Toplumsal yapının işleyişini düzenleyen ve denetleyen idare ile bireyler arasında birçok uyuşmazlık yaşanmaktadır. Bu uyuşmazlıkların sonucunda idare tarafından bireylerin hakları üzerinde bir takım idari işlemler gerçekleştirilmekte ve bunun sonucunda bireyler aleyhine mağduriyetler doğabilmektedir. Bu makalemizde idare tarafından hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen idari işlemin iptali için bireylerin açabileceği iptal davası ele alınacaktır. Keyifli okumalar dilerim.
1.
GİRİŞ
Nasıl ki bireyleri
fiillerinin kanunlara uygun olmaları gerekmekteyse ve yargı eli ile
denetleniyorsa aynı şekilde idarenin iş ve işlemleri de yargı yoluyla
denetlenmektedir. Bu hukuk devletinin bir gereğidir. Bu denetimin bir sonucu
olarak bireyler idarece gerçekleştirilen iş ve işlemlerin hukuka aykırı olduğu
iddiasında iseler yargıya başvurarak yapılan işlemin yargı marifetiyle
denetlenmesini sağlayabileceklerdir.
İdari işlemler
yetkili mercilerin kamu yararı amacıyla tek taraflı olarak tesis ettikleri iş
ve işlemlerdir. İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlanacakları
için herhangi bir yargı organınca iptaline karar verilinceye dek geçerli kabul
edileceklerdir.
Ancak Anayasa madde 125 incelendiğinde idarenin iş ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu görülecektir. Hukuka aykırı olduğu iddia olunan idari işlemler, İYUK madde 2’de yer alan idari işlemin iptali davası açılarak hukuki zeminde ortadan kaldırılabilecektir.
2.
KİMLER İPTAL DAVASI AÇABİLİR?
İptal davası
açabilmek için iki türlü dava ehliyetine sahip olmak gerekiyor. Bunlardan
birincisi genel dava ehliyeti yani tüm davalarda genel olarak davacı olabilme
şartlarıdır. İkincisi ise özel dava ehliyeti yani iptal davalarında ‘menfaat
ihlali’ şeklindedir. Menfaat ihlali dediğimiz zaman, somut
bir zarar bulunmasa dahi dava açma hakkının doğduğu ihlallerden bahsediyoruz.
İdari işlemle kişi arasında ciddi, kabul edilebilir, maddi veya manevi bir bağ
olduğu zaman menfaat ihlalinden bahsedebilir.
· Toplumun
Tümünü İlgilendiren Konularda → Eğer toplumu
ilgilendiren idari işlemle ilgili iptal davası açılacaksa menfaat ihlali daha
esnek yorumlanır. Uygulamada genellikle çevrenin ve tarihi yapıların korunması,
kültürel değerler ve imar uygulamaları vs. gibi işlemlerde toplumun menfaatinin
ihlali olduğu kabul edilebiliyor.
· Bireysel
İşlemlerde → Bireyin kendisi ile ilgili bir
işlemden ötürü iptal davası açabilmesi için olay ile birey arasında hukuken
korunabilir meşru bir irtibatın bulunması gerekir. Ayrıca o kişinin hukukunu
etkilemesi yani onun dünyasında bir değişikliğe neden olması gerekir.
· Kollektif İşlemlerde → Bazı idari işlemler, tek bir iradenin ürünü olmayabilir. Birden fazla idari mercii ortak bir idari işlemde bulunabilir ve bunun iptali gerekebilir. Bu işlemlere karşı ilgili karar alma merciinde bulunan kişilerden birisi itiraz etmek isteyebilir. Böyle bir durumda karar alma işlemi esnasında karara muhalif kalınarak iptal davası açmak mümkün.
3.
İPTAL DAVASI AÇMA SÜRESİ NEDİR?
İptal davasının
işlemin tebliği veya niteliğine göre ilanından itibaren belli bir dava açma
süresi içinde açılması gerekmektedir. İptal davalarını işlemin niteliğine göre
“genel dava açma süresi” ve “özel dava açma süresi” olmak üzere iki türe
ayırabiliriz. Buna göre;
· Genel
Dava Açma Süresi: Danıştay ve idare mahkemelerinde 60
gün ve vergi mahkemelerinde 30 gündür. Bu süreler, hukuken zamanaşımı süresi
değil, hak düşürücü süre niteliğindedir. Kural olarak tüm idari işlemlere karşı
iptal davası açma süresi genel dava açma süreleridir.
· Özel Dava Açma Süresi: İdari işlemler için özel yasalarda veya özel maddelerde ayrı dava açma süreleri öngörülebilir. Bu durumda genel dava açma süresi değil, idari işleme dair kanunda öngörülen özel dava açma süresi ne ise, o özel süre uygulanır. Ancak, özel dava açma süresinin uygulanabilmesi için idare tarafından yapılan işlemde özel dava açma süresi açıkça gösterilmelidir.
4.
İPTAL DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR?
İptal davası hangi
mahkemede açılır sorusuna genel olarak şu şekilde cevap vermek mümkün:
· Genel
görevli mahkeme olan idare mahkemeleri
· Vergi
uyuşmazlıklarında görevli olan vergi mahkemeleri
· Bazı
hallerde bölge idare mahkemeler (istinaf mahkemeleri)
· Bazı
hallerde Danıştay (temyiz mahkemesi)
İptal davalarında yetkili mahkeme ise ilgili işlemi yapan merciin bulunduğu yerdeki mahkemedir.
5.
DAVADAN FERAGAT EDİLEBİLİR Mİ?
Hukuk davalarında
feragat ile yani davacının davasından vazgeçmesi ile dava düşer. Ancak iptal
davasında tam olarak durum böyle olmayabilir.
Danıştay içtihatlarında de yer aldığı üzere; eğer dava konusu edilen idare işleminde kamu yararı ağır basıyorsa, davacının feragati sonuç dava üzerinde sonuç doğurmayacaktır. Ancak kamu yararından çok davacının yararı ağır basıyorsa bu sefer feragat sonuç doğuracaktır.
6.
İPTAL DAVASINDA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI
Yürütmenin
durdurulması kararı, idari işlemin iptali davasıyla beraber ileri sürülebilen,
idari yargıya özgü bir yöntemi niteliğinde olan ve dava konusu idari işlemin
yürütülmesini dava sonuna kadar askıya alan bir durumdur. İYUK madde 27’ye göre
danıştay ve idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç
veya imkanız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması
şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar
verebileceklerdir.
Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur.
7.
İDARİ İŞLEMİN UNSURLARINDA HUKUKA AYKIRILIK
İdari işlemlere
karşı iptal davası; işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu veya amaç unsuru
açısından hukuka aykırı olmaları halinde açılabilir.
A.
Yetki Unsuru Yönünden Hukuka Aykırılık
Yetki, kamu
düzeninden olduğu için idari yargı sürecinin her aşamasında bunun denetimi
yapılabilecektir. Yetkiden kastedilen idari işlemi gerçekleştiren idarenin o
işlemi yapmaya yetkisinin olup olmadığıdır. Yani iptal davası, idarenin
yetkisinin olmadığı iddiasını taşıyor olabilir. Kişi olarak, konu olarak, yer
olarak ve zamansal olarak bir yetki problemi söz konusu olabilir.
a.
Kişi bakımından yetkisizlik: İdari işlemin kanun ile
yetkilendirilmemiş bir kişi tarafından yapılması nedeniyle gerçekleşen hukuka
aykırılıktır. Yetkisiz kişi ya da kurul tarafından gerçekleştirilen idari
işlemin sonradan yetkili makam tarafından kabul edilmesi söz konusu işlemin
hukuka aykırılığını ortadan kaldırmayacaktır.
b.
Konu bakımından yetkisizlik: Yetkili idari makam ancak
kanunda belirtilen görev konularında ve belirtilen yasal sınırlar içerisinde
karar alabilecektir. Bir idari merciin başka bir merciin görev alanına
giren bir konuda karar alması durumunda gerçekleştirilen idari işlem konu
bakımından yetkisiz olacaktır.
c.
Yer bakımından yetkisizlik: Bir idari makamın
belirli bir coğrafi sınır içerisinde karar almaya yetkili olması yer bakımından
yetkidir. Eğer başka bir idari makamın coğrafi olarak yetkisine giren bir
konuda o coğrafi bölgede yetkili olmayan idari makam bir karar alır ise
gerçekleştirilen idari işlem yer bakımından yetkisiz olacak ve hukuka aykırılığı
bünyesinde taşıyacaktır.
d. Zaman bakımından yetkisizlik: İdari makamın yetkisini kullanabileceği zaman aralığından anlaşılacak idari makamın kanuna ve usule göre göreve başlaması ve yine aynı şekilde görevden ayrılmasına kadar olan zaman dilimidir. Eğer bu zaman dilimi dışımda bir idari işlem tesis edilir ise zaman bakımından yetkisizlik ortaya çıkacaktır.
B.
Şekil Unsuru Yönünden Hukuka Aykırılık
İdari işlemlerin
gerçekleştirilmesi belirli şekil şartlarına bağlanmıştır. Geçerli bir idari
işlem ancak mevzuatta öngörüldüğü şekilde yapılması ile mümkün olabilir. Bu
sıkı şekil şartlarına uygun olarak gerçekleştirilmeyen idari işlemlere karşı
iptal davası açılabilir.
C.
Sebep Unsuru Yönünden Hukuka Aykırılık
İdari işlemlerde sebep; idarenin, idari işlemi yapma gerekçesi, idari işlemi yaparken hangi kamusal hizmet veya gerekliliği göz önüne alarak işlem yaptığıdır. İşlem takdir yetkisinin kullanımına dayalı olsa bile sebepsiz yapılamaz. Çünkü, sebebi olmayan idari işlemin kamu yararına olup olmadığı denetlenemez. İdari işlemin dayandığı sebep hukuka ve idarenin açıkladığı sebepler gerçeğe aykırı ise idari mahkemeler işlemin iptali kararı verir.
D.
Konu Unsuru Yönünden Hukuk Aykırılık
İdari işlemin konusu; o idari işlemin meydana getireceği hukuki neticedir. Örneğin, kamulaştırma işleminin konusu, bir kimseye ait gayrimenkul mülkiyetinin bedeli karşılığında idareye geçirilmesidir. Konu bakımından hukuka aykırılık, esasa ilişkin hukuk kuralının yanlış veya eksik uygulanması ile ortaya çıkar. Bazen de idari işlemin konusu, imkânsız veya yasalarda öngörülmeyen bir sonuç olabiliyor. İdari işlem geçmişe etkili olarak tesis edilemez ama bazen bu şekilde işlem yapılabiliyor. Yani gayri meşru olabiliyor. Bunlar konu bakımından sakatlık anlamına gelecektir.
E.
Amaç Unsuru Yönünden Hukuka Aykırılık
Tüm idari işlemlerin tek amacı olabilir o da kamu yararının sağlanmasıdır. Buna bağlı olarak açıkça başka bir amaca matuf idari işlemler amaç (maksat) unsuru bakımından sakat işlemlerdir. Amaç unsurundaki sakatlık uygulamada yetki saptırması olarak da adlandırılır.
8.
İPTAL KARARININ SONUÇLARI
İptal kararı ile
idari işlem sona erer. Bu sona erme işlemi otomatik olarak gerçekleşir idarece
yeni bir karar çıkarılması gerekmez. İptal kararı geçmişe etkili olarak sonuç
doğuracaktır. İşlemin tesis edildiği tarihten itibaren tüm sonuçları kalkmış
olur. Dolayısı ile hiç yapılmamış olacaktır.
·
İdarenin
sorumluluğu: Danıştay, Bölge İdare Mahkemesi,
İdare ve Vergi Mahkemelerinin esas ve yürütme durdurma kararlarına karşı en geç
30 gün içinde gecikmeksizin işlem tesis edilmesi gerekir. İptal kararını
uygulamayan idari ağır hizmet kusuru işlemiş olur. Bu durumda idare aleyhine
maddi ve manevi tazminat davası açılabilecektir.
·
Kamu görevlisinin
sorumluluğu: Mahkeme kararlarını süresi içinde yerine
getirmeyen kamu görevlisine tazminat davası açılamaz. Yalnızca idareye karşı
açılabilir. Fakat iptal davasını kasıtlı olarak uygulamayan kamu görevlisi
hakkında görevi kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulabilecektir.
İdari işlemlere
yönelik yargı denetimi, bu işlemlerin Anayasa ve hukukun genel ilkelerine,
yasa, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile yargısal içtihatlara uygun olup
olmadığının denetlenmesidir. Yapılacak yargısal denetim, idarenin
tercih ettiği seçeneğin ve bunun uygulanmasının hukuka uygun olup olmadığının
araştırılması ve saptanması ile sınırlanmıştır. İdari yargının idareyi bu
seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belli bir yönde işlem ve eylem
tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri halinde, hukuka
uygunluk denetimi aşılarak yerindelik denetimi yapılmış olacaktır. Yerindelik
denetimi hukuka aykırı olup idari yargı yetkisinin kapsamı dışındadır.
Eğer iptal edilen işlem, düzenleyici nitelikteyse, yani bir kişiye yönelik değil de genel olarak herkes için geçerli bir işlemse, iptal kararı herkes için geçerli olacaktır.
9.
SONUÇ
Yukarıda da
detaylı şekilde açıklandığı üzere yargı yoluyla idarenin gerçekleştirdiği
işlemlerin de denetimi mümkündür. Yargı sistemi bireyleri idarenin keyfi ve
hukuka aykırı işlemlerinden korumayı amaçlayarak bireylere bir takım hukuki
enstrümanlar bahşetmiştir. Bunlardan birisi de anlattığımız üzere bireyin
hakları üzerinde hukuki ve maddi etki yaratan işlemlerin iptaline yol
açabilecek iptal davasıdır.
Bu dava ile
bireyin hakları üzerinde idare eliyle yaratılan hukuka aykırı etki hiç doğmamış
olacak şekilde bertaraf edilebilecektir. Birey, açacağı dava ile idareye karşı
hakkını savunabilecek bu yol ile de idarenin hukukun idareye çizdiği çerçevede
kalarak kendisine karşı keyfi hareket etmesinin önüne geçebilecektir.
Özet olarak idare hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri gerçekleştirildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak, o tasarrufların gerçekleştirilmeden önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlayacaktır.
Stj. Av. Alperen Çelik