Sözleşme:
Sözleşme, en az iki kişi arasında
karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarında bulunulması ile meydana
gelen hukuki işlemlerdir. Sözleşmelerin bağlayıcılık kazanması için, tarafların
birbirlerine uyan beyanda bulunmaları şarttır. Sözleşmenin oluşabilmesi için
taraflar, sözleşmenin esas hususları konusunda anlaşmaya varmalıdırlar. Aksi
halde herhangi bir sözleşme kurulamaz.
Sözleşmelerde Şekil:
Borçlar Kanunu’nun 12. Maddesi uyarınca
şekil;
“Sözleşme geçerliliği, kanunda aksi
öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” olarak düzenlenmiştir. Kanun
maddesinden de görüleceği üzere hukuk, sözleşmelerin kurulması konusunda aksi
öngörülmediği sürece, şekil serbestisi ilkesini benimsemektedir. Taraflar,
düzenleyecek oldukları sözleşmelerin şekli konusunda tamamen serbesttir.
Ancak kanun maddesinde yer alan
“kanunda aksi öngörülmedikçe” ibaresi kapsamında, kimi sözleşmeler de Kanunda
düzenlenmiş olan şekle uygun olarak düzenlenmek durumundadır. Kanunun 12.
Maddesini devamı uyarınca, kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural
olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler
hüküm doğurmaz. Hukukumuzda, hükümde bahsi geçen geçerlilik şartı olarak şekil
dışında, ispat şartı olarak şekil de düzenlenmiştir. Geçerlilik şartı olarak
şekle uygun olarak düzenlenmemiş sözleşme, kesin hükümsüz olarak kabul
edilirken; ispat şartı olarak şekle uygun olarak düzenlenmeyen sözleşmelerin
kesin hükümsüzlük gibi bir durumu bulunmamaktadır. Taraflar, geçerliliğini
koruyan ancak ispat şekline uymayan sözleşmelerin ispatı konusunda sıkıntı yaşayabilmektedir.
Hukukumuzda 1926 yılında, şekil şartı olarak ifade edilebilecek bir Kanun
düzenlenmiştir. Bu Kanun, İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması
Hakkında Kanun olarak adlandırılmaktadır.
İktisadî Müesseselerde Mecburî Türkçe
Kullanılması Hakkında Kanun:
Osmanlı Devleti döneminde yabancı
şirketlerin her türlü iş ve işlemlerinde farklı diller yerine Türkçe’nin
kullanılmasına yönelik ilk adımlar II. Meşrutiyet döneminde atılmıştır. 1916
yılında çıkarılan 387 sayılı “Müessesat-ı Nafıayla İmtiyazsız Şirketler
Muhaberat ve Muamelatında Türkçe İstimali Hakkında Kanun” ile şirketler
imtiyazlı ve imtiyazsız olarak tasnif edilerek buna göre yükümlülükler
getirilmiştir. Kanunda, imtiyazlı şirketler için demir yolları ile diğer
bayındırlık müesseselerinde işletmeye ait işlem ve yazışmaların tamamının
yalnız Türkçe icra edileceği; imtiyazsız şirketler bakımından ise Osmanlı
dâhilindeki yazışma, işlem, defter ve hesapların tamamının Türkçe olacağı
düzenlenmiştir. [1]
10.04.1926 tarihli ve 805 sayılı
“İktisadî Müesseselerde Mecburî Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun” ise
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu alanda çıkarılan başka bir düzenlemedir. Kanun
tasarısının gerekçe bölümünde; medeni ülkelerde özellikle resmî işlemlerde
millî dilin kullanılması zorunlu olduğu halde Türkiye’de dilin ihmal edildiği,
ülkede yaşayan ve çalışan yabancı kişi ve kurumlar bir yana Türk camiasına
dâhil olan kişi ve kurumların bile Türkçe dışında diller kullanmayı alışkanlık
edindiği, bunun sonucu olarak da Türk millî kültürünün zarar gördüğü ve yabancı
dil konusunda yeterli olmayan Türk vatandaşlarının iktisadî sistemin dışında
kaldığı ifade edilmiştir. [2]
Yani 10.04.1926 yılında kabul edilmiş
olan 805 Sayılı Kanun’un amacı; Türk kültürünün, Türkçe’nin ve yabancı dil konusunda
sıkıntı yaşayan Türk vatandaşlarının iktisadi konularda korunmasıdır. 805
Sayılı Kanun’a göre;
Madde 1 – Türk tabiiyetindeki her nevi
şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele,
muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar.
Madde 2 – Ecnebi şirket ve müesseseler
için bu mecburiyet Türk müessesatı ile ve Türkiye tebaasından olan efrat ile
muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve memurini Devletten birine ibraz
mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir.
805 Sayılı Kanun’un 1. Maddesinde, Türk
tabiiyetindeki her şirket ve müessese, Türkiye içerisindeki her türlü işlemini
Türkçe yapmaya mecbur tutulmuştur. Aynı Kanun’un 2. Maddesinde ise, 1. Maddede
yer alan mukavele (sözleşme) ibaresi yer almamaktadır. Mukavele (Sözleşme)
ibaresinin, kanun maddesinde yer almaması, yabancı şirketlerin sözleşme
konularında bir zorunluluğunun bulunmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Yabancı
şirketlerin kanun kapsamında, sözleşme konusunda herhangi bir zorunlulukları
bulunmasa da Türk tabiiyetindeki kişiler ile Devlet daire ve memurları
arasındaki diğer işlem ve ilişkilerde Türkçe kullanma zorunluluğu
bulunmaktadır.
805 Sayılı Kanun’a Aykırılık:
805 Sayılı Kanun’a aykırılık halinde
bazı sonuçlar meydana gelmektedir. Bu sonuçlar Kanun’un 4. ve 7. Maddelerinde
düzenlenmiştir. İlgili Kanun’un 4. Maddesi;
“Madde 4 – Bu kanunun mevkii meriyete
vaz'ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim
kılınmış olan evrak ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara
alınmaz”
şeklinde düzenlenmiştir. 4. Madde
uyarınca, Kanun’un 1 ve 2. Maddelerine uygun davranılmadığı takdirde,
düzenlenen evraklar veya yapılan işlemler, şirket ve müesseseler lehine dikkate
alınmamaktadır. Aynı Kanun’un 7. Maddesi ise cezai yaptırımı düzenlemektedir;
Madde 7 – (Değişik: 23/1/2008-5728/5
md.) Bu Kanun hükümlerine aykırı hareket eden kişi, yüz günden az olmamak üzere
adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Ancak Kanun’un 4. Maddesinde “evrak
ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz” ibaresi,
Yargıtay içtihatlarında ve uygulamada farklı yorumlanmaktadır. Bu ibare
uygulamada, geçersizlik olarak, uymayan kişinin aleyhine kullanılması olarak,
ispat hukuku açısından kullanılamaması ve o kısmın sözleşme içeriğine dahil
edilmemesi şeklinde yorumlanabilmektedir. Bu yöndeki bazı kararlar şu
şekildedir:
·
Yargıtay 11. HD.
4.5.2009 Tarihli 2009/2051 E. – 2009/5292 K. Sayılı Karar:
“...işlem esnasında davalı bankanın davacıya İngilizce olarak düzenlenmiş "vadeli/spot alım satım işlemleri sözleşmesi" imzalattığı, davacının söz konusu bedeli talep etmesi üzerine davalı bankanın İngilizce olarak davacıya imzalatılan vadeli/spot alım satım işlemleri sözleşmesine dayanarak hesapta 1.137.517,27. -USD bulunduğunu bildirdiği, davalı bankanın döviz alımına dayanak yaptığı sözleşmenin İngilizce olarak düzenlendiği, 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunun 1. maddesi uyarınca, Türk ticari müessese ve şirketlerin Türkiye dahilinde yapacakları her türlü işlemi Türkçe yapmak zorunda oldukları, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca 1. maddede belirtilen şirket ve müesseselerin işlemlerini Türkçe düzenlemedikleri taktirde söz konusu sözleşme ve belgelere dayanamayacaklarının düzenlendiği, 805 sayılı yasanın 1 ve 4. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davalı bankanın dosyaya ibraz ettiği ve davacının imzasını taşıyan belgeye dayanmasının mümkün olmadığı…
Kararı,
davalı vekili temyiz etmiştir.
…davalı
vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.”
· Yargıtay 11. HD. 5.2.2019 Tarihli 2017/5003 E. – 2019/842 K.
Sayılı Karar:
“…Somut olayda taraflar arasındaki tahkim şartını içeren acentalık sözleşmesi yabancı dilde düzenlenmiş olmakla yukarıda sözü edilen yasa gereğince geçersizdir. İlk derece mahkemesince davalının tahkim ilk itirazının reddedilmesi gerekir iken, yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Yukarıdaki kararlarda da görüldüğü
üzere Yargıtay, sözleşmelerin tahkim şartını içermesini dikkate almaksızın
yabancılık unsurunun varlığı halinde, sözleşmeleri dikkate almamaktaydı. Ancak
daha güncel kararlarda ise tek tarafın yabancı olduğu ve yabancılık unsuru
barındıran sözleşmelerin, geçerliliğini koruyacağı belirtilmektedir. Ayrıca tahkim
şartı bulunan sözleşmelerde ise 805 Sayılı Kanun’un dikkate alınamayacağı,
sözleşmelerin MTK kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu
görüşteki bazı görüşler de şu şekildedir;
· İstanbul BAM 43.
HD. 4.3.2021 Tarihli 2020/201 E. – 2021/249 K. Sayılı Karar:
“…kanunun
2. Maddesi uyarınca sözleşmenin taraflarından birinin yabancı olması
halinde Türk şirketleriyle yapacakları sözleşmelerde Türkçe kullanılması zorunluluğu
bulunmamaktadır. Dosyaya sunulan ve davaya dayanak yapılan İngilizce
düzenlenmiş 02 Haziran 2016 tarihli sözleşmenin taraflarından birinin davacı
... şirketi olup, bu şirketin Lüksemburg menşeli bir yabancı şirket olduğu
anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması
nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesinin somut olayda uygulama olanağı
bulunmadığından ilk derece mahkemesince, işin esasına girilerek varılacak uygun
sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisinde
isabet görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf
başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1.a.6 md
uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”
Yargıtay 15. HD. 2.10.2020 Tarihli
2020/1714 E. – 2020/2652 K. Sayılı Karar:
“Milletlerarası
Tahkim Kanunu’nun 15. maddesinde yer alan iptâl sebepleri ile sınırlı yapılan
incelemede; dava şartları ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün
bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına ve özellikle tahkim
yargılamasına konu uyuşmazlıkta 4686 sayılı Kanun'un 2. maddesi gereğince
yabancılık unsurunun bulunması nedeniyle 805 sayılı Yasa'ya aykırılığın söz
konusu olmadığının anlaşılmasına göre;
…iflas idaresinin
temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA”
Sonuç olarak;
Yukarıda düzenlenmiş kararlardan da
görüldüğü üzere, Türk tabiiyetinde olan şirket ve müesseselerin yabanca dilde
düzenledikleri sözleşmeler geçerliliğini korusa dahi, mahkeme huzurunda o
kişiler lehine dikkate alınmamaktadır. Ancak bir tarafın yabancı şirket olması
halinde, Türkçe kullanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Taraflardan birinin
yabancı olması ve sözleşmenin yabancılık unsuru bulundurması halinde, sözleşme
geçerlidir. Tahkim esasına dayanan sözleşmelerde ise tarafların Türk veya
yabancı olmalarına bakılmaksızın, yabancılık unsuru bulunan sözleşmelerin 805
Sayılı Kanun kapsamında değil, MTK kapsamında değerlendirilip geçerliliğini
koruduğu, kararlarda açıkça belirtilmektedir.
Stj. Av. Mehmet Çağrı Telligözoğlu
Kaynakça:
[1], [2]: İlhan
Dinç, “İktisadî Müesseselerde Mecburî
Türkçe Kullanılmasına Dair Kanuna İlişkin Güncel Yargı Kararlarının
Değerlendirilmesi”, TAAD, Yıl:11, Sayı:44, Ekim 2020, s.130.