1. TİCARİ İŞLETMELERİN SAKLAMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUKLARI DEFTER VE BELGELER
Her tacir, Türk Ticaret Kanunu’na göre: “ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır.” (TTK md. 64). Ticari defter ve belgeleri saklama yükümlülüğü de işbu defterleri tutmakla yükümlü gerçek ya da tüzel kişi tacirler, tacir sayılanlar ve tacir gibi sorumlu olanlar üzerindedir. Tacirlerin saklama yükümlülüğü yalnızca ticari defterlerle sınırlı olmayıp aynı zamanda ticari işle ilgili tüm belgeleri kapsamaktadır. Bu belgeler ticari defterlerdeki iş ve işlemlerin tamamlayıcısı ve teyitleyicisi rolünde olup ticari defterlerin delil mahiyeti de bu belgelerin varlığına bağlıdır.
TTK Belgelerin Saklanması,
Saklama Süresi başlıklı madde 82’ye göre:
“(1) Her tacir;
a) Ticari defterlerini,
envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını,
yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet
raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma
talimatları ile diğer organizasyon belgelerini,
b) Alınan ticari
mektupları,
c) Gönderilen ticari
mektupların suretlerini,
d) 64’üncü maddenin
birinci fıkrasına göre yapılan kayıtların dayandığı belgeleri, sınıflandırılmış
bir şekilde saklamakla yükümlüdür.
(2) Ticari mektuplar, bir ticari işe ilişkin
tüm yazışmalardır.
Aynı maddenin 5.
Fıkrasına göre Birinci fıkranın (a) ilâ (d) bentlerinde öngörülen belgelerin on
yıl muhafaza edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Ticari defter ve
belgelerin 10 yıllık saklama yükümlülüğünün önemi bu belgelerin muhtemel
uyuşmazlıkların çözümündeki ispat görevidir. Defter ve belgeleri saklama
yükümlülüğüne uymamanın tek başına herhangi bir cezai yaptırımı yoktur. Ancak
tacirin defterlerini saklamamasının hukuki sorumluluk ve ispat hukuku
bakımından çok önemli hüküm ve sonuçları vardır. [1]
Bazı hallerde tacir her
ne kadar basiretli davranmış, ilgili belgelerin güvenle saklanabilmesi için tüm
önlemleri almış olsa da çeşitli sebeplerle bu belgeler yok olabilmekte, zarar
görebilmektedir. Ticari defter ve belgelerin öneminden kaynaklı olarak
Kanunumuz bu konuya dair bir çözüm yolu getirmiş ve zayi belgesi müessesesini
düzenlemiştir. Yazımızın devamında zayi belgesi alınmasının şartları, zayi
davasının hukuki niteliği ve konuyla ilgili emsal kararlara yer verilecektir.
2. MÜCBİR
SEBEPLER VE KIYMETLİ EVRAKIN ZİYAI
Hukukumuzda tacirlerin ticari
defter ve belgeleri “fiziki olarak” saklaması gerektiği kabul edilmektedir. Her
ne kadar Alman Hukuku başta olmak üzere çeşitli yabancı hukuklarda elektronik
muhafaza kabul edilse de Hukukumuzda CD, harici bellek yahut hard-disk gibi
elektronik veri depolayıcıları bünyesinde saklanmasına olanak tanınmamıştır.
Belgelerin fiziki olarak saklanması ise onları çeşitli dış etmenlerin olumsuz
etkilerine açık hale getirmektedir.
Türk Ticaret Kanunu
82/7 uyarınca: “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler;
yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık
sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı
öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer
yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava
hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da
emredebilir.”
Şayet muhafaza
altındaki defter ve belgeler çeşitli mücbir sebepler neticesinde zarar görür
yahut tamamen yok olursa, bu durumda ilgili belgelerin ibraz edilemeyecek
olmasından doğacak sorumluluk zayi belgesi ile ortadan kaldırılabilecektir.
3. ZAYİ
BELGESİ ALINMASI ŞARTLARI:
A) ZAYİ
BELGESİ İSTEYEN, DEFTER TUTMAKLA VE/VEYA SAKLAMAKLA YÜKÜMLÜ OLMALIDIR.
Zayi belgesini talep
eden tarafın defter tutmak ve saklamakla yükümlü olması gerekir. Bu gereklilik
hukuki yarar ilkesinden kaynaklanmaktadır. Tacirler, tacir sayılanlar ve tacir
gibi sorumlu olanlar bu davayı açabilmektedir.
B) ZAYİ OLAN DEFTER ve BELGELER TACİRİN
SAKLAMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUĞU VE KULLANILMIŞ TİCARİ DEFTER ve BELGELER OLMALIDIR.
Zayi davasına konu
olacak belgenin yalnız başına ticari nitelik taşıması yeterli değildir.
Tacirin, yukarıda da bahsi geçtiği üzere TTK uyarınca saklamakla yükümlü olduğu
defter ve belgeler zayi belgesine konu olabilmektedir. Kullanılmış olmaktan
kasıt ise bir hukuki iş, işlem yahut ilişkiye konu olmuş ve hukuk aleminde
değişiklik yaratmış olmaktır. Henüz kullanılmamış bir ticari defter yahut
taslak halinde bir belge bu kapsamda değildir.
C)
DEFTERLER MÜCBİR SEBEP SONUCUNDA ZAYİ OLMALIDIR.
Hangi olayların mücbir
sebep olduğu Kanunumuzda tadadi olarak sayılmıştır. TTK 68/IV’de “yangın, su
baskını veya deprem gibi bir afet sebebiyle” denilerek mücbir
sebepler sınırlandırılmamıştır. Bu sebeple zayi davası bakımından geçerli
sayılacak mücbir sebeplerin çerçeve koşulları şu şekilde sayılabilir:
a) Olağanüstü Bir
Olayın Vuku Bulması
b) Dışsallık
(Haricilik)
c) Kaçınılmazlık ve
Öngörülmezlik
d) Uygun İlliyet Bağı
Mücbir sebep Türk Dil
Kurumu tanımına göre: “herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere
karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine getirilmesine engel, borçlunun
iradesi dışında beklenmedik olaylar” şeklinde ifade edilmiştir.
TTK bağlamında, Zayi
Olma hükümleri bakımından ise benzer şekilde; kaçınılmaz ve öngörülemez
olağanüstü bir olay neticesinde, tacirin kusuru olmaksızın, muhafaza altındaki
belgelerin yok olması yahut zarar görmesi durumunu karşılamaktadır. Örneğin tacirin
kurum alarmını açmayı unutması sonucu hırsız girmesi ve belgelerin çalınması bu
kapsamda sayılmayacaktır.
Tacirin kusuru
sebebiyle meydana gelen zıya sonucunda zayi davasının reddine ilişkin verilen
ve neredeyse akademik bir yayın düzeyinde hukuki gerekçelendirme içeren
İstanbul BAM, 12. HD., E. 2022/2180 K. 2023/581 T. 17.4.2023 kararının bu
minvalde incelenmesi oldukça faydalı olacaktır:
“Dava,
hasımsız olarak açılan, zayi olduğuna ilişkin belge verilmesi
istemine ilişkin olup zayi belgesi verilmesi davaları sonuçları
itibariyle sadece davacı taraf yönünden değil, davada taraf olmayan kimseler
bakımından da sonuç doğuran dava türlerindendir.
Mahkemece
bu tür davalarda yapılacak incelemeler, sadece davacı tarafın iddia ve
delilleri ile sınırlandırılmamalı, zayi belgesi verilmesi
istenilen belgelerin, bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu belgelerden olup
olmadığı, TTK'nın 68. maddesinde yazılı afet kavramına davacıya kusur izafe
edilemeyecek olan ve irade dışında meydana gelen olayların girebileceği
gözetilerek tacirin belgelerini muhafazada gerekli dikkat ve özeni gösterip
göstermediği, tasdike tabi defterlerin tasdik edilip edilmediği, davacıya ait
defterler hakkında soruşturma bulunup bulunmadığı ve iddia edilen olayın
meydana geldiği yerin tacirin faaliyette bulunduğu yerlerden olup olmadığı
hususlarının araştırılarak, ticaret sicil kayıtları getirtilmek suretiyle
olayın şüpheden uzak bir şekilde meydana gelip gelmediğinin tespiti gerekir.
6102 sayılı TTK'nın 82/7. Maddesinde "Bir
tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını
veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama
süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün
içinde işletmenin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden bir belge verilmesini
isteyebileceği düzenlenmiştir. Tacirin söz konusu düzenlemeden yararlanabilmesi
defter ve belgelerin korunması için dikkat ve özen göstermiş bulunması, diğer
taraftan da ziya uğramanın onun iradesi dışında elinde olmayan bir neden ile
meydana gelmesi gerekmektedir.
Somut
olayda; davacı şirket … 'nun Bahçeşehir Polis Merkezi'nde alınan ifadesinde
28.06.2022 tarihinde evinin yanına park ettiğini 29.06.2022 tarihinde saat 08.00
sıralarında aracının başına geldiğinde ön konsolda bulunan hayalet ekranın,
teybinin çalındığı direksiyona zarar verildiğini belirterek şikayetçi olduğu
anlaşılmaktadır.
Yine
adı geçen tarafından 06.07.2022 tarihinde verdiği ek ifadesinde araç içinde
bulunan çantası içinde davacı şirkete ait 2021 yılı resmi defterleri ve gider
faturaları bulunduğunu, şikayetinin devam ettiğini beyan ettiği görülmüştür. Davacı
muhasebecisinin aracında defterlerin bırakılması hırsızlık vakalarının
yoğunluğu karşısında tedbirsiz davranış olduğu ve davacının hizmet aldığı
kişinin kusuru davacı şirketi bağlayacağından davacının kusuru bulunmadığına
yönelik iddiası dinlenebilir değildir. Davacı şirket, ticari
defterlerini muhafazada kusurlu bulunduğu, davacı şirket hakkında vergi
incelemesi başlatıldığı da
anlaşıldığından zayi belgesi verilmesi talebinin reddine karar
verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.”
İfade edildiği üzere
zıyaın mücbir sebep sonucunda meydana gelmesi ve tacire kusur atfetmenin mümkün
olmaması gerekmektedir. Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve 10
ilimizi etkileyen Maraş depremi hüküm bağlamında bir mücbir sebep olup bu
depremde yok olan ve zarar gören belgeler bakımından zayi davası
açılabilecektir. Yaşanan depremin büyüklüğü sebebiyle hukukumuza ek yasal
düzenlemeler yapılmış olup yazımızın devamında ayrıntılı olarak
bahsedilecektir.
D)
DEFTER ve BELGELER SAKLAMA SÜRESİ İÇERİSİNDE ZAYİ OLMALIDIR.
Yazının başında
bahsettiğimiz üzere ticari defter ve belgelerin saklama süresi 10 yıl olup zayi
belgesi talep edilebilmesi için zıyaın bu 10 yıl içinde gerçekleşmesi
gerekmektedir. 10 yılın sonunda tacirin defter ve belge saklama sorumluluğu
sona ermekte, genel zamanaşımı süreleri dolmakta ve zayi belgesi alınmasında
herhangi bir hukuki yarar kalmamaktadır. Bu sebeple 10 yıllık saklama süresi
içerisinde zayi olma şartı aranmaktadır.
E)
ZAYİ BELGESİ İSTEYEN TACİR USULÜNE UYGUN DEFTER TUTMUŞ OLMALIDIR.
“Zayi
belgesi kendine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyen taciri
ödüllendirmemelidir. Bu nedenle örneğin defterlerinin tasdikini yaptırmayan ya
da hiç defter tutmayan tacire mahkeme tarafından zayi belgesi verilmemelidir.” [2]
Bu şartın amacı usulüne uygun defter ve belge tutmayan ve kusuru bulunan tacirin hukuki imkanları kullanarak dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde fayda elde etmesine engel olmaktır. Zayi belgesi aynı zamanda delil niteliği kazanacağından tacirin haksız fayda elde etmesine bu şekilde engel olunmak istenmektedir.
F)
BAŞVURU SÜRESİNDE YAPILMIŞ OLMALIDIR.
Türk Ticaret Kanunu
82’ye göre dava, hak düşürücü süreye tabi olup esasında tacirin zıyaı öğrendiği
tarihten itibaren 30 gün içerisinde ticari işletmenin bulunduğu yer yetkili
mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Genel düzenlemenin bu yönde olmasına
karşılık ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşmiş olan deprem afeti
sonrası Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeni bir düzenleme getirilmiştir.
Yaşanan deprem
felaketinin boyutları ve 10 şehrimizde uzunca bir süre hayatın durmuş olması
sebebiyle, zayi belgesi davalarının da içinde bulunduğu ve pek çok önemli
hukuki süreçlere ilişkin sürelerin afet bölgesindeki iller bakımından durduğuna
ve dolaylı olarak sürenin uzadığına ilişkin 11.02.2023 tarihli ve 32101
Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlanmıştır.
Yayınlanan 120 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (Olağanüstü
Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi) ile;
“8/2/2023 tarihli ve
9785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla olağanüstü hal ilan edilen illerde,
yargı alanında hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; dava açma, icra takibi
başlatma, başvuru, şikayet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı
süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dahil olmak
üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler;
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanuni ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar veya ilgililer
bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen
süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler, 6/2/2023 (bu tarih dahil) tarihinden itibaren 6/4/2023
tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü
takip eden günden itibaren yeniden işlemeye başlar.” [3]
Bu sebeple cumhurbaşkanı kararnamesi ile zayi davası bakımından da 30 günlük süre 06/02/2023 tarihinden itibaren 06/04/2023 tarihine dek durmuş olacaktır. Deprem felaketinde ticari defter ve belgeleri zayi olan tacirlerin, öğrenme tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süreleri 06/04/2023’ten sonra işlemeye başlayacaktır.
4. ZAYİ
DAVASININ USUL HUKUKU BAKIMINDAN ÖZELLİKLERİ
A.
GÖREVLİ ve YETKİLİ MAHKEME
Görevli mahkeme TTK
madde 5 uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesi olup Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan
yerlerde ticaret mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme
ise zararın meydana geldiği yer değil ticaret şirketinin bulunduğu yer
mahkemesidir. Deprem felaketinde de olduğu gibi birden fazla bölgede zıya
meydana geldiği durumda dahi şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin tüm
defter ve belgeler bakımından yetkili olduğunun ifade edilmesi gerekir.
Yargıtay 11. HD'nin
4.1.2013 tarih ve 15162/105 sayılı kararında da ifade edildiği üzere: "Davacı
vekili, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu .../...'daki
işyerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle bir kısım ticari defterlerinin
ve fatura koçanlarının zayi olduğunu ileri sürerek zayi belgesi verilmesini
talep ve dava etmiştir. ... Mahkemece, davacı şirketin kayıtlı adresinin
... İli sınırları dahilinde bulunduğu, kamu düzenine ilişkin kesin yetki
uyarınca ... Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki
yönünden reddine karar verilmiştir." gerekçesiyle verilen ilk derece
mahkemesi kararı onanmıştır. Bu itibarla, kaybın gerçekleştiği yerin değil,
ticari işletme merkezinin esas tutulacağı öngörülmektedir.
Ankara BAM 21. HD'nin
13.4.2023 tarihli, 215/591 sayılı kararında söz konusu yetki kuralının kesin
yetki olduğu teyit edilmiş: "Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun
82/7. maddesi uyarınca zayi belgesi verilmesi istemine ilişkindir ... ve
eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin
esasına girilerek " hükmedilerek şirket merkezinin bulunduğu yer
mahkemesinin kesin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. TTK 68/IV’de kanun
zayi belgesinin ticari işletmenin bulunduğu yerin yetkili mahkemesinden
istenebileceğini belirtmiştir.
B.
HASIMSIZDIR
Zayi davası hasımsız
bir dava olup taraf gösterilmeden açılacaktır. Mahiyeti gereği uyuşmazlık
barındırmamakta olup yalnız belgeleri zayi olan tacirin hukuki yararına hizmet
etmektedir.
C. RESEN
ARAŞTIRMA İLKESİ ve DELİLLERİN TOPLANMASI
Zayi davası
bahsettiğimiz üzere hasımsız bir yargı işi olduğundan, “resen (kendiliğinden)
araştırma ilkesi” geçerlidir. Zayi belgesinin alınması yalnızca taciri değil bu
belgelerle ilgili herkesi etkilemekte olup kamusal bir anlam ifade etmektedir. Bu
sebeple maddi gerçeğin açığa çıkarılması ve delillerin takdiri ile tespiti
hususunda hakim talep olmaksızın harekete geçecektir.
5. TTK
BAKIMINDAN ZAYİ BELGESİ ALINMAMASININ HÜKÜM ve SONUÇLARI
Ticari defter ve
belgeleri bir mücbir sebep sonucu zayi olan tarafın zayi belgesi almaması
durumunda özellikle ispat hukuku açısından önemli sonuçlar doğmaktadır. Meydana
gelecek bir uyuşmazlıkta davanın tacir tarafın hasmı, tacire ait defter ve
belgelere delil olarak dayandığı vakit mahkeme tacirin bu belgeleri mahkemeye
ibrazını talep eder. Bu durumda tacir defter ve belgeleri ibraz edemez ve
geçerli bir zayi belgesi sunamazsa bu durumda TTK 68/IV son cümle gereğince,
defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır. İbraz edilemeyen belgelere dayanmış
taraf şayet dayandığı belgelerin doğruluğu hususunda yemin ederse iddiasını ispatlamış
sayılacak; zayi belgesi almamış olan tacir taraf için aleyhe sonuç doğacaktır.
Ancak şayet taraf
ibrazı istenen defter ve belgelere ilişkin zayi belgesini mahkemeye sunarsa
üzerindeki ispat yükü kalkacak ve hasmı bu delile dayanamayacaktır.
6. YARGITAY
KARARLARI IŞIĞINDA ZAYİ DAVASI
Bu başlık altında,
açıkladığımız konuların kararlar ışığında uygulamadaki karşılığını göreceğiz.
Yukarıda saymış
olduğumuz mücbir sebebin koşullarından “dışsallık-haricilik” unsuruna ilişkin
Yargıtay’ın yapmış olduğu değerlendirme ekteki kararda görülebilecektir:
· 11.
HD., E. 2016/9846 K. 2018/2950 T. 19.4.2018 tarihli Yargıtay Kararı:
“Davacı vekili, müvekkili şirketin yük nakliye
sektöründe hizmet gösterdiğini, 02/03/2016 tarihinde şirket merkezinde elektrik
kontağından çıkan yangın sebebiyle binanın tamamen yandığını ve enkaz haline
geldiğini, şirket merkezinde 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılına ait ticari
defterlerin bulunduğunu, bu defterlerinin tümünün zayi olduğunu
belirterek söz konusu evraklara ilişkin zayi belgesi verilmesini
talep etmiştir.
Mahkemece
tüm dosya kapsamına göre, ...’nın 82. maddesi
uyarınca zayi belgesi istenebilecek olan olay tacirin faaliyet
ve işletmesi dışında kalan harici bir olay olması gerektiği, bu haricilik
unsurunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı
davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava,
davacı şirketin şirket merkezinde 02/03/2016 tarihinde çıkan yangın
nedeniyle zayi olan ticari defterlerine
ilişkin zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir. Dosyada
mevcut itfaiye raporuna göre, şirket merkezinde yangın çıktığı sabittir. 6102
sayılı ...’nın 64. maddesi uyarınca tacirin ticari işletmesinde defter tutma
yükümlülüğü düzenlenmiştir. Davacının bu belgeleri ticari işletmesinde
sakladığı sırada yangın sonucu zayi olduğuna ilişkin iddiasının aynı
Kanun’un 82/7. maddesi kapsamında olduğu gözetilerek uyuşmazlığın
değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş
olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.”
Zıyaa konu defter ve
belgelerin belirli olması, mücbir sebep ile zıya arasındaki illiyet bağının
ortaya konulabilmesi hususu davanın kabulü bakımından önemlidir. Aksi halde
mahkemece davaya konu belgelerin zayi olduğu hususunda vicdani kanaatin
oluşmaması ve davanın reddedilmesi ihtimali bulunmaktadır. Ekteki kararda
yangında zayi olan belgelere ilişkin tutanakların yetersizliği, arşivlenen
evrakların konumu ile mücbir sebep arasında illiyet bağı kurulamadığı, tacirin
gerekli dikkat ve özeni göstermediği ve çıkan yangında davacı şirkete ait tüm
ticari defter kayıt ve belgelerin yandığı hususunda vicdani bir kanaat
oluşmadığı gerekçesi ile reddedilen dava bu hususa örnek teşkil etmektedir:
· 11.
HD., E. 2016/9784 K. 2018/2146 T. 20.3.2018 tarihli Yargıtay Kararı:
“Davacı
vekilli, müvekkilinin 6-7 Ekim 2014 tarihinde ... İlçesinde yaşanan olaylardan
zarar görmemesi için defterlerini şirket merkezinden daha güvenli olan ...
Petrolde bulunan arşiv olarak kullanılan yerde tuttuğunu, ....08.2015 günü saat
...:... sıralarında arşiv olarak kullanılan yerde elektrik kesintileri sonucu
jeneratörün devreye girmesi ile oluşan akım sıkıntısından kaynaklı olarak
yangın çıktığını, olayla ilgili olarak Emniyet Müdürlüğünün olay yeri inceleme
ekiplerince tutanak tutulduğunu, çıkan yangın sonucu müvekkili olduğu şirketin
kurulduğu günden bu yana tuttuğu muhasebe ile ilgili ve saklamakla mükellef
olduğu tüm yasal defterlerin okunamaz, tasnif edilemez bir hale geldiğini,
ileri sürerek ... madde 82/7 uyarınca zayi belgesi verilmesini
istemiştir.
Mahkemece
tüm dosya kapsamına göre, dava dilekçesinde belirtilen defter kayıt ve
belgelerin tamamının yandığı belirtilmiş ise de yangın mahalline gelen güvenlik
görevlileri tarafından hangi defterlerin yandığı, hangilerinin yarı yanmış ve
ıslanmış olduğu hususunda bir belirleme yapılmamış olduğu, aynı yerde çıkan
yangın neticesinde ... farklı şirkete ait defter ve belgeler için ...
ayrı zayi belgesi verilmesi istemi ile dava açıldığı, olay yeri
inceleme raporuna göre; yangın sırasında depo olarak kullanılan oda içerisinde
4 adet ahşap rafın bulunduğu, bunlardan ... tanesinin yandığı, 1 tanesinin
kısmen yandığı, bir tanesinin ise sağlam olduğu, odada bulunan kapaklı ahşap
dolabın kısmen yandığı, yine bir kısmı tamamen bir kısmı ise kısmen yanan çok
sayıda içinde fatura ve evrakların bulunduğu kapaklı dosyaların bulunduğunun
tutanağa bağlandığı, ancak davacı şirketle beraber tüm diğer şirketlerin aynı
yerde defterlerinin tutulduğu, bu büyüklük ve hacimde
olan tüm defterlerin yukarıda bahsedilen tutanaklar içeriğine göre çıkan
yangında kesin olarak yanmış olduğunun belirlenmediği, yarı yanmış ve ıslanmış
defterlerle ilgili davacı şirketçe her hangi bir tutanak tanzim ettirilmediği,
ayrıca davacıya ait kayıt ve belgelerin iş merkezi dışında başka bir adreste bulunmasını
gerektiren gerekçenin makul bir gerekçe olmadığı ve tacirin belgelerinin
muhafazada gerekli dikkate ve özenin göstermediği, çıkan
yangında davacı şirkete ait tüm ticari defter kayıt ve belgelerin yandığı
hususunda vicdani bir kanaat oluşmadığı, gerekçesi ile davanın reddine karar
verilmiştir.
Kararı,
davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava
dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde
dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir
yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde
değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz
itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…”
· 11.
HD. E. 2016/11766 K. 2018/3546 T. 14.5.2018 tarihli Yargıtay Kararı:
“Davacı vekili,
müvekkili olan kooperatifin .... köyünde bulunan bakkaliye dükkânı ve
yazıhanesinin 27.07.2015 tarihinde yandığını, yangın neticesinde zikredilen
yerlerde bulunan resmi evrak ve
belgelerin zayi olduğunu, zayi olan belgelere ilişkin
olarak itfaiye müdürlüğünce yangın ve hasar tespit tutanağı tutulduğunu ileri
sürerek taraflarına bu belgelere ilişkin
olarak zayi belgesi verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya
kapsamına göre, TMK'nın 6. maddesi uyarınca taraflardan her birinin hakkını
dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu ancak davacı tarafın
yangın esnasında dava dilekçesinde belirtilen eşya ve
evrakın zayi olduğunu ispat edemediği, davacı tarafça ispat için
tanık deliline başvurulmuşsa da salt tanık beyanının dava konusu iddianın
ispatı için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili
temyiz etmiştir.
Dava, ticari defter ve
kayıtların zayi olması nedeniyle TTK'nın 82/7. maddesine göre
hasımsız olarak açılan zayi belgesi verilmesi talebine
ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak davacı kooperatifin merkezinin ve ürünlerinin satışına ilişkin ticari
işletmesinin bulunduğu binanın yandığı toplanan delillerden anlaşılmıştır. Bu
durumda kooperatife ait kanunen tutulması gereken ticari defter ve belgelerin
kooperatifin merkezinde bulundurulmasının olağan olduğu ve yangın
nedeniyle zayi oldukları kabul edilerek sonuca varılması gerekirken
yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz
isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.”
Son olarak anılan
kararda görüldüğü üzere davacının delillerinin yetersiz olduğu gerekçesiyle
reddedilen bir davanın Yargıtay’ca yangın mücbir sebebiyle zayi olduğunun
kabulü ve illiyet bağının re’sen tesisi ile bozma kararı verdiği karar uygulama
bakımından önemli bir örnek teşkil etmektedir.
SONUÇ
OLARAK;
Defter tutmakla yükümlü
bulunan tacirler, buna ek olarak defter ve belgeleri saklamakla da yükümlü olup
bu belgelerin yasal süre boyunca fiziken muhafazası gerekmektedir. İspat değeri
başta olmak üzere bu belgeler hukuken çok büyük önem arz etmektedir. Bu
belgelerin çeşitli mücbir sebepler neticesinde zarar görmesi yahut yok olması
halinde ise ibrazın imkansızlığından doğacak hukuki sorunlar zayi belgesinin
alınması ile önlenebilmektedir. Çeşitli maddi ve usuli koşulları bulunan zayi
davası özetle, tacirin muhafazası altındaki defter ve belgelerin tacirin kusuru
olmaksızın bir afet yahut mücbir sebep neticesinde yok olması halinde açılan,
zayi belgesi verilmesine karar verilmesi halinde tacirin ibraz ve ispat
yükümlülüğünü kaldıran hasımsız bir davadır. Saklama süresi içerisinde yok olan
defter ve belgeler için zayi belgesi alınmaması durumunda tacirin hukuki sorumluluğunun
doğması gündeme gelecektir.
Av. Gamze Nur Şan
Kaynakça:
1. “Türk
Ticaret Kanunu Bağlamında Defter Tutma Yükümlülüğü, Mehmet Ali AKSOY,
Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi Hakemli Makale, 6(2) 2016, s. 135–168.
2. “Ticari
Defterlerin ve Belgelerin Saklanması, Zıyaı, Zayi Belgesi, Böyle Bir Belgenin
Alınması ve Alınmamasının Hüküm ve Sonuçları, Oruç Hami ŞENER, Dokuz Eylül
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 6, Sayı: 1, 2004.”
3. “Deprem
Bölgesinde Yargısal Sürelerin Durdurulması, Türkiye Barolar Birliği web
sitesi, 10.04.2023 tarihli duyuru. https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/deprem-bolgesinde-yargisal-surelerin-durdurulmasina-yonelik-uygulamanin-kapsami-genisletilmistir-83715”