Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

ISRARLI TAKİP SUÇU (TCK M. 123/A)

ISRARLI TAKİP SUÇU (TCK M. 123/A)

1. Giriş

Türk Ceza Kanunu TCK 123/A maddesi ile ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi şekilde huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verileceği hüküm altına alınmış; ikinci fıkrada suçun cezayı artıran nitelikli halleri, üçüncü fıkrada ise suçun muhakeme şartı düzenlenmiştir.

İlgili düzenleme şöyledir:

“(1) Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,

 hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”

2. Israrlı Takip Kavramı ve Tanımı

Kavram kısaca, bir kişiyi onun rızası olmadan sürekli şekilde gözetlemek olarak tanımlanabilir. Suç boyutuyla ısrarlı takip, mağdurun güvenliğini tehdit eden failin kasıtlı, kötü niyetli, tekrar tekrar devam eden eylemiyle mağdurun iç huzurunu bozması olarak ifade edilebilir. Bu nedenle, hukuken kavramın mutlaka mağdurun fiziken takip edilmesi şeklinde anlaşılmaması gerekir. Ancak kavramın psikoloji, tıp, hukuk, eğitim gibi farklı bilim alanlarıyla bağlantısı bulunduğu için kavramı kesin olarak tanımlamak oldukça zordur. Keza, kavramın farklı hukuk disiplinleri arasında da farklı şekillerde ifade edildiği belirtilmelidir. Hukuki anlamıyla kavram genellikle bir kimseden diğerine yönelen ve mağdur üzerinde korkuya neden olacak sonuçlara yol açan, istenmeyen tekrarlanan, rahatsız edici saldırıları tanımlamak için kullanılsa da rahatsız ediciliğin ve tacizin boyutunun yahut sıklığının ne olacağı konusunda kesin belirlemeler yoktur. Bunun en temel sebebi, ısrarlı takip kavramının çok farklı davranış şekilleriyle ortaya çıkabilmesinin ve bu anlamda başlangıçta tamamen zararsız gibi görünen bazı davranışların rehin alma, insan öldürme ve ciddi tehdide kadar uzanabilmesidir. Kavramın kesin ve kapsayıcı bir tanımı olmadığını ifade etmek gerekir. Sonuç olarak bir eylemin ısrarlı takip kapsamında kabul edilebilmesinin en temel koşulu mağdurun sürekli, zaman ve yerden bağımsız olarak fail tarafından ısrarla rahatsız edilerek iç huzurunun bozulmasıdır. [1]

3. Israrlı Takip Suçunun Unsurlarının İncelenmesi

I. Suçun hukuki konusu, fail ve mağdur

Israrlı takip suçu Kanunun hürriyete karşı suçlar bölümünde yer aldığına göre sistematik açıdan burada korunan hukuki değer kişi hürriyetidir. Suçun kanundaki yeri, kanun koyucunun bu suçla ihlal edilen değerlerden kişi hürriyetini, huzur ve güvenliğini esas aldığına işaret etmektedir. TCK’nın 123/A. maddesinde farklı bir özellik aranmadığından suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Suç mağdur bakımından da bir özellik arz etmez. Herkes, yani herhangi bir kimse bu suçun mağduru olabilir.

II. Suçun Unsurları

A. Maddi Unsur

 1. Hareket

Suç, seçimlik ve bağlı hareketlidir. Suçun maddi unsurunu iki seçimlik hareket oluşturmaktadır. Bunlardan birincisi; ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek, ikincisi ise (haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak) ısrarlı bir şekilde temas kurmaya çalışmaktır.  Israr, her iki seçimlik hareketin de kurucu unsurudur. Israr yoksa seçimlik hareketlerin varlığını yokluğunu tartışmaya da gerek yoktur. Seçimlik hareketlerin ikisinin birden gerçekleştirilmesi halinde iki suç değil, yine tamamlanmış tek suç oluşacaktır. Seçimlik hareketin bir sonucu olarak, kanunda gösterilenler dışında bir hareketle bu suçun oluşması mümkün olmaz.

Görüldüğü üzere, kanun koyucu suçun serbest hareketli işlenmesine kapı aralamamıştır. Başka deyişle ısrarlı takip suçu bağlı hareketlidir.

a. Israr

Hukuksal anlamda ısrar, başkasının karşı yönde oluşan iradesine aykırılık teşkil eden davranışların kayıtsızca ve bilinçli bir şekilde yapılmasıdır. Yasaklanan davranışlar çok uzun olmayan zaman aralıklarıyla tekrarlandığında ve aralarında amaç birliği olduğunda ısrarla gerçekleştirildikleri kabul edilir. Her olayın somut özelliklerine ve kendine özgü koşullarına göre davranışta ısrar olup olmadığı tespit edilir. Örneğin, mağdurun rahatsızlığını ifade etmiş olmasına ve aynı veya benzer davranışların bir daha yapılmaması konusunda faili uyarmasına rağmen; failin davranışına devam etmesi dikkate alınmalıdır. Israr olgusunun tespitinde, yapılan hareketlerin mağdurun iç huzurunu, yaşam alanını bozma ya da kişisel yaşam alanına zarar vermesi de göz önünde bulundurulmalıdır. [2]

Yargıtay bir kararında failin telefon etmesi, mağdurun evinin önüne gelmesi ve mağduru takip hareketlerini bir bütün olarak ısrar unsurunun oluşması olarak kabul etmiş, [3] başka bir kararında ise mağdurun karşılık verip vermediği hususuna dikkat çekmiştir. [4]

b. Israrlı Bir Şekilde Fiziken Takip Etmek

Fiziki takip; mağdurun peşinden gitmek, peşine düşmek biçiminde olabileceği gibi, onun yakınlarında dolaşmak, varlığını bir şekilde hissettirmek, gittiği yerlere gitmek biçiminde de olabilir. Yalnız burada tesadüfi veya olağan karşılaşmaları ayırt etmek gerekir. Aksi takdirde kişilerin hareket hürriyetine orantısız müdahalede bulunulmuş olacaktır. İşte bu noktada failin ısrarlı takip kastıyla mı hareket ettiği yoksa eski alışkanlıklarının etkisinden çıkamadığı için bulunduğu yerde tesadüfen mi karşılaştığı ihtimali ihmal edilmemelidir. Takip olgusunun içinde ısrar zaten vardır. Bununla birlikte Kanun, suçun oluşumu için mağdurun fiziken takip edilmesini yeterli görmemiş, bunun bir de ısrarlı olmasını istemiştir. Ancak bu durum takibin farklı zaman dilimlerinde birden fazla kere yapılmasının zorunlu olduğu şeklinde yorumlanmamalıdır. Elbette fiziki takip uzun zamana yayılabileceği gibi, aynı gün içerisinde ısrarlı tek bir takip eylemiyle de tüketilebilir. Bazen tek bir takip eylemi de ısrarlı olabilir ve huzursuzluğa, endişeye yol açabilir. O halde fiziken takipte gösterilen ısrar ile iletişim kurmak için gösterilen ısrar aynı görünüme sahip değildir, bunları aynı zaman birimleriyle değerlendirmemek gerekir.

Suç, failin takibe başladığı anda değil; mağdurun bu takibi fark etmesinden kaynaklanan huzursuzluğun başladığı anda tamamlanmış sayılmalıdır. Fark edilmesine rağmen takibe devam etmek suretiyle belirginlik kazanan ısrar unsurunu yere, zamana, içinde bulunulan şartlara ve olayın öyküsüne göre değerlendirmek gerekir.

Takibin ‘‘fiziken’’ olması şarttır. Bu durumda teknolojinin imkânlarını kullanarak bulunduğu yerden takip etmek ya da gözetlemek, ısrarlı takip suçunu oluşturmayacaktır. Örneğin mağdurun dijital bir ağ üzerinden izlenmesi, GPS yazılım ile takip etmek, insansız hava aracı kullanarak izleme gibi davranışlar m. 123/A kapsamı dışındadır. Bu tarz davranışlar ısrarlı takip suçunu oluşturmasa da, ‘‘özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar’’ çerçevesinde sorumluluk doğabilecektir. [5]

c. Israrlı Bir Şekilde Temas Kurmaya Çalışmak

Maddi unsuru oluşturan seçimlik hareketlerden diğeri, mağdurla ısrarlı bir şekilde temas kurmaya çalışmaktır. Kanun failin mağdura ulaşmasını şart koşmamıştır, temas kurmaya çalışma ısrarı yeterlidir. Dolayısıyla, mağdur tarafından okunmamasına rağmen ona müteaddit kereler e-posta göndermek, mağdur cevapsız bıraksa da çok sayıda arama/çağrı, telesekretere mesajlar bırakmak ve hatta sosyal medya mecralarında defalarca arkadaşlık isteği göndermek bu suçu oluşturabilecek davranışlardır. Mağdura ulaşılamasa da, suçta aranan neticenin gerçekleşebilmesi için mağdurun kendisiyle temas kurulmaya çalışıldığından haberdar olması şarttır. Temas kurmanın vasıtası önemlidir, çünkü Kanun temasın aracını da belirlemiştir. Buna göre fail şu üç vasıtadan en az birini ısrarla kullanmış olmalıdır: Haberleşme ve iletişim araçları, bilişim sistemleri, üçüncü kişiler. Haberleşme ve iletişim araçlarının neler olabileceği konusunda madde gerekçesinde çeşitli örnekler verilmiştir. Mektup, faks, kısa mesaj, e-posta, telefon, internet üzerinden oluşturulan programlar, uygulamalar ve sosyal mecralar gibi vasıtalarla temas kurulabilir. [6]

Mağdurla temas kurma üçüncü kişi aracılığıyla da gerçekleşebilir. Mesela fail bir arkadaşından mağduru ısrarla fiziken veya sosyal ağlar aracılığı ile takip etmesini; mağdura ısrarla kendisiyle iletişim kurmasını istemişse fail üçüncü kişi aracılığıyla temas kurmasını talep etmiş sayılmalıdır. Ancak, eyleme katılan üçüncü kişi hakkında, üçüncü kişi faille birlikte fail gibi hareket etmişse, duruma göre, TCK 37/1 veya TCK 37/2 hükümleri yahut yardım etmişse TCK 39/2-b veya 2-c hükümlerine göre iştirakten hüküm kurulabilir. Ayrıca failin mağdurun arkadaşlarına ulaşarak mağdurla temas kurmaya çalışması da temas kurma kapsamında kabul edilebilir. Ne var ki temas kurma koşulu bakımından failin üçüncü kişiyi, üçünü kişinin de faili tanıması gerekmez. [7]

2. Netice

Suç tehlike suçu değil, zarar suçudur; sırf hareket değil, netice suçudur. Suçun neticesi, mağdur üzerinde ‘‘ciddi bir huzursuzluk oluşması’’ ya da mağdurun ‘‘kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duyması’’dır. Neticeye yol açan hareketler tek başına hukuka aykırı hareketler olmayabilir. Asıl olan bu davranışların ısrarla yapılmasının mağduru huzursuzluğa ya da endişeye sevk etmesidir. Suçun oluşması için mağdurda bu sonuç veya sonuçların ortaya çıkması gereklidir. Bu da ancak hareket ile netice arasındaki nedensel ilişkinin ortaya konulmasıyla belirlenebilir. Suçta aranan netice, mağdurun failin hareketlerinden kaygı ya da endişe duyup duymadığını araştırmayı da gerektirmektedir. Bu durumda, bir bakıma objektif olarak ısrarlı takip oluşturabilecek davranışlar, sırf mağdurun bu hareketler neticesinde huzursuzluk veya endişe duymaması nedeniyle cezasız kalabilecektir. Suçu oluşturabilecek bir diğer netice de mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasıdır. Burada artık ‘‘ciddi huzursuzluk’’ gibi sübjektif bir olgudan ziyade, güvenlik endişesine dair daha somut, ölçülebilir ve araştırılabilir bir netice söz konusudur.

Israrlı takip mütemadi suçtur. Bilindiği üzere mütemadi suçlarda ihlal bir anda olup bitmez; zaman içinde, failin iradesi veya başka bir neden ile kesintiye uğrayıncaya kadar devam eder. Diğer anlatımla unsurun gerçekleşmesi ile suçtaki hareketler bitmez, yaratılan hukuka aykırı durum devam eder. Yani suç tamamlanmış ama bitmemiştir; tıpkı konut dokunulmazlığını ihlal, ruhsatsız silah taşıma veya hakkı olmayan yere tecavüz suçlarında olduğu gibi. Burada kesintisiz süren unsurun netice mi yoksa hareket mi olduğu konusunda doktrinde bir görüş birliği yoktur.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış ısrarlı takip suçu düzenlenmemiştir. Failin hiçbir şekilde öngörmediği ve istemediği, yasayla belirli daha ağır sonucun meydana gelmesi halinde ‘‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç’’ oluşur. Kanunda bu tarz suçlarda (örn. TCK m. 87, m. 99/3-4, m. 102/5) nitelikli cezanın uygulanabilmesi için manevi unsuru düzenleyen genel kural ise TCK m. 23’tür: ‘‘Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.’’ Böylece, daha ağır netice bakımından kusur şekli taksir olarak tespit edildiğinde, ceza o suçun taksirli hali için öngörülen cezadan daha ağır olmaktadır. Örneğin, TCK m. 87/4’te öngörülen kasten yaralama sonucunda meydana gelen ölümde taksiri olan fail, taksirle öldürme suçunun cezasından daha ağır bir cezayla cezalandırılır. Öte yandan, ısrarlı takibin neticesinde failin kastettiğinden daha ağır bir netice meydana gelirse bu neticeden özel bir ‘‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç’’ sorumluluğu doğmayacaktır. Çünkü ısrarlı takibi düzenleyen normda kastedilenden daha ağır veya başka suçlar gösterilmemiştir. TCK m. 23 ancak özel hükümler içinde netice sebebiyle ağırlaşmış suç hali ayrıca ve açıkça düzenlenmiş ise uygulanabilir. Şu hâlde failin ısrarlı takip hareketiyle kastettiğinden daha ağır veya başka bir suç doğarsa o suçtan sorumluluk genel kurallara göre belirlenecektir. Oysa madde gerekçesinde de kabul edildiği gibi, ısrarlı takibin mağdurda korku ve endişe yaratmanın ötesinde çok daha ciddi sonuçlara yol açması her zaman mümkündür. Örneğin, ısrarlı takip edilen mağdurun akıl sağlığının bozulması ya da otomobil ile takipten kaçmak isterken trafik kazasıyla ölüm gibi neticeler ortaya çıkabilir. Bu gibi sonuçlarda failin alacağı ceza, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç öngörülseydi alacağı cezadan daha az olacaktır. [8]

B. Manevi Unsur

Israrlı takip suçunun oluşabilmesi için genel kasıt gerekli ve yeterlidir. Suç olası kasıtla da işlenebilir. Failin ısrarlı takip fiilini hangi maksatla gerçekleştirdiğinin suçun oluşması bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin, fail ile mağdur arasında önceden var olan duygusal veya kişisel bir ilişki, fiili hukuka uygun hâle getirmeyecektir. Dolayısıyla, failin mağdur ile daha önceden kişisel veya duygusal bir ilişkiye sahip olduğu, bu eylemleri mağduru tekrar ilişkiye ikna etmek amacıyla işlediği gerekçesiyle failde suç kastının bulunmadığı sonucuna varılamaz.

C. Hukuka Aykırılık

Genel hukuka uygunluk nedenleri olan meşru savunma ve zorunluluk hali, kanun hükmü ve görevin ifası, hakkın kullanımı ve ilgilinin rızası; kanundaki tarife objektif olarak uyan fiili hukuka uygun hale getirir. Bu açıdan, hukuka uygunluk nedenleri için ‘‘izin normları’’ denilebilir. Israrlı takip suçunda da bu nedenler aynı etkiyi gösterebilecektir. Fakat hukuka uygunluk nedenlerinden meşru savunma ve zorunluluk haline ısrarlı takipte rastlanmasını beklemek pek gerçekçi ve olası değildir.  Kanun hükmünü yerine getirme anlamında CMK’nın 90. maddesi örnek gösterilebilir. Bu düzenleme uyarınca suç işleyen bir kişiyi yakalamak amacıyla yapılacak bir ısrarlı takip hukuka uygun olacaktır. Buradan hareketle, alacağı tahsil için ısrarlı takip fiilinin de hukuka uygun olmayacağı sonucuna varmak gerekir. Israrlı takip suçunu tanımlayan normda ‘‘hukuka aykırı olarak’’ veya mağdurun ‘‘rızası olmaksızın’’ gibi bir ibareye yer verilmemiş olsa da, ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni olmaktan önce tipik fiilin ortaya çıkmasını engeller. Çünkü bu suç zarar suçudur, mağdurun rızası varsa hareketin neticesi (huzursuzluk, endişe) gerçekleşmeyecek ve dolayısıyla suçun unsurları oluşmayacaktır. Objektif olarak var olan rıza, fiilin suç tipine uygun olmasına engel olacaktır. [9]

D. Suça Etki Eden Nedenler

Israrlı takip suçundan verilecek cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hallere m. 123/A’nın ikinci fıkrasında üç bent halinde yer verilmiştir. Birinci bentteki (ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı) suçun işlenmesi ile üçüncü bentte sayılan haller, failin belli bir hukuki veya fiili bir durumda olmasını gerektirdiğinden özgü suç ortaya çıkmaktadır. Kanun özel failliği suçun temel şeklinde değil de nitelikli şeklinde aradığından burada ‘‘gerçek özgü suç’’ değil de ‘‘görünüşte özgü suç’’ ihdas edilmiş sayılmalıdır. Bu ayrım, nitelikli hale iştirak varsa önem arz edecektir. Kanunun aradığı özelliği taşıyan fail (örneğin uzaklaştırma tedbiri verilen kişi) ile bu vasfı taşımayan başka biri suçu birlikte işlemiş ise özel fail durumundaki kişi nitelikli halden, diğer kişi suçun temel şeklinden sorumlu olacaktır.

Suça etki eden nedenler şunlardır:

 - Suçun, çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi

Israrlı takibin, on sekiz yaşından küçüklere karşı ya da ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.  Akran ilişkisinde bu nitelikli halin uygulanıp uygulanmayacağı uygulamada tereddüt meydana getirebilir.16-17 yaşında liseli bir gencin okulundaki diğer bir öğrenciye karşı bu suçu işlemesi halinde bu nitelikli halin uygulanması ceza adaletine uygun görünmemektedir. Ancak bu konuda kanunda kısıtlayıcı bir düzenleme de yoktur. Mağdurun yaşının tespitinde ısrarlı davranışın kesildiği veya ısrarı oluşturan son davranışın yapıldığı gün dikkate alınmalıdır.  Eş ile ilgili nitelikli hal, aslında mağdurla fail arasındaki ilişkiyi merkeze almaktadır. O halde burada eski ilişkiye dayanan takip eylemlerinin bütünüyle yer alması gerekirdi. Failin tehlikeliliği ve şiddet riskinin yüksek olması noktasında eski sevgili şiddeti ya da eski nişanlı şiddeti, eski eş şiddetinden geride değildir.

- Suçun, mağdurun okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması

Burada sonuç bakımından bir nitelikli hal söz konusudur. Bu nitelikli halin temelinde mağdurun günlük hayatın alışılmış ve olağan gereklerini yerine getirmede ciddi bir şekilde zorluk çekmesi bulunmaktadır. Ne var ki bu düzenleme başka bazı ciddi sonuçları kuşatmamaktadır. Örneğin, çok önemli bir iş randevusunu/mülakatını kaçırmak ile iş değiştirmek arasında bir fark yoktur, ama Kanundaki ifade bunu karşılamamaktadır. Bu gibi durumlarda suçun temel şeklinden verilecek cezada alt sınırdan uzaklaşmaktan başka çare bulunmamaktadır.

- Suçun, hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi

Uzaklaştırma ve konuta, okula veya işyerine yaklaşmama, 6284 sayılı Kanunun 5/1, b ve c maddeleri gereğince hâkim tarafından verilen önleyici tedbir kararlarıdır. Bu tedbire rağmen ısrarlı takip suçunun işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. [10]

4. Muhakeme Usulü ve Yaptırım

Suçun hem temel şeklinin hem de nitelikli hallerinin takibi şikâyete bağlıdır. Dava zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla, mağdurun fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 ay içinde şikâyetçi olması gerekir. Mütemadi suç olduğu için fiil sürdüğü müddetçe ve en geç temadinin kesildiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyet şartı gerçekleşmiş olmalıdır. Israrlı takip suçu uzlaştırma kapsamı dışında tutulmuştur. Dolayısıyla muhakeme şikâyetle başlayabilir ise de uzlaştırmayla sonuçlandırılamaz. Bununla birlikte, Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi mümkündür. Suç tarihi fiziki takibin sona erdiği veya kesildiği tarih, temas kurmaya çalışmakta da son davranışın yapıldığı tarihtir. 8 yıllık dava zamanaşımı süresi buna göre hesaplanmalıdır. Kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği yer mahkemesi yetkilidir. Buna göre, fiziki takibin bittiği veya temas kurmak için son davranışın yapıldığı yer asliye ceza mahkemesi davaya bakmaya yetkili olacaktır.  Asliye ceza mahkemesince, suçun temel şeklinden sunulan iddianamenin kabulünden sonra basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. Suçun temel şekli, altı aydan iki yıla kadar, nitelikli halleri ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Seçimlik ceza söz konusu değildir. Suçun temel şeklinden tutuklama olmaz. Temel şekilden verilecek ceza hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme kapsamındadır. Bir yıl veya daha az süreli hapis cezası verilmesi halinde bu ceza seçenek yaptırıma çevrilebilir. Israrlı takip, hükmün istinafta kesinleştiği suçlardandır.

5. Sonuç

Getirilen düzenleme ile ısrarlı bir şekilde fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi şekilde huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verileceği hüküm altına alınmış; ikinci fıkrada suçun ağırlaştırıcı nedenleri, üçüncü fıkrada ise suçun soruşturma şartı düzenlenmiştir. TCK’nin faklı maddelerinde düzenlenen ve farklı hukuki yararları koruyan tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma, cinsel taciz, hakaret gibi suçlar ısrarlı takip eylemini ve sonuçlarını tam anlamıyla karşılamaktan uzaktır. Bu nedenle ısrarlı takip eyleminin TCK’de düzenlenmesi toplumsal yaşam açısından son derece önemlidir.

Stj. Av. Gökhan Korkutan

 

Kaynakça:

1. Özar, Süleyman, “Israrlı Takip Suçu“, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 71/3

2. Taşkın, Şaban Cankat, “Israrlı Takip Suçu”, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 10, Sayı 1

3. 4. Ceza Dairesi, E: 2021/27098, K: 2021/29961, 22.12.2021 tarihli ilamı

4. 4. Ceza Dairesi. E: 2021/21142, K: 2021/25277, 25.10.2021 tarihli ilamı

5. Özar, Süleyman, “Israrlı Takip Suçu“, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 71/3, S. 1409

6. Türkoğlu, Selin, Ceza Hukuku Açısından Israrlı Takip (İstanbul: On İki Levha Y., 2020)

7. Taşkın, Şaban Cankat, “Israrlı Takip Suçu”, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, S. 114

8. Soygüt, Mualla Buket, ‘‘Kadına Yönelik Erkek Şiddetinin Önlenmesi Bağlamında Stalking (Israrlı Takip) ve Cezasızlık Sorunu’’, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (Nisan-Mayıs 2020)

9. Ekici Şahin, Meral, ‘‘İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Suça Etki Eden Nedenlerin Şeriklere Sirayeti’’, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 64/3 (2015)

10. Özar, Süleyman, “Israrlı Takip Suçu“, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 71/3, S. 1419

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN