1-Genel Olarak
Tasarım Kavramı
Tasarım
kavramı ürünle ilgili tüm düzenlemeleri ve ürünün görünümüyle ilgili tüm
yönleri içine alan, ürünün ayırt edilmesini sağlayan, tüketicideki farkındalığı
arttıran ve tüketim alışkanlığını kazandıran bir kavramdır. Bir ürünün
işlevinin yanı sıra, görünümünün de o ürüne ilişkin tercih edilebilirliği
arttırdığı bilinmektedir. Bir tasarımın yapılması ve geliştirilmesi kullanıcı
talepleri, ürün güvenliği, zaman, rekabet, sanat, moda, teknoloji, bilim,
kültür, ekonomi, politika, sosyal ve kültürel çevre olmak üzere birçok farklı
konudan etkilenir ve bu bağlamlarda incelenebilir.
2-Tescilin
Kapsamı
Tasarımın
hukuki korunması kapsamında tescil kavramını ele almak gerekmektedir. Tasarım
hukuku kapsamında tescil genel itibariyle tasarım sahibine olumlu ve olumsuz
haklar veren ve tasarımın ekonomik anlamda değerlendirilmesini sağlayan ve
inhisari yetkileri de barındıran bir hukuki korunumu ifade eder. Olumlu haklar;
tasarlanan ya da tasarımın uygulandığı ürünü üretmek, piyasaya sunmak, satmak,
sözleşme yapmak için icapta bulunmak, ithal etmek ve bu amaçlarla elde
bulundurmak gibi hakları kapsarken; olumsuz haklar ise tasarım sahibinin
bahsedilen eylem ve işlemleri başkalarının yapmasına engel olmasından
ibarettir.
İnhisari
yetki, tekel kavramıyla ifade edilmektedir. İnhisari yetkinin anlamı, tasarım
sahibinin haktan münhasıran kendisinin yararlanması ve bu hakkına dayanarak
tasarımın üçüncü kişilerce kullanımını önleyebilmesidir. Tasarım hakkının
sağladığı inhisari koruma herkese karşı ileri sürülebilir. Bu açıdan ürünü
üreten ile tasarıma tecavüz edilerek üretilen ürünü satan veya elinde
bulunduran arasında hiçbir fark yoktur. Buradan hareketle tescilli bir tasarım
hakkının inhisari yetkiyi içerdiğinden; bağımsız olarak meydana getirilen
sonraki tasarım sahiplerine karşı da hakkın ileri sürülmesini sağladığı ortaya
çıkmaktadır.
Tescilli tasarımların korunma süresi başvuru tarihinden itibaren 5 yıldır ve bu süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek suretiyle toplam 25 yıla kadar uzatılabilir.
3-Tescilsiz
Tasarımlar Bakımından Hukuki Korunma
6769 sayılı
Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmeden önce Mülga KHK’nın 1. Maddesindeki “Tescilsiz
tasarımlar genel hükümlere tabidir.” şeklindeki düzenleme dışında bir düzenleme
bulunmamaktaydı. Yani tescilsiz korumaya ilişkin özel bir düzenleme
öngörülmemişti. Eğer ilgili şartlar sağlanmışsa
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet ile ilgili genel hükümlerine
göre veya 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun telif hükümlerine göre
bir koruma mevcut olabilmekteydi. Fakat bu hükümlerin uygulamada etkin ve istenilen
korumayı sağladığından söz edilememekteydi. Bu konuya ilişkin bir
ihtiyaç olduğu hem hukuk çevrelerince hem tasarım sahipleri bakımından dile
getirilmekteydi. Özellikle kısa ömürlü ürün sektörleri olan tekstil ve mobilya
sektörleri tescilsiz korumaya şiddetle ihtiyaç duymaktaydı.
10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında tescilsiz tasarımın hukuki
korunmasına ilişkin düzenlemeler yürürlüğe girmiş olup; bu konudaki eksiklikler
giderilmiştir. Bu düzenlemeler ışığında tasarımını
tescil ettirmese bile belirli şartlar doğrultusunda tasarım hakkı sahipleri,
hukuki imkanlar elde ederek tasarım hakkından yararlanabilmektedir.
Sınai
Mülkiyet Kanunu madde 55’in 4. fıkrası uyarınca, “Tasarım; bu Kanun hükümleri
uyarınca tescil edilmiş olması hâlinde tescilli tasarım, ilk kez Türkiye’de
kamuya sunulmuş olması hâlinde ise tescilsiz tasarım olarak korunur.” denilmekle
tescilsiz tasarımın korunmasının şartları belirtilmiştir. Buna göre; tasarımın
kamuya ilk kez sunulmuş olması ve bu sunumun Türkiye’de yapılmış olması
şartlarının sağlanması ile tescilsiz tasarım Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında
korunacaktır.
Kanuni
düzenleme gereği tescilsiz tasarımın korunmasına yönelik iki şart olduğundan
bahsedilmişse de tasarıma ilişkin genel şart niteliğinde olan yenilik ve ayırt
edicilik özelliğini sağlamayan hiçbir tasarımın korunamayacağı tasarım hukukunun
genel ilkeleri kapsamında sabittir.
Sınai
Mülkiyet Kanunu’nun 59. Maddesi ile de korumanın sınırları çizilmiş olup; “(1)
Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir. Üçüncü kişiler,
tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın
uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari
amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya
tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz.
(2)
Tescilsiz tasarım, sahibine birinci fıkrada belirtilen fiilleri engelleme
hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt
edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan
tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi
mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın
koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez.” şeklindeki
düzenlemeye yer verilmiştir.
İlgili
düzenleme ile tescilsiz tasarım korumasının hangi fiiller kapsamında
uygulanabileceği belirlenmiştir. Bu hüküm uyarınca tescilsiz tasarımın sahibi
sadece aynı veya ayırt edilemeyecek seviyede benzer tasarımlara yani
kopyalanmış tasarımlara karşı işlem yapabilir. Ayrıca düzenleme ile korunan
tasarımın kamuya sunulup sunulmadığının bilinmesine de sonuç bağlanmış olup;
koruma kapsamındaki tasarımın kamuya sunulduğunu bilmeyen tasarımcının,
tasarımını ilgili tasarımdan kopyalamış olduğunun kabul edilmeyeceği
belirtilmiştir. Sonuç olarak tescilsiz tasarımın korunma kapsamının kamuya
sunulma durumunu “bilme”ye göre değerlendirileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Değinilmesi
gereken bir diğer husus ise korunmanın süresine ilişkindir. Tescilsiz
tasarımların korunmasının kapsamı, 69. maddenin 2. Fıkrası ile “Tescilsiz
tasarımların koruma süresi, koruma talep edilen tasarımın kamuya ilk sunulduğu
tarihten itibaren üç yıldır.” şeklindeki hüküm ile 3 yıl olarak belirlenmiştir.
Anılan
düzenlemeler ile Türk Hukukunda ilk kez 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile
tescilsiz tasarıma ilişkin korunma yöntemleri hüküm altına alınmış olup; mülga
KHK dönemindeki belirsizlikler giderilmiştir.
Düzenlemeler
neticesinde ilgili korumaları sağlayan yeni hükümler özellikle moda
endüstrisinde büyük etkilere yol açmıştır. Günümüzde moda sektörünün önemi ve
büyüklüğü düşünüldüğünde; son yıllarda ortaya çıkan “hızlı moda” kavramı da
değerlendirildiğinde moda endüstrisinde tasarım hukuku bakımından mevcut yasal
düzenlemelere çokça ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Buna göre, tescilsiz
tasarımların korunmasına duyulan ihtiyacın, moda endüstrisinin ayak uydurulması
zor değişiminden dolayı doğmuş olduğu dahi kabul edilebilir. Bu hukuki koruma
ile tasarımcılar gerek maddi gerekse zamansal açıdan yük olabilecek ve haftalar
içinde zaten değerini kaybedebilme ihtimali olan tasarımlarını tescil
sürecinden geçmeden koruma altına alabilmektedirler. Tescilsiz tasarımların
korunması, beş yıl süren ve yenilemelerle yirmi beş yıla kadar uzatılabilen
tescilli tasarımların korunmasına nazaran daha kısa süreli olmasına rağmen,
moda endüstrisinin “mevsimsel koleksiyonların yaratılmasında somutlaşan hızlı
tempolu yenilikler” ile hareket etmesi nedeniyle üç yıl koruma tasarımcılar
için yeterli olmakta ve bu nedenle tasarımlar tescile ihtiyaç duymadan hukuki
korunmadan yararlanabilmektedir.
4-Sonuç
Tescilsiz
tasarıma ilişkin hükümlerin moda endüstrisi gibi hızla değişen ve niteliği
gereği uzun süreli korunmayı gerektirmeyen sektörlerde ortaya çıkan ihtiyaçlar
nedeniyle düzenlendiği söylenebilir. Tasarımcılar bu düzenlemeler sayesinde hem
zaman kaybından hem gereksiz masraflardan hem de ticari değeri olmayan
tasarımları tescil etmekten kurtulmuştur. Zira tescil işlemleri uzun süren ve
masraflı işlemler olduğundan; bahsedildiği üzere hızlı değişimlerin yaşandığı
sektörlerde pratik bir fayda sağlamamaktadır. Dolayısıyla bu konu hakkındaki
yeni hükümlerin özellikle moda endüstrisi üzerinde büyük etkisi olduğu
görülmektedir.
Av. Merve
Hilal Menteş