Belediye, 5393 sayılı Belediye Kanun’unda tanımı yapıldığı şekliyle, belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip, hukuki varlığını kanundan alan kamu tüzel kişisidir. Tüzel kişiliği olması hasebiyle genel hukuk ilkeleri kapsamında hak ve borçlara ehil olma ehliyetine sahipken; kamu tüzel kişiliği olması nedeniyle kanunen yapmakla yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin aksamaması için borçları noktasında belirli malvarlığı değerlerinin haczi mümkün olmamaktadır.
Mevzuatımız açısından esasen değerlendirme yapıldığında, alacakların devletin görevli vasıtaları ile cebren tahsilinde kamu tüzel kişiliği bulunan idareye karşı icra işlemleri açısından en önemli hususlardan biri Kanun’un 15. Maddesinde;
“Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.”
şeklinde düzenlenmiştir.
İlgili maddede belediyeden olan alacakların tahsilinde, haczedilemeyecek olan malvarlığı değerleri 4 kalem olarak sayılmış olup, burada ayrıca altını çizmek gerekir ki, belediyenin bir malvarlığı değerine sahip olması onun haczedilememesi için yeterli olmayıp ayrıca bu malın bilfiil kamu hizmetinde kullanılıyor olması gerekmektedir. Bu hususta Yargıtay son tarihli bir kararında belirttiği üzere;
5393 Sayılı Kanun'un 15. maddesinde; "Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez" hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan, yine bu maddeye göre haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde "fiilen" kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır.[1]
tek başına bir malın kamuya tahsis edilmiş olması dahi sonucu değiştirmemekte olup, bu malın kamu hizmetinde fiilen kullanılması gerekmektedir.
Yine, Yargıtay bir kararında ise kamu hizmeti kavramının mahiyetini ve bu kapsamda haczedilebilirlik değerlendirmesinin kıstaslarını belirlemiş olup,
“O halde borçlu belediyeye ait, taşınır ya da taşınmaz bir malın haczedilmezliği için o malın fiilen kamu hizmetinde kullanılmasının gerektiği tartışmasızdır. Ancak bir malın fiilen kamu hizmetinde kullanıldığının kabulü için, o malın kamu hizmetinin yürütülebilmesi amacına uygun bulunması gerekir.
Bir aracın, makam aracı olarak kullanılması, onun fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı anlamına gelmeyeceği gibi, kamu hizmetinin yürütülebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunması da gerekmez. Zira belediyelerin görevleri 5393 Sayılı Kanun'un 14. maddesinde açıklanmış olup, bu görevlerin yerine getirilebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunması zorunlu değildir. Kaldı ki, belde sakinlerinin müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan belediyenin borcu var iken belediye başkanının makam aracı kullanması başta Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık oluşturabileceği gibi kamu vicdanını da rahatsız edecektir.”[2]
Kamu hizmeti kavramını mevzuat kapsamında dar anlamda yorumlanması gerektiğini, asıl olan, alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçlunun tüm mallarının haczi mümkün olduğunu, bir malın haczedilememesi için yasal bir düzenlemenin bulunmasının zorunluluğunu, haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerektiğini istikrar kazanmış Yargıtay İçtihatları kapsamında yinelemiştir.
Konumuz kapsamında diğer önem arz eden ve genel hükümlerden farklılık arz eden husus ise, yine Belediye Kanun’unun 15. Maddesinin son fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre;
“İcra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal gösterilmesi istenir . On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz.”
Belediye tüzel kişiliğine karşı haciz kararı alınmadan önce takip başlatılan icra dairesi tarafından borçlu belediyeye borca yeter miktarda haczedilebilecek mal gösterilmesi için 10 günlük süre verilmesi zorunludur. Bilindiği üzere genel hükümler kapsamında alacaklı takip kesinleştikten sonra mevzuat kapsamında borçluya karşı süreleri dahilinde haciz talebinde bulunmakta ve haciz işlemi borçlunun iradesine karşı olarak da cebren icra edilmektedir. Ancak, işbu durum belediyeler açısından birkaç fark ile değişmekte, icra dairesince haciz kararı alınmadan önce haczedilebilecek mal gösterilmesi istenmektedir. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz. Eğer bu hükme uyulmadan haciz yapılmışsa, öncelikle belediyenin bu hacizlerin kaldırılması için borca yeter miktarda mallarını dosyaya bildirmesi ve bu mallara haciz konulmasını istemesi, daha sonra, icra müdürüne başvurarak önceki hacizlerin kaldırılmasının istenmesi gerekir. Bu işlemler gerçekleştirilmeden, doğrudan icra mahkemesine önceki hacizlerin kaldırılması için başvurulamaz.
Belediyenin borca yetecek kadar malı olmasına rağmen, daha azını, sorunlu yahut hukuki ihtilaflı mallarını göstermesi durumunda, alacaklının diğer belediye mallarını haczetme imkanı vardır. Çünkü, madde metninde daha önceden, sadece belediyenin gösterdiği malların haczedilebileceğine dair hüküm, Anayasa Mahkemesinin 17.6.2015, 2014/194,55 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde, kamu hizmetlerinin hangi hizmetleri içerdiği açık ve belirgin olmadığı, belediyelerin tüm mal varlıklarını kamu hizmetine özgülemeleri halinde, itiraz konusu kural ile belediyeler aleyhine yapılan icra takiplerinde, alacaklıların haciz yoluyla haklarına ulaşmaları engellenmiş olacağı ifade edilmiştir.[3]
Bu kapsamda aslen alacakların cebri icra yolu ile tahsilinde ilamlı ve ilamsız icra takibi açısından belediyelere karşı yapılacak takiplerde Belediye Kanunu ve diğer sair mevzuat kapsamındaki özel hükümler ayrık kalmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulanmakta olup, borçlunun Belediye olduğu durumlarda yukarıda da açıklandığı üzere özellikle Belediye Kanununun 15. Maddesindeki istisnalar göz önünde bulundurularak hukuki işlemlere devam edilmelidir.
Stj. Av. Burak Şen
[1] Kazanci İBB, Yargıtay 8. HD., E. 2016/20139, K. 2017/3680, T. 16.3.2017.
[2] Kazancı İBB, Yargıtay 8. HD., E. 2016/17324, K. 2017/3190, T. 9.3.2017.
[3] Av. Nezih Sütçü, “Belediye Mallarının Haczi”, (Çevirimiçi) http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1941.htm, 26.06.2017.