Anayasanın dokuzuncu maddesi ile korunan “yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı” hükmünün istisnasını oluşturan tahkim; alternatif bir uyuşmazlık çözüm usulüdür.
Özel kanunlarda yer alan tahkim usulünün öngörüldüğü hükümler saklı olmakla birlikte, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, uyuşmazlık taraflarının tahkime başvurması usul ve esaslarını detaylı olarak düzenlemektedir. Buna göre; tarafların tahkim anlaşması imzalamış olmaları halinde; tahkim yoluna başvurulabilecek ve uyuşmazlığın hakemler vasıtası ile çözümü istenebilecektir.
Tahkim yolunun seçilmesi ile birlikte taraflar arasındaki uyuşmazlık devlet mahkemelerinden farklı olarak başka bir kuruma bağlanmakta olduğundan bu durum ancak ve ancak taraflar arasında tahkime ilişkin bir anlaşmanın varlığı halinde mümkündür. Bu anlaşma, taraflar arasındaki esas hukuki ilişkiyi düzenleyen sözleşmenin içinde yer alabileceği gibi, ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebilecektir.
Bununla birlikte, her iki durumda da tahkim sözleşmesinin geçerliliğini etkileyen pek çok şart bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 412. maddesinde; tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olarak belirlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında ise; anlaşmanın muhakkak yazılı olarak yapılması gerekliliği vurgulanmıştır. Buna göre, tahkim sözleşmesinin geçerli olabilmesi ihtilafın kesin olarak hakemde görüleceğinin yazılı olmasına bağlıdır.
Bu kapsamda; tahkim sözleşmesinin geçerliliği için tarafların tahkim iradelerinin şüpheye ve karışıklığa yer vermeyecek şekilde açık olması kesin olarak gereklidir. Açık ve kesin irade açıklaması, tahkim anlaşmasının olmazsa olmaz şartı olup, ister bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde isterse tahkim şartı olarak esas sözleşme içeriğinde yer alsın; Yargıtay kararları gereğince, tahkimden ve geçerli bir tahkim şartının varlığından söz edebilmek için, uyuşmazlığın hakemde çözümleneceği hususunun taraflarca kesin bir dille kararlaştırılmış olması şartı aranmaktadır.
Bu kesin gereklilik karşısında; uygulamada oldukça sık karşılaşılan sorunlardan biri, yukarıdaki düzenlemeler kapsamasında değerlendirilmesi gerekli bulunan tahkim anlaşmalarının içeriğinde; bir yandan tahkim şartı düzenlenirken, diğer yandan uyuşmazlıkların çözümü adına devlet mahkemelerinin yetkili kılınmış olmasıdır.
Bu gibi sözleşmelerde, tarafların iradesinde bir çelişki ortaya çıkmakta ve bu durum tahkim şartının geçerliliğini doğrudan doğruya olumsuz etkilemektedir. Önemle belirtmek gerekir ki; böyle bir durumun varlığı halinde; tahkim şartı geçerli kabul edilmeyecek ve taraflar arasındaki uyuşmazlık mahkemeler huzurunda görülecektir.
Nitekim ; gerek yukarıda kısaca bahsedilen mevzuat hükümleri gerekse Yargıtay kararları gereğince; tahkim şartının geçerliliği, bu konudaki taraf iradelerinin kesin bir şekilde ortaya konulmasına bağlıdır.
Yargıtay’ ın bu tutumu gerek uzun yıllardır sabit bir şekilde devam etmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.05.1965 tarih, 776/198 s. kararında; “sözleşmenin tarafları arasında sözleşmeden doğacak ihtilaflara hakemde bakılacağının kabul edilmesine karşın aynı maddede ihtilafın çözümlenmemesi halinde Mahkemelerin görevli olacağının düzenlendiği; tahkim sözleşmesinin geçerli olabilmesi ihtilafın kesin olarak hakemde görüleceğinin yazılı olması gerektiğinden, sözleşmedeki hakem şartının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği” belirtilmiştir.
Benzer şekilde, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 15.09.1994 tarihli, 1994/722 E 1994/4938 K. sayılı kararında ; “Anılan sözleşmenin 5. Sayfasında yazılı olduğu üzere taraflar ‘işbu sözleşme ile ilgili herhangi bir konuda ihtilaf çıktığında taraflar mahkemeden önce bilirkişi ve hakeme müracaat etmeyi kabul ederler’ kuralı benimsenmiştir. Davanın hakemde görülmesi istisnai bir yoldur, bu nedenle tahkim şartının kesin olması gerekir. ” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay’ın tahkim şartının “kesin, açık ve hiçbir çelişkiye yer vermeyecek şekilde” düzenlenmiş olması yönündeki uygulaması da güncel tarihli kararlarda da devamlılığını sürdürmektedir.
Nitekim; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2009/1438 E. 2009/2153 K. sayılı ve 13.4.2009 tarihli kararında ; her ne kadar davaya esas sözleşmede, uyuşmazlık halinde ihtilafın hakem kurulunda çözümlenmesi öngörülmüşse de, aynı maddenin sonunda, ihtilaflar halinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili bulunduğu kabul edildiğinden; bu durumda kesin bir tahkim iradesinden söz edilemeyeceğinden mahkemelerin ihtilafı çözmesi gerektiğine karar vermiş ve belirsizlik durumunda kesin bir tahkim iradesinden söz edilemeyeceğini vurgulamıştır.
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki; tarafların tahkim ve mahkeme yetkisini kademeli olarak da belirlemeleri mümkün değildir. Yani, bir sözleşme içeriğinde sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıkların öncelikle tahkim, tahkimden netice alınamaması durumunda mahkemeye götürüleceği yönündeki düzenlemeyi içeren tahkim anlaşmaları da geçerli olmayacaktır.
Bu durum ile ilgili olarak Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2015/2198 E. 2015/2758 K. sayılı 22.05.2015 tarihli kararında “kararlaştırılan tahkim şartında 30 gün içinde bu yolla (tahkim) anlaşma sağlanamaması halinde ihtilâfların hallinde İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağının düzenlendiği, ancak bu şekliyle hakem heyetinin uyuşmazlığın çözümünde tek yetkili olarak kabul edilmediği, mahkemede de dava açma yetkisi verildiği, tahkim iradesi açık ve kesin olmadığından geçersiz olduğu” na hükmetmiştir.
Bu kapsamda, hukuki ilişkinin taraflarının uyuşmazlıklara ilişkin olarak; tahkim sürecini sanki yargılama öncesi bir arabuluculuk süreci imiş gibi düzenlemeleri mümkün olmayıp, tahkim usulünün başlı başına ayrı bir yargılama usulü olduğunun bilinmesi gerekecektir.
Bununla birlikte, tahkim şartı ve uyuşmazlıkta mahkemelerin görevli olacağına ilişkin düzenlemelerin aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan “farklı” uyuşmazlıklar için ayrı ayrı yani kısmi olarak düzenlenmiş olması mümkündür.
Nitekim, Hukuk muhakemeleri 412. maddede aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan farklı nitelikte hukuki uyuşmazlıklar bakımından; kısmi olarak tahkim şartının düzenlenebileceği belirtilmiştir.
Buna göre, bir sözleşmeden kaynaklanabilecek uyuşmazlıkların ayrı ayrı kategorilendirilerek, her bir kategoride hangi çözüm yolunun seçileceğinin düzenlenmesi mümkündür.
Örneğin, fesihten kaynaklanan uyuşmazlıklar için tahkim, sözleşmeye uygun ifada bulunmama durumundan kaynaklanan uyuşmazlıklar için mahkemelerin yetkili ve görevli kılınması halinde tahkim şartı geçerli olacaktır.
Ancak bu düzenlemenin de; kesin, açık ve hiçbir tereddüte yer veremeyecek şekilde yapılması gerekmektedir.
Nitekim; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 23.01.2017 tarihinde tesis etmiş olduğu ; 2016/4735 E 2017/259 K sayılı ilamında; “tarafların sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırılmasını hukuka uygun görmekle birlikte devamında; “taraflar sözleşmenin bir kısmının uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesini kararlaştırabilirlerse de; eldeki davanın dayanağı sözleşmenin tahkim şartını içeren 37. maddesinin birinci fıkrasında sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlıklar hakemlik yoluyla demek suretiyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözümünü kararlaştırdıktan sonra, "sözleşme ve eklerinde belirtilen durumlarda başvuru makamı İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri" demek suretiyle tahkim şartının sözleşmenin bir kısmıyla ilgili olmadığı ve bu hallerde mahkemelerin ve icra dairelerinin görevli olduğunu belirtmek suretiyle tahkim iradelerinin mutlak ve kesin olmadığını ortaya koyduklarını , buna bağlı olarak da tahkim şartının geçerli olmayacağı” na hükmetmiştir.
Bu itibarla, açıkça söylenebilir ki gerek yasal yazılı düzenlemeler, gerekse Yargıtay’ın sabit hale gelmiş içtihatları; sözleşmelerde tahkim şartının “kesin, açık ve hiçbir tereddütte yer vermeyecek” şekilde düzenlenmesini kesin olarak aramaktadır.
Bu kapsamda, tahkim şartının geçerliliği değerlendirilirken; sözleşme kapsamında doğacak uyuşmazlıklar için ayrıca mahkemelerin de yetkili kılınıp kılınmadığına dikkat edilecektir.
Yukarıda belirtilen şartları ihtiva etmeyen tahkim şartları ise geçici kabul edilmeyecek ve uyuşmazlık konusu üzerine mahkemelerin Anayasa dokuzuncu madde kapsamındaki yargı yetkisi geçerli olacaktır.
Av. Semra Gürçal