Öz sermaye(=Öz Kaynak= Özvarlık) ; bir işletme sahibinin ya da sahiplerinin kendi kullanımına ayırdıkları sermayedir. İşletmenin kredi almadığı, piyasa borcunun olmadığı varsayımında, öz sermaye toplam varlıklara eşit olur.
Buna göre Toplam Aktifler – Toplam Borçlar = Öz Sermaye şeklinde özetlenebilir. Özsermayeyi oluşturan kalemler; “ödenmiş sermaye”, “sermaye yedekleri”, “kar yedekleri”, “geçmiş yıllar kar ve zararları”, “özsermaye kalemlerine ait enflasyon farkları” ve “dönem zararı”’dır Tek düzen hesap planında 500 ve devamında düzenlenmektedir.
Öz sermaye, VERGİ USUL Kanunu 193/4 ve 193/5’te şöyle değerlendirilmiştir;
“Aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (Öz sermayeyi) teşkil eder.”
“Öz sermaye pasif tablosuna kaydolunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının toplamları denkleşir. İhtiyatlar ve kar ayrı gösterilseler dahi öz sermayenin cüzüleri sayılırlar.”
Keza, KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1)’de buna ilişkin yer verilen değerlendirmede de bahsedildiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu belirtilerek, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce; İşletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği,İşletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükme bağlanmıştır.
Ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile Gelir Vergisi Kanununun ticari kazancın tespitinde indirilecek giderlere ilişkin hükümlerine uyulması gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununda da safi kazancın belirlenmesinde temel ölçü, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye kıyaslamasıdır.
Burada en önemli nokta olarak değerlendirilmesi gereken ise Kurumlar vergisi kanunu 12. maddedeki düzenleme kapsamında örtülü sermayeye ilişkin getirilen kıstaslardır. Buna göre Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır.
Bununla birlikte “Gayrinakdi teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar”, “Banka ve finans kurumlarından temin edilerek kullandırılan borçlar”, “Bankalar tarafından yapılan borçlanmalar” ve “Finansal kiralama şirketleri, finansman ve faktoring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bankalardan yaptıkları borçlanmalar” örtülü sermaye sayılmayacak borçlanmadır.
İlgili düzenlemeler ışığında, tüzel kişiler dönem başında öz sermayelerini gerekli şekilde oluşturarak, dönem içinde örtülü sermaye durumunun oluşmaması için önceden tedbir almak olanağına sahiptirler. Dolayısıyla tüzel kişiler (kurumlar) ilişkili kişilerden alınan borçlar dolayısıyla yüklendikleri maliyetleri ne tutara kadar gider yazabileceklerini önceden belirlemek ve mevzuat yükümlülüklerini de gözeterek hareket etmek durumundadır.
Av. Gülşah Banu Polat