Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

REKABET HUKUKUNDA YIKICI FİYAT BELİRLEME

REKABET HUKUKUNDA YIKICI FİYAT BELİRLEME

Genel Olarak Yıkıcı Fiyatlandırma

 

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesinde bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması yasaklanmakta ve aynı maddenin ikinci fıkrasında örnek niteliğinde bazı kötüye kullanma halleri sayılmaktadır.

 

İlgili madde kapsamında sayılan haller;

 

a) Ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,

b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması,

c) Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış halinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi,

d) Belirli bir piyasadaki hâkimiyetin yaratmış olduğu finansal, teknolojik ve ticari avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler,

e) Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması,

 

şeklinde olmakla birlikte, bu haller sınırlı sayıda olmayıp; hâkim durumdaki teşebbüslerin, eylemleri ile rekabetin kısıtlanmasına yol açmaya yönelik bütün davranışları 6. madde kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Kanun’un 6. maddesinin uygulanmasında bir teşebbüsün hâkim durumda olması tek başına ihlal olarak değerlendirilmemekte ve teşebbüslerin kendi iç etkinlikleri sonucu rekabette ön plana çıkmalarına imkân tanınmaktadır. Bununla birlikte, hâkim durumdaki teşebbüslerin sahip oldukları pazar gücünün avantajından faydalanarak gerçekleştirdikleri tüketici refahını azaltıcı nitelikteki eylemleri Kanun tarafından yasaklanmaktadır. Bu itibarla, hâkim durumdaki teşebbüslerin, eylemleri ile rekabetin kısıtlanmasına yol açmama şeklinde “özel sorumluluğu”nun bulunduğu kabul edilmektedir. [1]

 

Makalemizin konusunu oluşturan yıkıcı fiyat belirleme de 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında yer almakta olup, yıkıcı fiyat uygulaması “iktisadi üstünlüğe dayanan bir teşebbüsün, hasat yapma niyetiyle maliyet altında satış yaparak rakiplerini etkisizleştirme girişimi” olarak tanımlanmaktadır.

 

Bu kapsamda yıkıcı fiyat, hâkim durumdaki bir teşebbüsün pazar gücünü korumak veya arttırmak üzere mevcut veya potansiyel rakiplerinden birini veya daha fazlasını piyasa dışına çıkarmak ya da rakibin rekabetçi davranışını engellemek için kısa vadede maliyetinin altında satış fiyatı belirleyerek zarar etmeyi göze aldığı rekabet karşıtı bir fiyatlama stratejisidir. Yıkıcı fiyat uygulamasında, her ne kadar kısa dönemde tüketiciler düşük fiyatlardan faydalansa da, rekabetin kısıtlanması orta veya uzun dönemde yüksek fiyatlar, düşük kalite ve tüketici tercihlerinin azalması gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir. [2]

 

Uygulamada yıkıcı fiyat stratejisi;

 

a. piyasa dışına itmek veya fiyat kırma eğilimlerini bastırmak amacıyla mevcut rakiplere karşı,

b. yeni firmaları piyasaya girmekten caydırmak potansiyel rakiplere karşı,

 

uygulanabilmektedir. [3]

 

Bu kapsamda, rekabete uygun olarak fiyat indirimi yapılması ile yıkıcı fiyatlandırma arasındaki temel fark; fiyatların suni bir şekilde düşürülerek etkin olan rakiplerin kasıtlı olarak piyasa dışına itilmesidir.

 

Yıkıcı fiyatlandırmanın dört unsuru bulunmaktadır:

 

1- İktisadi Üstünlük:

 

Bir teşebbüsün rekabeti kısıtlayabilmesi veya bozabilmesi için rakiplerine oranla sahip olduğu bir üstünlüğün veya avantajın olması gerekmektedir. Yani ilgili teşebbüs, söz konusu ürün pazarında piyasada hâkim konumda olmalıdır.

 

Hâkim durum kavramı, 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesinde; “Belirli bir piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücü” olarak tanımlanmıştır. Bu durum ABD hukukunda “tekel gücü”, ülkemizde ve AB’de ise “hâkim durum” veya daha genel olarak “pazar gücü” kavramlarıyla ifade edilmektedir.

 

Bir teşebbüsün hâkim durumda olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikle ilgili pazarın (veya pazarların) tanımlanması gerekmektedir. İlgili pazar tanımı, incelenen teşebbüsün, söz konusu pazarda rekabetçi baskılardan belirgin şekilde bağımsız davranma gücünün bulunup bulunmadığına yönelik yapılacak değerlendirmelerin temelini oluşturmaktadır. İlgili pazar tespitinin, “ürün” ve “coğrafi bölge” olmak üzere iki boyutu vardır.

 

12.08.1997 tarih ve 23078 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1997/1 sayılı Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’in 4’üncü maddesinde ilgili ürün ve ilgili coğrafi pazar tanımlarına yer verilmiştir. [4]

 

1997/1 sayılı Tebliğ’de ilgili ürün pazarının tespitinde aşağıdaki unsurların dikkate alınacağı belirtilmektedir:

“İlgili ürün pazarının tespitinde, birleşme veya devralma konusu olan mal veya hizmetlerle, tüketicinin gözünde fiyatı, kullanım amaçları ve nitelikleri bakımından aynı sayılan mal veya hizmetlerden oluşan pazar dikkate alınır; tespit edilen pazarı etkileyebilecek diğer unsurlar da değerlendirilir.”

 

1997/1 sayılı Tebliğ’deki ilgili coğrafi pazar tanımı ise aşağıdaki gibidir:

“Coğrafi pazar, teşebbüslerin mal ve hizmetlerinin arz ve talebi konusunda faaliyet gösterdikleri, rekabet koşullarının yeterli derecede homojen ve özellikle rekabet koşulları komşu bölgelerden hissedilir derecede farklı olduğu için bu bölgelerden kolayca ayrılabilen bölgelerdir.”

Bu tanımlar çerçevesinde belirlenen pazarda, rekabetçi baskılardan belirgin şekilde bağımsız davranma gücüne sahip olan bir teşebbüsün, hâkim durumda bulunduğu kabul edilmektedir. Nitekim rekabetçi baskılardan bağımsız davranabilen bir teşebbüs, fiyatlarını kârlı bir şekilde rekabetçi düzeyin üzerine çıkarabilme ve belirli bir süre boyunca bu düzeyde sürdürebilme imkânına sahiptir. Hâkim durum tespiti bakımından söz konusu süre, incelenen ürünün ve pazarın özelliklerine göre değişebilmekle beraber genellikle iki yıllık sürenin yeterli olacağı kabul edilmektedir. [5]

 

2- Olağan dışı düşük fiyat:

 

Bu ifade ile gerçek maliyet altında satış yapılması kastedilmektedir. Eğer hâkim firmanın uyguladığı fiyat indirimi, ilgili firmanın ilgili ürün pazarındaki kârlılığını sürdürmesine engel oluşturmayacaksa yıkıcı fiyatlandırmadan söz edilemeyecektir.

 

“Kurul’un yıkıcı fiyat analizinin ilk aşamasını hâkim durumdaki teşebbüsün fiyatlama davranışı ile kısa dönemde feragatte bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Kurul, hâkim durumdaki teşebbüsün incelenen davranışı sonucunda, aslında kaçınılabilecek olmasına karşın zarar ettiğinin tespitinde, uygun bir başlangıç noktası olarak ortalama kaçınılabilir maliyet ölçütünü (OKM) kullanılabilmektedir.

 

Hâkim durumdaki bir teşebbüs, üretiminin tamamı veya bir kısmı için ortalama kaçınılabilir maliyetin altında bir fiyat uyguladığı takdirde, söz konusu üretimi gerçekleştirmeyerek kaçınabileceği bir zarara katlanmaktadır. Dolayısıyla ortalama kaçınılabilir maliyeti karşılayamamak, hâkim durumdaki teşebbüsün kısa vadede feragatte bulunduğuna ve eşit etkinlikteki bir rakibin zarar etmeden hedeflenen müşterilere hizmet edemeyeceğine işaret etmektedir.

 

Yıkıcı fiyat değerlendirmesinde, ilgili pazarın koşulları dikkate alınarak bazı istisnai durumlarda Kurul tarafından kullanılması muhtemel diğer bir maliyet ölçütü ise uzun dönem ortalama artan maliyet (UDOAM)’tir. Uzun dönem ortalama artan maliyetin, maliyet ölçütü olarak kullanıldığı durumlarda, ilgili maliyeti karşılayamamak hâkim durumdaki teşebbüsün söz konusu mal veya hizmetin üretilmesine ilişkin tüm maliyetleri geri almadığını ve pazarın eşit etkinlikteki bir rakibe kapatılabileceğini göstermektedir. Fiyatın uzun dönem ortalama artan maliyetin üzerinde olduğu durumlarda eşit etkinlikteki rakipler zarara katlanmadan faaliyetlerine devam edebileceklerinden bu durumda hâkim durumdaki teşebbüsün davranışı yıkıcı fiyatlama olarak değerlendirilmeyecektir.” [6]

 

3- Niyet:

 

Hâkim firma tarafından uygulanan düşük fiyat politikasının, rakibi piyasa dışında bırakma amacıyla uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda yıkıcı fiyat tespitinde, fiyatın maliyetin altında olması yeterli görülmemekte, bu fiyat politikasının rakibi piyasa dışında bırakma amacıyla uygulanıp uygulanmadığı özellikle değerlendirilmektedir.

 

Yıkıcı fiyat belirleme kapsamında, ilgili fiyat politikasının rakibi piyasa dışında bırakma niyetini içermesi gerekmekte olup; bir işletmecinin farklı coğrafyalardaki piyasalarda faaliyet gösterirken fiyat indirimlerini yalnızca rekabetle karşılaştığı piyasada yapması kötü niyet göstergesi olarak görülmektedir.

 

Bu kapsamda hâkim firma tarafından uygulanan fiyat indiriminin, bölgesel olarak mı yoksa bütün olarak (faaliyet gösterilen tüm coğrafyalar) mı uygulandığı hususu, firmanın niyetinin tespit edilmesi açısından oldukça önem arz etmektedir.

 

4- Hasat(Getiri):

 

Yıkıcı fiyatlandırmadan bahsedilebilmesi için; hâkim firma tarafından, önce fiyatların düşürülerek rakiplerin etkisizleştirilmesi veya piyasa dışı bırakılması, rakipler gereği kadar zayıfladıktan veya saf dışı kaldıktan sonra ise, fiyatların tekrar yükseltilerek yıkıcı fiyat uygulanan dönemdeki kayıpların telafi edilmesi gerekmektedir. Yıkıcı fiyat uygulamasının nihai amacı, fiyat kırarak rakipleri etkisizleştirdikten sonra fiyatları tekrar yükseltmektir.

 

Bu kapsamda, yıkıcı fiyat belirleme iddiasında düşük fiyat olgusunun yalnızca kısa bir dönem için söz konusu olması gerekmekte ve uzun dönemi kapsayan fiyat düşüklüğü ise yıkıcı fiyatlandırmadan hariç tutulmaktadır. Bu itibarla, hâkim firma tarafından yapılan fiyat indiriminin kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi olarak yapıldığı hususu da yıkıcı fiyatlandırma tespiti açısından önem arz etmektedir.

 

Yıkıcı fiyatlandırmanın söz konusu olabilmesi için bu sayılan dört unsurun aynı anda bulunması gerekmektedir, yalnızca bir unsurun dahi eksik olması halinde yıkıcı fiyat uygulamasından bahsedilemeyecektir.

 

Nitekim Rekabet Kurulu’nun konuya ilişkin 10-45/811-269 K. sayılı 24.06.2010 tarihli kararı;

 

“Yıkıcı fiyat uygulaması, 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilmektedir. Yıkıcı fiyat uygulaması “iktisadi üstünlüğe dayanan bir teşebbüsün, hasat yapma niyetiyle maliyet altında satış yaparak rakiplerini etkisizleştirme girişimi” olarak tanımlanmaktadır. Yıkıcı fiyat uygulamasının dört unsuru bulunmaktadır:

İktisadi Üstünlük: Genel olarak bir teşebbüsün rekabeti kısıtlayabilmesi veya bozabilmesi için rakiplerine oranla sahip olduğu bir üstünlüğün veya avantajın olması gerektiği kabul edilmektedir. Bu durum ABD hukukunda “tekel gücü”, ülkemizde ve AB’de ise “hâkim durum” veya daha genel olarak “pazar gücü” kavramlarıyla ifade edilmektedir.

Olağan dışı düşük fiyat: Bu ifade ile maliyet altında satış kastedilmektedir. Eğer fiyat indirimi firmanın ilgili ürün pazarındaki karlılığını sürdürmesine engel oluşturmayacaksa yıkıcı fiyat söz konusu değildir.

Niyet: Yıkıcı fiyat tespitinde, fiyatın maliyetin altında olması yeterli görülmemekte, bu fiyat politikasının rakibi piyasa dışında bırakma amacıyla uygulanıp uygulanmadığı önem kazanmaktadır.

Hasat: Yıkıcı fiyat uygulamasının nihai amacı, fiyat kırarak rakipleri etkisizleştirdikten sonra fiyatları tekrar yükseltmektir. ABD uygulamalarında yıkıcı fiyat tespiti için haşatın olabilirliğinin gösterilmesi gereklidir. Brooke Kararında (509 U.S. 223) Yüksek Mahkeme “Haşatın olabilmesi için düşük fiyat uygulamasının rakipler üzerinde istenen etkiyi göstermesiyle, bir başka deyişle pazar dışına itilmesiyle yıkıcı fiyat uygulayan firmanın fiyatı uygulama öncesindeki seviyenin çok üzerine çıkartabilmesi gerekir” yorumunda bulunmuştur. Böylece yıkıcı fiyat için maliyetin altında satış yetmemekte; yıkıcının, yıkıcı fiyat uyguladığı dönemdeki kayıplarının telafi edilebilmesi şartı da aranmaktadır.

Yıkıcı fiyat uygulamasının oluştuğunun kabul edilebilmesi için yukarıda sayılan dört unsur bir arada gerçekleşmelidir. Diğer bir ifadeyle, eğer yukarıda sayılan dört unsurdan herhangi birinin varlığı gösterilemiyorsa yıkıcı fiyat yoluyla hâkim durumun kötüye kullanıldığı savının reddedilmesi gerekmekte, ayrıca tek tek her bir unsurun değerlendirilmesine ihtiyaç bulunmamaktadır.”

 

şeklindedir. [7]

 

Bununla birlikte, yıkıcı fiyat yoluyla rekabet karşıtı piyasa kapamanın tespitinde, rakiplerin pazardan fiilen çıkmış olması bir zorunluluk değildir. Hâkim durumdaki teşebbüsün rakibinin kendisiyle etkin bir şekilde rekabet etmesini engellemeyi ve bu şekilde rakibini tamamen piyasa dışına itmek yerine onun da kendi fiyat uygulamasını takip etmesini sağlamayı tercih etmesi ihtimali de göz önünde bulundurulmaktadır.

 

Yıkıcı Fiyatlandırma Yaptırım Uygulamaları

 

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un “İdari Para Cezası” başlıklı 16. maddesi gereğince, yıkıcı fiyatlandırmada bulunduğu tespit edilen firmalara; ceza verilecek teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verilir.

 

Kurul, işbu idarî para cezasına karar verirken, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17’nci maddesinin ikinci fıkrası bağlamında, ihlalin tekerrürü, süresi, teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin piyasadaki gücü, ihlalin gerçekleşmesindeki belirleyici etkisi, verilen taahhütlere uyup uymaması, incelemeye yardımcı olup olmaması, gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı gibi hususları dikkate almak durumundadır.

 

Bunun yanında, tespit edilen ihlalde belirleyici etkisi saptanan teşebbüs veya teşebbüs birliği yöneticilerine ya da çalışanlarına da, ayrıca teşebbüs veya teşebbüs birliğine verilen cezanın yüzde beşine kadar idarî para cezası verilir.

 

Öte yandan, tespit edilen kanuna aykırılığın ortaya çıkarılması amacıyla Kurumla aktif iş birliği yapan teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri veya bunların yöneticileri ve çalışanlarına, iş birliğinin niteliği, etkinliği ve zamanlaması dikkate alınarak ve gerekçesi açık bir şekilde gösterilmek suretiyle yukarıda belirtilen cezalar verilmeyebilir veya bu fıkralara göre verilecek cezalarda indirim yapılabilir. Bu konuda Kurulun, gerekçelendirmek kaydıyla takdir yetkisi bulunmaktadır.

 

Av. Beyza Nur Göksel

 

Kaynakça:

1. Danıştay 10. Dairesi’nin 2001/355 E., 2003/4245 K. sayılı Cine 5 kararı ile Rekabet Kurulu’nun 05-80/1106-317 sayılı Karbogaz kararı

2. Rekabet Kurumu “Rekabet Terimleri Sözlüğü”

3.Ekdi, Barış, “Rekabet Hukuku Açısından Yıkıcı Fiyat Uygulaması”, Rekabet Dergisi sf. 7

4. Rekabet Kurumu, “İlgili Pazarın Tanımlanmasına İlişkin Kılavuz”

5.Rekabet Kurumu, “Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz”

6. Rekabet Kurumu, “Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz”

7. Rekabet Kurulu’nun 10-45/811-269 K. Sayılı 24.06.2010 Tarihli Kararı

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN