Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

SÜRÜCÜSÜZ ARAÇLARIN KULLANIMINDAN DOĞAN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK

SÜRÜCÜSÜZ ARAÇLARIN KULLANIMINDAN DOĞAN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK

Toplumu düzenleyen normların toplumdaki teknolojik ilerlemeyle birlikte yetersiz kalması sonucu insanlık tarihi boyunca hukuki ilerleme her daim teknolojik gelişimi takip etmek durumunda kalmıştır. Bu makalenin konusunu da günümüz için yeni bir teknolojik gelişme olan sürücüsüz/otonom kara araçlarının hukuki niteliği ve bu araçların sebep olduğu durumlarda hukuki ve cezai sorumluluk incelenecektir. Keyifli okumalar dilerim.

I. GİRİŞ

Sürücüsüz araç hayali uzun yıllardır insanlığın gündeminde olmasına karşın tek seferde bunu başarabilmek pek tabii mümkün olmadı. Bunun en büyük sebeplerinden biri sürücüsüz bir araç tasarladığınızda aslında artık dış görünümü araca benzeyen, yapay zekaya sahip neredeyse bir robot hayata geçirmeniz gerektiğidir. Bu sebeple otomotiv sektöründe teknolojik gelişmeler adım adım gerçekleşmiş ve kullanım sahamıza süreç içerisinde dahil olmuşlardır. Mesela kilitlenme karşıtı frenleme sistemi (ABS), hava yastıkları (Airbag) ve elektronik stabilite programı (ESP) geçmişte büyük ses getiren yenilikler olarak sunulmalarına karşı şu an yeni üretilen her araçta bulunan özellikler halini almıştır. Bu sistemler de her ne kadar sürücünün müdahalesine gerek kalmadan devreye girmekteyse de otonom araçlar sürücünün yapması gereken tüm eylemleri üstlenebileceği için anlık değil bir süreç boyunca kontrolü sürücüden devralarak teknolojik bir devrim getirecektir.

Otonom araçlar sensörler sayesinde çevresini isabetli şekilde belirleyebilecek bu belirleme sonucu karar alabilecek ve alınan kararı uygulayabilecektir. Yaşadığı tecrübeler ile kendi kendine öğrenme anlamına gelen ‘machine learning’i sağlayan algoritmalar vasıtasıyla yapay zekâ tecrübelerinden sonuçlar çıkararak kendini geliştirebilecek ve daha sorunsuz bir yolculuk vadedebilecektir.

II. DÜNYADA OTONOM ARAÇLAR İLE İLGİLİ GELİŞMELER

Otonom araçların dünyada belli başlı istisnalar dışında hala trafiğe dahil olmadıklarından bahsedebiliriz. Trafiğe dahil olabilmeleri için de öncelikle ülkelerde bu konuda yasal bir zemin oluşturularak bu araçların karışacakları uyuşmazlıklarda cezai ve hukuki sorumluların belirlenebilmesi gereklidir. Bu konuda hukuk camiasında halen ciddi bir yasal düzenleme gerçekleştirilmese de teknolojik gelişimin daha hızlı yaşandığı ülkelerde bir takım hukuki gelişmeler de yaşanmaktadır.

İsviçre Ulaştırma Bakanlığı tarafından kabul edilen ve beş kademeden oluşan sınıflandırmaya göre aracın işleyişi sırasında kontrolün kimde olduğu, araç çalışmaya başladıktan sonra müdahalenin mümkün ve aracın pedal sistemi ya da direksiyon gibi insan müdahalesine imkân verir özelliklere sahip olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Alman Federal karayolları Müdürlüğü’nün “Araç Otomasyonundaki Gelişmelerin Hukuki Sonuçları” isimli proje ekibinin düzenlemiş oldukları bir raporda söz konusu araçlarla ilgili ‘yatay hakimiyet’ ve ‘dikey hakimiyet’ şeklinde ikili bir ayrım yapılmaktadır. Buna göre ‘yatay hakimiyet’ direksiyon hakimiyeti ya da aracın yönünü belirleme imkanını ifade ederken ‘dikey hakimiyet’ ise aracın hızlanması veya frenlenmesi gibi unsurları ifade etmektedir. Raporda kısmen, ileri derece ve tam otomatize gibi sistemler tarif edilmiş olsa da sürücüsüz bir araç tipi bu tariflerde yer bulamamıştır.

Ayrıca Society of Automative Engineers tarafından yapılan başka bir sınıflandırma ise altı kademeli bir ayrım yapılmıştır. Buna göre otomatik sistem bulunmayan kademe sıfır, temel sürücü desteği bulunan kademe bir, gelişmiş sürücü desteği bulunan kademe iki şeklinde ilk üç kademe türüne giren araçlarda sürücünün kontrolleri manuel olarak yapması gerekmektedir. Dinamik sürüş kontrollerinin tamamen aracın kendisinde bulunan diğer üç kademe ise; koşullu otomatik sistem bulunan kademe üç, yüksek otomatik sistem bulunan kademe dört ve tam otomatik sistem bulunan kademe beş şeklindedir. 

8 Kasım 1968 tarihli Viyana Karayolu Trafiği Konvansiyonu m. 8/6’ya göre sürücü arabayı kullandığı esnada başka bir işle uğraşamaz bu sebeple her araçta muhakkak bir sürücü bulunması gereklidir. Tabi konvansiyonunun tarihinden de anlaşılacağı üzere yeni teknolojik gelişmelerle birlikte bu tarz düzenlemelerin de günü şartlarına yeniden uyarlanması gerekeceği açıktır.

III. TÜRK HUKUKUNDA OTONOM ARAÇLARIN SEBEP OLDUĞU HAK KAYIPLARINDA HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK

A-Hukuki Sorumluluk

Özellikle ülkemizin dünyadaki teknolojik gelişmeleri benimseme ve satın alma hızı göz önünde bulundurulduğunda 2030-2040 yılları arasında en azından şehirler arasında trafikte otonom araçları görmeye başlamamız hayalci bir bakış açısı olmayacaktır. Bu sebeple şimdide hukuki bir zemin oluşturabilmek için gerekli çalışmaların yapılması gerektiği ise açıktır. Otonom araç kavramından günümüz düzenlemelerinin yorumlanmasıyla çıkarılabilecek sorumluluk ayakları ise şöyledir;

a. KTK m. 85/1 Kapsamında Araç İşleticisinin Sorumluluğu

İlgili madde; ‘’Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, […] motorlu aracın işleteni […] doğan zarardan […] sorumlu olurlar”. Buna göre öncelikle sorumluluğun doğabilmesi için aracın işletilmesi gerekmektedir.

Bu maddeden doğan sorumluluğun tehlike sorumluluğu olduğunu söyleyebiliriz. Aracın işletim sonucu mekanik sisteminin çalışması ve bu çalışmadaki olağan tehlike riski sebebiyle kazanın meydana gelmesiyle birlikte bir sorumluluğun doğacağını söyleyebiliriz. Bu durumda aracın otonom şekilde ilerlemesi veya sürücü tarafından kontrol edilmesinin bir önemi kalmayacak çünkü kaza mekanik, teknik aksaklıklardan kaynaklanmış olacaktır.

b. TBK m. 49/1 Kapsamında Sürücünün Sorumluluğu

İlgili hükme göre; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bu durumda aracın hakimiyeti sürücüde kısmen de olsa sürücüde iken bir kusurlu fiil sonrası zarar ortaya çıkması durumunda sürücü kusur oranına göre zarardan sorumlu olacaktır bu konuda bir tartışma olmamakla birlikte asıl kafa karışıklığı yaratan durum kontrolün tamamen yapay zekada olduğu durumlarda kusurluluğun dolayısıyla sorumluluğun belirlenebilmesi noktasındadır. Bu olasılıkta sürücüye yüklenecek kusurun çok dikkatli şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Komutanın tamamen yapay zekaya geçmiş olması sebebiyle tamamen bir kusursuzluk hali oluşmayacağı açıktır çünkü bir sürücüden beklenen kazanın olmaması için kendisinden beklenen bütün özveriyi göstermesidir. Buna göre sürücü yapay zekanın kontrolü aldığında kullanması gereken tüm sistemleri belirli aralıklarla test ettirmiş veya bakımını yaptırmış olmalıdır. Ayrıca hava veya çevre şartları sebebiyle yapay zekanın aracın manuel kullanımı için uyarı vermesine rağmen aracın yapay zekanın kullanımında bırakılması durumunda da sürücünün kusurundan bahsedilebilmektedir.

c. ÜGTDK Kapsamında Araç Üreticisinin Sorumluluğu

ÜGTDK m. 6/1’e göre; “Ürünün, bir kişiye veya bir mala zarar vermesi halinde, bu ürünün imalatçısı veya ithalatçısı zararı gidermekle yükümlüdür.” Buna göre üreticinin kusuru ile ilgili ürünün bir mala veya kişiye zarar vermesi durumunda üreticinin sorumlu olacağı açıktır. Ancak böyle bir durumda zarar görenin ayıp ile zarar asındaki nedensellik bağını ispat etmesi ve zararın sebebinin üretim kaynaklı olduğunu ortaya koyması gerekmektedir. Ancak yapay zekâ algoritması ve yazılım sistemlerinin karmaşıklığı göz önüne alındığında zarar gören her durumda bunu kanıtlayabilmesi çok zor olabilecektir. Bu sebeple yapay zekâ ile sürüş halindeyken araç kaynaklı bir zarar durumunda karine olarak üretim/yazılım hatasının varsayılması daha doğru olabilecektir.

B- Cezai Sorumluluk

Yukarıda da anlatıldığı üzere özel hukukta sorumluluğunun genel ilkeler kapsamında çözülmesi ve işletenin sorumluluğuna gidilmesi mümkündür. Ancak bir sürücünün var olmadığı ya da etkisinin azaltıldığı otonom araç sistemlerinde ceza hukuku sorumluluğunun bu yeni teknolojiye göre uyarlanması gerektiği söylenebilecektir. Özellikle Türk Ceza Hukukunda kusursuz sorumluluk ve tüzel kişilerin cezai sorumluluğu başlıkları bulunmadığı için otonom araçların fiilleri kaynaklı cezai sorumluluğun belirlenmesi daha da zor bil hal alacaktır. Buna göre otonom araçların kendilerinin bir cezai müeyyideye maruz kalıp kalamayacakları belirlenmeli daha sonra ise eğer bu mümkün değilse bu araçların gerçekleştirdikleri fiillerden kimlerin sorumlu olabilecekleri belirlenmelidir.

a- Otonom Aracın Kendisinin Cezai Sorumluluğu

Türk ceza hukuku gerçek kişiler dışındaki kişilerin cezai sorumluluğunu kabul etmemektedir. Buradaki temel argüman insan dışındaki kişilerin veya canlıların özgür iradeleriyle hareket edemediklerinin kabulüdür. Ancak yapay zekaya sahip otonom araçların çalışma prensipleri çevreden gelen verilerin işlenmesi ve bu işlemenin sonucunda bir karar alınması üzerine kuruludur. Bu durumda özgür bir iradeden söz edilebilecek midir? Burada insan iradesiyle yapay zekâ algoritmasının belki de en önemli fark ‘etik’ kavramıdır. Yapay zekâ her ne kadar etik olarak hareket edebilmesi amacıyla kodlanmış olsa da etik bir harekette bulunduğunda bu hareketin maddi olmayan sonuçlarını kavrayabilme noktasında eksik kalmaktadır. Bu etik anlayışın eksikliği sebebiyle de cezai müeyyidesi olan bir davranışı yapmama konusunda verdiği karar özgür irade olmaktan çıkacaktır.

Ayrıca insanın suç işlememe iradesine etki eden unsurlardan biri de başka insanların maruz kaldığı cezai müeyyidelerin caydırıcı etkisidir. Bu açıdan da yapay zekaya sahip bir otonom aracın veya algoritma sisteminin bir cezai müeyyidenin amacını anlaması veya bundan çekinmesini beklemek en azından şu anki teknolojik gelişmeler çerçevesinde mümkün olmayacaktır. Bu sebeplerle otonom araçların gerçekleştirdiği fiillerden cezai sorumlulukları doğmayacaklarını söyleyebiliriz.

b-Otonom Araçların Fiillerinden Kimlerin Cezai Sorumlu Olabilecekler

Sorumluluğunun doğma ihtimali olacak kişileri saymak gerekirse üretici, kullanıcı, programcı, sürücü bunlardan bazılarıdır. Karayolları Trafik Kanunu’na göre sürücü, karayolunda bir aracı sevk ve idare eden kişi olarak tanımlanmaktadır yolcu ise aracı kullanan sürücü ve hizmetliler dışında araçta bulunan kişileri ifade etmektedir. Aracın seyrini programlayarak hareket etmesini sağlayanlar kullanıcı olarak nitelendirilebilecektir. Üretici radar sistemi, veri işleme sistemi vb. sistemleri geliştiren kişilerin çalıştığı tüzel kişilerdir. Türk ceza hukukunda tüzel kişilerin ceza sorumluluğu yoktur ancak faaliyeti çerçevesinde bir suç işlenmesi durumunda bunlara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanabilecektir. Bu sebeple üreticilere karşı cezai bir sorumluluğun doğmayacağını söyleyebiliriz. Programcı ise aracın teknik donanımlarının geliştirilmesinde görev alan kişilerdir. Programcıların da cezai sorumlulukları doğabilecektir.

b.1- Kastan İşlenen Suçlar Açısından

Sürücüler açısından durum ele alındığında suç iki şekilde işlenebilecektir. İlki aracı kasten kullanarak birin yaralamak olabilir ki bu bir icrai hareket olacağı için genel ceza hukuku kuralları geçerli olacaktır. İkinci seçecek ise aracın manuel müdahale uyarısı vermesine karşın sürücünün olası veya doğrudan kast ile kontrolü devralmaması halidir.

Kullanıcıların araçları bir başka araca çarpmaları veya bir başka kişiye zarar vermeleri konusunda kodlayamayacakları için kastan suç işleyebilmeleri mümkün değildir ancak algoritmada yer alan bir hatayı bilerek kaza riski olmasına rağmen aracın kullanılması durumunda somut olaya göre olası kast veya bilinçli taksir sorumlulukları bulunabilecektir.

Programcılar açısından ise yapay zekanın kullandığı algoritmanın yazılımında doğrudan kastla veya olası kastla bir eksiklik bırakılırsa ve bu eksiklik sonucunda bir kaza durumu yaşanır ise yaşanan kazada bu eksikliğin önem derecesine göre programcıların da cezai sorumluluğunun doğması gerekecektir.

b.2- Taksirle İşlenen Suçlar Açısından

Taksirle işlenen suçlar dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı fiiller sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu dikkat ve özen yükümlülüğü ise objektif esaslara göre belirlenmektedir. Failin taksirli suçtan sorumluluğunun doğabilmesi için yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunulan koşullar altında dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olması da aranmaktadır. Örneğin otonom aracı bir süredir kullandığı için yapar zekaya çok güvenen birinin aracın hatalı sollama yapmasına rağmen manuel olarak kontrolü ele almaması durumunda ortaya çıkan zararda taksir ortaya çıkacak mıdır? Veya araç yapay zekada sürüş halindeyken yol ile ilgilenmeyen bir sürücünün kaza yaşanması durumunda taksirinden bahsedilebilir mi? Veya algoritmadaki bir hatadan dolayı park sensörünün iyi çalışmamasından ötürü diğer bir araç ile kaza geçirilmesi durumunda çıkan maddi zarar açısından programcının taksirinden kaynaklı bir sorumluluğu doğacak mıdır?

Klasik sürücülü sürüş tekniği için dikkat ve özen yükümlülüğü açısından alınması gereken tedbirler Karayolları Trafik Kanununda açıklanmıştır. Hukuk makamları teknolojik gelişimle birlikte yaşanan değişimleri şimdilik klasik mevzuatlar ile çözümlemeye devam etmektedir örneğin park esnasında sürücünün otomatik park sistemine tamamen güvenmesi ve sistemin çarpma ihtimaline ilişkin bir uyarı vermesi gerekirken bu uyarıyı vermemesi durumunda Alman mahkemesi, sürücünün taksirli sorumluluğunu kabul etmiştir. Araçta bir park yardımı sistemi bulunması halinde de sürücünün dikkat ve özen yükümlülüğü devam etmektedir. Ancak otonom araçlardaki kademe yükseldikçe sürücünün dikkat ve özen yükümlülüğündeki sorumluluk alanı gittikçe daralması normal olacaktır. Beş kademeli bir otonom araçta sürücünün aracı kullanması zaten mümkün değildir bu sebeple dikkat ve özen yükümlülüğü ilk üç kademeli otonom araçların sürücülerine göre çok daha dar olacaktır.

IV. SONUÇ

Özellikle ikinci dünya savaşı ile birlikte hızlanan teknolojik atılımlar dünyanın tarih boyunca neredeyse tek ve en uzun süre herhangi bir büyük savaş veya kaosun yaşanmadığı şu 70 yılda giderek artan bir ivmeyle devam etmektedir. Dünya üzerindeki herhangi bir yapı bu teknolojik gelişmelere direnemeyeceği gibi hukuk da bu teknolojik gelişmelere kendini uyarlamak durumundadır.

Yakın gelecekte özellikle şehirler arası kara taşımacılığında sürücüsüz araçlarla karşılaşmak doğal bir hal alacaktır. Zamanla bu durum şehir içine sirayet ederek toplumsal bir dönüşüme sebebiyet verecektir. İlerleyen yıllarda otonom araçlarda kullanılan yapay zekâ diğer sektörlere de sirayet ederek akıllı şehirlerin oluşumuna ön ayak olacak ve insanlar hayat kalitelerinin yükselme ümidiyle bu şehirlerde yaşamak isteyecektir. Bu sebeple daha şimdiden yaşanacak bu duruma hukuki bir zemin oluşturulabilmek adına çalışmaların yapılması, kanunlar ve mevzuatlarımızın her alanda gelecek teknolojik gelişmelerle yenilenmesi ve bu teknolojik ilerleyiş çerçevesinde uyarlanması gerekmektedir.

Stj. Av. Alperen Çelik

 

Kaynakça:

1. Yetim, Servet (2015) Sürücüsüz Araçlar ve Getirdiği/Getireceği Hukuki Sorunlar

2. Kelep Pekmez, Tuba (2018) Otonom Araçların Kullanımından Doğan Cezai Sorumluluk: Türk Hukuku Bakımından Genel Bir Değerlendirme

3. Mete, Ahmet (2021) Otonom Araçların Sebep Olduğu Zararlardan Doğan Hukuki Sorumluluk

4. Barfield, Woodrow (2018) Liability for Autonomous and Artificially Intelligent Robots

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN