Mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinde yer alan markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya beş yıllık süre içinde kesintisiz ara verilmesi halinde iptal edileceği hükmü, Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarih, 2016/148 E.-2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Anayasanın 35.maddesinin birinci fıkrasında herkesin mülkiyet hakkına sahip olabileceği, ikinci fıkrasında ise bu hakların ancak, kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesinde Anayasamızın 91.maddesinde sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez hükmünün mevcut olduğu, buna göre, Anayasanın ikinci kısmının “kişinin hakları ve ödevleri başlıklı” ikinci bölümünde yer alan mülkiyet hakkının kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesinin mümkün olmadığı, mülkiyet hakkının konusunu maddi ve gayrimaddi malların oluşturduğu ve fikri ve sınai mülkiyet haklarının gayrimaddi mallar kapsamında bulunduğundan mülkiyet hakkının konusunu oluşturan marka hakkının kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyeceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı 06.01.2017 tarih, 29940 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak ilgili hüküm yürürlükten kalkmış, ancak iptal edilen bu hüküm, 10.01.2019 tarih, 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nun 9.maddesinde ufak bir değişiklikle tekrar yasal mevzuatta yerini almıştır.
556 sayılı KHK zamanında, markanın beş yıl süreyle kullanılmaması veya geçerli bir sebep olmadan kullanımına geçerli bir neden olmaksızın beş sene ara verilmesinden kaynaklı açılan iptal davalarında, Anayasa Mahkemesi’nin bahsi geçen iptal kararı ile birlikte, yerel mahkemelerce, kararın resmi gazetede yayım tarihi olan 06.01.2017 tarihi öncesinde açılmış söz konusu davalar açısından yasal boşluk oluştuğundan esas hakkında hüküm verilmesine yer olmadığı şeklinde kararlar verildiği görülmektedir. Yerel mahkeme gerekçelerinde esasen bir mülkiyet hakkı tesis eden marka tescil belgesinin iptalinin de ulusal yasalarla düzenlenmesi gerektiği, yasal düzenleme olmadan oluşan boşluğun hakimin takdiri ile ya da uluslararası mevzuat hükümleri ile doldurulamayacağı gösterilmektedir. Ancak yerel mahkemelerin bu yöndeki kararları doktrin tarafından ciddi eleştirilere uğramaktadır.
Kullanma yükümlülüğü SMK 9.madde de düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, tescil tarihinden itibaren beş yık içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir. söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, hukuki korumadan yararlanmanın koşulu markanın kullanılmasıdır.
Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararlarına göre markanın kullanılması koşulunun getirilmesinin amacı kullanılmayan markalarla ilgili uyuşmazlıkların en aza indirilmesidir. Bu yönüyle ABAD kararlarının tescil kalabalığının önüne geçilmesinin istendiği söylenebilir.
6769 sayılı SMK’nın 192. Maddesi uyarınca söz konusu 9.madde kanunun yayımı tarihinde, yani 10.01.2017 tarihinde uygulama alanı bulabilecektir. Zira kanunlar ileriye etkili olup, geçmişe etkili olabilmeleri ancak kanuni bir düzenlemeye bağlıdır. SMK’da ise buna dair bir hüküm yer almamaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları da Anayasamızın 153.maddesi gereği ileriye etkilidir. İlgili KHK hükmü de Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlükten kalkmaktadır.
Tescilli markanın kullanım zorunluluğunu Anayasa Mahkemesi’nin kararı 06.01.2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlükten kalkmışken, 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu ile bu zorunluluk tekrar yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe girdiği tarih ile SMK’nın yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dört günlük sürede açılan davalar açısından markanın kullanım zorunluluğunun olmaması ve bu gerekçeye dayalı olarak açılan markanın iptali davalarının reddedilmesi eleştirilmektedir.
İlk eleştiri noktası, SMK’nın yürürlüğe girdiği 10.01.2017 tarihinden önce açılan ve kesinleşmemiş olan davalarda 556 sayılı KHK’nın 14.maddesine dayalı olarak markanın iptaline karar verilemeyecektir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih ile iptal edildiği tarih arasındaki kazanılan haklara etki etmemektedir. Dolayısıyla iptal edilen 14.madde hükmünün yürürlüğe girdiği 06.01.2017 tarihinde devam etmekte olan davalarda ne yerel mahkemelerce ne de yüksek yargı mercilerince iptal kararı verilemeyeceği hususu sabittir. Dolayısıyla süre sorunu sadece iptal kararı ile SMK’nın yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dört günle sınırlı değildir.
SMK’da markanın kullanılmasına ilişkin hükmün uygulanmaya başlayacağı tarihe ilişkin bir görüşe göre SMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıllık sürenin geçmesiyle ileri sürülebileceğidir. Dolayısıyla bu görüşe göre Ocak 2022’den sonra kullanmama nedeniyle marka iptali davaları mümkün olabilir. Bu husustaki bir diğer görüş ise markanın kullanılmamasının yaptırımının en erken Ocak 2022 olmadığı, SMK’nın yürürlüğe girdiği tarihte tescilli olan markalara uygulanması gerektiği, ancak Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi hükmünü iptali ile SMK’nın yürürlüğe girdiği dört günlük sürenin hoşgörü süresine eklenmesi gerektiğidir.
Bir diğer eleştiri noktası ise, yasal mevzuatımızda boşluk bulunması durumunda mahkemelerin terkin kararı verebilmelerinin mümkün olabilmesidir. Anayasa’nın 90/5.maddesi gereği usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Türkiye’nin taraf olduğu ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren uluslararası anlaşmalar kanun hükmünde olduğundan, ilgili dönemde açılmış olan davalara uygulanabilecekleri, dolayısıyla hakimlerin bu durumda terkin kararı verebilecekleri görüşü mevcuttur. Markaların kullanılmasını düzenleyen ve tarafı olduğumuz milletlerarası anlaşmalar Paris Sözleşmesi ve TRIPs’tir. Bu bağlamda, yasal mevzuatımızda markanın kullanılmasını öngören bir kanun hükmü yer almasa da dava reddedilmemeli, sözleşmelerin ilgili hükümleri hakimlerce uygulanmalıdır. Bu husustaki bir diğer görüş ise markanın kullanılması yükümlülüğü düzenlemesi Anayasa Mahkeme’since iptal edildiğinden artık böyle bir düzenleme olmadığından, markanın kullanılmasını düzenleyen milletlerarası sözleşmelerin de boşluğa uygulanmaları mümkün değildir.
Uygulamada yerel mahkemelerin, iptal kararı ve SMK’nın yürürlüğe girdiği dönemden önce kanunda markanın kullanmama nedeniyle iptalini gerektirir hüküm olmadığı ve SMK’nın 9.maddesi hükmü ise SMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ancak beş yıl sonra uygulanabileceğinden davaları reddettikleri görülmektedir. Yargıtay’ın ise bu süreçte Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını dikkate alarak gerekçeyi değiştirilmesi suretiyle reddi veya yerel mahkemece KHK’nın 14.madde hükmü gereği vermiş olduğu iptal kararından sonra yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.maddeyi iptal kararının değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14.06.2019 tarih, 1765/4421 E/K. sayılı kararında ise SMK’nın kabul tarihinin 22.12.2016 olduğu, SMK’nın kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.12.2016 tarihinde ortaya çıktığından kanun koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği yönündeki görüş ile bir yasal boşluktan bahsedilemeyeceği yönünde içtihat oluşturmuş ve 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde kullanmama değerlendirmesi yapılarak, markanın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından dava tarihinden geriye doğru beş yıllık süre içerisinde Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmadığının tespitine ve markanın kullanılmama nedeniyle iptaline dair kararın ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu neticesinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olmadığına hükmederek kararı onamıştır.
Av. Esra Melis İstikbal
Kaynakça:
1. http://www.ticaretkanunu.net/makale-25/ Ali Paslı: Anayasa Mahkemesi’nin MarkKHK m.14’ü İptal Kararı’nın Etkisi: Kullanmama Gerekçesine Dayalı Hükümsüzlük/İptal Davaları Düşecek Mi?
2. Bektaş, İbrahim; Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali-AB Adalet Divanını’nın Güncel Kararları Işığında Bir Değerlendirme
3. Coşğun, Gizem: Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Markanın Kullanılması, Seçkin, 2018 Ankara,; Çağlar, Hayrettin, Tescilli Markanın Kullanılmaması, s. 12