Giriş
Know-how terimi uluslararası geçerlilik kazanmış bir terim
olup Türk Hukuku da dahil olmak üzere farklı hukuk sistemlerine tercüme
edilmeden alınmıştır. Uygulamada karşılığı yaratılan bu terimin teorik
karşılığını da belirlemek; benzer nitelendirmelerden farklı, özellik arz eden
yanlarını vurgulamak, o alanda kurulan hukuki ilişkilere yaklaşımı belirlemek
bakımından önem arz etmektedir.
Know-how kelime grubu
İngilizceden Türkçeye doğrudan çevirisi yapıldığında “nasılı bilmek”, nasıl
olduğunu, nasıl yapıldığını bilmek şeklinde anlamlara gelmektedir. [1]
Ülkemizde ve dünyada bu terimin tercüme ile edinilmesindense doğrudan kalıp
olarak “know-how” şeklinde literatüre dahil olduğunu bizzat kendi
hukukumuz da başta olmak üzere ifade etmek mümkündür.
Günlük hayatta
tecrübe ve birtakım bilgi edinimlerini karşılamak için know-how terimi
kullanılmakta ise de terim esasen yerini ticari, bilimsel ve ekonomik alanda
bulmaktadır. Küresel çapta sıklıkla kullanılan bu terimin ise net ve öz bir
tanımı bulunmamakta olup çoğunlukla çerçeve tanımlar kullanılmıştır.
Mevzuatımızda da bu terim tanımlanmamış olup uygulama ile birlikte gelişip
dönüşerek kendi anlamını yaratmaktadır.
Know-how, dünyadaki
sınai ve teknolojik gelişmelerle birlikte kullanılmaya başlanan bir kavram
olarak öncelikle gelişmiş ülkelerde doğduğundan ve akabinde gelişmekte olan
ülkelere ihraç edildiğinden bahsedilebilir. [1] Gelişmiş ülkelerde Ar-Ge
faaliyetlerine daha fazla finansal kaynak ve emek ayırıldığından bilgi ve
yöntem açısından daha fazla kazanım elde edilmektedir. Öyle ki dünyada know-how
satın alıp geliştirmek ve bunu üretici işletmelere satmak üzere faaliyet gösteren
şirketler dahi bulunmaktadır.
Bilgi, yani know-how
üreten firmalar bu bilgiyi ticari faaliyetlerde kullanmak üzere yeterli
hammadde ve kaynağa sahip olamadığında yahut vergisel ve ekonomik açıdan bu
üretimi başka bir teşebbüse yaptırmaya karar verdiğinde işte o an itibariyle
know-how sözleşmesinin gündeme geldiğini görmekteyiz. Know-how’ın belli bir
maddi değer karşılığında paylaşılması ve her iki tarafın da bu paylaşımdan
yarar sağlaması know-how sözleşmesi ile mümkün hale gelmektedir.
Rekabet Kurulu’nun 2002/2 Sayılı
Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin 3/f bendinde know-how:
“f) Know-how: Sağlayıcının
tecrübe, denemeleri sonucu elde ettiği ve patentli olmayan, uygulamaya yönelik,
gizli, esaslı ve belirlenmiş bilgi paketi anlamına gelir.
Bu tanımdaki;
1) "Gizli" kavramı,
know-how’ın bir bütün halinde veya parçaları tam olarak biraraya getirildiğinde
ve birleştirildiğinde dahi herkes tarafından bilinmemesini ya da kolaylıkla
erişilebilir olmamasını,
2) "Esaslı" kavramı,
know-how’ın, anlaşma konusu malların veya hizmetlerin kullanılması, satımı veya
yeniden satımı bakımından alıcı için vazgeçilmez bilgiler içermesini,
3) "Belirlenmiş"
kavramı, know-how'ın, gizli ve esaslı olma şartlarını taşıdığını
doğrulayabilmek için, yeterince geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde
tanımlanmış olmasını ifade eder.”
şeklinde
tanımlanmıştır.
Öğretide ise sınai sahada
özellikle ticari ve ekonomik işlemlerde kullanılan, esen gizli olmakla beraber,
böyle bir özellik taşıması mecburi olmayan ve üzerinde patent koruması
bulunmayan teknik ya da işletme ile alakalı bilgi ve tecrübe şeklinde tanımlar
yapılmıştır. [2] [3]
Bakıldığında
uygulamada ve terminolojide benzer amaçları karşılamak üzere başkaca sözleşme
tiplerinin de kullanıldığını görmekteyiz. Nitekim çoğu zaman know-how
sözleşmesi başkaca sözleşmeler içerisinde bir bölüm olarak da kendini
göstermektedir.
Know- How
Sözleşmesinin Değerlendirilmesi
Borç Doğuran Bir
Sözleşmedir
Know-how sözleşmesi
ne şekilde akdedilirse akdedilsin emek ve deneyim ile elde edilen bilginin
karşı taraf ile paylaşılmasını ve bu bilgi karşılığında bedel ödenmesini
gerektirdiğinden borç doğuran bir sözleşmedir. Know-how’ın teknik anlamda bir
hak olmaması ve tescil edilmemiş olması nedeniyle herkese karşı ileri
sürülebilir bir etki taşımaması nedeniyle sözleşmesel devri bir tasarruf işlemi
olmayıp ayni bir etkiye sahip değildir. Ancak herkesçe kabul edildiği üzere
know-how sözleşmesi borç doğuran bir sözleşmedir.
Rızai Bir Sözleşmedir
Tarafların karşılıklı
irade uyuşmaları ile kurulan bir sözleşme türü olduğundan ve sözleşmenin
kurulması için bu şart yeterli olduğundan know-how sözleşmesi rızai bir
sözleşmedir. Başkaca bir şarta bağlı değildir.
Kazandırma İllidir
Hukuki sebebi
itibariyle know-how sözleşmesi bakımından da kazandırmanın illi olduğu kabul
edilmiştir. Kazandırmanın know-how devri ve bedelin ifası çerçevesinde maddi
bir fiilden meydana gelmesi bu kazandırmayı illi hale getirmektedir.
İki Tarafa Borç
Yükleyen Bir Sözleşmedir
Daha önce de
belirtildiği üzere know-how sözleşmesi know-how’ın paylaşılması ve karşılığı
olan bedelin ödenmesi ile iki tarafa borç yükleyen sözleşme özelliği
göstermektedir.
Ani Edimlidir
Uygulamada
karşılaşılan örnekler itibariyle bilginin paylaşılmasına karşılık biçilen
bedelin ödenmesi ile sözleşmesel borçlar ifa edilmiş olacağından bu ilişkinin
ani edimli bir borç ilişkisi olduğu kabul edilmektedir.
İsimsiz Sözleşmedir
Son olarak tüm bu
özellikler ile birlikte hiçbir genel yahut özel kanunda düzenlenmemiş olması
nedeniyle know-how sözleşmesinin isimsiz bir sözleşme olduğu açıkça ifade
edilebilecektir. Sözleşmenin kanunda
düzenlenmiş olması esaslı unsurları ile birlikte nitelendirilmesi ve
düzenlenmesini kapsamaktadır. Know-how sözleşmesinin unsurlarının düzenlenmemiş
olması ve mevzuatta anılmaması nedeniyle isimsiz bir sözleşme olduğu ifade
edilebilecektir. [1] [2]
Know- How
Sözleşmesinin Benzer Sözleşmelerle Kıyaslanması
Bir önceki başlık
altında know-how sözleşmesinin hukuki niteliğini kanunda düzenlenen sözleşme
tipleri çerçevesinde değerlendirdiğimizden bu başlık altında aynı sözleşme
tiplerine tekraren değinilmeyecek olup kanunda düzenlenmeyen başkaca sözleşme
tipleri ile kıyası yapılacaktır.
Lisans- Patent
Sözleşmesi ile Kıyası
Lisans sözleşmesi ve
patent sözleşmesi konuları itibariyle know-how sözleşmesine en yakın iki
sözleşme türüdür. Lisans sözleşmesi lisans verenin lisans alana fikri ve sınai
bir hakkını kullandırdığı ve karşılığında lisans alandan bedel aldığı bir
sözleşme çeşidi olup benzer şekilde patent sözleşmesi de patentin bedel
karşılığında kullandırıldığı sözleşme türüdür.
Bu sözleşme
türlerinin konuları itibariyle fikri ve sınai anlamda bir buluş, faydalı bir
yenilik ya da fikri-sınai bir değer arz etmesi bakımından know-how ile kesişim
alanına sahiptir. Ancak patent ve lisansın know-how’a kıyasla tescili yani
yasal koruması bulunmakta olup en temelde bu yönüyle farklılık arz
etmektedirler.
Patent ve lisans
teknik anlamda bir “hak” iken know-how bir hak değildir. Ve yine
belirtilmelidir ki patent ve lisans sözleşmeleri hakkın belli bir süre
kullandırımını konu almakta olup sürekli borç ilişkisi doğurmakta ise de
know-how sözleşmesi ifade edildiği üzere ani edimli bir sözleşme ilişkisidir.
İşbu farklara karşın
uygulamada lisans sözleşmesi ile know-how sözleşmesi sıklıkla karıştırılmakta
ve birbiri yerine kullanılmaktadır. Bunun başlıca sebebi daha yoğun kullanıma
sahip olan lisans ve patent sözleşmelerinin içerisinde know-how sözleşmesinin
bir bölüm olarak yer alması ve bu sözleşmelerin bir kısmını oluşturmasıdır.
Gerçekten de taraflar hak sahibi oldukları lisansı ve patenti karşı tarafa
kullandırırken bu hakların tamamlayıcısı olan birtakım ticari bilgileri ve
tecrübeleri de lisans/patent hakkı alan taraf ile paylaşmaktadır. Bu nedenle
işbu sözleşmeler her iki sözleşme türünün de özelliklerini gösterir hale
gelmektedir.
Birkaç ihtimal
üzerinden de işbu sözleşme türlerinin yakınlığı ortaya koyulabilir. Şöyle ki
lisans yahut patent tescili yapılan hakkın tescili dava yolu ile yahut başka
bir yol ile ortadan kalkar ise akdedilen lisans yahut patent sözleşmeleri artık
tescilsiz bir faydalı bilgi ya da buluşu konu aldığından know-how sözleşmesine
dönüşebilecektir. Benzer şekilde henüz patenti alınmamış olan bir buluş yahut
icat ile ilgili kurulan sözleşmeler de patent sözleşmesi olmayıp ticari sır da
içerebilen know-how sözleşmesi niteliğinde olacaktır. Özetle ifade edilebilir
ki know-how’ın patent almamış bilgi niteliğinde olması, patent sözleşmesinden
temel ayrılma noktasıdır. Bu doğrultuda
bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıkların çözümünde de know-how sözleşmesine
ilişkin değerlendirmelere başvurulması gerekecektir.
Gizlilik Sözleşmesi
ile Kıyası
Gizlilik sözleşmesi,
gizli bilginin sahibi ve bilginin paylaşıldığı taraf arasında akdedilen bir
özel hukuk sözleşmesidir. Atipik bir
sözleşme olan gizlilik sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen sözleşme olabilmekle
birlikte tek tarafa borç yükleyen sözleşme şeklinde de akdedilebilmektedir.
Gizlilik sözleşmesi başlı başına bir sözleşme olarak akdedilebilmekle birlikte
uygulamada çoğunlukla başkaca sözleşmelerin bir bölümü olarak düzenlendiği
görülmektedir.
Gizli bilgi, ERDOĞAN
tarafından işverenin sahip olduğu üretim sırrı, ticari sır, iş sırrı gibi sır
niteliğindeki bilgiler olarak tanımlanmıştır. Bu noktada sır kavramının izahı
da önem arz etmektedir. Sır, dilimizde “varlığı veya bazı yönleri açığa
vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey” anlamına gelmektedir.
Hukukumuzda birçok farklı sır türü bulunmakta olup bunlar devlet sırrı, iş
sırrı, ticari sır, meslek sırrı, üretim sırrı, askeri sır, şirket sırları,
banka sırrı, müşteri sırrı şeklinde sayılabilir.
Gizlilik sözleşmesi
söz konusu olduğunda genellikle sözleşmeye konu sır niteliğindeki bilgi ticari
sır, şirket sırrı, meslek sırrı, üretim sırrı ya da iş sırrı niteliğinde
olmaktadır. İşte bu tür bilgilerin paylaşılması ve gizli tutulmasının
sağlanması adına akdedilen sözleşmeye gizlilik sözleşmesi denmektedir.
Gizlilik sözleşmesi
ile know-how sözleşmesinin kesişim noktası sözleşme konusunun taraflar için
önem arz eden, korunması ve kullanılması sözleşme hükümlerine bağlanan değerli
bir bilginin paylaşılması noktasıdır. Know-how sözleşmesinde de taraflar ticari,
sınai, teknik ya da bilimsel bir fayda getirecek ve değer arz eden bilginin
belli bir bedel karşılığında paylaşılmasını konu almaktadır. Ancak burada gizli
bilgi/sır kavramı ile know-how kavramının ayırt edici noktalarını tekrar
vurgulamakta yarar görülmektedir. Öyle ki know-how’ın çoğunlukla gizli bilgi
olduğu ifade edilse dahi bu husus şart değildir. Diğer yandan know-how bedel
karşılığı edinilen faydalı bir bilgi iken gizli bilginin her zaman fayda
sağlama fonksiyonu bulunmamakta olup edinilen gizli bilgi karşılığında bir
bedel ödenmesi durumu da her zaman söz konusu olmamaktadır. Bu çerçevede
birtakım gizli bilgilerin aynı zamanda know-how olabileceği ancak her
know-how’ın gizli olma zorunluluğu bulunmadığı; her gizli bilginin ticari fayda
sağlayan ve emek sonucu üretilen bilgi, buluş ya da tecrübe niteliğinde
olmayacağı sebebiyle de know-how sayılmayacağı ancak genişçe bir kesişim
kümelerinin bulunduğu söylenebilecektir.
Bu çerçevede asıl
başlığa geri döner isek gizlilik sözleşmesi ile know-how sözleşmesinin sözleşme
konusu bilgi bakımından benzerlik arz ettiğini söylememiz mümkündür. Ancak
gizlilik sözleşmesinin tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak
akdedilebilmesi ancak know-how sözleşmesinin karşılıklı, iki tarafa borç
yükleyen sözleşme şeklinde akdedilmekte olması nedeniyle farklılık arz ettiği
de ifade edilebilecektir.
Franchise Sözleşmesi
ile Kıyası
Franchise sözleşmesi,
franchise veren tarafından teşebbüsün sahip olduğu mal ve hizmetlerin
pazarlanarak başkaca teşebbüslerce kullanılması ve ticari faaliyette
bulunulması ile franchise verenin işletmesel sistemine dahil olmayı ve sürekli
bir bağlantı içerisinde maddi ve manevi bir destek sağlanmayı içeren; franchise
alan tarafından ise franchise verenin talimatları ve kuralları çerçevesinde mal
ve hizmet pazarlama faaliyeti gerçekleştirme ve franchise bedelini ödeme
borçlarını ifa etmeyi içeren bir sözleşme türüdür.
Bu sözleşme türünde
franchise verenin marka, sembol, işletim sistemi gibi unsurlarını kullanarak
esasen bizzat franchise verenmiş gibi ticari faaliyet gösterilmesi söz
konusudur. Sürekli bir borç ilişkisi olan franchise sözleşmesinde taraflar aynı
ad ve marka altında aynı hizmeti sağlamakta olup ticari satışın rizikosunu
franchise alan üzerine vererek bir yandan da franchise alana mal ve hizmet
tedariği ile sektörel destek sağlanmaktadır.
Know-how sözleşmesi
ile franchise sözleşmesi esasen benzer alanları kapsamakta olsa da unsurları ve
konuları itibariyle farklılık arz etmektedir. Uygulamada birlikte anılmasının
en büyük nedeni lisans sözleşmesinde de olduğu gibi franchise sözleşmesinde de
know-how sözleşmesinin bir kısım olarak bulunmasıdır. Esasen işletmeler
franchise verdikleri işletmeye yalnız marka hakkı ve ticari aidiyet sağlamakla
kalmamakta, franchise alanı kendi ticari sistemi içerisine dahil etmektedir. Bu
aidiyet ise belli ticari bilgilerin ve tecrübelerin yani know-how’ın
paylaşılması ile gerçeklik kazanacaktır.
Araştırma Sözleşmesi
ile Kıyası
Know-how sözleşmesi
ile benzerlik arz eden bir diğer sözleşme türü ise bilimsel ve teknik alanda
yeni buluşlar ve bilgiler edinmek amacıyla kurulan araştırma sözleşmeleridir.
Sözleşmenin tarafları araştırma yaptıran ve araştırma yapan taraf olmak üzere belli
bir bedel karşılığında yapılacak teknik ve bilimsel araştırmaların finanse
edildiği bir sözleşme türüdür. Sözleşme ilişkisi çerçevesinde meydana gelen
bilgi ve buluşların araştırma yapan tarafça araştırma yaptıran tarafa devri ile
know-how sözleşmesi benzeri bir ilişki kurulduğu söylenebilecektir.
Ancak araştırma
sözleşmesi ile know-how sözleşmesi arasındaki bu benzerlik aynı zamanda
aralarındaki farkı da teşkil etmektedir. Şöyle ki, know-how sözleşmesinin
kurulacağı sırada esasen know-how veren tarafın halihazırda bilgi ve
deneyimleri bulunmakta iken araştırma sözleşmesinde bu bilgi sözleşme
içerisinde gerçekleşecek araştırma faaliyetleri sonucunda ortaya çıkacak, belki
de hiç çıkmayacaktır. Araştırma sözleşmesindeki borç işgörme borcu iken
know-how sözleşmesinde know-how’ı devir borcudur. Sözleşme konusu ve konunun
belirliliği bakımından bu iki sözleşme türü arasında fark bulunmaktadır.
Danışmanlık
Sözleşmesi ile Kıyası
Know-how sözleşmesi
ile benzerlik arz eden bir diğer sözleşme türü ise danışmanlık sözleşmesidir.
Danışmanlık sözleşmesinde belli bir alanda bilgi ve tecrübe sahibi olan taraf,
diğer tarafa bu bilgi ve tecrübeleri çerçevesinde görüş bildirmekte, bilgi paylaşmaktadır.
İlk bakışta know-how sözleşmesi ile son derece benzerlik arz eden bu sözleşme
türü bakımından aktarılan bilginin niteliği ve kullanım biçimi bakımından
çeşitli farklar mevcuttur. Danışmanlık
sözleşmesinde aktarılan bilgi bir avukatın müvekkiline hukuki bilgi aktarması
ya da bir iş planlamacısının şirket içi organizasyon planı kurgulaması şeklinde
olabilecek olup bu durumda esasen aktarılan bilginin teknik anlamda know-how
olduğundan bahsedilemeyecektir.
Muhakkak aktarılan
bilgi belli bir teknik ve bilimsel öneme sahiptir ancak know-how teriminin
özellikli durumu bu bilginin çoğu zaman gizli, buluş niteliğinde özel ve yoğun
emek ve zaman barındıran bir tecrübe ile kazanılmış olmasını gerektirmekte ve
bu bilginin bir ticari yahut sınai faaliyette kullanılmasını aramaktadır.
Danışmanlık sözleşmesinde aktarılan bilgi o alanda uzmanlığı olan her
meslektaşın haiz olduğu bir bilgi olabilecekken know-how’ın mahiyeti daha nadir
ve özeldir. Ancak diğer tüm kıyaslara nazaran danışmanlık sözleşmesinin
know-how sözleşmesine yakın özellikler gösterdiğini ifade etmekte de yarar
görülmektedir.
Sonuç
Teknoloji ve bilgi çağında olan dünyamızda paranın
yerini ondan daha da değerli olan “bilgi” almakta iken bilginin hukuki
ilişkilere konu edilmesi de insan ve toplum doğasının bir gereğidir. Bu noktada
bilginin türü ve ne şekilde değerlendirildiği, hangi hukuki bağlamlarda
kullanıldığı o hukuki ilişkilerden doğabilecek uyuşmazlıklara uygulanacak
hukukun tespiti bakımından da önem arz etmektedir. Bu nedenle yakın dönemde
kullanımı artan know-how terimi ve know-how sözleşmeleri üzerine bir
değerlendirme yapılması ihtiyaç görülmüştür.
Know-how, hakkında yapılan çeşitli tanımların bir
toplamı ve özeti olarak; tescil edilememiş yahut sair sebeplerle tescilinden
imtina edilmiş olan; fikri, sınai, ticari ve toplumsal anlamda önem arz eden,
emek ve zaman sonucu ortaya çıkmış faydalı bilgi, buluş ve deneyimleri ifade
etmektedir. Know-how sözleşmesi ise bu bilginin aktarımının ve paylaşımının
gerçekleştiği isimsiz bir sözleşme türüdür. Know-how sözleşmesi başlı başına
bir sözleşme olarak akdedilmekle birlikte uygulamada başkaca sözleşmelerin içerisinde
bir bölüm olarak da varlık gösterdiği görülmektedir.
Buna ek olarak know-how sözleşmesi yasada
düzenlenmeyen patent-lisans sözleşmesi, franchise sözleşmesi, araştırma
sözleşmesi, gizlilik sözleşmesi ve danışmanlık sözleşmesi gibi çeşitli sözleşme
türleri ile de çeşitli açılardan benzerlik ve farklılık arz etmektedir. Bu
kıyasın yapılması know-how sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklara hangi hüküm ve
düzenlemelerin uygulanması gerektiğinin tespiti bakımından önem arz etmektedir.
Av. Gamze Nur Şan
Kaynakça:
1. ÖĞÜZ,
Tufan, "Know-How Sözleşmesi”, Filiz Kitabevi, 2. Bası, İstanbul, 2018.
2. ERBAY, İsmail, "Know-How
Sözleşmesi”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2002.
3. BAŞ, Mustafa, “Teknik Bilgi (Know-How)
Lisans Sözleşmesi”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000.