I.
Giriş
Medeni usul hukukunda davanın
açılması ile birlikte taraflar belirli bir aşamadan sonra iddianın ve savunmanın
genişletilmesi yasağı ile karşılaşırlar.
Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesinde
düzenlenmiş ve dilekçeler teatisin tamamlanması ile yasağın başlayacağı hüküm
altına alınmıştır.
“Taraflar, cevaba cevap ve ikinci
cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut
değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya
savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” (HMK md 141)
28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 15. Maddesinde belirtilen
değişiklikle birlikte bu kuralın uygulanabilirliği yargılama aşamasında zamansal
açıdan daraltılmıştır. Söz konusu değişiklikten önceki düzenleme ile ön
inceleme duruşmasında karşı tarafın açık muvafakati veya taraflardan birinin ön
inceleme duruşmasına mazeretsiz gelmemesi halinde muvafakate gerek kalmadan
iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesine olanak tanınmıştı.
Anılan değişiklikle birlikte iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağının
istisnası olan ıslah kurumunun önemi ise eskiye oranla daha da artmıştır.
Islahın sözlük anlamı “daha iyi
duruma getirme, düzeltme, iyileştirme” olarak tanımlanmaktadır. Yargıtay’a göre ise ıslah “Islah,
taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere
kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını
gerektirmeyen bir yoldur.” [1] olarak tanımlanmıştır. Bu doğrultuda ıslah
kurumu, taraflar açısından iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının
getireceği sakıncaları bertaraf eden önemli bir hak sağlamaktadır.
II. Islahın Şartları
1. Taraf Usul İşleminin Varlığı
HMK md. 176 da genel olarak
düzenlenmiştir. Maddeye göre taraflardan her biri yapmış olduğu usul
işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Buna göre ancak taraf işlemlerine
konu edilmiş işlemler ıslaha konu olabilir. Başka bir deyişle yargılama
sırasında yapılmamış işlemlerin ıslahı söz konusu değildir. Örnek vermek
gerekirse süresi içinde verilmemiş cevap dilekçesinin ıslahı söz konusu olamaz.
“Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş
olması halinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz
edilemez. Aksi halde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması halinin bir
usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan
ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukuki
sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi
öncelikle geçerli bir hukuki işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış
hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez.” [2]
Taraf usul işlemleri dışındaki
işlemlere mahkeme usul işlemleri denilir ve bu işlemler ıslah ile düzeltilemez.
Bir işlemin ıslaha elverişli bir işlem olmasının sınırı, iddianın veya
savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı kapsamında olup
olmamasıdır. Mahkemenin yaptığı usul işlemleri iddianın veya savunmanın
değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı kapsamında değildir. Bu nedenle
ıslaha konu olmazlar. [3]
2. Islahın Taraflarca İstenmesi
HMK md. 177’ye göre ıslah sözlü
veya yazılı şekilde yapılır. Islahın sonuç doğurabilmesi için, ıslah işleminin
yapıldığına dair irade beyanının mahkemeye yöneltilmesi gerekir. Duruşmada
ıslah beyanının duruşma zaptına geçirilmesi suretiyle ıslah yapılabileceği
gibi, dilekçenin mahkemeye sunulması ile de ıslah gerçekleştirilebilir. Uygulamada ıslah genel olarak yazılı olarak mahkemeye
bir dilekçe sunulması ile yapılır.
Ayrıca ıslah beyanı mahkemeye
sunulurken karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma
dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla
karşı tarafa bildirilir. Islah beyanının karşı tarafa tebliği ıslah açısından
bir geçerlilik şartı değildir.
3. Islaha Bir Kez Başvurma Hakkı
HMK md. 176’ya göre taraflar ancak
1 kez ıslah hakkını kullanabilir. Buna göre taraflardan biri ikinci kez ıslah
hakkını kullanırsa mahkeme bu husus re’sen göz önünde bulundurarak ikinci kez
yapılan ıslahı reddetmesi veya dikkate almaması gerekir. Çünkü söz konusu hüküm
emredici niteliktedir.
"…aynı davada her taraf ancak
bir kez ıslah hakkını kullanabilir" hükmü öngörülmüş olup, açıklanan
gerekçe ile davacı tarafın 2. ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak
miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi ve ilk ıslah dilekçesi
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, bu hususların dikkate alınmaması
doğru görülmemiş ve kararın bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir...”
[4]
Taraflara bir kez ıslah hakkının
tanınmış olması, tarafların davayı uzatmak amacıyla kötü niyetli hareketlerin
önüne geçme gayesi nedeniyledir. Öyle ki ıslah hakkının kullanılması durumunda
öncelikli olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi gündeme gelecek ve
mahkemenin bu hususları incelemesi gerekeceğinden yapılan ıslah işlemi davanın
uzamasına neden olacaktır.
4. Yargılamanın Belirli Evresinde
Islahın Yapılması
Islah HMK md. 177 gereğince süre
bakımından kısıtlanmış ve ancak belirli bir süre içinde yapılabileceği hüküm
altına alınmıştır. Hükme göre ıslah ancak tahkikat aşamasının sona ermesine
kadar yapılabilir. Başka bir deyişle mahkemece taraflara tahkikat aşamasının
bittiği bildirilmesi ile birlikte artık ıslah hakkı kullanılamaz.
III.
Islahın Çeşitleri
1.
Davanın Tamamen Islahı
Davanın tamamen ıslahı dava
dilekçesinden itibaren yapılan ıslahtır. HMK 180’e göre davanın tamamen ıslahı
bazı sonuçlara bağlanmıştır. Buna göre davacı davanın tamamen ıslah ettiğini
bildirmesi üzerine 1 hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır.
Aksi halde ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya
devam olunur. Tamamen ıslah dava sebebinin veya talep sonucunun değiştirilmesi
ile mümkündür. Tamamen ıslah ile dava tümüyle değişmektedir. Çünkü tamamen
ıslah ile davanın açıldığı ilk andan başlayarak tüm işlemler ve dava dilekçesi
değiştirilmektedir.
Tamamen ıslah, maddi hukuk
işlemleri ve HMK’nın 179. maddesinin ikinci fıkrasındaki istisnalar haricinde
dava dilekçesi de dâhil tüm usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını sağlar.
2. Kısmi Islah
Kısmen ıslahta yargılamada bir veya
birkaç taraf usul işleminin ıslahı söz konusudur. Kısmen ıslah davacı veya
davalı tarafından yapılabilir. Tamamen ıslahta olduğu gibi kısmi ıslahta da mahkemeye
ıslah beyanında bulunan taraf bir haftalık süre içerisinde ıslah ettiği usul
işlemini belirtmesi gerekir.
Kısmi ıslah ile ıslah edilen işlem
ve davanın aldığı yeni durum açısından, zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin
hesaplanması davanın açıldığı tarihe göre değil, ıslahın yapıldığı tarihe göre
hesaplanır.
III. Talep Artırım ile Islah
Arasındaki Fark
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde
belirsiz alacak davası düzenlemiştir. Hükme göre alacaklı, davanın açıldığı
tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak
belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu
hâllerde, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle
belirsiz alacak davası açabilir.
Maddenin ikinci fıkrasında alacağın
yargılama ile belirlenebilir hale gelmesi durumunda iddianın genişletilmesi
yasağına tabi olunmaksızın talebin artırılabileceği hüküm altına alınmıştır.
“Karşı tarafın verdiği bilgi veya
tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak
belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden
verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi
yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi
takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp
karara bağlanır.”
İşte belirsiz alacak davalarında
alacağın belirli hale gelmesi durumunda alacak değerinin yükseltilmesi
durumunda, yapılan işlem ıslah olarak anılmayacaktır.
“…davacı tarafından 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107 nci maddesinin 2 nci fıkrası gereğince verilen
talep artırım dilekçesi ile talep sonucu artırılmıştır. Mahkeme kararının
gerekçesinde belirtildiğinin aksine, somut uyuşmazlıkta bozmadan sonra yapılan
bir ıslah işlemi söz konusu olmayıp, davacı tarafından talep artırım hakkı
kullanılmıştır. Hukuki nitelik itibariyle talep artırım işlemi ıslah
olmadığından, bozmadan sonra yapılan bir ıslah da söz konusu değildir…” [5]
Uygulamada, belirsiz alacak
davalarında bedelin artırımına ilişkin mahkemeye sunulan beyanda, bedelin ıslah
edildiği belirtilmekte ve buna ilişkin yatırılan harçta ıslah harcı adı altında
yatırılmaktadır. Oysa ıslahı lüzumu olmayan bir işlem için taraflar ıslah
hakkını kullanmış gibi görünmektedir. Her ne kadar taraflar talep artırım
işlemini ıslah olarak nitelendirse de HMK md. 107’de yer alan hüküm gereğince
davacı taraf belirsiz alacak davasında, alacağın belirlenebilir hale gelmesi
durumunda iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini
artırabilir. Talep artırım talebinde bulunan tarafın iradesi de esasında bedeli
ıslah etmek olmadığı söylenebilir. Bu durumda ıslah adı altında yapılan talebin
artırımı ile ıslah hakkının kullanıldığında söz edilemeyeceği kanaatindeyiz.
IV. Sonuç
Taraflar dava aşamasında dilekçeler
teatisinin tamamlanması ile birlikte iddianın ve savunmanın genişletilmesi
yasağına tabidirler. Bu yasağın istisnası ise HMK’da düzenlenen ıslah
kurumudur. Buna göre iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının getireceği
sakıncaların bertaraf edilmesi için ıslaha bir seferliğine başvurulabilecektir.
Islah ile tanınan bu önemli hakkın
kötüye kullanılmasının önüne geçilmesinin istenilmesi nedeniyle de zaman ve
sefer açısından kısıtlama getirilmiş ve davaların kötü niyetli şekilde
uzatılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Islah kurumu ile bir taraftan önemli
hak kayıplarının önüne geçilmesi arzu edilirken diğer taraftan bu hakkın kötüye
kullanılmasının önüne geçilmek istenerek bir denge arayışına girilmiştir. Bu
haliyle ıslah kurumunun yeterli dengeye sahip olduğunu düşünmekteyim.
Ayrıca belirtmek gerekir ki,
belirsiz alacak davalarında, alacağın belirli hale gelmesi halinde talebin
artırılması iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadığı hususu
kanun tarafından hükme bağlanması nedeniyle de söz konusu talep artırım
beyanlarının ve ıslah adı altında yapılmamasının yargılamada ıslah hakkının
tüketilmesine ilişkin konuda uyuşmazlıkların önüne geçecektir.
Av. Semih Akın Çakır
Kaynakça:
1. Yargıtay Kararı - 3. HD., E.
2015/18341 K. 2017/4945 T. 10.4.2017
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2017 / 1093 Karar: 2017 / 1090 Karar Tarihi: 07.06.2017
3. Eroğlu. Orhan, Medeni Usul
Hukukunda Islah, Doktora Tezi, (2017, İstanbul)
4. Yargıtay Kararı 13.H.D.
27.06.2011 T. 2010/2271E.-2011/10212K
5. Yargıtay Kararı - 22. HD., E.
2019/6528 K. 2019/21446 T. 25.11.2019