1. Genel
Olarak
Sosyal devletin amacı sosyal bir devlet
olarak ülkede yaşayan vatandaşlara daha iyi hizmetler sunulmasıdır. Bunun yanı sıra
bir ülkenin de sosyal devlet olabilmesi için bazı önemli kriterleri de yerine
getirmek gerekmektedir. Sosyal devletin oluşturulmasında bazı önemli kriterler
bulunuyor. Buna göre devletlerin vatandaşlarına ekonomik ve sosyal haklarını
gözeterek oluşturulan bir yönetim biçimi olarak bilinmektedir.
Sosyal devlet, toplumun tüm üyelerine
onurlu bir yaşamın her zaman bir hak olarak sağlanması gerektiği fikrine
dayanmaktadır. Bu hak onların müşterek servete olan katkılarına bakılmaksızın
sağlanmalıdır. [1] Onurlu bir yaşamın toplumun tüm üyelerine bir hak olarak
sağlanması fikri, sosyal devletin görev alanıyla yakından ilişkilidir. Sosyal
devletin oldukça geniş olan görev alanı, genel olarak beş başlıkta
toplanmaktadır. Bunlar: sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, gelirin yeniden
dağıtımı ve sosyal refah hizmetleridir. [2]
Görüleceği üzere sosyal devlet
kapsamında devlet sağlık hizmetini vatandaşına eksiksiz şekilde vermesi
gerekmektedir. Ancak bazı durumlarda bazı ilaçlar devletçe karşılanmamaktadır.
Bu durumda kişiler kendi imkanları ile ilaçları alıp tedavi olmaktadırlar. Bu durum sosyal devlet olma ilkesine aykırı
olup olmayacağı hususu gündem gelmektedir.
Sağlık hizmetleri bireylerin yaşam kalitesini ve verimliliğini artırması sebebiyle nitelikli insan gücünün bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Nitekim, sağlık hizmetleri bireysel fayda sağlamakla birlikte tüm topluma sosyal fayda sağladığı için devletin sağlık hizmetlerinin üretiminde ve sunumunda aktif görev alması kaçınılmazdır. Bu nedenle sağlık harcamalarının kamu harcamaları içinde öncelikli bir yeri vardır. Bu sebeple de sosyal bir devletin sağlık hizmetini tüm vatandaşlarına eksiksiz vermesi gerekmektedir. Bu durum ilaçları da kapsamalıdır.
2. Yüksek Bedelli Kanser
İlaçları Bedellerinin Kimin Tarafından Karşılaşacağı Hususu
Yukarıda kısaca sosyal devlet
kavramından bahsettik. Günümüzde yaygınlaşan kanser hasatlığının ilaçları da
oldukça maliyetlidir. Bu ilaçların SGK tarafından karşılanıp karşılanmayacağı
sorusu akla gelmektedir. SGK tarafından belirlenen bir liste bulunmaktadır. SGK
tarafından karşılanan ilaçlar bu listede bulunmaktadır. Ne yazık ki kanser
hastaları için kullanılması gereken ve fiyatı oldukça maliyetli olan ilaçlar bu
listede yer almamaktadır. Bu sebeple de SGK ilaçların ücretsiz verilmesi
taleplerini reddetmektedir. Bu ret işleminden sonra kişinin dava açması
gerekmektedir.
3. SGK Tarafından
Karşılanmayan Kanser İlaçlarının Ücretsiz Verilmesi İçin İzlenmesi Gereken Yol
11/09/2014 tarihli Mükerrer Resmî
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64'üncü maddesi ile
5521 sayılı Kanunun 7'nci maddesine üçüncü fıkra olarak
“31/05/2006 tarihli ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal
güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi
çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç
olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi
zorunludur. Diğer Kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan
müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır.
Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü
sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.”
hükmü eklenmiştir.
Bilindiği üzere dava şartları,
mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan
şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil
mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili
zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2. maddesindeki kurala göre, “Mahkeme, dava
şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.”
şeklindeki düzenleme gereğince, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden
reddedilmelidir. Bu hüküm kapsamında kişi kanser ilaçlarının ücretsiz
karşılanmasını istiyorsa öncelikle SGK’ya yazılı şekilde başvuru yapması
gerekmektedir. Bu başvurusu reddedildikten sonra dava açabilir. SGK’ya başvuru bir
dava şartıdır. Bu başvuru yapılmadan dava açılması halinde davanın usulden
reddine karar verilecektir.
“…Dava dosyasında
mevcut bilgi ve belgelere göre davacının, dava konusu faturalarla beraber
herhangi bir başvurusunun olmadığı, faturalardan yaklaşık bir yıl kadar önce
ilaçların reçete edildiği dönemde 18/04/2017 tarihinde BİMER’e başvuruda
bulunduğu anlaşılmıştır.
BİMER başvurusu
yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye ve dava konusu uyuşmazlığa uygun kapsamda
bir başvuru mahiyetinde değildir.
Eldeki dava 14/02/2018
tarihinde, 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılmıştır. Davacı,
tedavisinde kullanılan ilaçların bedelini istemiştir. Faturalarla usulüne uygun
şekilde Kuruma başvuru olmamasına rağmen Mahkemece, davanın esasına girilerek,
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen
açıklamalar ışığında, 11/09/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun
64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine 3. fıkra olarak eklenen
düzenleme gereği, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaatın
olması ve Kurum'ca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi
gerektiği dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre Mahkemeler dava açılmadan
önce 5521 sayılı Kanunun 7/3 maddesine uygun bir şekilde, davaya konu istem
hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumu'na müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata
konu istemin reddine ilişkin bir işlem veya eylem bulunup bulunmadığını
araştırıp sonucuna göre karar vermek zorundadır. Dava açmadan önce kuruma
başvuru yok ise 6100 sayılı HMK.'nın 115/2. maddesi uyarınca, 6552 sayılı
Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine üçüncü fıkra olarak
eklenen düzenleme doğrultusunda, dava, dava şartı yokluğundan usulden
reddedilmelidir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Ankara BAM, 10. HD., E.
2019/783 K. 2020/600 T. 2.6.2020) [3]
4. İlaç Bedelinin
Yüksek Olması ve Doktor Raporu İle İlacın Kullanımının Zorunlu Olması Durumunda
Söz Konusu Kanser İlacının SGK Tarafından Karşılanması Gerekmektedir.
Anayasa’nın 65. Maddesi şu şekildedir;
“Devlet, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına
uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine
getirir.
Bu
düzenleme kapsamında ve ekonomik koşullar nedeniyle sosyal güvenlik
hizmetlerinin finansmanın sağlanmasının önemli ve karmaşık bir sorun haline
gelmesi sebebiyle kanser hastalarının, tedavide kullandıkları ilacın
maliyetinin yüksek olduğu göz önüne alınarak SGK tarafından karşılanması
gerekmektedir. Bu kapsamda SGK’nin liste dışındaki ilacı da karşılaması
gerektiği açıktır.
Kişinin öncelikle bu ilacı kullanmaması
sonucunda ciddi ve hızlı geri dönülmez zarar oluşacağını ispat ederek ihtiyatı
tedbir talebinde bulunabilir. Bu durumu ispatlayamaz ise ihtiyati tedbir
talebinin reddine karar verilecektir.
“ … bu aşamada, ilacın
kullanılmaması halinde bu durumun davacının sağlığında ciddi, hızlı ve geri
dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi
azalmaya veya yoğun acıya sebep olacağı konusunda kanaat edinmeye elverişli ve
tedbir kararı için dayanak alınacak yeterlikte bir belge dosyada bulunmadığı ve
yaklaşık ispat koşulu yerine getirilmediği gibi talebin sonucu itibarıyla ihtiyati
tedbirin mahiyetini aşacak ve davayı esastan çözecek nitelikte bulunduğu
sonucuna varıldığından mahkemenin ihtiyatı tedbir talebinin reddine dair maddi
vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı
anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b.1
maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı -
Ankara BAM, 11. HD., E. 2020/837 K. 2020/902 T. 7.7.2020) [4]
“…Dava konusu somut
olayda ise, davacı tarafından X1 isimli ilacın ne kadar ne zaman
kullanılacağına ilişkin reçete, hayati öneme haiz olduğuna dair sağlık kurulu
raporunun dahi fiziki dosyada (aynı zamanda UYAP ortamındaki dosyasında)
bulunmadığı göz önüne alındığında, adı geçen ilacın bedeli kurumca karşılanacak
şekilde ve bir süre öngörülmeksizin kullanımı yönünde bir tedbir kararının
verilemeyeceği, mahkeme kararının bu yönüyle yerinde olduğu anlaşılmakla davacı
vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Ankara
BAM, 10. HD., E. 2020/550 K. 2020/512 T. 2.4.2020) [5]
Anayasa'nın 141/3 ve HMK'nın 297.
maddeleri gereğince, tedbire ilişkin kararların da gerekçeli ve taraflara
yüklenen borç ve tanınan haklar yönünden, infazda tereddüde yol açmayacak
açıklıkta olması gereği bulunmaktadır. (Yargıtay 21. H.D. 06.03.2013 t.,
2013/3048 E.- 2013/4081 K.; 2013/3046 E.- 2013/4080 K.; 2013/3045 E.-
2013/4079K.)
Anayasa Mahkemesinin emsal nitelikte
kabul edilebilecek 2020/23206 ve 2020/22945 başvuru numaralı kararlarında da
belirtildiği üzere; ilaç bedelinin önce başvurucu tarafından ödenerek ilacın
temin edilmesi ve sonrasında birtakım belgeler ile kuruma başvurması halinde
bedelin başvurucuya geri ödenmesi şeklindeki uygulamanın başvurucunun hayatı ve
sağlığı bakımından son derece önemli olan ilaca ulaşmasını ve tedaviye derhal
başlamasını engellediği anlaşılmakla, ilaç bedelinin başvurucunun tedavisine
derhal başlanmasını engelleyecek herhangi bir şarta bağlı olmaksızın yargılama
süresince ödenmesi gerekir.
“…Dosya üzerinden
yapılan incelemede; Dosyaya sunulan kayıt, belgeler, faturalar ve tüm dosya
kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği,
bu hastalığın türü ve tedavinin gideri gözetildiğinde ilacın Kurumca
karşılanmamasının davacıda hayati tehlikeye yol açabileceği anlaşılmakla; İlk
derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, 6100 sayılı HMK 'nın 389
ve devamı maddelerine göre ihtiyati tedbir niteliğinde olmak üzere X2 etkin
maddeli (X1) isimli ilacın bedelinin kesinti yapılmaksızın takdiren teminatsız
olmak üzere tedbir başvuru tarihi olan 08/07/2020 tarihinden itibaren tedbiren
Kurum tarafından karşılanmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine
varılmıştır.
HMK nın 353/1-b.2
fıkrasına göre "Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya
uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı
taktirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas
hakkında", duruşma yapılmaksızın karar verilir, düzenlemesine göre, buna
ilişkin hükmün kaldırılarak hüküm kurulması gerektiği anlaşılmış olup,
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Samsun
BAM, 7. HD., E. 2020/1117 K. 2020/1490 T. 6.10.2020) [6]
Av. Gülden Mehmed Altın
Kaynakça:
1.
YILDIRIM,
E. (2000), “Küreselleşme, Refah Devleti ve Risk Toplumu”, Veysel Bozkurt (ed.) Küreselleşmenin
İnsani Yüzü, İstanbul: Alfa Basım Yayım, s.78.
2. ÖZDEMİR, S. (2004), “Refah Devleti ve
Üstlendiği Temel Görevler Üzerine Bir İnceleme”, Alpay Hekimler (ed.),
AB-Türkiye & Endüstri İlişkileri, İstanbul: Beta Basım Yayım, s. 598.
3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Ankara
BAM, 10. HD., E. 2019/783 K. 2020/600 T. 2.6.2020.
4. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Ankara
BAM, 11. HD., E. 2020/837 K. 2020/902 T. 7.7.2020
5. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Ankara
BAM, 10. HD., E. 2020/550 K. 2020/512 T. 2.4.2020
6. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - Samsun
BAM, 7. HD., E. 2020/1117 K. 2020/1490 T. 6.10.2020