Özgün Law Firm

Özgün Law Firm

TÜRKİYE’DE BULUNAN YABANCI UYRUKLU KİŞİLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ HAKKINDA

TÜRKİYE’DE BULUNAN YABANCI UYRUKLU KİŞİLERİN SINIR DIŞI EDİLMESİ HAKKINDA

1. Sınır Dışı Kavramı

"Sınır dışı (removal/expulsion)" terimini en yalın anlamıyla, ülkede bulunması istenilmeyen bir yabancının ülke sınırlarının dışına çıkarılmasıyla sonuçlanan işlem olarak tanımlayabiliriz. İşlemin türü, adli veya idari karar olma bakımından ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir.

Ülkeler, yabancı uyruklularla ilgili konularda uluslararası sözleşmelere uygun olarak birtakım kısıtlamalar getirmenin meşruiyeti çerçevesinde kamu düzeni veya kamu güvenliğini ya da kamu sağlığını korumak amacıyla, yabancılar hukukunun en temel konularından biri olan sınır dışı işlemini uygulamaktan kaçınmazlar. Zira 'sınır dışı kararı' ve 'sınır dışı etme', düzensiz göçle mücadele çalışmaları içinde de ilk akla gelen kavramlardır.

Sınır dışı etme, kişinin ikamet ve seyahat hakkını kısıtlayan ve bu hakların tasarrufuna doğrudan müdahale eden bir eylem olması nedeniyle, aynı zamanda devletlerin egemenlik haklarını kullanmasıyla ilişkilendirilen bir kavramdır. Milletlerarası örf ve adet hukukunda, ülkelerin bu konuda münhasır yetkili oldukları ve bu yetkinin ülkeleri üzerindeki egemenliklerinden kaynaklandığı kabul edilir.[1]

 Sonuçları itibarıyla yabancıların ve yakınlarının yaşamında kalıcı izler bıraktığından, işlemin sağlam hukuki dayanaklar ve karara karşı etkin itiraz mekanizmalarının öngörüldüğü bir sistem içinde yerinde getirilmesi son derece önemlidir.

Sınır dışı kararı ve işleminden söz edildiğinde, bu kavramlarla sıkça anılan geri çevirme (refoulement)" işleminin sınır dışı etme işleminden farkını da belirtmek gerekir. Geri çevirme, sınır yönetimi konuları içinde yer alır ve işlem, sınır kapılarının bulunduğu noktada gerçekleşir. Buna göre geri çevirme, ülkeye kabul edilemez yolcuların sınır geçişi yaptırılmadan geri gönderilmesiyken, sınır dışı etme, daha önce ülkeye kabul edilmiş ya da izinsiz yollarla ülke sınırlarını geçebilmiş kişilerin, hukuka uygun alınmış karara bağlı bir işlemle ülkelerine veya üçüncü bir ülkeye gönderilmeleridir.

Sınır dışı işlemleri ele alınırken "toplu sınır dışı", ayrıca değerlendirilmesi gereken konular arasındadır. Esas olan, sınır dışı işleminin bireyselliğidir. Bu çerçevede aynı eylem temel alınarak birden fazla yabancı için sınır dışı kararı mümkün olmakla birlikte, kararların her bir yabancının kendi koşulları göz önünde bulundurularak bireysel değerlendirmeyle alınması, gerekçesiyle birlikte itiraz için hukuki yollar da gösterilerek yabancıya tebliğ edilmesi gerekir. Aksine, yapılacak bir tek değerlendirme ve bir tek kararla, birden fazla yabancı hakkında sınır etme kararı alınması ve yazılı tebligatın topluca yapılması uluslararası hukuka aykırıdır. Sınır dışı konularının YUKK'la ayrıntılı ve köklü değişikliklerle yeniden düzenlenmesinde, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin sınır dışı konularındaki Türkiye kararlarının başlıca etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle, İran doğumlu "Abdolkhani ve Karimnia Türkiye davası" olarak bilinen ve Türkiye'de iç hukuk yolları tüketilmeden İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından görülmeye başlanan davanın Türkiye yönünden sonuçları, bu alandaki ihtiyacı ortaya koyması açısından bir kilometre taşı niteliğindedir. [2]


2.  Sınır Dışı Etme Kararı


Yürürlükten kaldırılan (mülga) 5683 Sayılı Kanun'da, ülkeden çıkma daveti yapıldıktan sonra bunu yerine getirmeyenler için zorlayıcı tedbir olarak öngörülen sınır dışı işlemi, karar alma sürecine dayanan bir yapı içinde YUKK'ta yeniden düzenlenmiş; tartışmaların odak noktasını oluşturan anlaşılması güç genel ifadelerden mümkün olduğunca kaçınılmıştır.

Söz konusu mülga 5683 Sayılı Kanun'un 19'uncu maddedeki sınır dışı düzenlemesine göre, yabancıların sınır dışı edilebilmesi için başlıca iki neden öngörmüştü: Birincisi ‘umumi güvenlik', ikincisi 'siyasi ve idari icaplara aykırılıktır. İçeriği ve sınırları çok belli olmayan bu kavramlar, zaman içinde sınır dışı etme işleminin omurgasını oluşturulmuş ve uygulama idarenin geniş takdir yetkisi altında şekillendiğinden tartışmalar hep sürmüştür.

YUKK'ta "sınır dışı etme kararı (removal decision)" kilit öneme sahiptir. Sınır dışı etme kararının düzenlendiği 53'üncü maddenin, bir an için metinden çıkarılmış olduğu düşünüldüğünde, daha sonra teselsül eden (ardı sıra gelen) sınır dışı hükümlerinin dayanağının ortadan kalktığı görülecektir. Dolayısıyla sınır dışı işleminin bir karara dayanması mutlak koşuldur. Kanun'da sınır dışı bölümü, idareye, yabancıları sınır dışı edebilme hakkı tanıyarak başlamakta, ancak bunun bir sınır dışı kararıyla yapılabileceği belirtilmektedir:

"Yabancılar, sınır dışı etme kararıyla, menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilir" (YUKK, md. 52/1).

Madde metnine göre sınır dışı etme işleminin zorunlu unsurları şunlardır:

2.1. Türk Vatandaşı Olmama

Sınır dışı işleminden söz edilebilmesi için, işleme konu olan kişinin hukuken yabancı olması kuraldır. Türk vatandaşlığı bulunan, hali hazırda vatandaşlıktan çıkmamış veya çıkarılmamış bir kimse hakkında YUKK'un 52'nci maddesi kapsamında işlem yapma olanağı yoktur.

2.2. Alınmış Sınır Dışı Kararı

İdarenin bu konuda mevzuata uygun olarak almış olduğu sınır dışı etme kararı, işlemin ikinci unsurudur. Yazılı olmayan ve tebliğ edilmemiş bir emirle sınır dışı işlemlerine başlanılamayacaktır.

2.3. Gönderilecek Ülkenin Tespiti

Sınır dışı işleminde yabancının kendi ülkesine gönderilmesi önceliktir. Transit kullanacağı ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı etme, ikinci ve üçüncü seçenekler olarak getirilmektedir. İlk olarak "menşe ülkesine" ibaresinin kullanılmasının bir amaca yönelik olduğu açıktır. Uluslararası göç hukukunun yazılı ya da genel teamülleri de uygulamanın doğal yapısının bu şekilde olduğunu ortaya koymaktadır.

"Menşe ülke (country of origin)" tabiri göç literatüründe, 'göç akınlarının düzenli ya da düzensiz olarak kaynağı durumundaki ülke' şeklinde ifade edilmektedir. Sınır dışı işlemine konu olan yabancının düzensiz göçün bir parçası haline geldiğini göz önüne aldığımızda menşe ülke; yabancının uyruğunda bulunduğu, vatandaşı olduğu ülkedir. Kanun Koyucunun "ülkesine" ibaresi yerine "menşe ülkesi" ibaresini tercih etmesi, kavramın kapsamını genişletme amaçlıdır. Çünkü yabancının uzun süre kaldığı veya kalma hakkının bulunduğu ülke de menşe ülke sayılabilmektedir. [3]

Sınır dışı işleminin, ülkede kalması arzu edilmeyen yabancıların ülke sınırları dışına çıkarılması işlemi olduğu açıktır. Bu işlemin gerekçeleri; vize süresini ihlal etmek, izinsiz çalışmak vb. idari emirleri yerine getirmemek olabileceği gibi kamu düzeni ve güvenliği ya da kamu sağlığı açısından ciddi tehdit özelliği taşıyan adli suçlara karışmak da olabilmektedir. Bu durumda, yabancıların kendi ülkesi dışındaki ülkelere sınır dışı edilmelerinin yaygın bir uygulamaya dönüşmesi bir takım olumsuz durumları da ortaya çıkarabilecektir. Örneğin yaygınlaşacak bu tip uygulamalar "kişileri o ülkeden gizleme" algısını da doğurabileceğinden, zamanla iki ülke arasındaki iyi niyet ve güvene dayalı ilişkilere zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Kaldı ki, üçüncü bir ülkeye sınır dışı etmenin gündeme gelmesi için haklı nedenlerin ortaya çıkmış olması gerekir. Bunlardan bazıları şunlardır:

a) Seyahat belgelerindeki eksikliklerin tamamlanması için yabancının uyruğunda bulunduğu ülkenin temsilcilikleriyle temasa geçilmesine rağmen makul süre içinde bu belgelerin sağlanamaması

b) Coğrafi uzaklıklar ve ulaşım ağı sorunları nedeniyle, yabancının ülkesiyle ilgili seyahat programlarının oluşturulmasındaki zorluklar

c) Yabancının, haklı nedenlerle ülkesine dönmek istememe ısrarı

Sınır dışı edilmesine karar verilen kişi kendi ülkesine değil de üçüncü bir ülkeye gönderilecekse, bu ülke makamlarınca kabul edileceğinin kesinleştirilmesi oldukça önemlidir.

 

3. Sınır Dışı Kararı İçin Değerlendirme ve Yetkili Makam

 

Sınır dışı etme kararına ilişkin il göç idaresi müdürlüklerince yapılacak değerlendirme, il göç idaresi müdürlüğünde, geri gönderme merkezlerinde veya il göç idaresi müdürlüğünün uygun bulacağı başka yerlerde yapılabilmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün sorumluluk bölgesinde yakalanan yabancıların, değerlendirmenin yapılacağı yere hangi birim tarafından götürüleceğinin tespiti hususunda mülki idare amiri yetkilendirilmiştir (UY, md. 54/2, 4).

Sınır dışı etme kararında yapılacak değerlendirmenin çerçevesini, YUKK'un 54'üncü maddesinde sayılan "sınır dışı etme kararı alınacaklar" ile 55'inci maddesindeki "sınır dışı kararı alınmayacaklar" başlıkları altında belirlenen hususlar oluşturmaktadır. Yapılan değerlendirme sonunda, YUKK'un 54'üncü maddesi kapsamında olduğu anlaşılanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaktadır. Nitekim Abdolkhani ve Karimnia Türkiye davasında başvuranlar, yetkililerin sınır dışı kararı olmadan kendilerini sınır dışı ettiklerini ileri sürmüşler, Türkiye tarafından da alınmış bir sınır dışı kararı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesine ibraz edilememiştir. Sınır dışı etme kararının alınmasındaki yetki, genel olarak valiliklere verilmiştir. Valilikler bu yetkilerini resen kullanabildikleri gibi, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün almış olduğu kararın gereğini de yerine getirmektedirler (YUKK, md. 53/1). Sınır dışı kararıyla ilgili değerlendirme ve buna ilişkin kararının alınması, en geç kırk sekiz saat içinde tamamlanır (YUKK, md. 57/1). YUKK'un 54'üncü maddesi kapsamında olduklarından veya olabileceklerinden dolayı, kolluk tarafından yakalanan yabancılar derhal il göç idaresi müdürlüklerine bildirildiğinden kolluk tarafından yakalanan yabancılarda kırk sekiz saatlik sürenin kolluğun il göç idaresi müdürlüğüne bilgi vermesiyle birlikte başlatılması makul bir uygulama olarak ortaya çıkmaktadır (YUKK, md. 57/1). Değerlendirmenin kırk sekiz saat içinde tamamlanabilmesi için, değerlendirmeye konu yabancılar hakkındaki bilgilerin en seri yolla, olabildiğince ayrıntılı ve doğru bilgileri içermesi ayrı bir öneme sahiptir.

Kirk sekiz saatlik sürenin yerine getirilmesine ilişkin ilkeler şunlardır: (UY, md. 53/2):

a) Kolluk tarafından yakalanan yabancılarda; kırk sekiz saatlik süre geri gönderme merkezi bulunan illerde yabancının geri gönderme merkezine teslim edildiği, geri gönderme merkezi olmayan veya geri gönderme merkezi dolu olan illerde ise kolluğun yabancı ile ilgili derlediği belgeleri il göç idaresi müdürlüğüne ilettiği andan itibaren başlar.

b) İl göç idaresi müdürlükleri tarafından tespit edilen yabancılarda kırk sekiz saatlik süre, yabancının il müdürlüğünde hazır bulunmasından itibaren başlar.

Sınır dışı etme kararıyla ilgili değerlendirmenin, ilke olarak işlemlerin başlatıldığı ilde tamamlanması gerekmektedir. Personel sayısı ve idarenin fiziki kapasitesine göre farklı seçenekler de gündeme gelebilecektir. En yakın geri gönderme merkezi bu amaçla uygun yer olarak kullanılabilir.

Sınır dışı etme kararının alınmasında değerlendirme, sürecin önemli bir parçasıdır. Değerlendirme sonucunda sınır dışı etme kararı alınmadığında bile, 'sınır dışı etme kararı alınmasına yer olmadığına dair karar' alınmasının zorunlu tutulması, sürecin en az hata payıyla yürütülmesi açısından önemlidir (UY md, 52/5).

 

4. Sınır Dışı Etme Kararının Tebliği

 

Sınır dışı etme kararının gerekçeli şekilde alınması, kararın en önemli unsurlarından biridir. Çünkü yabancının, yasal temsilcisinin ya da avukatının karara karşı yargı yoluna başvurması, idarenin gerekçesine dayalı olarak gelişecektir. Bu bakımdan Kanun, sınır dışı etme kararının gerekçesiyle birlikte tebliğ edilmesini zorunlu tutmuştur. Öte yandan yabancı, avukat tarafından temsil edilmiyorsa, etkin başvuru hakkının zarar görmemesi için kendisinin veya yasal temsilcisinin sınır dışı etme kararının sonuçları, bu karara itiraz usulleri ve süreleri konularında bilgilendirilmesi gerekecektir (YUKK, md. 53/2).

Abdolkhani ve Karimnia Türkiye davasında, işlem süreçlerine ilişkin "tebliğ", önemli başlıklardan biri olarak ele alınmıştır. Türkiye, başvuranların sınır dışı kararına karşı yerel başvuru yollarının tüketilmediğini ileri sürmüş ise de başvuranlar, kendilerine tebliğde bulunulmadığını, bundan dolayı da yargı yollarını kullanamadıklarını ileri sürmüşler, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, başvuruların usule uygun olduğunu belirterek başvuruları kabul etmiştir.

İdarenin tasarrufunu tebliğ etmesi, başka ifadeyle, yaptığı işlem hakkında kişiyi bilgilendirmesi, yapılış şekli açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Yakalanan, özgürlüğü kısıtlanan yabancılara, yakalama nedenleri ve her türlü suçlamanın en kısa sürede ve anladığı dilde bildirilmesi gerekmektedir (İHAS, md. 5/2). Abdolkhani ve Karimnia Türkiye davasında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, şahısların niçin gözaltına alındıklarının kendilerine bildirilmediğini ileri sürerek İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin beşinci maddesinin dördüncü fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmesinde, anladıkları dilde bilgilendirilmemiş olmaları başlıca etkendir. Dolayısıyla tebliğ işlemi, şekli olmaktan ziyade, içeriğin anlaşılmasını sağlayan bir araç olarak ele alınmalıdır. Tebliğde; ne yapıldığı kadar, neyin niçin yapıldığı ve buna karşı hangi adımları atabileceklerine dair detaylar yabancılara tam olarak aktarılabilmelidir.

Sınır dışı etme kararının tebliğini ve itiraz usulleri hakkında bilgilendirmeyi düzenleyen YUKK'un 53'üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bu işlemin yabancıların anladığı dilde' yapılacağına ilişkin net bir ifade kullanılmamakta ise de "tebligat" başlığı altında düzenlenen 100'üncü maddesinin ikinci fıkrasında, tebligatın, tebligata konu kişinin yabancı olduğu ve varsa özel durumu dikkate alınarak yapılması için Uygulama Yönetmeliği'ne atıfta bulunulmuştur. Bu hükmün, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından ortaya konulan ihlalin giderilmesini sağlamada yeterli olacağı düşünülmektedir.

 

5. Sınır Dışı Etme Kararına Karşı Etkili Başvuru Hakkı ve Sonuçları

 

Sınır dışı etme kararının gerekçesiyle birlikte tebliğ edilmesinden ve itiraz usulleri hakkında bilgilendirmenin yapılmasından sonra YUKK'un bir sonraki maddesi olan 53'üncü maddenin üçüncü fıkrasında, itiraz makamları, itiraz süresi ve sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre yabancı veya yasal temsilcisi da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilmektedir. Sınır dışı etme kararına karşı idare mahkemesine başvurulduğunda, yabancı, avukatı ya da yasal temsilcisi sınır dışı etme kararını alan makama da bilgi verir. Dolayısıyla bu husustaki uyarının, yabancıya yapılacak sınır dışı etme kararına ilişkin tebligatta yer alması önemli bir ayrıntı olarak değerlendirilmelidir (UY, md. 56/3).

Mahkemenin, başvuruyu on beş gün içinde sonuçlandırması öngörülmüştür. Mahkemenin kararının kesin olduğu dikkate alındığında, tebliğin ve karar içeriğinin yabancı tarafından eksiksiz olarak bilinmesinin önemi bir kat daha artmaktadır.

Aynı fıkradaki düzenlemeye göre, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesinde ifade edilen, 'hukuki yollara yapılacak başvuruların sonuç doğurucu olması kuralını da karşılayacak şekilde, gerek dava açma süresi olan yedi gün içinde gerekse yargı yoluna başvurulmasından itibaren yargılama sonuçlanıncaya kadar geçecek sürede yabancının sınır dışı edilmesi işlemi durmaktadır (YUKK, md. 53/3). Böylece, Abdolkhani ve Karimnia Türkiye davasında, tebliğ edilemediğinden idare mahkemesinde dava açılamadığı, açılmış olsa dahi işlemin yürürlüğüne etkisi olmayacağından etkin başvuru kuralının işlemediği gerekçesiyle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesinin ihlali yönündeki kararında ileri sürülen hususlarda önemli ilerlemeler sağlanmıştır.

Konuyla ilgili olarak 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden yaklaşık 43 ay sonra yapılan değişiklikle YUKK'un 53'üncü maddesindeki sınır dışı etme kararına karşı yargı yoluna başvurulmasının sınır dışı etme işlemini otomatik olarak erteleyen düzenlemesinde değişikliğe gidilmiştir. YUKK'un 54'üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki "terör örgütü yöneticisi, Üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar" ile (d) bendindeki "kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" ve "uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütüyle ilişkili olduğu değerlendirilenler" sınır dışı etme kararına karşı yargı yoluna başvursalar bile, otomatik erteleme güvencesinden yararlandırılmayacakları bir döneme geçilmiştir. [5]

Sınır dışı etme kararına karşı açılan davanın yürütmeyi bazı yabancılar için otomatik olarak durdurması, bazıları için herhangi bir güvence sağlamayarak kararın uygulanmasında bir etkisinin olmaması şeklinde ortaya çıkan yeni düzenlemeden sonra konu tartışılmaya başlanmıştır.

Son olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 30.05.2019 tarihinde başvurusunda Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin kararı, Türk yabancılar hukukundaki sınır dışı etme prosedürlerine ilişkin çerçeveyi açıkça ve yeniden belirlemiş olmaktadır.

Başvurucu, sınır dışı edilmesine ilişkin idarenin kararının ardından, ülkesinde işkence görmesi nedeniyle Türkiye'ye geldiğini belirterek hakkındaki işlemin iptali için idare mahkemesi nezdinde yürütmenin durdurulması talebinde bulunmuş ve aynı zamanda iptal davası açmıştır. Başvurucunun talebi kabul edilmemiş ve kötü muamele iddialarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucu, hakkındaki sınır dışı etme kararının her an yerine getirilebilir olduğunu ve pratikte idare mahkemesinin etkili bir başvuru yolu olmaktan çıktığını belirterek idare mahkemesinde dava açtığı gün tedbir talebiyle birlikte Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararına karşı başvurulabilecek etkili bir yargı yolu bulunmaması nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde güvence altına alınan anayasal hakları ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkı çerçevesinde konuyu ele almıştır. Mahkeme, başvurucunun iddialarını ciddi nitelikte olduğunu kabul ederek sınır dışı işleminin durdurulmasına karar vermiştir. Sınır dışı etme kararı ve buna karşı idare mahkemesinde açılan dava ve mahkemece davanın reddiyle ortaya çıkan durumu değerlendiren Mahkeme, idare mahkemesinin mevcut mevzuatı yorumlamasında herhangi bir yanlışlığın bulunmadığını, sorunun 6458 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikten kaynaklı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, değişikliğin Anayasa'da güvence altına alınan yaşam hakkı, kötü muamele yasağı, etkili başvuru hakkı ile Anayasa Mahkemesinin bu konudaki yerleşik içtihatlarıyla uyumlu olmadığını da kaydederek, açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17'nci maddesiyle bağlantılı olarak 40'inci maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine, pilot karar usulünün uygulanmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonuçlanana kadar başvurucunun sınır dışı edilmemesine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi, 6458 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikten sonra, aynı mahiyette 08.04.2019 tarihi itibariyle 1545 başvuru daha yapıldığını, bu başvuruların mevzuat değişikliğine bağlı yapısal bir sorundan kaynaklanması nedeniyle, 12.06.2018 tarihinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca pilot karar usulünün başlatılmasına karar verildiğini ve yukarıda sözü edilen başvurucunun dosyasının pilot dava olarak ele alındığını, bundan amacın benzer başvuruların tamamen ihlalle sonuçlanması yerine idari mercilerce konunun çözüme kavuşturulması ve bu suretle ihlalin kaynağının ortadan kaldırılarak yapısal sorunun düzeltilmesinin sağlanması olduğunu belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesi kararında, öngörülen süre içinde yapısal sorunun ve bu kapsamda kalan başvuruların ilgili mercilerce çözülmemesi halinde benzer nitelikteki davaların topluca karara bağlanmasının da mümkün olacağını ifade etmiştir.

Görüldüğü üzere Mahkeme, vermiş olduğu kararla 6458 sayılı Kanun'un değişiklikten önceki sınır dışı etme kararlarına karşı güvencelerin etkili başvuru hakkının kullanılmasına imkan sağladığını, bu konudaki ihlallerin önüne geçilebilmesi için 2016 yılında yapılan değişikliklerin gözden geçirilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.

Bu gelişmelerin ardından, sınır dışı kararına itiraz edilmesiyle ortaya çıkan, itirazın otomatik durdurucu sonucunun bazı yabancılar için uygulanmayabileceğine ilişkin 2016 yılında yapılan değişiklik yürürlükten kaldırılmış, YUKK'un 2013 yılındaki ilk düzenlemesine dönülmüştür. Maddenin son şekli aşağıdaki gibidir:

"Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması halinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez" (YUKK, md. 53/3).

YUKK'un ilk halinden farklı olarak itiraz için öngörülen on beş günlük sürenin son değişiklikte yedi güne düşürülmesi, geri gönderme merkezlerinde geçirilecek sürenin kısalması, merkezlerde oluşabilecek yoğunluğun önlenmesi, idari kararların özellikleri açısından bakıldığında, idari bir karar olan sınır dışı kararının uygulamaya yansıtılmasındaki süreci kısalacak olması gibi açılardan olumlu görülse de, değişikliğin Anayasa'nın kişi haklarının düzenlendiği ikinci bölümde yer alan hükümlere aykırılığının ileri sürülmesi olasıdır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin on beş günlük süreye daha önce yapılan, Anayasa'ya aykırılık itirazını reddettiği bilinmektedir. Ankara 1. İdare Mahkemesinin süre sınırlaması itirazına altmış günlük genel dava açma süresine oranla daha kısa olarak belirlenen söz konusu sürenin tarafların doğabilecek belirsizlikleri bir an önce sonuçlandırma amacı taşıdığına işaret ederek iptal talebini reddetmiştir.[6]

 

6. Sınır Dışı Edilmeyecek Olanlar

 

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa göre, vatansızlar da sınır dışı edilebilir. Ancak bunların yabancılardan farklı olarak sınır dışı edilmeleri daha ağır şartlara bağlanmıştır: Vatansızlar, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehdit oluşturmadıkları sürece sınır dışı edilmezler. Ciddi tehdidin ölçütü olmadığı için, idarenin bu konuda geniş bir takdir yetkininin bulunduğu açıktır. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 55 inci maddesine göre, sınır dışı edilmeyi gerektiren durum olsa bile, yabancının sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunursa, sınır dışı edilmeyecektir. Ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler de bu durumlarını devamı süresince sınır dışı edilmezler. Bu kapsamda yine, hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkanı bulunmayanlar, mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları, tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları da sınır dışı edilmeyeceklerdir. Ancak mazeretleri ortadan kalkan yabancılar, sınır dışı edileceklerdir. [7]

 

SONUÇ

 

Genel olarak bir yabancının Türkiye’deki varlığı ya da davranışları onun ülke dışına çıkarılmasını gerektirir. Yabancıların isteklerine bakılmaksızın ülke dışına çıkarılması olarak ifade edilebilecek sınır dışı etme, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelmekle birlikte, devletin ülkesel egemenlik yetkisinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde yabancıların sınır dışı edilmeleri ile ilgili birden çok düzenleme bulunmaktadır. Bu kanunlar, güncel sorunlar ve gelişmeler karşısında yetersiz kaldığından yerine 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununu kabul edilmiştir. Bu Kanun 11.04.2014 tarihinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu Kanuna göre, vatandaşlar sınır dışı edilemez. Sınır dışı edilecek yabancılar genel olarak Türkiye’ye usul ve esaslara aykırı olarak giren, Türkiye’de bulunurken kamu düzenini ciddi ihlal eden, Türkiye’de bulunurken kendisine tanınan müsaadeyi usul ve esas açısından ihlal edenlerdir. Kanun bunu açık bir şekilde saymıştır.

Bir yabancının sınır dışı edilmesi için sınır dışı kararının tebliği, yargıya itiraz edebilmesi, bu süreç geçirildikten sonra yabancının sınır dışına çıkarılması gerekir. Özel durumu olan yabancılar bu durumun devamı süresince sınır dışı edilmezler. Sınır dışı etme kararı sonrasında yabancı menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilir. Sınır dışı edilecek yabancıların seyahat masrafları kendilerince karşılanır. Gerçek veya tüzel kişiler, kalışlarını veya dönüşlerini garanti ettikleri yabancıların sınır dışı edilme masraflarını ödemekle yükümlüdür. Yabancıyı izinsiz çalıştıran işveren veya işveren vekilleri, yabancının sınır dışı edilme işlemleri konusunda yabancının ve varsa eş ve çocuklarının konaklama giderlerini, ülkelerine dönmeleri için gerekli masrafları ve gerektiğinde sağlık harcamalarını karşılar. Bunun mümkün olmaması halinde, masrafların eksik kalan kısmı veya tamamı Göç idaresi Genel Müdürlüğü bütçesinden ödenir. Masraflar geri ödenmediği sürece, yabancının Türkiye’ye girişine izin verilmeyebilir.

Stj. Av. Shiva Malkoç

 

Kaynakça:

1. Ekşi, Nuray, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye Davası, Mülteci ve Sığınmacı Hukuku Açısından Değerlendirme, 2010 Sf. 6-7

2. Asar, Dr. Aydoğan, Yabancılar Hukuku, Ankara ,2023, Sf. 198-199

3. Göç Terimleri Sözlüğü, Sf. 63

4. Asar, Dr. Aydoğan, Yabancılar Hukuku, Ankara ,2023, Sf. 200-201

5. KHK/676 olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanun hükmünde kararname. RG, 29.10.2016, Sayısı 29872.01.02.2018 Tarihli

6. Asar, Dr. Aydoğan, Yabancılar Hukuku, Ankara ,2023, Sf. 205-206-207

7. Gülüm Bayraktaroğlu Özçelik, “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Hükümleri Uyarınca Yabancıların Türkiye’den Sınır Dışı Edilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 108, 2013

8. Rona Aybay, Yabancılar Hukuku, İstanbul, 2005

MAKALEYİ PAYLAŞIN
MAKALEYİ YAZDIRIN