1. İzin
ve İzin Hakkı Nedir?
Çalışma hayatındaki herkesin, başta
bedensel ve psikolojik sağlığının korunması, motivasyonlarının artırılması ve
buna bağlı olarak hem işçi hem de işveren açısından sağlıklı ve mutlu bir
çalışma ortamının sağlanması için izin kullanılması gerekir.
Ülkemizde izin hakkı İş Kanunundan öte,
Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Sadece bu niteliği açısından
düşünüldüğünde bile izin hakkının ne kadar kutsal ve müdahale edilemez bir hak
olduğu görülebilir.
Anayasamızın 50. Maddesinde “Dinlenmek,
çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık ücretli izin
hakları ve şartları kanunla düzenlenir” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre
başta ücretli yıllık izin hakkı olmak üzere, çalışanların izin hakları İş Kanunu’nda
detaylı olarak düzenlenmiş ve koruma altına alınmıştır.
2. İş
Hukukunda Tatil ve İzinler
İş Kanunu’na göre iş-işçi ilişkisi
içerisinde bulunarak işçi sayılan ve belirli bir işverene bağlı olarak çalışan herkese
başta bedensel ve psikolojik sağlığının korunması için iş kanununca tanınmış
izin hakkı mevcuttur.
İzin hakkı İş Kanunu’nda olduğu gibi
anayasada da güvence altına alınmıştır. Anayasanın 50. Maddesinde “Dinlenmek,
çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık ücretli izin
hakları ve şartları kanunla düzenlenir” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümde açıkça görüleceği üzere
işçilerin izin haklarının olduğu ve bu hakka ilişkin şartların kanunla
düzenleneceği anayasada belirtilmiş ve koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla
hiç kimse Anayasada belirtilen bu maddeye aykırı hareket edemez ve işçilerin
kanunda belirtilen haklarını görmezden gelme eğiliminde dahi bulunamaz.
Bu izin hakkı kapsamında işçilere
kanunca düzenlenen tatil ve izin günleri tahsis edilmiştir. Bunlardan birkaçını
belirtecek olursak; Hafta tatili, Ulusal Bayram ve Genel tatiller, yıllık
ücretli izin, ücretsiz izinler ve mazeret izinleridir.
3. İş
Kanununca İşçilere Tanınmış Tatil ve İzinler
3.1.
Hafta
Tatili:
İş Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca; İşçilere tatil gününden önce haftalık normal çalışma süresini tamamlayacak şekilde belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşuluyla 7 günlük bir zaman dilimi içerisinde en az 24 saat verilen dinlenme izin olarak tanımlanabilir.
3.2. Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller:
İş Hukukunda belirli günler tatil günü
kabul edilmiştir. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller hakkındaki
kanunda şu günler tatil günü olarak sayılmıştır;
i. Resmi bayram günleri: 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor
Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı
ii. Dini Bayramlar: Ramazan Bayramı,
Kurban Bayramı
iii. 1 Ocak yılbaşı tatili, 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma günü tatili ve 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günü tatilidir.
[1]
3.3. Yıllık
Ücretli izin:
İşçiye tanınan izin sürelerinden biri
de yıllık ücretli izindir. Bu izinle alakalı İş Kanunu 53. maddesinde “İşyerinde işe
başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl
çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Yıllık ücretli izin
hakkından vazgeçilemez.” şeklinde bahsedilmiştir.
Bu madde uyarınca yıllık ücretli izin
hakkına sahip olabilmek için en az 1 yıllık çalışma şartı aranmaktadır. En az 1
yıl çalışma koşuluyla beraber işçinin ücretli izin süresi de çalıştığı hizmet
süresiyle orantılı şekilde artış göstermektedir. İşçilere verilecek olan bu
izin süreleri şu şekildedir; bir yıldan beş yıla kadar çalışanlara 14 gün, beş
yıldan on beş yıla kadar çalışanlara 20 gün, on beş yıl ve üzeri çalışanlara
ise 26 günden az verilemez. Yıllık
ücretli iznin kullanma vakti ise işverenin yönetim hakkı kapsamında işçiye
yılın herhangi bir zaman diliminde ya da daha sonraki bir dönemde
kullandırılabilir.
Öte yandan bu ücretli iznin iş
sözleşmesi devam ederken işveren veya işçinin talebi üzerine parası ödenerek
kullanılmış sayılması mümkün değildir. Sadece iş sözleşmesinin son bulduğu ve
iş sözleşmesi sona erdiği için ücretli izin kullanma imkânı bulunmadığı
durumlarda yıllık iznin paraya çevrilmesi mümkündür. Ayrıca mevsimlik veya
kampanya işleri hakkında da yıllık ücretli izin hükümleri uygulanmaz.
3.4.
Ücretsiz
izinler:
Ücretsiz izin iş hukuku mevzuatında
açık bir şekilde düzenlenmiş olan bir izin şekli değildir. Zira işçi ve
işverenin kendi aralarında anlaşarak ücretsiz izin yoluna gidebildiği iradi
ücretsiz izin söz konusu olduğu gibi kanun ve yönetmeliklerde yer alan birtakım
izinlerin de ücretsiz izin kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Kanun ve
mevzuat kapsamında düzenlenen ücretsiz izin hallerine; Ücretsiz analık izni,
ücretsiz gebelik izni ve işverenin covid-19 sebebine dayanan tek taraflı
ücretsiz izne çıkarma hakkı söylenebilir.
3.5. Mazeret
izinleri:
- İş Kanunu’nda işçinin günlük hayatta
yaşayabileceği bir takım olağanüstü durumlar veya özel hayatındaki olaylardan
ötürü yıllık izinden farklı olarak kullanabileceği belirli mazeret izinleri
sayılmıştır. Bu mazeret izninin yalan beyanla ilişkilendirilmeyen, gerçek ve belirli
mazeretlere dayalı olduğu durumlarda işverence iznin verilmesi zorunlu
tutulmuştur.
Mazerete dayalı olarak iznini kullanan
işçi bu izni kullanırken ücretini de almaktadır. Yani bu iznin bir nevi ücretli
izin olduğu söylenebilir. İşveren mazeret izni alan işçinin ücretini ödemek
zorundadır. Ücrette herhangi bir kesinti yapılması söz konusu olamaz
- Mazeret izninin kullanılması işçinin
talebine bağlıdır. İşçinin işverene bir talebi olmadan veya işverene bildirim
yapılmadan habersiz yapılan devamsızlıklar mazeret izni kapsamında
sayılmamaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2011/6774
E., 2013/13240 sayılı kararında, “Mazeret izinlerinin kullanılabilmesi için
kural olarak işçinin bu yönde talepte bulunması gerekir.” denilmektedir.
Dolayısıyla mazerete dayalı olarak izin kullanılmasında işçinin talebi mutlaka
gerekli bir şart niteliğindedir. Yıllık ücretli izinde olduğu gibi çalışma süresiyle
beraber kendiliğinden doğan bir hak değildir. [2]
- Mazeret
izinleri belirli mazeretler için kullanılabilir. Bu izinlerin kullanılabilmesi
için mazeretlerin doğması şarttır. Mazeret izinleri sadece mazeret sebebinin
doğduğu anda kullanılabilir. Bu izin mazeretlerin son bulması veya hiç
doğamaması ya da doğduğu halde kullanılmayıp sonraya aktarılması gibi durumlarda
kullanılamaz. Yani bu mazeretlere dayanılarak daha sonra izin alınması veya
iznin bir kısmının kullanılıp kalan kısmın daha sonraya aktarılması söz konusu
olamaz. İşçinin daha sonra kullanmaya yönelik talebi olsa bile bu talep işveren
tarafından dikkate alınmaz.
Mazeret izni hakkı doğduğu halde bu
hakkını kullanmayan işçi iş sözleşmesinin sona ermesi durumunda kullanılmayan
mazeret izninin ücretini isteme talebinde bulunamaz. Aynı şekilde işveren
tarafından da bu mazeret izinlerinin mazeretin doğduğu anda kullandırılmayıp iş
sözleşmesi sona erdikten sonra kullanılmayan iznin karşılığı bir ücret verilmesi
söz konusu olamaz.
Bu durum Yargıtay 9. Hukuk dairesinin
E.2009/32740 K. 2010/247 sayılı sayılı kararında, “… yıllık ücretli izin
dışındaki yasal diğer izinlerin, izni gerektiren olgunun gerçekleştiği anda
kullanılması gerekir… İşçi bu iznini, izni gerektiren olay bittikten sonra
işverene talepte bulunarak kullanamayacağı gibi ilerde kullanmadığı gerekçesi
ile karşılığı ücretin ödenmesini talep edemez.” denilerek desteklenmiştir.
[3]
İş Kanunu Ek Madde 2 aynen;
Mazeret
izni
Ek Madde
2
İşçiye;
evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin,
çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün
ücretli izin verilir.
İşçilerin
en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun
tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece
biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler
hâlinde on güne kadar ücretli izin verilir."
şeklinde olup bu madde uyarınca kanunda
mazeret izinleri 5 başlık altında sayılmıştır. Bunlar;
i. Evlenme
izni:
İşçinin evlenmesi halinde söz konusu
olan ve evlenme halinin kesinleşmesiyle birlikte işçiye verilen izindir.
Evlenmeden dolayı verilen ücretli mazeret izni 3 günden ibarettir. Bu 3 günlük
izin süresi asgari bir sür olup işçi ve işveren aralarında anlaşarak iş
sözleşmesi çerçevesinde bu zamanı artırabilir. Ancak kanun sadece 3 günlük izni
koruma altına almıştır. Evlilik gibi büyük ve hayati bir olayı yaşayacak olan
işçiye kanunda sadece 3 gün gibi az bir sürenin tanınması işçilere tanınmış
olan hakkın ne denli az ve yetersiz olduğunu göstermektedir.
Bu iznin evlilik öncesi mi sonrası mı
kullanılacağı hususunda sabit bir görüş veya kural yoktur. İşçi ve işverenin
inisiyatifi ve ortak kararı doğrultusunda bu izin hakkının kullanılması söz
konusu olur.
Bu evlenme izni sadece kişinin
kendisinin evlenmesi durumunda söz konusu olabilir. Buna göre kişi bu izni
kardeşi, çocuğu, annesi, babası vb. yakınlarının evlenmesi halinde talep
edemez.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin
19.12.2013 tarihli kararında da evlenme işleminin haklı bir mazeret olduğu
kabul edilmiştir. [4]
ii. Evlat
edinme:
İşçinin evlat edinmesi kapsamında İş Kanunu’nda
mazeret izni olarak 3 günlük süre öngörülmüştür. Bu izin kapsamında işçi
ücretinde kesintiye uğratılmadan 3 gün ücretli mazeret izin hakkını kullanabilir.
Bu 3 günlük mazeret izni için evlat edinilen çocuğun yaşı önem arz
etmemektedir.
İş Kanunu’nun 74. maddesinde de evlat
edinmeye dair belli başlı izinlerden bahsedilmiştir. Ancak 74. maddede
belirtilen izin haklarının oluşabilmesi için evlat edinilen çocuğun 3 yaşından
küçük olması şartı aranmıştır.
iii. Ölüm
izni:
İşçiye yakınlarının ölümü halinde
verilen 3 günlük ücretli mazeret iznidir. İş Kanunu’nda işçinin yakınları
olarak sayılan kişiler işçinin; annesi, babası, kardeşi, eşi ya da çocuğudur.
Bundan dolayı sadece bu kişilerin ölümü hali iş kanununca ölüm kaynaklı mazeret
izin hakkının kazanılmasına yol açar. Bu kişiler dışında yakınlığı fark
etmeksizin ücretli ölüm mazeret izni kanunca tanınmamış olup bu durumda
işverenin ölüm izni verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
İşçiyi psikolojik anlamda önemli
derecede etkileyecek bir olayın bu denli az kişiyle sınırlı tutulması oldukça haksız
bir uygulamadır. Zira işçinin hayatı sadece kanunda sayılan bu kişilerle
sınırlı değildir. İşçinin özel hayatı çerçevesinde arkadaşları da
bulunmaktadır. Kaldı ki kanun işçinin nişanlısını dahi ölüm izninin
kullanılabileceği kişiler arasında saymamıştır. Buradan da açıkça anlaşılacağı
üzere kanunda ölüm izninin kullanılabileceği sayılan kişiler oldukça sınırlı
tutulmuştur. Bu sınırlı tutulan izin işçilere çok yetersiz bir izin hakkı
tanındığının açıkça görünümüdür.
İşçinin yakınlarındaki belli kişilerin
ölümü mazeret olarak sayılmakla birlikte bu mazeretin ispatı noktası da önemli
bir noktadır. Özellikle özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlar günümüzde
daha kolay ulaşılabilir olduğu sebebiyle bazı işverenler tarafından geçerli
sayılmamaktadır. Ancak sırf özel sağlık kurumu olduğu nedeniyle alınan
raporların geçersiz sayılması gibi bir durum açıkça haksız bir uygulamadır.
Buradaki önemli bir diğer husus da
işçinin işverene karşı yalan beyanda bulunarak ölüm mazereti iznini kullanmasıdır.
Bu durumda yani işçinin işverene karşı yalan beyanda bulunması durumunda
işverenin haklı nedenle fesih hakkı doğmaktadır. Şöyle ki işverene karşı yalan
beyanla ölüm izni kullanan işçinin daha sonra mazeretinin gerçek olmadığı ortaya
çıktığında işçi haklı bir nedene dayanmadan devamsızlık yapmış olacağı için
işverenin devamsızlığa dayalı olarak haklı nedenle fesih hakkı doğmaktadır.
Yargıtay 22. HD. E. 2013/14900 K. 2014/22406
ve 11.07.2014 tarihli kararında;
“Davacının izin bitiminde
annesinin ölümü sebebiyle işe gidemediğini beyan etmesine rağmen, annenin
14.06.2000 tarihinde, devamsızlık iddiasından yaklaşık olarak dokuz ay sonra
vefat ettiği anlaşılmıştır. …annenin fesihten yaklaşık dokuz ay sonra vefat
ettiği dikkate alındığında davacının devamsızlığının haklı sebeplere
dayanmadığı ortadadır.” denilmektedir.
[5]
iv. Eşin
doğum yapması:
Bu izne babalık izni de denilmektedir.
Bu izin işçi tarafından doğum yapılan tarih itibariyle kullanılabilir. Eşin
doğumundan önce bu iznin kullanılması mümkün değildir.
İş Kanunu'nda göre, doğum nedeniyle
işçilere mazeret izni hakkı tanınmıştır. Doğum mazeret izni, işçinin eşi veya
kendisinin doğumla ilgili işlemleri takip edebilmesi ve ailevi sorumluluklarına
odaklanabilmesi için verilen bir izindir. Kısaca işçinin eşinin doğum yapması
halinde işverence işçiye tanınmış ücretli izindir. Bu izin asgari 5 gün süreyle
verilir.
Doğum mazeret izni hakkı, işçilerin
ailevi sorumluluklarını yerine getirmelerini kolaylaştırmak için önemli bir
düzenlemedir. Özellikle yeni doğum yapmış eşin yanında bulunulması ve destek
olunması açısından önemli bir yer tutmaktadır.
v. Engelli
veya süreğen hastalığı olan çocuk nedeniyle izin:
Türkiye'de işçilerin engelli veya süreğen hastalığı olan çocuklarına bakmak amacıyla kullanabileceği bir izin türü olan "mazeret izni", İş Kanunu'nun ek madde-2 de düzenlenmiştir. Bu madde, işverenlerin çalışanlarına engelli veya süreğen hastalığı olan çocuklarına bakmak için asgari 10 gün izin verilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu izin toplu olarak ya da parçalar halinde kullanılabilir. Ancak bu izni hem anne hem de baba ayrı ayrı kullanamaz. Mazeret iznini ya anne ya da baba kullanmalı veya ikisinin ayrı ayrı kullandığı mazeret izni toplamı 10 günü geçmemelidir.
Mazeret izni, işçinin engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğuna bakmak amacıyla kullanabileceği ücretli bir izin türüdür. İşçi, çocuğunun sağlık durumu veya bakımıyla ilgilenmek için işten ayrı kalabilecektir. Bu izin, çocuğun bakım ve tedavisiyle ilgili olarak doktor raporu, hastane kaydı, sağlık kurulu raporu gibi belgelerle desteklenmelidir.
İş Kanunu, bu iznin alınabilmesi için belirli şartların varlığını aramaktadır. Bu şartların mevcut olması durumunda bu iznin kullanım hakkı ortaya çıkmaktadır.
İş Kanunu Ek Madde 2’ye göre işçiye çocuğunun hastalığı için izin verilebilmesinin şartları şunlardır:
1-
Çocuğun az yüzde yetmiş oranında engelli olması veyahut çocuğun engellilik hali
yoksa süreğen (müzmin, kronik) hastalığının olması
2-Yukarıdaki durumların hangisi mevcutsa, bu durumun sağlık raporuyla belgelendirilmesi
Buradan anlaşılacağı üzere bu izindeki mazeret sebebinin oluşması için çocuğun sadece hasta olması yeterli değildir. İş kanunda belirtilen koşullarında gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Çocuğun yüzde yetmiş engelli olması veyahut kronik hastalığı bulunması gibi bir durum söz konusu olmazsa kanunen böyle bir izin hakkınız bulunmadığı izahtan varestedir. Ancak kanunun aradığı yüzde yetmiş derecesinde engelli olma sınırı bu iznin kullanılır olmasını oldukça güçleştiren bir maddedir. Zira bu derecede olmasa bile önemli engeli ve özrü bulunan çocukların mevcudiyeti bir nevi yok sayılmıştır. Bu durumda da işçilerin önemli mağduriyetler yaşadığı ve yaşayacağı oldukça olası bir durumdur. Engelli ölçütü olarak var olan bu yüzde yetmişlik sınır oldukça yüksek bir asgari düzeydir.
Sonuç olarak her ne kadar iş kanunu tarafından işçilere tanınmış olan mazeret izinlerinin varlığı söz konusu olsa da bu mazeret izinlerinin ispatı ve kullanma şartları oldukça ağır tutulmuştur. Zira kanun koyucu mazeret izinlerini sadece kanunda tanımış olmakla kalmıştır. Bu izinlerin kullanılması için gösterilen nedenlerin ve ispat edilen mazeretlerin önemine baktığımızda kanun tarafından verilen izin sürelerinin de oldukça yetersiz olduğu aşikardır. Sayılan mazeret izinleri işçilerin hayatlarında oldukça önemli yer tutmasına rağmen verilmiş olan bu süreler işçiler için az ve sınırlıdır.
Stj.
Av. Enes Aktar
Kaynakça:
1.
2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller hakkındaki kanun
2.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2011/6774
E., 2013/13240 sayılı Kararı
3.
Yargıtay 9. Hukuk dairesinin
E.2009/32740 K. 2010/247 sayılı Kararı
4.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2011/48974
Esas- 2013/34081 sayılı Kararı
5.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi E.
2013/14900 K. 2014/22406 sayılı Kararı