I. Giriş
4857 Sayılı İş Kanunu’nun amaç ve
kapsamı ilk maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; “Bu Kanunun
amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin
çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını
düzenlemektir.
Bu Kanun, 4’üncü Maddedeki istisnalar
dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren
vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.
İşyerleri, işverenler, işveren
vekilleri ve işçiler, 3’üncü maddedeki bildirim gününe bakılmaksızın bu Kanun
hükümleri ile bağlı olurlar.”
Hükmün ikinci fıkrasına bakıldığında
bazı istisnaların bulunduğu görülmektedir. İş Kanunu’nun 4. maddesinde işbu
istisnalar düzenlenmiş olup burada sayılanlar hakkında İş Kanunu hükümleri uygulamayıp
var ise özel kanun hükümleri, yok ise Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
II. 4857 Sayılı İş Kanunu Kapsamı
Dışında Olan İş Ve İlişkiler
İş Kanunu m.4’te bu kanun kapsamına girmeyen
haller istisnalar başlığı altında düzenlemiş olup 1. fıkrada dokuz bent
halinde sayılmıştır. Kanun hükmü “Aşağıda belirtilen işlerde ve iş
ilişkilerinde bu Kanun hükümleri uygulanmaz;
a) Deniz ve hava taşıma işlerinde,
b) 50'den az işçi çalıştırılan (50
dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde,
c) Aile ekonomisi sınırları içinde
kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri,
d) Bir ailenin üyeleri ve 3 üncü
dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları arasında dışardan başka biri
katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde,
e) Ev hizmetlerinde,
f) (…)[4] çıraklar
hakkında,
g) Sporcular hakkında,
h) Rehabilite edilenler hakkında,
ı) 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde.
Şu kadar ki;
a) Kıyılarda veya liman ve iskelelerde
gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri,
b) Havacılığın bütün yer tesislerinde
yürütülen işler,
c) Tarım sanatları ile tarım aletleri,
makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler,
d) Tarım işletmelerinde yapılan yapı
işleri,
e) Halkın faydalanmasına açık veya
işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri,
f) Deniz İş Kanunu kapsamına girmeyen
ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile
ilgili işler,
Bu Kanun hükümlerine tabidir.” şeklindedir.
Bu madde hükmünün ilk fıkrasında sayılanlar
İş Kanunu dışında bırakılmıştır. Ancak dikkat edilmelidir ki m.4/2 ile
istisnaya istisna getirilmiş, yani kurala dönülmüştür. Kanun hükmünün ikinci
fıkrasında altı bent halinde sayılanlar İş Kanunu kapsamına giren işlerdir,
bunlar hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanır.
2.1. Madde 4/1-a Kapsamındaki İşler
2.1.1. Deniz Taşıma İşlerinde Çalışanlar
Deniz taşıma işlerinde çalışanlar için
özel kanun olan Deniz İş Kanunu uygulanır. 854 sayılı Deniz İş Kanunu m.1’e
göre “Bu kanun denizlerde, göllerde ve akarsularda Türk Bayrağını taşıyan ve
yüz ve daha yukarı grostonilatoluk gemilerde bir hizmet akti ile çalışan
gemiadamları ve bunların işverenleri hakkında uygulanır.
Aynı işverene ait gemilerin
grostonilatoları toplamı yüz veya daha fazla olduğu veyahut işverenin
çalıştırdığı gemiadamı sayısı 5 veya daha fazla bulunduğu takdirde birinci bent
hükmü uygulanır.”
Görüldüğü üzere gemiler aracılığı ile
yapılan deniz taşıma işleri ayrı bir kanun ile düzenlendiğinden, 4857 sayılı İş
Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmıştır.
Ancak gemi yabancı ülke bayrağı taşıyor
veya gemi Türk bayraklı olsa dahi yüz grostonalitonluk değilse bu gemide
çalışanlar hakkında Deniz İş Kanunu uygulanamaz. Taşıma işinde çalışan bu
gemideki işçiler de 4857 sayılı İş Kanunu kapsamı dışında kaldığından, haklarında
Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
Ancak İş Kanunu m.4/2-a ve f hükümleri
istisnanın istisnası olup kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya
ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işleri ile deniz İş Kanunu
kapsamına girmeyen ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su
ürünleri üreticileri ile ilgili işler İş Kanunu’na tabidir.
Deniz İş Kanunu’nun 46. maddesi ise görevli
ve yetkili mahkemeyi düzenliyor olup bu madde uyarınca, “Bu kanun kapsamına
giren gemiadamlariyle bunların işveren veya işveren vekilleri arasında bu
kanundan veya hizmet akdinden doğan davalar hakkında, 5521 sayılı Kanun
hükümleri uygulanır. Hizmet akdinde ayrıca bir hüküm yoksa dava geminin bağlama
limanında iş davalarını bakmaya yetkili mahkemede görülür”.
Yargıtay
20.HD., E.2015/1153 K.2015/3227 T. 17.4.2015 sayılı kararı;
“Somut olayda; davacı davalı şirkete
ait gemide gemi adamı olarak çalıştığını iddia ederek davalıdan
alacağının tahsili için iş bu davayı açtığı, dosya kapsamından geminin yabancı
bayrak taşıdığı, bu nedenle, Deniz İş Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı,
davacının talebi hakkında uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümleneceği
anlaşıldığından, buna göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp,
sonuçlandırılması gerekmektedir.”
[1] şeklinde olup yabancı bayrak taşıyan gemide çalışanlar bakımından İş
Kanunu hükümlerine değil genel hükümlere gidilir.
2.1.2. Hava Taşıma İşlerinde Çalışanlar
İş Kanunu m.4/1-a uyarınca hava taşıma işleri bu Kanun kapsamında
değildir. Bu kapsamda özel bir kanun da bulunmadığı için Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanır. Ancak
m.4/2-b gereği havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işler hakkında İş
Kanunu uygulanır.
Yargıtay 9.HD., E. 2009/28199 K.
2009/23657 T. 18.09.2009 sayılı kararı,
“4857 sayılı İş Kanunu’nun 4.
maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca, “deniz
ve hava taşıma işlerinde çalışanlar” hakkında bu kanun hükümleri
uygulanmaz. Deniz taşıma işlerinde çalışanlar hakkında 854 sayılı Deniz
İş Kanunu uygulanmaktadır. Hava taşıma işlerinde çalışanlar
için özel bir düzenleme yapılmadığından, Borçlar Kanunu genel hükümleri
uygulanmaktadır. Ancak hava taşıma faaliyeti yapılan işyerinde
sendika örgütlenmesi sonucu Toplu İş Sözleşmesi bağıtlanmış ise, üye sendika
üyesi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi
Grev ve Lokavt Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca iş mahkemesinde görülmesi
gerekir.
Diğer
yandan, havacılığın tüm yer tesislerinde yürütülen işlerde çalışanlara
İş Kanunu uygulanır. Şu halde pilot, hostes, telsizci, makinist
ve kabin memuru İş Kanunu kapsamı dışında kalan uçuş personelidir. Bunların
dışında kalan, depo, hava alanı, hangar ve atölyelerde çalışanlar, hava taşıt
araçlarını yapan, onaran ve bakımını üstlenenler diğer bir deyimle tüm yer
tesislerinde istihdam edilenler İş Kanununun uygulama alanı içine
girerler.” [2] şeklinde
olup bu hususu açıklar niteliktedir.
Ancak Yargıtay’ın içtihatları uyarınca hava taşıma faaliyeti yapılan işyerinde
sendika örgütlenmesi sonucu Toplu İş Sözleşmesi bağıtlanmış ise, üye sendika
üyesi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi
Grev ve Lokavt Kanununun 66. maddesi uyarınca iş mahkemesinde görülmesi gerekir.
Nitekim Yargıtay 9. HD., E. 2008/30334 K. 2008/25218 T. 6.10.2008 kararı,
“Dosya içeriğine
göre, hava taşıma işinde pilot olarak çalışan
davacının işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesi'nden kaynaklanan alacak
isteminde bulunduğu, davacının sendika üyesi olduğu, yürürlük Toplu İş
Sözleşmesi'nden yararlandığı, alacağın normatif dayanağının Toplu İş Sözleşmesi
ile sözleşmenin kaynağı 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu
olduğu, uyuşmazlıkta aynı yasanın 66. maddesi uyarınca iş mahkemesinin görevli
olduğu anlaşılmaktadır. İşin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken,
yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.” [3]
şeklinde olup iş mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir.
2.2. Madde 4/1-b Kapsamındaki İşler
Bu düzenlemeye göre 50’den az işçi
çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya
işletmelerinde İş Kanunu hükümleri uygulanmaz. Bunlar hakkında Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanır.
İş Kanunu m.111 Sanayi, ticaret,
tarım ve orman işleri başlıklı olup tarım ve orman işlerinden
sayılacak işler aşağıdaki gibidir:
“a) Her çeşit meyveli ve meyvesiz
bitkiler; çay, pamuk, tütün, elyaflı bitkiler; turunçgiller; pirinç,
baklagiller; ağaç, ağaççık, omca, tohum, fide, fidan; sebze ve tarla ürünleri;
yem ve süt bitkilerinin yetiştirilmesi, üretimi, ıslahı, araştırılması, bunlarla
ilgili her türlü toprak işleri, ekim, dikim, aşı, budama, sulama, gübreleme,
hasat, harman, devşirme, temizleme, hazırlama ve ayırma işleri, hastalık ve
zararlılarla mücadele, toprak ıslahı, çayır, mera, toprak ve su korunması.
b) Ormanların korunması, planlanması
(amenajman), yetiştirilmesi, işletilmesi, sınırlandırılması çalışmaları,
bunlara ait alt yapı çalışmaları ile tohum toplama, fidanlık, ağaçlandırma,
erozyon kontrolü, etüt proje ve rehabilitasyonu, ormancılık araştırma ile milli
park, orman içi dinlenme yerleri ve kent ormanlarının kurulması, bakım ve
geliştirilmesi.
c) Her türlü iş ve gelir hayvanlarının
(arı, ipek böceği ve benzerleri dahil) yetiştirilmesi, üretimi, ıslahı ve
bunlarla ilgili bakım, güdüm, terbiye, kırkım, sağım ve ürünlerinin elde
edilmesi, toplanması, saklanması ile bu hayvanların hastalık ve asalaklarıyla
mücadele.
d) 854 sayılı Deniz İş Kanununun
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kara ve su avcılığı ve üreticiliği ile bu
yoldan elde edilen ürünlerin saklanması ve taşınması.”
Aynı maddenin son fıkrası ise “Yukarıda
sayılan esaslar doğrultusunda bir işin bu Kanunun uygulanması bakımından
sanayi, ticaret, tarım ve orman işlerinden hangisinin kapsamında sayılacağı;
Sanayi ve Ticaret, Çevre ve Orman ile Tarım ve Köyişleri bakanlıklarının
görüşleri alınarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca altı ay içinde
çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.” şeklindedir.
Ancak m.4/2-c ve d hükümleri gereği;
tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve
fabrikalarda görülen işler ile tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri İş
Kanunu kapsamındadır.
Yargıtay 7.HD., E. 2015/41975
K.2016/3806 T. 18.2.1016 sayılı kararı;
“Ancak, tarım ve orman
işlerinin yapıldığı işyerinde 50 dahil daha az işçi bulunmasına rağmen,
işyerinde sendika örgütlenmesi sonucu Toplu İş Sözleşmesi bağıtlanmış ise, üye
sendika üyesi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 66. maddesi uyarınca iş mahkemesinde
görülmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; tüm tanık
anlatımlarına göre, davalılara ait çiftlik ve çiftlik arazisinin ekim dikimi
yapılan toplam sahası düşünüldüğünde, davacının tarım işinde çalıştığı kadar
bekçilik görevi de ifa ettiğinin kabulü gerekeceği, keza davacının bu bekçilik
görevi yanında ve bu göreve ek olarak şoförlükte yaptığı anlaşılmakla,
davacının verdiği hizmetinin tarım işi olarak değerlendirilemeyeceği
anlaşılmıştır. Mahkemece işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken eksik
araştırmayla verilen görevsizlik kararı hatalıdır.” [4]
Yargıtay 9.HD., E.2010/28359 K.
2010/23765 T. 15.07.2010 sayılı kararı;
“Bunun dışında 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 4. maddesinde tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde
çalışanların kanun kapsamına girmeyeceği açıklandıktan sonra, aynı madde de
ayrık durumlara yer verilmiştir.
Buna göre;
1.Tarım sanatları ile tarım aletleri,
makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işlerde,
2.Tarım işlerinde yapılan yapı
işlerinde,
3.Halkın faydalanmasına açık park ve
bahçelerde
4.Bir işyerinin eklentisi durumundaki
bahçe işlerinde,
çalışanların İş Kanunu kapsamında
olacakları belirtilmiştir.
Sonuç olarak, tarım ve orman
işletmelerindeki bitki ve hayvan üretimi, bakım ve yetiştirmesi dışında kalan
işler İş Kanununa tabidir.
Diğer taraftan, işçi tarım işinde
çalışırken bu iş dışında tarım işi sayılmayan ek bir görevde çalışabilir.
Örneğin bekçilik, şoförlük gibi. Bu durumda yaptığı işler arasında hangisinin
baskın olduğu açıklığa kavuşturulmalı ve sonucuna göre görevli mahkeme
belirlenmelidir.
Somut olayda, taraflarında kabulünde
olduğu üzere davacının davalıya ait narenciye bahçesinde bekçi olarak çalıştığı
anlaşılmaktadır. Bekçilik işi niteliği itibarıyla tarım işi değildir. Buna göre
davacının iş kanunu kapsamında iş sözleşmesi ilişkisi ile çalıştığı kabul
edilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde
görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” [5]
Ancak işyeri sendika örgütlenmesi
sonucu toplu iş sözleşmesinin bağıtlanmış olduğu hallerde, uyuşmazlıklar 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu m.79 uyarınca iş mahkemesinde
görülmelidir.
Son olarak dikkat edilmelidir ki
m.4/1-b kapsamındaki istisnalar hakkında İş Kanunu’nun ücretle ilgili olan
m.32, 35, 37.38 hükümleri uygulama alanı bulur.
2.3.
Madde 4/1-d Kapsamındaki İşler
Bu madde kapsamındaki işler, bir
ailenin üyeleri ve 3’üncü dereceye kadar (3 üncü derece dahil) hısımları
arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı
işler olup bu işler halıcılık, işlemecilik, dokumacılık gibi el emeğine dayalı
işlerdir.
“Bu işlerde İş Kanunu hükümleri
uygulanmaması içim; anılan işlerin evde görülmesi, bir ailenin üyeleri veya
üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dahil) hısımları tarafından yapılıyor
olması, dışarıdan başka birisinin katılmaması gerekir.” [6]
2.4. Madde 4/1-e Kapsamındaki İşler
“Ev işi, bir evin günlük ihtiyaçlarını karşılamak
üzere yapılan faaliyetlerdir. Dolayısıyla, yemek, temizlik, çocuk bakımı gibi
işler İş Kanununun kapsamı dışında kalır.
İş Kanununun kapsam dışı bıraktığı ev
işleri hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.” [7]
2.5. Madde 4/1-f Kapsamındaki İşler
Çıraklar hakkında 3308 sayılı Mesleki
Eğitim Kanunu uygulanır. Ancak bu kanun kapsamına da girmeyen çıraklar hakkında
Borçlar Kanunu m. 393/3 uyarınca “Genel hizmet sözleşmesine ilişkin
hükümler, kıyas yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel kanun
hükümleri saklıdır.” TBK hükümleri uygulanır.
2.6. Madde 4/1-g Kapsamındaki İşler
Sporcular hakkında İş Kanunu hükümleri
uygulanmaz. Ancak bir kulüp çatısı altında sözleşme ile çalışan sporcular için
Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
Yargıtay 22. HD., E.2014/15655 K.
2015/26568 T. 5.10.2015 sayılı kararı,
“Somut olayda, taraflar arasında
imzalanan sözleşmeye göre davacının sporcu (futbolcu) olduğu anlaşılmaktadır.
Esasen davacının lisanslı sporcu olduğu taraflar arasında ihtilafsızdır. Davacı
tarafça, davalı kulüp ile aralarında imzalanan 15.07.2007- 31.05.2009 yürürlük
tarihli profesyonel futbolcu sözleşmesi gereğince ücret alacağının davalıdan
tahsiline karar verilmesi istenmiştir. Yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeler
ışığında sporcu ile kulübü arasında alacaklarla ilgili uyuşmazlıkta 4857
sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Bu sebeple
Mahkemece davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine
karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi
hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” [8]
Yargıtay 9. HD., E.2015/17745 K.
2015/25607 T. 14.9.2015 sayılı kararı,
“Ancak, doğrudan aktif spor
yapmayan, sporcuyu aktif spor yapması için hazırlayan antrenör ile aktif
görevi daha çok direktif vermek olan ve takımı başarıya ulaştırma görevi de
bulunan teknik direktörün sporcu sayılmaması ve İş Kanunu kapsamında
bir işçi olarak kabul edilmesi gerekir. Bu nedenle antrenör veya teknik
direktör ile kulüpleri işveren arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklanan
uyuşmazlıklarının iş mahkemesinde görülmesi gerekir.
Gerek özel hakem, gerekse genel
mahkemelerde görülen sporcu ile kulübü arasındaki alacaklara
ilişkin uyuşmazlıklarda, 4857 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması olanağı
bulunmamaktadır. Ancak antrenör, teknik direktör, idareci, masör ve benzeri
elemanlar ile kulüpleri arasında çıkan uyuşmazlıklarda, özel yasal düzenlemeler
dışında İş Kanunu hükümlerinin uygulanmasına engel bir durum bulunmamaktadır.
Somut olayda; davacının antrenör olduğu
tartışma konusu olmayıp, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında
davacının sporcu olmadığı anlaşıldığından İş Mahkemesinin görevli
olup, mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile
görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” [9]
2.7. Madde 4/1-h Kapsamındaki İşler
“Rehabilite edilenler, rehabilitasyona
tabi tutulan kişilerdir. Rehabilitasyon ( işe alıştırma) ise, “sigortalılardan
sürekli iş göremez veya malul hale gelmiş veya gelebilecekleri tıbben kabul edilenlerin
kendi mesleklerinde veya yeni bir meslekte çalışabilmelerini sağlamak amacı ile
yapılan tıbbi bakım ve mesleki eğitimi ifade eder.
Rehabilitasyon sırsında rehabilite
esilenler, kendi mesleklerini yeniden yapabilmeleri veya yeni bir mesleği
edinmeleri amacıyla çalıştırılabilirler. Bu çalışma sözü edilen kişilerin işçi
sayılmalarını gerektirmez. Çünkü çalışmanın kaynağı iş sözleşmesi değildir.
Faaliyetin amacı tıbbi bakım ve mesleki eğitimdir. Doğal olarak bu kişiler
hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanmaz.”
[10]
2.8.
Madde 4/1-ı Kapsamındaki İşler
İş Kanunu uyarınca 507 sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Kanununun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı
işyerlerinde İş Kanunu uygulanmaz.
Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu m.2 ise “Bu
Kanun, esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve
sanatkârlar tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst
kuruluşları olan birlik, federasyon ve Konfederasyon hakkında uygulanır.” şeklindedir.
III. Sonuç
İş Kanunu’nun amaç ve kapsam başlıklı
ilk maddesinin ikinci fıkrası uyarınca işbu Kanun’un 4. Maddesinde istisnalar
düzenlenmiş olup bu istisnalar bakımından İş Kanunu hükümleri
uygulanmamaktadır. Özel kanun olması durumunda özel kanun hükümleri, aksi halde
Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Stj. Av. Pelin Yıldız
Kaynakça:
1.
Yargıtay 20.HD., E.2015/1153 K.2015/3227 T. 17.4.2015 sayılı kararı
2.
Yargıtay 9.HD., E. 2009/28199 K. 2009/23657 T. 18.09.2009 sayılı kararı
3.
Yargıtay 9. HD., E. 2008/30334 K. 2008/25218 T. 6.10.2008 kararı
4.
Yargıtay 7.HD., E. 2015/41975 K.2016/3806 T. 18.2.1016 sayılı kararı
5.
Yargıtay 9.HD., E.2010/28359 K. 2010/23765 T. 15.07.2010 sayılı kararı
6.
Sümer, Haluk, İş Hukuku, Seçkin, Ankara, 2022, sf.34
7.
Sümer, Haluk, İş Hukuku, Seçkin,
Ankara, 2022, sf.34
8.
Yargıtay 22. HD., E.2014/15655 K. 2015/26568 T. 5.10.2015 sayılı kararı
9.
Yargıtay 9. HD., E.2015/17745 K. 2015/25607 T. 14.9.2015 sayılı kararı
10. Sümer,
Haluk, İş Hukuku, Seçkin, Ankara, 2022, sf.31