 K. sayılı kararında
iptal kararlarının halihazırda süregelen davalar bakımından geriye yürümeme
kuralına tabi olmayacağını söylenmiştir. İptal kararının geçmişte vuku bulmuş
HAGB kararlarına nasıl etki edeceği bakımından kazanılmış hak kavramı önem arz
etmektedir. Kazanılmış hak, usuli kazanılmış hak ve maddi kazanılmış hak olarak
ikiye ayrılır. Danıştay ve Yargıtay da kararlarında kazanılmış hak kavramını
gözetmekte ve iptal kararının geriye yürümezliği hususunu bu eksende
değerlendirmektedir.
Danıştay 11. Dairesi’nin 17.02.2016
tarihli ve 2016/223 E., 2016/583 K. sayılı kararında Anayasa Mahkemesince iptal
edilen hükmün kişiye hukuka uygun haldeyken kazandırdığı haklar ve kişi lehine
doğurduğu sonuçlar olması durumunda, sonradan iptal kararı ile bu hakların geri
alınmasının hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayacağını söylemiştir [2].
Bu görüşten yola çıkarak, hakkında HAGB
kararı verilen kişi, beş yıllık sürenin başlaması ile birlikte bu hakkı
kazanmış olur. Hak, sanığın lehinde bir sonuç yaratır. Sanık, bu hakkı geçerli
ve hukuka uygunken kazanır ve lehine sonuçlarından faydalanmaya başlar.
Dolayısıyla, bir maddi anlamda kazanılmış hak mevcuttur ve bu hak sonradan
ortaya çıkan iptal kararından etkilenmemelidir. Somutlaştırmak gerekir ise, 1
Ağustos 2024 tarihinden önce alınmış HAGB kararları maddi anlamda kazanılmış
hak teşkil eder. Bu tarih geldiğinde 5 yıllık süreleri henüz tamamlanmamış ama
başlamış HAGB’den yararlanan sanıkların süreleri işlemeye devam edecektir.
Çünkü HAGB kararı verilmesi ve bunun sanıkça kabul edilmesi ile hak doğmuş
olur. Beş yıllık sürenin koşullara uygun geçirilmesi ile de bu hakkın sonuçları
ortaya çıkar.
8. Sonuç
HAGB bir ceza muhakemesi kurumudur.
Belirtildiği üzere her ne kadar pozitif yönlere sahip olsa da sakıncalı ve ceza
hukuku ile uyuşmayan yönlerinin ağır basması nedeniyle eleştirilmektedir. Keza
bu doğrultuda kurumun çeşitli Anayasa hükümlerine aykırılığı sebebiyle iptal
için Anayasa Mahkemesine başvurular olmuştur.
Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi de bu
doğrultuda, HAGB’yi oluşturan hükmün iptali için AYM’ye başvurmuştur. Bu
başvuru olumlu sonuçlanmıştır. Mahkemece iptal kararının 1 Ağustos 2024
tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. Bu tarihten önce elde edilmiş
olan HAGB kararları 5 yıllık süreleri geçmemiş olsa dahi kazanılmış hak
olmaları sebebiyle iptal kararından etkilenmeyeceğine tarafımca kanaat
getirilmiştir.
Stj.
Av. Halit Ata Yıldırım
Kaynakça:
1. Yener Ünver/Hakan Hakeri, Ceza
Muhakemesi Hukuku Cilt III, 2023, s.2085, 2086.
2.
Mehmed Gülden, Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararlarının Davalara Etkisi,
3.
Teziç, Erdoğan, Anayasa Hukuku, 2019, Ankara
4.
Danıştay 11. Dairesi 2016/223 E., 2016/583 K. sayılı karar
5.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2004/4849 E., 2005/1452 K. sayılı karar